Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’ta krizden çıkış yolu: Ulusal diyalog mu erken seçim mi?

Tunus’ta siyasi tıkanmışlık devam ederken, ülkenin siyasi elitleri arasındaki gerilim de sürüyor. Mevcut ihtilaflarda uzlaşma sağlanması için bir taraftan ulusal diyalog inisiyatifleri teklif edilirken, diğer yandan erken seçim çağrıları yapılıyor.

Published

on

Orta Doğu’da ‘Arap Baharı’ adıyla bilinen sürecin akabinde demokratikleşmeye adım atan Tunus’ta siyasi istikrar bir türlü yakalanamadı.

Sık sık değişen hükümetler ve siyasi aktörlerin arasındaki görüş ayrılıkları siyasi, ekonomik ve sosyal reformların önüne geçti.

2019 seçimlerinden sonra Meclis Başkanlığına gelen Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi ile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Kays Said arasındaki uyumsuzluk uzun bir süre medyanın gündemini meşgul ederken, ocak ayında yapılan hükümet revizyonu Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi’nin de arasını açtı. Böylece siyaset sahnesinde bir çatlak daha ortaya çıktı.

Meşişi’nin göreve getirdiği yeni bakanlar Meclis’ten güvenoyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Said, onları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edip yeminlerini ettirmeyi kabul etmedi.

Teamül olarak gerçekleşmesi gereken bu olay, ülkede anayasal tartışmaları da beraberinde getirdi.

{ilgili-haber431536}

2013 yılında Tunus’ta ulusal diyaloğa öncülük yapan Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT), ülkedeki krizin aşılabilmesi için Aralık 2020’de benzer bir inisiyatif önerisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Kays Said bu diyalog çağrılarına önce aylarca kulaklarını tıkadı. Ardından 15 Haziran’da söz konusu girişime öncülük etmeyi kabul ettiğini açıklayarak, diyalogla ilgili bazı şartlar öne sürmüştü.

Said, “Diyaloğun, hain ve hırsızlara sahte bir meşruiyet kazandırma girişimi olmaması bilakis yeni bir siyasi rejim ve gerçek bir anayasa oluşturmaya dönük olması gerektiğini” savunarak, sözü yine en baştan itibaren yapmak istediği siyasi rejim değişikliğine getirdi.

Parlamentodaki en büyük parti Nahda Hareketi ise siyasi rejimin değiştirilmesine karşı olduğunu açık bir dille fade ediyor. Bunu da ‘devrimin kazanımlarını geri çevirmek’ olarak niteliyor.

Nahda Hareketi, ülkede yaşanan siyasi krizin, müzakere ve diyalog yoluyla aşılamaması durumunda, erken tarihli cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerini destekleyeceğini duyurmasından sonra ülkedeki belirsizlik iyice yükseldi.

Tunus’ta hala bir Anayasa Mahkemesi olmaması ve seçim kanununda revizyon gündeminde ilerleme sağlanamaması da ülkedeki krizin yansımalarından sadece bazıları.

Tunus’taki son durumu ORSAM (Ortadoğu Araştırmaları Merkezi) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci ve Tunuslu gazeteci ve analist Salahaddin Coreşi ile ele aldık…

İşte soru ve yanıtlar:

Tunus’ta siyasi kriz gittikçe derinleşiyor. Aylardır siyaset sahasına damgasını vuran Cumhurbaşkanı Kays Said ile Parlamento Başkanı Gannuşi arasındaki gerilim bu sefer Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi arasına da sıçradı. Ülkede bir taraftan siyasi diyalog gerekliliği vurgusu yapılırken, diğer taraftan bu yöndeki girişimler başarısız olursa erken seçimden başka çözüm kalmayacağı belirtiliyor. Sizce siyasi diyalog Tunus’ta gerginliği azaltabilecek mi?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Son dönemde ülkenin en önemli siyasi aktörleri (Cumhurbaşkanı, Parlamento Başkanı ve Başbakan) arasındaki anlaşmazlık ve krizler esasında iktidar mücadelelerinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bu noktada özellikle bazı aktörlerin iktidar alanlarını konsolide etme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Söz konusu aktörlerin uzlaşabilmeleri için öncelikle kendi iktidar alanlarından taviz vermeleri gerekmektedir.

Said uzlaşmacı cumhurbaşkanı profilineden uzaklaştı

Normal şartlar altında uzlaşmacı ve taraflara eşit mesafede oluşuyla bilinen Cumhurbaşkanı Kays Said’in mevcut anlaşmazlıklar bağlamında bu yönünden uzaklaştığı görülmektedir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Kays Said’in yürütme ve yasamayı anayasa hukukçusu kimliğiyle hukuk normları üzerinden baskılamaya çalıştığı yönünde de bir algıdan söz edilebilir. Meşişi ve Gannuşi’nin ise Cumhurbaşkanı’nın sistemi tıkayan tavrından rahatsız olmakla birlikte, siyasi güç olarak topluma karşı hesap verme endişesi içerisinde olduklarından krizin uzamasından rahatsız oldukları söylenebilir.

Siyasi diyalog için tavizler gerekiyor

Gerginliği azaltacak siyasi diyaloğun sağlanabilmesi için her siyasi aktörün taviz verecek pozisyonda olması büyük önem taşımakta, bu durum olmadığı takdirde erken seçimin kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Erken seçimin ise ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirebileceği ve bunun da siyasi ve sosyo-ekonomik açıdan büyük patlamalara neden olabileceği söylenebilir.

Salahaddin Coreşi: Siyasi diyalog sihirli çözüm değildir. O, Tunus’taki mevcut duruma yönelik gerçekçi ve derinlemesine bir değerlendirme yapılabilmesi ve bu kapsamda alınabilecek çözüm odaklı bazı önlemler konusunda uzlaşma sağlanabilmesi adına tüm siyasi taraflar için bir fırsattır.

Ancak bu kapsamlı siyasi diyalog öncelikle karşılıklı güvene dayanması gerekiyor. Ayrıca samimiyet ve abartıya kaçmadan uygulanabilir gerçekçi çözüm önerilerinin ortaya konması da çok önemli.

Taraflar, bu konuda ciddi olmalı ve birbirine karşı marjinalleştirmeden uzak durmalı. Çünkü bu tür diyaloglar, ülkede büyük bir siyasi, ekonomik veya sosyal kriz patlak verdiğinde şiddete sürüklenişi engelleyebilir.

“Ulusal diyalog için Tunus’ta şartlar elverişli değil”

Fakat ne yazık ki Tunus’ta şu anki sorun, sağlıklı bir diyalogun kurulabilmesi için gerekli şartlar mevcut değil. Zira ülkede aşırı kutuplaşma söz konusu. Siyasette tehditkar ve şüpheci söylemler hakim.

Tunus Genel İşçi Sendikası, son dönemde böyle bir diyaloğun başlatılması için ön ayak olabileceği yönünde açıklamalarına rağmen şimdilik Tunus’ta böyle bir diyalog için şartların elverişli olmadığı kanaatindeyim.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkedeki yönetim sistemini sık sık eleştiriyor ve bu sistemde değişikliğin yapılması gerektiğini savunuyor. Hükümette yapılan revizyonu, parlamento tarafından onaylanmasına rağmen ‘usulsüz’ olduğu gerekçesiyle reddediyor ve bakanları yemin törenine davet etmekten imtina ediyor. Diğer taraftan kendisiyle aynı fikirde olmayan bazı siyasetçileri ima ederek onlara ‘virüs’ benzetmesi yapıyor. Tunus Cumhurbaşkanı, mevcut sistemden neden memnun değil? Tam olarak ne yapmak istiyor?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus’ta devrim sonrası siyasi kurumların oturmaması ve özellikle hukuki bağlayıcılık anlamında en üst yargı mercii Anayasa Mahkemesinin tesis edilememesi ülkedeki siyasi erklerin denetlenebilirliği açısından en kritik hususlardan birisidir.

Anayasa Mahkemesi olmaması siyasetçileri denetimsiz bırakıyor

Cumhurbaşkanı anayasa hukukçusu kimliği ile Başbakan’ı usulsüzlükle itham edebilirken, bunu denetleyecek ve uzlaştıracak bir yargı mekanizmasının eksikliği siyaset kurumları arasındaki krizleri çıkmaza sokmaktadır.

Bu durum da bir anlamda Cumhurbaşkanı Said’e kendi yetki alanını rahatça kullanabilmesi açısından önemli bir fırsat sunmakta ve yürütme kurumunu kontrol altında tutmaya çalışmasına olanak vermektedir.

Salahaddin Coreşi: Tunus Cumhurbaşkanı Kayd Said’in Tunus siyasi sistemine yönelik eleştirel tutumu yeni değil. O daha Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce bile Tunus’un mevcut siyasi sisteminde bir sorunun olduğunu ifade ediyor.

Said parlamenter rejimin yerine cumhurbaşkanlığı rejimini destekliyor

Said, parlamenter sistemin yerine cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanması gerektiğini düşünüyor. (30 yıl boyunca Anayasa Hukuku alanında profesörlük yapan) Said, ‘zamanı geçmiş’ olarak gördüğü siyasi partilere de karşı.

Birden çok kez halk temsili konusunda yeni bir formüle gidilmesi gerektiğinden bahsetmişti. Bu kapsamda doğrudan demokrasi formüllerinden ‘halk konseyleri’ fikrinden çok bahsetmişti.

Yani siyasi parti temsilcilerinin ve bağımsızların yer aldığı parlamenter sistemin suretindeki temsili demokrasiye karşı. Çünkü Kays Said’e göre, bu sistem Tunus’ta başarısız kaldı.

Fakat Cumhurbaşkanı’nın sorunu, fikirlerine destek toplayamaması. Zira, şu ana kadar hiç bir ana siyasi parti bu vizyonuna katılmadı.

Said’in bir diğer sorunu, pazarlamaya çalıştığı vizyonla ilgili somut herhangi bir öneriyi ortaya koyamaması. Yani, şu ana kadar parlamentonun önüne herhangi bir öneriyi koymadı.

Cumhurbaşkanı Said hep konuşuyor fakat eyleme dökemiyor. Said’in pazarlamaya çalıştığı fikirleri bütüncül bir programa dönüştüremedi.

Tunus’taki sistemde sorunlar var

Tunus’taki mevcut siyasi sistemin bazı sorunlarının olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü bu sistem, ülkedeki siyasi yelpazeyi yansıtmaktan uzak kalıyor.

Yetki konusunda açık bir çakışma söz konusu. Şu an Cumhurbaşkanı ile Hükümet Başkanı arasında açık bir yetki çakışması olduğunu görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı Kays Said, onun vizyonunu paylaşacak ve sözünden çıkmayacak bir hükümet başkanı istiyor. Ancak bu tabii ki olmuyor. Gelip giden başbakanlar kendi yetki alanları konusunda taviz vermemeyi tercih etti. Bu her seferde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir çekişme ortamının ortaya çıkmasına neden oldu.

Tunus’ta bugün siyasi sistemin revize edilmesi konusuna sıcak bakan taraflar var. Bu taraflar Kayd Said ile bazı noktalarda hemfikir. Ancak burada parlamento çatısı altında bir diyaloğun olması şart. Çünkü parlamento, yeni siyasetleri hayata geçirme adresi.

Parlamentoyu çözüp sonra çözüm arayışına girmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu tam bir intihar olur.

Tunus’taki COVID-19 vakaları, pandeminin başından bu yana en yüksek rekorunu yaşıyor. Ülkede ekonomik, sosyal ve sağlık krizi de var. Hükümet ise bu krizlere cevap verecek çözümler üretmekten uzak görünüyor. Sizce bu durumun arkasındaki nedenler nedir?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus, Arap devrimleri sürecinin barışçıl bir şekilde sonuçlandığı ülkelerden birisi olmakla birlikte, izleyen yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayamamıştır.

2011 yılından bu yana 10 hükümetin değiştiği ülke sık sık siyasi krizlerle anıldı. Son olarak Tunus’ta 2019’daki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından siyasi istikrar bir türlü sağlanamazken, bu durum COVID-19’un da etkisiyle ekonomik durumun da kötüleşmesinin ardından çok yönlü bir kriz noktasına evrildi.

Kırılgan ekonomideki sorunlar pandemi ile beraber derinleşti

Nitekim Tunus’ta yapısal problemleri olan zayıf bir ekonomik yapı mevcutken, ülke gelirlerinin büyük kısmının turizm ve hizmet sektörü gibi küresel gelişmelerle bağlantılı sektörlere dayanması mevcut kırılganlıkları daha da derinleştirmiştir.

Tunus hükümeti birçok problemden dolayı doğru politikalar izleyemedi. Buna ilaveten sınır komşusu Libya’daki istikrarsızlık da Tunus ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Bundan dolayı bölgesel istikrarsızlıklar, iç politikadaki siyasi krizler ve pandeminin derinleştirdiği ekonomik problemler hükümetin doğru politikalar izlemesini engellemekte ve son haftalarda kontrolden çıkan vaka sayıları da sağlık krizinin derinleştiği Tunus için pandeminin daha zor bir evreye geçtiğini göstermektedir.

Selahaddin Coreşi: Hükümetin koronavirüsle mücadelede yetersiz kaldığı yönünde kamuoyunda güçlü bir kanı var. Hükümet ilk başta bu konuyu yeterince ciddiye almadı.

Fahfah hükümeti gecikmeli de olsa koronavirüsle mücadele için bir plan hazırladı. Bu plan ilk başta başarılı gitti. Ancak daha sonra hükümet değişikliği hasıl oldu.

Yeni hükümetin oluşturulması biraz zaman aldı. Yeni hükümetin başkanlığını yapan Hişam Meşişi ile Cumhurbaşkanı arasında patlak veren kriz hızlıca siyasi ve partizan bir ihtilafa dönüştü. Bu Tunus’ta ortaya çıkan sağlık krizinde de payı vardı.

Anlaşılan sağlık sektörünün alt yapısının da ciddi bir gözden geçirme sürecine ihtiyacı var. Tunuslular aşıların yan etkileri konusunda da çok şüpheci davranıyorlar. Zaten aşıların ülkeye gelmesi çok yavaş ilerliyor. 

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Endonezya’da sel ve toprak kayması: 16 kişi öldü, 8 kişi kayboldu

Published

on

By

Endonezya’nın Java Adası’nda aşırı yağışların neden olduğu sel ve toprak kaymalarında ilk belirlemelere göre 16 kişi hayatını kaybetti, 8 kişiden haber alınamıyor.

Endonezya Ulusal Afet Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Java Adası’nda aşırı yağışlara bağlı olarak sel ve toprak kaymaları meydana geldi.

Olumsuz hava koşulları ve engebeli arazinin arama kurtarma çalışmalarını yavaşlattığı belirtilen açıklamada, ilk belirlemelere göre 16 kişinin yaşamını yitirdiği ve 8 kişiden haber alınamadığı kaydedildi.

Açıklamada, felaketten kurtulan 11 kişinin tedavisinin çevredeki hastanelerde sürdüğü bilgisi paylaşıldı.

Endonezya’da ekimden marta kadar sürebilen mevsimsel yağışlar sık sık sel ve toprak kaymalarına neden olabiliyor.

Endonezya hükümeti, önceki başkent Cakarta’yı, 10 milyon nüfusu, her yıl meydana gelen sel gibi doğal afetler, altyapı sorunları ve yer altı sularının aşırı kullanımının kentin kuzey kesimlerinin hızla batmasına neden olması nedeniyle taşımak istediğini açıklamıştı.

Devamını Oku

Dünya

Donald Trump ABD’nin 47. başkanı oldu

Published

on

By

Donald Trump, Kongre’deki törende yemin ederek resmen ABD’nin 47. başkanı oldu. Trump; yasa dışı göçleri engelleyeceklerini, Panama Kanalı’nı geri alacaklarını, Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi yapacaklarını belirtti ve ABD’nin resmi politikasının kadın ve erkek olmak üzere sadece iki cinsiyeti kabul edeceğini söyledi.

ABD Başkanı Trump, 4 yıllık aranın ardından bugün Kongre’de düzenlenen törende yemin ederek görevine resmen başladı.

ABD’de 5 Kasım 2024’te yapılan başkanlık seçimlerinde Demokrat rakibi Kamala Harris’e üstünlük sağlayarak seçimleri kazanan Trump, bugün Beyaz Saray’a yeniden döndü.

ABD Yüksek Mahkemesi Başkanı Yargıç John Roberts’ın yönettiği ve dua ile başlayan törende yemin eden Trump, ülkenin 47. Başkanı olarak tarihe geçti.

Trump’ın, eşi Melani Trump’ın tuttuğu İncil’e yemin ederken el basmaması ise dikkat çekti.

Trump, “Ben, Donald J. Trump, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı görevini sadakatle yerine getireceğime ve Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını tüm gücümle muhafaza edeceğime, koruyacağıma ve savunacağıma yemin ederim.” ifadeleriyle yemin etti.

Soğuk hava nedeniyle Trump’ın talimatıyla Kongre binası içinde gerçekleşen yemin törenine Joe Biden’ın yanı sıra eski başkanlar Barack Obama, George W. Bush ve Bill Clinton da katıldı.

“ABD’nin altın çağı başlıyor”
Trump yemin töreninin ardından yaptığı konuşmaya, “ABD’nin altın çağı şimdi başlıyor.” diye başladı.

Hükümetin güven kriziyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Trump, yüzleştikleri zorluklar konsunda dürüst olmaları gerektiğini belirtti.

Yemin ettikten yaptığı konuşmada Trump, ülkedeki düzensiz göçmen sorununa dikkati çekerek, 2019’daki gibi yine ABD-Meksika sınırına ilişkin Ulusal Acil Durum ilan edip, yasa dışı göçleri engelleyeceğini ve bu kişileri sınır dışı edeceğini belirtti.

Trump, göçmenlerin mahkeme davalarını beklemek üzere ülkeye salınmasını ifade eden Cumhuriyetçilerin “yakala ve serbest bırak” diye tarif ettiği uygulamayı sona erdiren bir yürütme emri çıkaracağını kaydetti.

Konuşmasında düzensiz göçmenler için “suçlu” nitelemesi yapan Trump, ayrıca ABD’nin güney sınırına asker göndereceğini kaydetti.

Konuşması sık sık partililerin alkışları ile kesilen Trump, “Yakında Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi olarak değiştireceğiz.” ifadesini kullandı.

“Panama Kanalını geri alıyoruz”
ABD’nin yeni başkanı, konuşmasında daha önce gündeme getirdiği “Panama Kanalını geri alma” konusuna da değinerek Panama’nın kanal operasyonlarında tarafsızlık gerektiren anlaşmaları ihlal ettiğini savundu.

Trump, “Amerikan gemilerine aşırı ücretlendirme uygulanıyor ve hiçbir şekilde adil davranılmıyor ve buna ABD Donanması da dahil. Bunların hepsinin üstüne, Çin Panama Kanalı’nı işletiyor. Biz onu Çin’e vermedik, Panama’ya vermiştik ve geri alıyoruz.” ifadelerini kullandı.

ABD ordusunu daha da güçlendireceklerini belirten Trump, bunu yaparken “barış yapıcı ve birleştirici” olarak bir miras inşa etmek istediğini söyledi.

“En güçlü orduyu yine inşa edeceğiz”
Trump, “Tıpkı 2017’de olduğu gibi, dünyanın gördüğü en güçlü orduyu yine inşa edeceğiz. Başarımızı sadece kazandığımız savaşlarla değil, aynı zamanda sonlandırdığımız savaşlarla ve belki de en önemlisi, asla girmediğimiz savaşlarla ölçeceğiz.” diye konuştu.

Konuşmasında Mars’a Amerikan astronotlarını gönderip ABD bayrağı dikmek istediğini de belirten Trump, tekrar başkanlığa dönmesinin ABD’de imkansız gibi görünen şeylerdeki başarısının bir kanıtı olduğunu söyledi.

Hükümetin çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını sona erdirmek için politikalar imzalayacağını da belirten Trump, “Bu hafta, ırk ve cinsiyeti kamusal ve özel yaşamın her alanına sosyal mühendislik olarak yerleştirmeye çalışan politikalara da son vereceğim. Liyakate dayalı bir toplum oluşturacağız.” ifadelerine yer verdi.

“Ulusal Enerji Acil Durumu ilan edeceğim”
Ekonomi alanında atacağı adımlara da değinen Trump, kabine üyelerine rekor düzeydeki enflasyonu yenmek ve fiyatları düşürmek için ellerindeki geniş yetkileri kullanma talimatı vereceğini ifade etti.

Trump, ABD’nin enerji üretimini artıracaklarına işaret ederek, “Bugün Ulusal Enerji Acil Durumu ilan edeceğim.” dedi.

Elektrikli araç zorunluluklarını da iptal ederek otomobil endüstrisini “kurtaracaklarını” vurgulayan Trump, Amerikan otomobil işçilerine verdiği sözü tutacağını da dile getirdi.

Trump, ülkenin ticaret sistemini derhal gözden geçirmeye başlayacağını belirterek, “Diğer ülkeleri zenginleştirmek için vatandaşlarımızı vergilendirmek yerine, vatandaşlarımızı zenginleştirmek için yabancı ülkelere tarife uygulayacağız.” diye konuştu.

Tarifeler, harçlar ve yabancı kaynaklardan sağlanan gelirleri toplamak için “Dış Gelir İdaresini” kuracaklarını kaydeden Trump, ayrıca yönetiminin “Hükümet Verimliliği Departmanını” kuracağını da anımsattı.

Hükümetin resmi politikası: Sadece iki cinsiyet var
ABD Başkanı Trump, “Bundan böyle Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin resmi politikası, kadın ve erkek olmak üzere sadece iki cinsiyetin var olduğudur” diye konuştu.

Törene birçok ünlü isim katıldı
Öte yandan Trump’ın yemin törenine Amerikalı milyarderler Tesla ve SpaceX’in sahibi Elon Musk, Amazon’un sahibi Jeff Bezos, Meta’nın Üst Yöneticisi Mark Zuckerberg, Apple’ın Üst Yöneticisi Tim Cook ve Google’ın Üst Yöneticisi Sundar Pichai gibi isimler katıldı.

Devamını Oku

Dünya

Fidan, AB Komisyonu üyesi Lahbib ile görüştü

Published

on

By

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetiminden sorumlu üyesi Hadja Lahbib ile görüştü.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve AB Komisyonunun Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetiminden sorumlu üyesi Lahbib ile Bakanlık’ta yaptıkları görüşme sonrası açıklamalarda bulundular.

Lahbib’in Ankara ve Gaziantep’te temaslarda bulunduğunu hatırlatan Fidan, Lahbib ile Belçika Dışişleri Bakanlığı döneminden tanıştığını kaydetti.

Fidan, Lahbib ile özellikle Filistin konusunda yoğun mesai yaptığını kaydederek, “Bu meselede büyük olumlu katkısı olan hem siyasetçi, hem bakan.” ifadesini kullandı.

Lahbib’in şimdi Türkiye’yi AB Komiseri olarak ziyaret ettiğini anımsatan Fidan, “Bizim özellikle kendilerinin görev alanına düşen konularda Avrupa Birliği’nin, Türkiye’deki deprem sonrası yapmış olduğu yardımlar, destekler ve projelerle ilgili tabii ki teşekkürlerimizi her zaman iletiyoruz.” dedi.

Bakan Fidan, bu konudaki çalışmaların devam edeceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Avrupa Birliği’nin, deprem sonrası yaraların sarılmasındaki ortaya koyduğu projeler ve diğer çalışmalar bizim ana gündem maddelerimizi oluşturuyor. Ayrıca, kendileri dün Suriye’yi ziyaret ettiler. Avrupa Birliği’nin özellikle Suriye’deki insani ve kalkınmayla ilgili sorunları yönetmede ne türden yardımları olabilir ona yönelik gözlemlerini yaptılar. ”

Fidan, bu konuda Türkiye’nin perspektifinin iletildiğine dikkati çekerek, “Amacımız o ki Suriye’nin yeni dönemde yaptırımlardan kurtularak normal bir ekonomiye kavuşması, ekonomik ortamın ve yeniden yapılanmanın, yeniden kalkınmanın giderek daha iyiye gitmesi ve milyonlarca yerinden edilmiş mülteci kardeşlerimizin huzurlu ve güvenli bir şekilde evlerine dönebilmeleri. Bu konuda da kendileriyle çalışmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

– Türkiye halen aday ülke ve AB’nin kilit bir ortağı

Fidan’a teşekkür ederek ve Türkiye’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuşmasına başlayan Lahbib de “Türkiye halen aday ülke ve AB’nin kilit bir ortağı.” dedi.

Lahbib, AB’nin sivil koruma mekanizması çerçevesindeki güçlü işbirliğine işaret ederek, “Türkiye bu mekanizma içerisinde çok kıymetli ve aktif bir ortak.” değerlendirmesini yaptı.

Geçen hafta Şam’a yaptığı ziyaretle Esad rejiminin devrilmesinden bu yana Suriye’yi ziyaret eden ilk AB Komisyonu üyesi olduğunu belirten Lahbib, ziyareti kapsamında Suriye’deki yeni yönetim ve sivil toplumla bir araya geldiğini aktardı.

Lahbib, “Bölgede jeopolitik açıdan bir karmaşa hakim ve AB açısından Türkiye ile birlikte çalışmak çok büyük önem arz ediyor. Bu çerçevede buradaki duruma yeterli bir müdahalede bulunmak ve uluslararası camianın yardım çalışmalarını aktarmak bizim için önemli.” dedi.

“Suriye’de başarılı bir geçiş süreci istiyoruz.” ifadesini kullanan Lahbib, ülkedeki çeşitli toplulukların ve tüm Suriyelilerin “değer gördüğü ve benimsendiği bir geçiş süreci” olmasını istediklerini dile getirdi.

Lahbib, “Aynı zamanda güvenli, gönüllü, insan onuruna yakışır bir geri dönüş sürecinin başlatılmasını istiyoruz.” diye konuştu.

– “İnsanlık krizi milyonlarca Suriyeli etkilemeye devam ediyor”

Türkiye’nin iç savaşın başlamasından bu yana Suriyeli mültecilere yaptığı yardımlara işaret eden Lahbib, “Türkiye’nin yıllar içerisinde mültecilerle ilgili attığı adımlar ve sunduğu destekler hayati önem taşıdı. AB de bu çerçevede çok büyük destekler sağladı ve halen destek sağlamaya devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

Lahbib, Suriye’deki sivillerin ihtiyaçlarına cevap olarak AB’nin 235 milyon avroluk yardım paketini duyurduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:

“İnsanlık krizi milyonlarca Suriyeli’yi etkilemeye devam ediyor ve AB bu çerçevede bu ızdırabı azaltmak için, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaya devam edecek. Türkiye insani yardım koridorların oluşturulması açısından çok büyük bir role sahip. AB’nin Suriye’ye acil yardım ulaştırmasında çok önemli bir rol oynuyor.”

– “(Gazze’de) Ateşkesin uygulanmaya devam edilmesi gerekiyor”

Lahbib, Gazze’de İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkes ve esir takası anlaşması sayesinde esirlerin serbest bırakıldığını ve “uzun bir aradan sonra ilk kez insani yardımların ulaştırıldığını” belirtti.

Ateşkesin uygulanmaya devam etmesi gerektiğinin altını çizen Lahbib, “Böylelikle bütün esirler serbest bırakılsın ve Gazze’ye insani yardım ulaştırılmaya devam etsin ki bu insanlık dramı, insanların yaşadığı bu ızdırap sona erebilsin.” diye konuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam