Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’ta krizden çıkış yolu: Ulusal diyalog mu erken seçim mi?

Tunus’ta siyasi tıkanmışlık devam ederken, ülkenin siyasi elitleri arasındaki gerilim de sürüyor. Mevcut ihtilaflarda uzlaşma sağlanması için bir taraftan ulusal diyalog inisiyatifleri teklif edilirken, diğer yandan erken seçim çağrıları yapılıyor.

Published

on

Orta Doğu’da ‘Arap Baharı’ adıyla bilinen sürecin akabinde demokratikleşmeye adım atan Tunus’ta siyasi istikrar bir türlü yakalanamadı.

Sık sık değişen hükümetler ve siyasi aktörlerin arasındaki görüş ayrılıkları siyasi, ekonomik ve sosyal reformların önüne geçti.

2019 seçimlerinden sonra Meclis Başkanlığına gelen Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi ile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Kays Said arasındaki uyumsuzluk uzun bir süre medyanın gündemini meşgul ederken, ocak ayında yapılan hükümet revizyonu Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi’nin de arasını açtı. Böylece siyaset sahnesinde bir çatlak daha ortaya çıktı.

Meşişi’nin göreve getirdiği yeni bakanlar Meclis’ten güvenoyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Said, onları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edip yeminlerini ettirmeyi kabul etmedi.

Teamül olarak gerçekleşmesi gereken bu olay, ülkede anayasal tartışmaları da beraberinde getirdi.

{ilgili-haber431536}

2013 yılında Tunus’ta ulusal diyaloğa öncülük yapan Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT), ülkedeki krizin aşılabilmesi için Aralık 2020’de benzer bir inisiyatif önerisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Kays Said bu diyalog çağrılarına önce aylarca kulaklarını tıkadı. Ardından 15 Haziran’da söz konusu girişime öncülük etmeyi kabul ettiğini açıklayarak, diyalogla ilgili bazı şartlar öne sürmüştü.

Said, “Diyaloğun, hain ve hırsızlara sahte bir meşruiyet kazandırma girişimi olmaması bilakis yeni bir siyasi rejim ve gerçek bir anayasa oluşturmaya dönük olması gerektiğini” savunarak, sözü yine en baştan itibaren yapmak istediği siyasi rejim değişikliğine getirdi.

Parlamentodaki en büyük parti Nahda Hareketi ise siyasi rejimin değiştirilmesine karşı olduğunu açık bir dille fade ediyor. Bunu da ‘devrimin kazanımlarını geri çevirmek’ olarak niteliyor.

Nahda Hareketi, ülkede yaşanan siyasi krizin, müzakere ve diyalog yoluyla aşılamaması durumunda, erken tarihli cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerini destekleyeceğini duyurmasından sonra ülkedeki belirsizlik iyice yükseldi.

Tunus’ta hala bir Anayasa Mahkemesi olmaması ve seçim kanununda revizyon gündeminde ilerleme sağlanamaması da ülkedeki krizin yansımalarından sadece bazıları.

Tunus’taki son durumu ORSAM (Ortadoğu Araştırmaları Merkezi) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci ve Tunuslu gazeteci ve analist Salahaddin Coreşi ile ele aldık…

İşte soru ve yanıtlar:

Tunus’ta siyasi kriz gittikçe derinleşiyor. Aylardır siyaset sahasına damgasını vuran Cumhurbaşkanı Kays Said ile Parlamento Başkanı Gannuşi arasındaki gerilim bu sefer Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi arasına da sıçradı. Ülkede bir taraftan siyasi diyalog gerekliliği vurgusu yapılırken, diğer taraftan bu yöndeki girişimler başarısız olursa erken seçimden başka çözüm kalmayacağı belirtiliyor. Sizce siyasi diyalog Tunus’ta gerginliği azaltabilecek mi?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Son dönemde ülkenin en önemli siyasi aktörleri (Cumhurbaşkanı, Parlamento Başkanı ve Başbakan) arasındaki anlaşmazlık ve krizler esasında iktidar mücadelelerinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bu noktada özellikle bazı aktörlerin iktidar alanlarını konsolide etme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Söz konusu aktörlerin uzlaşabilmeleri için öncelikle kendi iktidar alanlarından taviz vermeleri gerekmektedir.

Said uzlaşmacı cumhurbaşkanı profilineden uzaklaştı

Normal şartlar altında uzlaşmacı ve taraflara eşit mesafede oluşuyla bilinen Cumhurbaşkanı Kays Said’in mevcut anlaşmazlıklar bağlamında bu yönünden uzaklaştığı görülmektedir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Kays Said’in yürütme ve yasamayı anayasa hukukçusu kimliğiyle hukuk normları üzerinden baskılamaya çalıştığı yönünde de bir algıdan söz edilebilir. Meşişi ve Gannuşi’nin ise Cumhurbaşkanı’nın sistemi tıkayan tavrından rahatsız olmakla birlikte, siyasi güç olarak topluma karşı hesap verme endişesi içerisinde olduklarından krizin uzamasından rahatsız oldukları söylenebilir.

Siyasi diyalog için tavizler gerekiyor

Gerginliği azaltacak siyasi diyaloğun sağlanabilmesi için her siyasi aktörün taviz verecek pozisyonda olması büyük önem taşımakta, bu durum olmadığı takdirde erken seçimin kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Erken seçimin ise ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirebileceği ve bunun da siyasi ve sosyo-ekonomik açıdan büyük patlamalara neden olabileceği söylenebilir.

Salahaddin Coreşi: Siyasi diyalog sihirli çözüm değildir. O, Tunus’taki mevcut duruma yönelik gerçekçi ve derinlemesine bir değerlendirme yapılabilmesi ve bu kapsamda alınabilecek çözüm odaklı bazı önlemler konusunda uzlaşma sağlanabilmesi adına tüm siyasi taraflar için bir fırsattır.

Ancak bu kapsamlı siyasi diyalog öncelikle karşılıklı güvene dayanması gerekiyor. Ayrıca samimiyet ve abartıya kaçmadan uygulanabilir gerçekçi çözüm önerilerinin ortaya konması da çok önemli.

Taraflar, bu konuda ciddi olmalı ve birbirine karşı marjinalleştirmeden uzak durmalı. Çünkü bu tür diyaloglar, ülkede büyük bir siyasi, ekonomik veya sosyal kriz patlak verdiğinde şiddete sürüklenişi engelleyebilir.

“Ulusal diyalog için Tunus’ta şartlar elverişli değil”

Fakat ne yazık ki Tunus’ta şu anki sorun, sağlıklı bir diyalogun kurulabilmesi için gerekli şartlar mevcut değil. Zira ülkede aşırı kutuplaşma söz konusu. Siyasette tehditkar ve şüpheci söylemler hakim.

Tunus Genel İşçi Sendikası, son dönemde böyle bir diyaloğun başlatılması için ön ayak olabileceği yönünde açıklamalarına rağmen şimdilik Tunus’ta böyle bir diyalog için şartların elverişli olmadığı kanaatindeyim.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkedeki yönetim sistemini sık sık eleştiriyor ve bu sistemde değişikliğin yapılması gerektiğini savunuyor. Hükümette yapılan revizyonu, parlamento tarafından onaylanmasına rağmen ‘usulsüz’ olduğu gerekçesiyle reddediyor ve bakanları yemin törenine davet etmekten imtina ediyor. Diğer taraftan kendisiyle aynı fikirde olmayan bazı siyasetçileri ima ederek onlara ‘virüs’ benzetmesi yapıyor. Tunus Cumhurbaşkanı, mevcut sistemden neden memnun değil? Tam olarak ne yapmak istiyor?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus’ta devrim sonrası siyasi kurumların oturmaması ve özellikle hukuki bağlayıcılık anlamında en üst yargı mercii Anayasa Mahkemesinin tesis edilememesi ülkedeki siyasi erklerin denetlenebilirliği açısından en kritik hususlardan birisidir.

Anayasa Mahkemesi olmaması siyasetçileri denetimsiz bırakıyor

Cumhurbaşkanı anayasa hukukçusu kimliği ile Başbakan’ı usulsüzlükle itham edebilirken, bunu denetleyecek ve uzlaştıracak bir yargı mekanizmasının eksikliği siyaset kurumları arasındaki krizleri çıkmaza sokmaktadır.

Bu durum da bir anlamda Cumhurbaşkanı Said’e kendi yetki alanını rahatça kullanabilmesi açısından önemli bir fırsat sunmakta ve yürütme kurumunu kontrol altında tutmaya çalışmasına olanak vermektedir.

Salahaddin Coreşi: Tunus Cumhurbaşkanı Kayd Said’in Tunus siyasi sistemine yönelik eleştirel tutumu yeni değil. O daha Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce bile Tunus’un mevcut siyasi sisteminde bir sorunun olduğunu ifade ediyor.

Said parlamenter rejimin yerine cumhurbaşkanlığı rejimini destekliyor

Said, parlamenter sistemin yerine cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanması gerektiğini düşünüyor. (30 yıl boyunca Anayasa Hukuku alanında profesörlük yapan) Said, ‘zamanı geçmiş’ olarak gördüğü siyasi partilere de karşı.

Birden çok kez halk temsili konusunda yeni bir formüle gidilmesi gerektiğinden bahsetmişti. Bu kapsamda doğrudan demokrasi formüllerinden ‘halk konseyleri’ fikrinden çok bahsetmişti.

Yani siyasi parti temsilcilerinin ve bağımsızların yer aldığı parlamenter sistemin suretindeki temsili demokrasiye karşı. Çünkü Kays Said’e göre, bu sistem Tunus’ta başarısız kaldı.

Fakat Cumhurbaşkanı’nın sorunu, fikirlerine destek toplayamaması. Zira, şu ana kadar hiç bir ana siyasi parti bu vizyonuna katılmadı.

Said’in bir diğer sorunu, pazarlamaya çalıştığı vizyonla ilgili somut herhangi bir öneriyi ortaya koyamaması. Yani, şu ana kadar parlamentonun önüne herhangi bir öneriyi koymadı.

Cumhurbaşkanı Said hep konuşuyor fakat eyleme dökemiyor. Said’in pazarlamaya çalıştığı fikirleri bütüncül bir programa dönüştüremedi.

Tunus’taki sistemde sorunlar var

Tunus’taki mevcut siyasi sistemin bazı sorunlarının olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü bu sistem, ülkedeki siyasi yelpazeyi yansıtmaktan uzak kalıyor.

Yetki konusunda açık bir çakışma söz konusu. Şu an Cumhurbaşkanı ile Hükümet Başkanı arasında açık bir yetki çakışması olduğunu görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı Kays Said, onun vizyonunu paylaşacak ve sözünden çıkmayacak bir hükümet başkanı istiyor. Ancak bu tabii ki olmuyor. Gelip giden başbakanlar kendi yetki alanları konusunda taviz vermemeyi tercih etti. Bu her seferde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir çekişme ortamının ortaya çıkmasına neden oldu.

Tunus’ta bugün siyasi sistemin revize edilmesi konusuna sıcak bakan taraflar var. Bu taraflar Kayd Said ile bazı noktalarda hemfikir. Ancak burada parlamento çatısı altında bir diyaloğun olması şart. Çünkü parlamento, yeni siyasetleri hayata geçirme adresi.

Parlamentoyu çözüp sonra çözüm arayışına girmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu tam bir intihar olur.

Tunus’taki COVID-19 vakaları, pandeminin başından bu yana en yüksek rekorunu yaşıyor. Ülkede ekonomik, sosyal ve sağlık krizi de var. Hükümet ise bu krizlere cevap verecek çözümler üretmekten uzak görünüyor. Sizce bu durumun arkasındaki nedenler nedir?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus, Arap devrimleri sürecinin barışçıl bir şekilde sonuçlandığı ülkelerden birisi olmakla birlikte, izleyen yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayamamıştır.

2011 yılından bu yana 10 hükümetin değiştiği ülke sık sık siyasi krizlerle anıldı. Son olarak Tunus’ta 2019’daki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından siyasi istikrar bir türlü sağlanamazken, bu durum COVID-19’un da etkisiyle ekonomik durumun da kötüleşmesinin ardından çok yönlü bir kriz noktasına evrildi.

Kırılgan ekonomideki sorunlar pandemi ile beraber derinleşti

Nitekim Tunus’ta yapısal problemleri olan zayıf bir ekonomik yapı mevcutken, ülke gelirlerinin büyük kısmının turizm ve hizmet sektörü gibi küresel gelişmelerle bağlantılı sektörlere dayanması mevcut kırılganlıkları daha da derinleştirmiştir.

Tunus hükümeti birçok problemden dolayı doğru politikalar izleyemedi. Buna ilaveten sınır komşusu Libya’daki istikrarsızlık da Tunus ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Bundan dolayı bölgesel istikrarsızlıklar, iç politikadaki siyasi krizler ve pandeminin derinleştirdiği ekonomik problemler hükümetin doğru politikalar izlemesini engellemekte ve son haftalarda kontrolden çıkan vaka sayıları da sağlık krizinin derinleştiği Tunus için pandeminin daha zor bir evreye geçtiğini göstermektedir.

Selahaddin Coreşi: Hükümetin koronavirüsle mücadelede yetersiz kaldığı yönünde kamuoyunda güçlü bir kanı var. Hükümet ilk başta bu konuyu yeterince ciddiye almadı.

Fahfah hükümeti gecikmeli de olsa koronavirüsle mücadele için bir plan hazırladı. Bu plan ilk başta başarılı gitti. Ancak daha sonra hükümet değişikliği hasıl oldu.

Yeni hükümetin oluşturulması biraz zaman aldı. Yeni hükümetin başkanlığını yapan Hişam Meşişi ile Cumhurbaşkanı arasında patlak veren kriz hızlıca siyasi ve partizan bir ihtilafa dönüştü. Bu Tunus’ta ortaya çıkan sağlık krizinde de payı vardı.

Anlaşılan sağlık sektörünün alt yapısının da ciddi bir gözden geçirme sürecine ihtiyacı var. Tunuslular aşıların yan etkileri konusunda da çok şüpheci davranıyorlar. Zaten aşıların ülkeye gelmesi çok yavaş ilerliyor. 

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam