Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Töre: Milli duruşumuzdan vazgeçmeyelim

Published

on

Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, çözüm olmayacağını söyleyerek, Kıbrıs’ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini kaydetti.

Töre katıldığı programda, Kıbrıs konusu ve siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trodos dönüşü 8 Kıbrıslı Türk gencin Güney Kıbrıs’ta saldırıya uğramasına değinerek sözlerine başlayan Töre, “Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama hayali hâlâ devam ediyor. Nereye kadar gider bu? Rum egemenliğini Kıbrıs’ın tamamına yaymak istediği sürece, kilisede bu eğitimler böyle devam ettiği müddetçe, Güney Kıbrıs’taki Rum liderliği Türk düşmanlığını körüklediği sürece, yeni yetişen Rum gençleri, Türkleri gördükleri zaman yer yer saldırılarda bulunacaklardır.” ifadelerini kullandı.

-“Gelin, iki ayrı komşu devlet olalım”

Töre, Rumlara “iki ayrı egemen komşu devlet olarak bir anlaşma” çağrısını da yineledi.

Saldırmazlık anlaşması yapılmasını da öneren Töre, “Siz o tarafta rahat edin, biz bu tarafta rahat edelim, rahat yaşayalım. Bizden sonraki nesiller ne Rum gençler ne de Kıbrıslı Türk gençler endişe içinde olmasın.’” dedi.

Rumlara güvenmediklerini, hâlâ Kıbrıs’ın tamamının “Helen” olduğunu söylemeye devam ettiklerini kaydeden Töre, “Halbuki yakın tarihte Kıbrıs adası tamamen bir Osmanlı adasıydı, Türk adasıydı. Ama biz bunu bile söylemiyoruz, ‘Bu ada bizimdir.’ şeklinde açıklamada bulunmuyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini egemen bir devlet olarak savunuyoruz ve çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğe ümitle ve güvenle devam etmesini istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

-“Birleşik Kıbrıs’ı savunanlar bunlardan ibret alsın”

Geçmişte de Kıbrıslı Türklere yönelik birçok saldırıda bulunulduğunu hatırlatan Töre şunları söyledi:

“Kıbrıs’ta birleşik bir yapıyı savunanlar, bunları görüp ibret alsınlar, uykuya dalmasınlar, aldanmasınlar. Biz zaten gerçekleri biliyoruz, bizi kimse aldatamaz ama aldananlar vardır ve ille de birleşik Kıbrıs, tek Kıbrıs savunanlar var. Bugün Cumhuriyet Meclisinde de bunu savunan milletvekilleri vardır.”

-“Önünde sonunda iki ayrı devlet noktasına geleceğiz”

“İki ayrı egemenlik, iki ayrı devlet siyasetini, Rumların benimsemesi mümkün değildir ama biz de onların siyasetini artık benimsemiyoruz.” diyen Töre, varılacak noktanın iki ayrı devlet olacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Yani Kıbrıs’ı mademki ‘Helen’ görüyorlar ve Kıbrıs topraklarının tamamını ‘Helen toprağı’ olarak niteliyorlar, biz de bu görüşe katılmıyoruz. Ve artık ayrılık meydana gelmiştir, bu ayrılığı oturup anlaşmak lazımdır, yani ayrılığın olduğunu ve birleşmenin olamayacağını aslında konuşmamız gerekir. O noktaya eninde sonunda geleceğiz. Bütün dünya da zaten bunu görmelidir.”

-“Emperyalist güçler Türk devleti istemiyor”

Töre ayrıca şunlara dikkat çekti:

“İlle de birleşme olmasını savunanlar vardır. Kıbrıs adası üzerinde bir Türk devletinin devamını istemeyen emperyalist kültüre sahip ülkeler vardır. Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz yatakları olduğu belli, Ortadoğu’da zengin maden yatakları, petrol yatakları olduğu belli. Dolayısıyla bütün emperyalist güçler hep bu bölgede faaliyet gösteriyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin bütün üyeleri bu zenginliklerden dolayı egemenlik kurmak ve bu bölgeleri sömürmek istiyorlar.

Gazze’ye bakın. BMGK’ya güvenmiyoruz, Avrupa Birliği’ne güvenmiyoruz, çünkü bu zulmü destekliyorlar, soykırımı destekliyorlar. Ama gelin görün ki kendi içimizde de taraftar buluyorlar, bu da üzücü bir durum. Ben zaman içerisinde içimizde bu aldananlar, mutlaka bir gün geri dönüş yapacaklardır diye düşünüyorum.”

-“İki ayrı egemen eşit devlet… 50 belki 100 yıl sonra kabul edilecek”

Kıbrıs’ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini belirten Meclis Başkanı Töre, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini vurgulayarak, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle açıkladı:

“Çözüm olmayacak, iki devlet olacak, iki devlet kalacak. Bu nesillerden sonra ancak iki devlet kalıcı hale geldikten sonra Rum tarafında ciddi bir zihniyet değişikliği meydana gelebilir, bu da çok uzun zaman alır. Belki 50 yıl sonra, belki 100 yıl sonra Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devlet olduğu, iki ayrı egemen eşit devlet olduğu o zaman kabul edilecek.

Rumlar BM’nin üyesi olacak, biz üyesi olmayacağız, Rumlar AB’nin üyesi olacak biz olmayacağız ama biz de, kendi dünya düzenimiz içerisinde örneğin Türkiye’yle, Türk Devletleri Teşkilatı’yla belki İslam ülkeleriyle, zaman içerisinde ilişkilerimiz gelişecek ve bizi tanımasa bile bazı ülkeler, bizim varlığımız devam edecek.

Zaten dünyada böyle, bu yapıda olan başka devletler de vardır, yani bizi en azından Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Birleşmiş Milletlere üye olan güçlü bir ülke vardır, o da Türkiye. O tanıyor.”

-“Eşit egemenlikten vazgeçersek Kıbrıs, Girit olabilir”

“Millî davadan” geri adım atılmasının Kıbrıs Türkünün geleceğini tehlikeye atacağını kaydeden Töre, gerçekçi olunması gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:

“Rumlar bugün birçok bölgeyi kendilerine bırakmamızı istiyorlar. Kıbrıs’ta Türk askerinin, olmamasını istiyorlar, garantileri reddediyorlar. Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiler. Millî davayı unutursak, Batı Trakya’nın durumuna düşeriz. Kıbrıs, Girit olabilir günün birinde. Onun için egemen eşitlik, egemen devlet yapımızı mutlaka korumamız lâzım…”

-“Türk devletleri ile zamana ihtiyaç var”

Türk devletleri ile ilişkilere de değinen Töre, KKTC‘nin tanıması için zaman gerektiğini belirterek “Şu anda Azerbaycan kapıyı aralıyor, yavaş yavaş diğer Türk devletleri de bu noktaya gelecektir. Hatta Türkiye’nin dostu olan Pakistan, Bangladeş, Endonezya ve Macaristan gibi ülkeler de yavaş yavaş gündeme gelecekler…Eskiden ‘Demir perde bir gün yıkılacak ve Türk devletleri özgür olacaklar, bağımsızlıklarına kavuşacaklar…’ desek herkes gülerdi. Bugün hepsi de Türk devletlerine gidip, oralarda faaliyet yapabiliyorlar. Dolayısıyla zamana ihtiyacımız var. Milli meseleler, dayanıklılıkla ancak devam ettirilebilir, yalpalamadan devam edersek bir yerlere gideriz, yalpalarsak o zaman boyun durumu altına gireriz yani egemenliğimizi sulandırırsak sonuçta kaybederiz” dedi.

-“Genel başkanlık düşüncem yok…

Zorlu Töre, programda, siyasete ilişkin görüşlerini de paylaştı ve merak edilen konulardaki soruları da yanıtladı.

Liderliğin genel başkan olmak anlamına gelmediğini dile getiren Töre, “Ben fikirlerimle, düşüncelerimle her zaman lider karakterli bir insanım, ona inanıyorum, davamı savunuyorum. Dolayısıyla ille de genel başkanlığa aday olmam veya genel başkan olmam gerekmez diye düşünüyorum. Böyle bir düşüncem de yok zaten… Cumhurbaşkanlığı ise daha çok uzaklardadır, 20 ay sonradır, dolayısıyla yani orda da yani kim adaydır, kim aday değildir, kamuoyunun gerçek durumu nedir şu anda onlar da belli değildir. Zaman olsun her şeyi görelim” ifadelerini kullandı.

-“Sağın ortak adayı olmamalı”

Sağın ortak bir cumhurbaşkanı adayı olmaması ve her partinin kendi adayıyla girmesi gerektiği görüşünü dile getiren Töre, ikinci tura kalındığı zaman partilerin tekrar durumlarını gözden geçirip, ona göre bir karar verebileceklerini aktardı.

-“Erken seçim yok”

Töre muhalefetten gelen “erken seçim” söylemlerini de şöyle değerlendirdi:

“Erken seçim yoktur. Aç tavuk kendini daima arpa ambarında zanneder. Ana muhalefet sürekli erken seçim çağrısında bulunur. Daha iki seneyi yeni doldurduk 23 Ocak’taydı seçimler. Benim Meclis Başkanı seçilişim 7 Mart’tır, daha ikinci yılımı bile doldurmadım ben. Dolayısıyla yani böyle parlamento seçimi, ikide bir de seçim olmalıdır, olmaz… Hükümetin zaman zaman oturup ‘Nerede hatamız var, nasıl daha iyi işler yapabiliriz, halka kendimizi nasıl daha iyi kabul ettirebiliriz, halkın mutluluğunu refahını nasıl arttırabiliriz, ifade edilen suistimaller, yolsuzluklar nasıl önlenebilir’i oturup gözden geçirmesi gerekir, zaman zaman özeleştiri yapması lâzım.”

-“Kurumsallaşmamız eksik…”

Kurumsallaşmanın daima ön planda tutulmasının şart olduğunu da dile getiren Töre, devletin kurumsallaşması noktasında çok zayıf noktalar bulunduğunu, devlet ciddiyetinin ortaya konması, halka hizmetin daima ön planda tutulması gerektiğini söyledi.

Zorlu Töre, Meclis Başkanlığı görevi ve zaman zaman milletvekilleriyle yaşadığı tartışmalar konusunda da “Meclis başkanı olarak yemin ettim, bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Ama vatan devlet, millet, bayrak, egemenlik söz konusu olduğunda kesinlikle tarafım. Ama ilişkilerimde, elbette bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Elbette kürsü dokunulmazlığı vardır, herkesin söz hakkı vardır, ama o kürsü dokunulmazlığını istismar edenlere karşı da elbette gerekli açıklamaları da yaparım, gerektiğinde müdahale de ederim. Karşımdaki çıkıp diyorsa ki, ‘İstiklal Marşı bizim değildir.’ diye, ben buna cevap vermeliyim. ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmakla ayağımıza kurşun sıktık.’ derse bir milletvekili, ben buna cevap vermeliyim.”

-“Benim gibi meclis başkanı istemiyorlar”

“Benim gibi Meclis Başkanı istemiyorlar. Tabii ki onlar dişlerine göre Meclis Başkanı istiyorlar, ben onların dişlerine göre değilim, benim bir duruşum var, bir davam var, bir ülküm var bir hedefim var.” diyen Töre, milletvekillerine eşit mesafe olduğunu ama bir yere kadar gelip bir yerde taşarsa mecburen medeni ölçüler içerisinde cevap vermeye çalışacağını ekledi.

Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, program sonunda ise insan ilişkilerine ilişkin “incitmeden fikirlerimizi söylemeliyiz” mesajını verdi.

Konuşmasında, etik değerlere de dikkat çeken Töre, “Ben sizi incitmeden, siz de beni incitmeden fikirlerimizi, düşüncelerimizi birbirimize söyleyebilirsek, eleştiri yapabilirsek işte demokrasi budur. Ama hakaret etmek aşağılamak, yok etmeye çalışmak veya ‘Seni cezalandıracağız’ gibi ifadeler, düşünce tarzları çok kötü şeyler bunlar. Demokrasi nerede kaldı o zaman.” diye konuştu.

-“Karıncayla bile nasıl diyalog kurarım’ diye düşünen bir kişiyim”

Töre şöyle devam etti:

“Ben dikkat ediyorum, beşerî ilişkilere çok dikkat eden bir insanım, yolda yürüyen karıncaya bile, onunla nasıl diyalog kurarım diye düşünen bir kişiyim ben. Ama bazen insanlar diyorsun ki, ‘Bununla diyalog da kurulmaz, ona selâm vereceksin ama yanlış anlayacak, yani selâmını bile yanlış anlayacak…’ Beşerî ilişkilerde o kadar insancıl davranışlarım vardır, bunu bile hazmedemeyen, kendini ‘çok hümanist, ilerici’ olarak tanıtan insanlar vardır ama ben onlara milyon çekerim. Onu bile kıskanıyorlar ve başka türlü eleştirmeye kalkanlar vardır. Tabii ki birbirimizi kıskanmaya gerek yok. ‘İnsani ilişkilerde birbirimizle yarışalım mı?’ diyorum, yarışmaya da gerek yok, çünkü hepimiz hümanist olmalıyız, yaratılanı yaratandan ötürü sevmemiz lâzım.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu:Hristodulidis’in sözleri barışa değil, gerilime hizmet ediyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in KKTC yargısına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

Ataoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Hristodulidis’in “korsanca”, “faşist” ve “yasa dışı” gibi ifadeler kullanarak yaptığı açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu söylemlerin, Rum liderliğinin çözümden uzak ve provokatif tutumunun yeni bir göstergesi olduğunu vurgulayan Ataoğlu, KKTC yargısının bağımsız ve hukukun üstünlüğü temelinde karar aldığını kaydetti.

Hristodulidis’in süreci çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını da ifade eden Ataoğlu, bu yaklaşımın barışa ve toplumlar arası güvene zarar verdiğini, Rum tarafının yargı kararlarını itibarsızlaştırma çabasının halkın güvenliğini tehdit eden bir saygısızlık olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman hukuk zemininde hareket ettiğini belirten Ataoğlu, Rum liderliğinin, tutarsız davrandığı gibi tehdit dili de kullandığını ifade etti.

Barışın tehdit diliyle değil, karşılıklı saygı ve eşitlikle mümkün olduğunu vurgulayan Ataoğlu, Rum tarafını sağduyuya ve yapıcı adımlarla ilerlemeye davet etti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar: “Çözüme hazırım diyen önce ‘iş birliği’ demeyi öğrenmeli”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Çözüme hazırım iddiasında bulunan önce ‘iş birliği’ demeyi öğrenmeli” diyerek Rum lider Hristodulidis’in söylemlerini eleştirdi.

Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in son dönemdeki açıklamalarına ve Maraş konusundaki tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tatar, Hristodulidis’in TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile New York’ta gerçekleştirdiği gayriresmi teması sürekli gündeme taşıma çabasını “tebessümle takip ettiklerini” belirtti.

Söz konusu görüşmenin, 16-17 Temmuz tarihlerinde düzenlenen 5+1 formatındaki gayriresmi zirve sırasında, yemek masasının kenarında gerçekleştiğini vurgulayan Tatar, bu kısa temas üzerinden senaryolar üretilmesinin “kamuoyunu yönlendirmeye dönük bir içerik oluşturma çabası” olduğunu ifade etti.

Tatar, Rum liderin bir yandan Türkiye’yi suçlayıcı söylemler kullanırken diğer yandan Türkiye ile yapılan kısa bir teması diplomatik kazanım gibi yansıtmasının “tutarsız bir yaklaşım” olduğunu dile getirdi. Bu çelişkili tutumun yalnızca tecrübesizlikten değil, aynı zamanda gerginlikten siyasi fayda elde etme gayretinden kaynaklandığını belirtti.

Maraş konusundaki pozisyonlarının net olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, atılan adımların halkın iradesiyle şekillendiğini, eski sakinlerin mülkiyet haklarına saygılı ve uluslararası hukukla uyumlu bir süreç yürütüldüğünü söyledi.

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkin biçimde görev yaptığını ve bireysel başvuru hakkının açık tutulduğunu belirten Tatar, Maraş’ın artık halkın geleceğe dönük vizyonunun bir parçası olduğunu kaydetti.

Hristodulidis’in açıklamalarının, Rum eski sakinlerinin TMK’ya başvuru yapmasını engellemeye ve konuyu yeniden siyasi zemine çekmeye yönelik olduğunu ifade eden Tatar, Rum liderin bu tutumunun kendi siyasi geleceğiyle ilgili olduğunu söyledi.

Tatar, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine etki etmeye çalışmak, başarı şansı olmayan bir yaklaşımdır.” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk halkının iradesini ve meşru duruşunu kararlılıkla desteklediğini vurgulayan Tatar, Maraş açılımının da bu zeminde atılmış ortak bir adım olduğunu belirterek, sürecin uluslararası hukuka, hakkaniyete ve barışçıl çözüm anlayışına uygun şekilde ilerlediğini, bu sürecin farklı yöne çekilmeye çalışılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar, “Bugün hâlâ iş birliği kavramını telaffuz etmekten kaçınan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu anlayış artık gerçekle yüzleşmeli ve halkımızın iradesine saygı duymayı öğrenmelidir.” dedi.

Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, topraklarındaki varlığını ve geleceğini koruma iradesini açıkça ortaya koyduğunu belirten Tatar, bu kararlılığın toplumun tamamının ortak iradesi olduğunu vurguladı.

Uluslararası topluma çağrıda bulunan Tatar, “Ezbere dayalı, geçmişte tüketilmiş modellerin tekrarına değil, Kıbrıs’ta var olan iki devletin, iki halkın ve iki demokrasinin eşit haklarla geleceğe yürümesine ihtiyaç vardır.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Tatar, açıklamasının sonunda Rum lider Hristodulidis’e seslenerek, “Kıbrıs Türk halkını ve KKTC’yi yok sayarak hiçbir çözüme ulaşamaz. Gerçek bir diyalog zemini kurmak istiyorsa, düzgün bir iletişim dili kullanmalı ve saygılı bir üslup benimsemelidir” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam