Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Töre: Milli duruşumuzdan vazgeçmeyelim

Published

on

Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, çözüm olmayacağını söyleyerek, Kıbrıs’ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini kaydetti.

Töre katıldığı programda, Kıbrıs konusu ve siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Trodos dönüşü 8 Kıbrıslı Türk gencin Güney Kıbrıs’ta saldırıya uğramasına değinerek sözlerine başlayan Töre, “Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama hayali hâlâ devam ediyor. Nereye kadar gider bu? Rum egemenliğini Kıbrıs’ın tamamına yaymak istediği sürece, kilisede bu eğitimler böyle devam ettiği müddetçe, Güney Kıbrıs’taki Rum liderliği Türk düşmanlığını körüklediği sürece, yeni yetişen Rum gençleri, Türkleri gördükleri zaman yer yer saldırılarda bulunacaklardır.” ifadelerini kullandı.

-“Gelin, iki ayrı komşu devlet olalım”

Töre, Rumlara “iki ayrı egemen komşu devlet olarak bir anlaşma” çağrısını da yineledi.

Saldırmazlık anlaşması yapılmasını da öneren Töre, “Siz o tarafta rahat edin, biz bu tarafta rahat edelim, rahat yaşayalım. Bizden sonraki nesiller ne Rum gençler ne de Kıbrıslı Türk gençler endişe içinde olmasın.’” dedi.

Rumlara güvenmediklerini, hâlâ Kıbrıs’ın tamamının “Helen” olduğunu söylemeye devam ettiklerini kaydeden Töre, “Halbuki yakın tarihte Kıbrıs adası tamamen bir Osmanlı adasıydı, Türk adasıydı. Ama biz bunu bile söylemiyoruz, ‘Bu ada bizimdir.’ şeklinde açıklamada bulunmuyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini egemen bir devlet olarak savunuyoruz ve çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğe ümitle ve güvenle devam etmesini istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

-“Birleşik Kıbrıs’ı savunanlar bunlardan ibret alsın”

Geçmişte de Kıbrıslı Türklere yönelik birçok saldırıda bulunulduğunu hatırlatan Töre şunları söyledi:

“Kıbrıs’ta birleşik bir yapıyı savunanlar, bunları görüp ibret alsınlar, uykuya dalmasınlar, aldanmasınlar. Biz zaten gerçekleri biliyoruz, bizi kimse aldatamaz ama aldananlar vardır ve ille de birleşik Kıbrıs, tek Kıbrıs savunanlar var. Bugün Cumhuriyet Meclisinde de bunu savunan milletvekilleri vardır.”

-“Önünde sonunda iki ayrı devlet noktasına geleceğiz”

“İki ayrı egemenlik, iki ayrı devlet siyasetini, Rumların benimsemesi mümkün değildir ama biz de onların siyasetini artık benimsemiyoruz.” diyen Töre, varılacak noktanın iki ayrı devlet olacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Yani Kıbrıs’ı mademki ‘Helen’ görüyorlar ve Kıbrıs topraklarının tamamını ‘Helen toprağı’ olarak niteliyorlar, biz de bu görüşe katılmıyoruz. Ve artık ayrılık meydana gelmiştir, bu ayrılığı oturup anlaşmak lazımdır, yani ayrılığın olduğunu ve birleşmenin olamayacağını aslında konuşmamız gerekir. O noktaya eninde sonunda geleceğiz. Bütün dünya da zaten bunu görmelidir.”

-“Emperyalist güçler Türk devleti istemiyor”

Töre ayrıca şunlara dikkat çekti:

“İlle de birleşme olmasını savunanlar vardır. Kıbrıs adası üzerinde bir Türk devletinin devamını istemeyen emperyalist kültüre sahip ülkeler vardır. Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz yatakları olduğu belli, Ortadoğu’da zengin maden yatakları, petrol yatakları olduğu belli. Dolayısıyla bütün emperyalist güçler hep bu bölgede faaliyet gösteriyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin bütün üyeleri bu zenginliklerden dolayı egemenlik kurmak ve bu bölgeleri sömürmek istiyorlar.

Gazze’ye bakın. BMGK’ya güvenmiyoruz, Avrupa Birliği’ne güvenmiyoruz, çünkü bu zulmü destekliyorlar, soykırımı destekliyorlar. Ama gelin görün ki kendi içimizde de taraftar buluyorlar, bu da üzücü bir durum. Ben zaman içerisinde içimizde bu aldananlar, mutlaka bir gün geri dönüş yapacaklardır diye düşünüyorum.”

-“İki ayrı egemen eşit devlet… 50 belki 100 yıl sonra kabul edilecek”

Kıbrıs’ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini belirten Meclis Başkanı Töre, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini vurgulayarak, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle açıkladı:

“Çözüm olmayacak, iki devlet olacak, iki devlet kalacak. Bu nesillerden sonra ancak iki devlet kalıcı hale geldikten sonra Rum tarafında ciddi bir zihniyet değişikliği meydana gelebilir, bu da çok uzun zaman alır. Belki 50 yıl sonra, belki 100 yıl sonra Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devlet olduğu, iki ayrı egemen eşit devlet olduğu o zaman kabul edilecek.

Rumlar BM’nin üyesi olacak, biz üyesi olmayacağız, Rumlar AB’nin üyesi olacak biz olmayacağız ama biz de, kendi dünya düzenimiz içerisinde örneğin Türkiye’yle, Türk Devletleri Teşkilatı’yla belki İslam ülkeleriyle, zaman içerisinde ilişkilerimiz gelişecek ve bizi tanımasa bile bazı ülkeler, bizim varlığımız devam edecek.

Zaten dünyada böyle, bu yapıda olan başka devletler de vardır, yani bizi en azından Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Birleşmiş Milletlere üye olan güçlü bir ülke vardır, o da Türkiye. O tanıyor.”

-“Eşit egemenlikten vazgeçersek Kıbrıs, Girit olabilir”

“Millî davadan” geri adım atılmasının Kıbrıs Türkünün geleceğini tehlikeye atacağını kaydeden Töre, gerçekçi olunması gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:

“Rumlar bugün birçok bölgeyi kendilerine bırakmamızı istiyorlar. Kıbrıs’ta Türk askerinin, olmamasını istiyorlar, garantileri reddediyorlar. Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiler. Millî davayı unutursak, Batı Trakya’nın durumuna düşeriz. Kıbrıs, Girit olabilir günün birinde. Onun için egemen eşitlik, egemen devlet yapımızı mutlaka korumamız lâzım…”

-“Türk devletleri ile zamana ihtiyaç var”

Türk devletleri ile ilişkilere de değinen Töre, KKTC‘nin tanıması için zaman gerektiğini belirterek “Şu anda Azerbaycan kapıyı aralıyor, yavaş yavaş diğer Türk devletleri de bu noktaya gelecektir. Hatta Türkiye’nin dostu olan Pakistan, Bangladeş, Endonezya ve Macaristan gibi ülkeler de yavaş yavaş gündeme gelecekler…Eskiden ‘Demir perde bir gün yıkılacak ve Türk devletleri özgür olacaklar, bağımsızlıklarına kavuşacaklar…’ desek herkes gülerdi. Bugün hepsi de Türk devletlerine gidip, oralarda faaliyet yapabiliyorlar. Dolayısıyla zamana ihtiyacımız var. Milli meseleler, dayanıklılıkla ancak devam ettirilebilir, yalpalamadan devam edersek bir yerlere gideriz, yalpalarsak o zaman boyun durumu altına gireriz yani egemenliğimizi sulandırırsak sonuçta kaybederiz” dedi.

-“Genel başkanlık düşüncem yok…

Zorlu Töre, programda, siyasete ilişkin görüşlerini de paylaştı ve merak edilen konulardaki soruları da yanıtladı.

Liderliğin genel başkan olmak anlamına gelmediğini dile getiren Töre, “Ben fikirlerimle, düşüncelerimle her zaman lider karakterli bir insanım, ona inanıyorum, davamı savunuyorum. Dolayısıyla ille de genel başkanlığa aday olmam veya genel başkan olmam gerekmez diye düşünüyorum. Böyle bir düşüncem de yok zaten… Cumhurbaşkanlığı ise daha çok uzaklardadır, 20 ay sonradır, dolayısıyla yani orda da yani kim adaydır, kim aday değildir, kamuoyunun gerçek durumu nedir şu anda onlar da belli değildir. Zaman olsun her şeyi görelim” ifadelerini kullandı.

-“Sağın ortak adayı olmamalı”

Sağın ortak bir cumhurbaşkanı adayı olmaması ve her partinin kendi adayıyla girmesi gerektiği görüşünü dile getiren Töre, ikinci tura kalındığı zaman partilerin tekrar durumlarını gözden geçirip, ona göre bir karar verebileceklerini aktardı.

-“Erken seçim yok”

Töre muhalefetten gelen “erken seçim” söylemlerini de şöyle değerlendirdi:

“Erken seçim yoktur. Aç tavuk kendini daima arpa ambarında zanneder. Ana muhalefet sürekli erken seçim çağrısında bulunur. Daha iki seneyi yeni doldurduk 23 Ocak’taydı seçimler. Benim Meclis Başkanı seçilişim 7 Mart’tır, daha ikinci yılımı bile doldurmadım ben. Dolayısıyla yani böyle parlamento seçimi, ikide bir de seçim olmalıdır, olmaz… Hükümetin zaman zaman oturup ‘Nerede hatamız var, nasıl daha iyi işler yapabiliriz, halka kendimizi nasıl daha iyi kabul ettirebiliriz, halkın mutluluğunu refahını nasıl arttırabiliriz, ifade edilen suistimaller, yolsuzluklar nasıl önlenebilir’i oturup gözden geçirmesi gerekir, zaman zaman özeleştiri yapması lâzım.”

-“Kurumsallaşmamız eksik…”

Kurumsallaşmanın daima ön planda tutulmasının şart olduğunu da dile getiren Töre, devletin kurumsallaşması noktasında çok zayıf noktalar bulunduğunu, devlet ciddiyetinin ortaya konması, halka hizmetin daima ön planda tutulması gerektiğini söyledi.

Zorlu Töre, Meclis Başkanlığı görevi ve zaman zaman milletvekilleriyle yaşadığı tartışmalar konusunda da “Meclis başkanı olarak yemin ettim, bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Ama vatan devlet, millet, bayrak, egemenlik söz konusu olduğunda kesinlikle tarafım. Ama ilişkilerimde, elbette bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Elbette kürsü dokunulmazlığı vardır, herkesin söz hakkı vardır, ama o kürsü dokunulmazlığını istismar edenlere karşı da elbette gerekli açıklamaları da yaparım, gerektiğinde müdahale de ederim. Karşımdaki çıkıp diyorsa ki, ‘İstiklal Marşı bizim değildir.’ diye, ben buna cevap vermeliyim. ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmakla ayağımıza kurşun sıktık.’ derse bir milletvekili, ben buna cevap vermeliyim.”

-“Benim gibi meclis başkanı istemiyorlar”

“Benim gibi Meclis Başkanı istemiyorlar. Tabii ki onlar dişlerine göre Meclis Başkanı istiyorlar, ben onların dişlerine göre değilim, benim bir duruşum var, bir davam var, bir ülküm var bir hedefim var.” diyen Töre, milletvekillerine eşit mesafe olduğunu ama bir yere kadar gelip bir yerde taşarsa mecburen medeni ölçüler içerisinde cevap vermeye çalışacağını ekledi.

Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, program sonunda ise insan ilişkilerine ilişkin “incitmeden fikirlerimizi söylemeliyiz” mesajını verdi.

Konuşmasında, etik değerlere de dikkat çeken Töre, “Ben sizi incitmeden, siz de beni incitmeden fikirlerimizi, düşüncelerimizi birbirimize söyleyebilirsek, eleştiri yapabilirsek işte demokrasi budur. Ama hakaret etmek aşağılamak, yok etmeye çalışmak veya ‘Seni cezalandıracağız’ gibi ifadeler, düşünce tarzları çok kötü şeyler bunlar. Demokrasi nerede kaldı o zaman.” diye konuştu.

-“Karıncayla bile nasıl diyalog kurarım’ diye düşünen bir kişiyim”

Töre şöyle devam etti:

“Ben dikkat ediyorum, beşerî ilişkilere çok dikkat eden bir insanım, yolda yürüyen karıncaya bile, onunla nasıl diyalog kurarım diye düşünen bir kişiyim ben. Ama bazen insanlar diyorsun ki, ‘Bununla diyalog da kurulmaz, ona selâm vereceksin ama yanlış anlayacak, yani selâmını bile yanlış anlayacak…’ Beşerî ilişkilerde o kadar insancıl davranışlarım vardır, bunu bile hazmedemeyen, kendini ‘çok hümanist, ilerici’ olarak tanıtan insanlar vardır ama ben onlara milyon çekerim. Onu bile kıskanıyorlar ve başka türlü eleştirmeye kalkanlar vardır. Tabii ki birbirimizi kıskanmaya gerek yok. ‘İnsani ilişkilerde birbirimizle yarışalım mı?’ diyorum, yarışmaya da gerek yok, çünkü hepimiz hümanist olmalıyız, yaratılanı yaratandan ötürü sevmemiz lâzım.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Atatürk Öğretmen Akademisi öğrencileri değiştirilen öğretmenlik sınav tüzüğünün geri çekilmesini istedi

Published

on

By

 

Atatürk Öğretmen Akademisi öğrencileri, değiştirilen öğretmenlik sınav tüzüğüyle, Akademide dört yıl boyunca alınan pedagojik formasyonun, yapılan stajların, hazırlanan projelerin ve gerçekleştirilen gözlemlerin tamamen yok sayılacağını bildirerek tüzüğün geri çekilmesini istedi.

Öğrenciler tarafından yapılan yazılı açıklamada, önceki gün tüzük değişikliğine tepki amacıyla eylem yapıldığına işaret edilerek, eğitim süreci sonunda, yeterliliğin yalnızca bir sınavla ölçülmesinin kabul edilemez olduğu kaydedildi.

“Buradan sizlere soruyoruz; bir öğretmenin yeterliliği bir sınavla mı ölçülmelidir, yoksa dört yıllık yoğun bir eğitim süreciyle mi?” sorusunu yönelten öğrencilerin açıklaması şöyle devam etti:

“Ayrıca, mezuniyetin hemen ardından vatani görevini yerine getirmeye gidecek olan öğretmen adaylarımız için de bu sistem mağduriyet yaratacaktır. Yaptığımız eylemin ardından Eğitim Bakanı ile gerçekleştirdiğimiz görüşmede, tüzüğün yasaya uygun bir şekilde, bizlerin de katkısıyla yeniden düzenleneceği sözü verilmiş ve bu durum basına duyurulmuştur. Ancak, bu açıklamadan sadece birkaç saat sonra, herhangi bir katkımız olmaksızın eski haliyle tüzük onaylatılarak Eğitim Bakanı tarafından Bakanlar Kurulu’na sevk edilmiştir. Bizler, bu tüzüğün geri çekilmesini ve üzerinde yeniden, adil bir şekilde çalışılmasını talep ediyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Kanlıdere Rehabilitasyon Projesi – Birinci Aşaması’nın resmi lansmanı yapıldı

Published

on

By

 

 

Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilecek ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından hayata geçirilecek “Kanlıdere Rehabilitasyon Projesi”nin birinci aşamasının lansmanı gerçekleştirildi.

Ara bölgede yer alan “Toplumlararası Konferans Merkezi”nde yapılan etkinlikte Avrupa Komisyonu Bölgesel ve Kentsel Politikalar Genel Müdürlüğü, Kıbrıs Çözüm Destek Birimi Başkanı Giulia Bertezzolo, UNDP Kıbrıs Ofisi Direktörü Cihangir Haydarov, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart, Lefkoşa Rum Belediye Başkanı Haralambos Pruncos ve Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı birer konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından, Finlandiya Büyükelçisi Paivi Peltokoski, İsveç Büyükelçisi Martin Hagström ve Avusturya Maslahatgüzarı Martin Kraemer günün önemini belirten birer konuşma yaparak, ülkelerinin AB’ye üyeliğinin 30. yılını temsilen, gerçekleştirilecek projenin içinde yer alması adına her iki toplumun belediye başkanlarına birer zeytin fidanı hediye etti.

UNDP Proje Yöneticisi Alexandre Prietto’nun, proje hakkında  sunum yaparak detaylı bilgi vermesinin ardından etkinlik kokteylle devam etti.

– Bertezzolo

Avrupa Komisyonu Bölgesel ve Kentsel Politikalar Genel Müdürlüğü, Kıbrıs Çözüm Destek Birimi Başkanı Giulia Bertezzolo konuşmasında, doğa dostu olmasının yanında  projeyi ara bölge boyunca bisiklet sürülebileceği için beğendiğini belirtti.

Projenin çok uzun süredir konuşulduğunu söyleyen Bertezzolo, projenin hayata geçmesinde LTB Başkanı Mehmet Harmancı’nın çok büyük katkıları olduğunu vurguladı. Bertezzolo, birçok aşaması olan ve toplamda 18 km’lik bisiklet yolunu da içerecek projenin bugün başlatılacak birinci aşamasının yıl sonuna kadar bitirilmesinin planlandığını söyledi.

 Haydarov

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Kıbrıs Ofisi Direktörü Cihangir Haydarov da konuşmasında proje için çalışan herkese teşekkür ederek, tebriklerini sundu.

Projenin çevreye sağlayacağı katkı bakımından önemli olduğunu belirten Haydarov,  projenin aynı zamanda Kıbrıs’ta insanların herhangi bir kısıtlama olmadan geçiş yapabileceği günlere ulaşmakta katkı yapacağını söyledi.

-Stewart

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart da konuşmasında, projenin Çevre Teknik Komitesi’nin üzerinde çalışmaya başladığı zamana, on yıl geriye gittiğine vurgu yaparak, proje çok uzun zamana yayıldığı için üzerinde çalışan çok sayıda insanın heyecanlı olduğunu belirtti.

BM olarak iki toplum arasında ne kadar çok temas olursa Kıbrıs sorununu çözüme ulaştırmaya o kadar yardımcı bir ortam olacağına inandıklarını söyleyen Stewart, zaman içinde, eski ve şimdiki müzakereciler, belediye başkanları, Teknik Komite’nin eş başkanları, Avrupa Komisyonu ve UNDP’den yetkililer de dahil olmak üzere birçok kişinin bu projede yer aldığını kaydetti.

Projenin çok büyük etki yaratacak bir potansiyeli olduğunu belirten Stewart, projenin tamamlanarak her iki taraftan tek bir noktada birleşmesini diledi.

-Pruncos

Lefkoşa Rum Belediye Başkanı Haralambos Pruncos ise konuşmasında, iki toplumu bir araya getirmeye devam edecek olan  projeye katkıda bulunan herkese teşekkür etti.

Projenin tamamlanmasının ne kadar önemli olduğuna Güney Kıbrıs’ta şahitlik ettiklerini anlatan Pruncos, insanların yürüyüp bisiklet sürebileceği ve bir araya gelerek vakit geçirebilecekleri doğal bir alan sağlamanın önemine dikkat çekti. Pruncos, Kanlıdere için 16 mikro projeleri daha olduğunu belirti.

-Harmancı

LTB Başkanı Mehmet Harmancı ise konuşmasında, Kanlıdere Rehabilitasyon Projesi’ni başlattığı için  etkinliğin kendileri için tarihi olduğunu belirtti.

40 yıl önce Lefkoşa Master Planı’nı yapan vizyonerlerin Kanlıdere’nin “bölünmüş” Lefkoşa’daki birleştirici güç olacağına inandıklarını kaydeden Harmancı, “2018 yılındaki başlangıcından beri bir umut ışığı” olduğunu belirttiği bu girişimin, bir hayal olarak bugün gerçeğe döndüğünü söyledi.

Harmancı, Kanlıdere’nin Lefkoşa’nın her iki tarafından da akan yaşam kaynağı olduğunu vurgulayarak,  projenin dereyi, toplumun bir araya gelebileceği bir yaşam alanına çevireceğini söyledi.

Projenin iki toplumu sosyal yaşam içerisinde günlük ve doğal olarak bir araya getirmek için atılan en önemli adım olduğunu belirten Harmancı, projeye destek veren herkese teşekkür etti.

-AB, Kanlıdere Rehabilitasyon Projesi’ne finansman sağlayacak

Etkinliğin ardından Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, AB’nin projeye yaklaşık 4,4 milyon euro finansman sağlayacağının öngörüldüğü ve UNDP tarafından hayata geçirileceği belirtilerek projeyle, “Lefkoşalıların bisiklet sürebilecekleri, yürüyüş yapabilecekleri ve doğayla iç içe olabilecekleri huzurlu ve sürdürülebilir bir alan yaratılmasının” amaçlandığı kaydedildi.

Açıklamada, Avrupa Komisyonu Bölgesel ve Kentsel Politika Genel Müdürlüğü (DG REGIO) Genel Müdür Vekili Nicola De Michelis, “AB, Kıbrıs’ta yeşil alanların iyileştirilmesini ve şehirlerde sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesini sağlayan projelere destek vermektedir. Bu projeyle Pedieos/Kanlıdere’yi yenilikçi yaklaşımların, çevre dostu kalkınmanın ve doğa korumanın önemli bir örneği haline getirmeyi hedefliyoruz. Bu girişim, hem yerel halkın yaşam kalitesini artıracak hem de daha iyi şehir planlamasına öncülük edecek. Bu tür projeler, AB’nin çevrenin korunmasına, toplumlar arası iş birliğinin geliştirilmesine ve kentsel alanlarda doğal yaşamın korunmasına verdiği önemin somut bir göstergesidir.” dediği ifade edildi.

Açıklamada ayrıca, UNDP Kıbrıs Ofisi Başkanı Cihangir Haydarov’un ise, “Bu proje, UNDP’nin ekosistemleri iyileştirme, yaşam standartlarını yükseltme ve sosyal uyum ile uzlaşmayı güçlendirme konusundaki kararlılığının somut bir örneğidir. Projeyi hayata geçirerek sadece bölgenin ekolojik değerini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kültürel ve rekreasyonel faaliyetler için ortak bir alan da oluşturuyoruz. Bu girişim, doğa temelli çözümleri ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyerek hem insanların hem de gezegenin birlikte gelişimini sağlama yolundaki daha geniş UNDP taahhüdünün bir parçasıdır.” açıklamalarında bulunduğu belirtildi.

-Projenin aşamaları

Rehabilitasyon projesinin ilk etabının Kasım 2025’e kadar tamamlanması öngörülürken, AB’nin nihai onayının ardından tüm projenin Eylül 2027’de tamamlanması planlanıyor. 

Devamını Oku

Kıbrıs

“İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”, Gülten Dayıoğlu’nın katılımıyla yapıldı

Published

on

By

Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın her yıl düzenlediği “İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”, bu yıl Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) ev sahipliğinde KKTC’de yapıldı.

Her yıl Gülten Dayıoğlu’nun doğum günü olan 15 Mayıs’ta gerçekleştirilen törende bu yıl ödüle ‘Buradayım’ isimli romanıyla Filiz Gündoğan layık görüldü.

Tören açılışında, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü, AÖA Yönetim Kurulu üyesi Murat Aktuğ, AÖA Başkanı Prof. Dr. Güner Konedralı ve Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı Genel Sekreteri ve Sözcüsü Murat Dayıoğlu birer konuşma yaptılar.

Açılış konuşmaları sonrasında ‘Türkiye ve KKTC’de Çocuk ve Gençlik Edebiyatı’nın Gelişimi’ isimli panel düzenlendi. Panelin başkanlığını Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Sever üstlendi.

Panelde, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Öznur, 29 Mayıs Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Karagül ve Akdeniz Karpaz Üniversitesi’nden Dr. Çağın Zort konuştu.

Panel sonrasında gerçekleştirilen ödül töreninde, Gülten Dayıoğlu tarafından Filiz Gündoğan’a ödülü takdim edildi.

Etkinlik Gülten Dayıoğlu’nun 90. yaş gününün kutlanması sonrasında imza etkinliğiyle son buldu.

-Aktuğ

Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü, AÖA Yönetim Kurulu Üyesi Murat Aktuğ törende bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bugün burada sadece bir ödül töreni maksadıyla bir araya gelmiş değiliz. Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti edebiyatıyla ilgili belki de tarihin en üretken yazarının vesile olduğu bir vakıfın ödül töreni için bir araya geldik.” dedi.

Kendisinin Gülten Dayıoğlu’yla tanışmasının 1970’li yıllarda Ayşegül serisiyle başladığını söyleyen Aktuğ, bu kitapların sorgulama, hayal gücünü geliştirme ve toplumsal konularda farklı bakış açıları edinme becerilerini geliştiren bir başlangıç olduğunu kaydetti.

Aktuğ, çocukların ve gençlerin gelişiminin sadece edebiyatçı ve yazarların katkısıyla sağlanamayacağını işaret ederek, aileler ve öğretmenlere önemli görevler düştüğünü, Atatürk Öğretmen Akademisi gibi kurumların desteklerinin sağladığı bu gibi ortamların çok önemi olduğunu ifade etti.

Konuşmasının sonunda edebiyatın bir çocuğun iç dünyasında köprü kurmak olduğunu aktaran Aktuğ, “Gelin bu köprüleri hep birlikte kuralım.” şeklinde konuştu.

-Konderalı

Atatürk Öğretmen Akademisi Başkanı Prof. Dr. Güner Konderalı da konuşmasında Vakfın her yıl düzenlediği “İlk Gençlik Romanı Ödül Töreni”ni gerçekleştirdiklerini işaret ederek, bunun sadece bir ödül töreni değil, aynı zamanda umuda ve inanca olan bir yolculuğun kutlanması olduğunu söyledi.

Gülten Dayıoğlu’nun kurduğu vakıf sayesinde genç kalemlere ellerini uzattığını ve onların seslerini daha gür duymalarını sağladığını kaydeden Konderalı, gençlerin seslerinin sadece edebiyatı değil toplumu da değiştirip, dönüştürdüğünün altını çizdi.

Konderalı, Dayıoğlu’nun yalnızca Türk Edebiyatı’nın üretken ve değerli bir yazarı olmadığını aynı zamanda çocukların ve gençlerin dünyasını derinden anlayan, onların düşlerine, sıkıntılarına kulak veren edebiyat dünyasının Fadiş’i olduğunu dile getirdi.

Gülten Dayıoğlu’nun izinden yürüyen her kalem bizim için bir ışık demetidir.” diyen Konderalı, bu ışığı çoğaltmak ve yaymanın da öğretmen ve öğretmen adaylarının en kutsal görevleri olduğunu söyledi.

Konderalı konuşmasında, ödül alacak genç yazarı da kutlayarak, “Kaleminiz hiç susmasın.” dedi.

-Murat Dayıoğlu

Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı Genel Sekreteri ve Sözcüsü Murat Dayıoğlu ise konuşmasında Vakıf hakkında bilgi vererek, 2007 yılında kurulduğunu belirtti.

Vakfı 2007 yılından bu yana hep etkin tuttuklarına dikkat çeken Murat Dayıoğlu, “O taahhütten bu yana 18 tane ödül verdik. 18 tane kitabımız yayınlandı.” dedi.

Murat Dayıoğlu, bugün Vakfın logosuyla yayınlanan kitapların hem gençler ve çocuklar arasında hem de öğretmenler ve veliler arasında tavsiye edilir kitaplar olarak kabul edildiğini işaret etti.

Bu yıl ödül alan yazar Gündoğan’ı da kutlayan Dayıoğlu, Vakıf olarak nisan ayında o yılın yazarını belirlediklerini ve 23 Nisan’da da Gülten Dayıoğlu’nun ödülü alan kişiye kazandığını bildirdiğini ve Gülten Dayıoğlu’nun doğum günü olan 15 Mayıs’ta da ödül törenini yaptıklarını açıkladı.

– “Türkiye ve KKTC’de Çocuk ve Gençlik Edebiyatı’nın Gelişimi” isimli panel düzenlendi

Açılış konuşmaları sonrasında gerçekleştirilen panelde başkanlık yapan Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Sever aynı zamanda Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü olduğunu söyleyerek, böylesi bir merkezin Türkiye’de tek olduğunu söyledi.

Panelde, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Şevket Öznur, Kıbrıs’ta çocuk edebiyatının tarihçesi hakkında sunum yaptı. Çocuk edebiyatında masalların önemli bir yeri olduğunu işaret eden Öznur, başta Reşat Ebeoğlu olmak üzere bu alana katkı yapanlar hakkında bilgi verdi.

Türkiye’de Çocuk Edebiyatı’na dair konuşan 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Karagül, Türkiye’de çocuk edebiyatının öncelikle Avrupa’daki eserlerin çevirileri üzerinden başladığını, daha sonra bu çevirileri yapan yazarların çocuk edebiyatı üzerine eserler yazdıklarını söyledi.

Akdeniz Karpaz Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Çağın Zort ise konuşmasında çocuk edebiyatı bağlamında masallar, ninniler ve şiirler hakkında konuşarak, Kıbrıs Türk kültürünün bir parçası olan ninnilerden örnekler verdi.

-Gülten Dayıoğlu

Panel sonrasında gerçekleştirilen ödül töreninde, Gülten Dayıoğlu katılımcıların alkışlarıyla 90. yaş günü kutladı.

Törende, “Buradayım” isimli romanıyla birinci gelen Filiz Gündoğan’a ödülünü takdim eden Gülten Dayıoğlu, Kıbrıs’a koşarak geldiğini ve doğum gününü de ilk kez yurt dışında kutladığını söyledi.

Konuşmasında, Vakfın kuruluş aşaması hakkında da kısa bir bilgi veren Gülten Dayıoğlu, Vakfın kuruluş fikrini ilk ortaya attığı 2007 yılında onu destekleyen eşi Cevdet Dayıoğlu’nu kendisine “Ben varım. Yayındayım.” dediğini ifade etti.

Vakfın kuruluş aşamasında birçok insanın destek olduğunu aktaran Dayıoğlu, herkese teşekkür etti.

Dayıoğlu, o dönemde 40 üniversiteye mektup yazdığını ve 15 üniversitenin geri dönüş yaptığını söyleyerek, o günden itibaren bugüne kadar üniversiteleri dolaşıp bu tür törenler düzenlediklerini kaydetti.

Dayıoğlu, tek hedeflerinin çocuk olduğunu işaret ederek, “Amacımız kitap okuma kültürünün oluşmasıdır.” şeklinde konuştu.

Konuşmasının sonunda Kıbrıs’a dört defa geldiğini belirten Dayıoğlu, “Tüm kalbimle herkese teşekkür ediyorum.” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam