Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’taki darbe girişimi sonrası Said ve siyasi muhalifleri arasında uzlaşma beklenmiyor

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağı yönünde görüş bildiriyor.

Published

on

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağı yönünde görüş bildiriyor.

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağını ve ülkedeki siyasi krize uzlaşmacı bir çözüm bulunmasının uzak bir ihtimal olduğunu değerlendiriyor.

Tunus Cumhurbaşkanı Said’in, ülkenin yaşadığı siyasi, ekonomik ve sağlık krizi ile sokaktaki protestoları da gerekçe göstererek 25 Temmuz’da “Meclisin tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi’yi azlettiğini ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını” açıklaması, ülkede yeni bir krizin fitilini ateşledi.

Meclisteki siyasi partilerden Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi, Demokratik Akım Partisi, Tunus İşçi Partisi, Tunus Cumhuriyet Partisi ve Onur Koalisyonu Cumhurbaşkanı Said’in bu kararlarına karşı açıklamalarda bulundu.

217 sandalyeli Tunus Meclisinin 53 milletvekiliyle birinci partisi olan Nahda Hareketi, yaptığı yazılı açıklamada olayı “devrime ve Anayasa’ya karşı bir darbe” olarak nitelendirdi.

Krize uzlaşmacı bir çözüm bulunmasını uzak bir ihtimal olarak değerlendiren uzmanlar, kararlarında net görünen Said ve muhalif tarafların bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağını öngörüyor.

Tunus Üniversitesi Araştırma Görevlisi Sami Berahim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı’na yön veren ekibin, alınan bu kararların Anayasa’nın apaçık bir ihlali olduğunu gözden kaçırdığını söyledi.

Hiçbir hukukçunun bu uygulamaların sağlıklı olduğunu kabul etmesinin mümkün olmadığını belirten Berahim, şunları kaydetti:

“Said, kendisini meşruiyet dairesi dışına koydu. Bu uygulamaların hiçbir hukuki veya anayasal geçerliliği olamaz. Krizin çözümü, devlet kurumlarının, siyasi ve sivil grupların bu uygulamaları ne kadar kabul ettiğine de bağlı. Öte yandan Said’in darbe uygulamalarını ve aldığı saçma kararlarını sürdüreceğini tahmin ediyorum.”

Berahim, bugün diyalog için muhalif taraflar arasında ortak şartların bulunmadığına işaret ederek, “Mesele güç dengeleriyle ilgili. Ülkede kim diyalogdan yana kim demokrasiden yana. Darbeye karşı net bir cephe de yok.” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus Genel İşçi Sendikas (TGİS) gibi sendikal örgütlerin ara buluculuk yapabileceği meselesine ilişkin ise Berahim, Said’in mevcut Anayasa’ya göre diyalog yürütmeyi reddetmesi nedeniyle TGİS’in daha önceki diyalog çabalarında başarısız olduğunu hatırlattı.

Berahim, Cumhurbaşkanı’nın bu süreç için aylar öncesinden hazırlıklara başladığını, askeri ve güvenlik kurumlarında terfiler yapıldığını ve tüm bu hazırlıklar neticesinde bugünkü olayların geliştiğini dile getirdi.

Askeri uzman ve emekli Tuğgeneral Muhtar bin Nasr da ülkenin şu an bir krizin içinde olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirtti.

Bin Nasr, “Ülkede devlet kurumları, parlamento, başbakanlık feshedilmiş durumda. Cumhurbaşkanı’ndan birçok kez yetkilerini kullanarak bu durumu çözmesi istendi.” dedi.

Said’in Anayasa’nın 80. maddesine dayanarak aldığını söylediği bu kararların, istisnai durumlarda hayata geçirilmesi gereken istisnai tedbirler olduğuna dikkati çeken Bin Nasr, bunları siyasi ve toplumsal düzeyde yeni birtakım kararların izleyeceğini ifade etti.

Bin Nasr, söz konusu kararların meşru yönetim tarafından alındığını ve gelişmeler karşısında sağduyulu olunması gerektiğini belirterek, Said’in kararlarına karşı çıkan taraflara, partilere ve vatandaşlara “bu uygulamalara saygı duyulması, şiddetten uzak durulması ve güvenliği sağlamak, kamu ve özel mülkiyeti korumak için çalışan kolluk kuvvetlerine ve güvenlik güçlerine destek olunması” çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı’ndan demokratik bağlamda açıkladığı kararlar çerçevesinde kalmasını, özgürlükleri korumasını, Anayasa’ya saygı duymasını ve ülkeyi siyasi, sosyal, ekonomik ve sağlık düzeylerinde etkileyen bu krizden çıkaracak bir çalışma programı sunmasını umduğunu dile getiren Bin Nasr, “Said, eline silah almayı veya kurşun atmayı düşünen herkese, silahlı kuvvetlerin ateşle karşılık vereceğini söyledi. Kimse şiddet sarmalına girmemeli.” uyarısında bulundu.

Cumhurbaşkanı ve siyasi muhalifleri arasında yakınlaşma veya uzlaşma beklenmediğini söyleyen Bin Nasr, “Cumhurbaşkanı ve bu kararlara karşı çıktığını açıklayan siyasi partilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşma olmaz. Çünkü taraflar zıt kutuplarda yer alıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus Genel İşçi Sendikasının bu süreci şekillendirmede bir rolü olduğunu kaydeden Bin Nasr, ancak sendikanın siyasi partileri her diyaloğa çağırdığında kapıların kapandığına işaret etti.

Üniversitede araştırma görevlisi olan Kerim Merzuki de “Parlamentonun yetkilerinin dondurulması, Anayasa’nın Meclisin oturumda kalmasını öngören 80. maddesine aykırıdır.” dedi.

Parlamento ile kurulması beklenen hükümet arasındaki ilişkinin niteliğiyle ilgili soru işaretleri bulunduğunu kaydeden Merzuki, “Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini tamamen üstleneceğini ve bir sonraki başbakanın kendisine karşı sorumlu olacağını açıkladı. Mevcut Anayasa, hükümeti parlamentoya karşı hesap verebilir kılan yarı parlamenter bir sistemi benimsiyor.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı tarafından alınan istisnai tedbirlerin ülkede oluşan şartlar nedeniyle alındığına ve bunların ortadan kalkmasıyla önlemlerin de sonlandırılacağının açıklandığına işaret eden Merzuki, “Bu koşullar ve tedbirler sona erecek mi? Acaba geçici yönetimden 2014 Anayasası’na dönülebilecek mi?” diye konuştu.

Siyasi analist Adil bin Abdullah ise “Said’in yaptığı darbeye çok yakın bir şey ancak kendisi Anayasa’nın 80. maddesini yorumladığını söylüyor. Ne var ki anayasa hukuku profesörlerine göre bu yorum, onun parlamentonun çalışmalarını durdurmasına, hükümeti devralmasına, yürütme, yasama ve yargı yetkilerini birleştirmesine izin vermiyor.” şeklinde konuştu.

Bu yaşananların 2011’den bu yana Anayasa’nın hazırlanması süreci, seçim yasası ve ekonomik uzlaşıda yaşanan kırılgan konsensüs, hesap verilebilirliğin kaldırılması ve yolsuzlukların normalleşmesi gibi bir dizi krizin sonucu olduğuna dikkati çeken Bin Abdullah, şunları kaydetti:

“Said’den ülkedeki ve yurt dışındaki kamuoyunu rahatlatmak amacıyla istisnai kararların kalıcı hale gelmemesi için bir yol haritası bulması ve güvence sağlaması bekleniyor. Böylece darbe şüphesinden uzaklaşılır ve aslında bunun bir devrimi düzeltme veya reform süreci olduğuna inanılır.”

Bin Abdullah, kamuoyunun, Said’den yolsuzluk meselelerini politize olmayan bir şekilde ele almasını beklediğini ve bu meseleyle bazı siyasi muhaliflere indirgemeden yüzleşmek gerektiğini vurguladı.

AA/

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Los Angeles’ta çıkan Hughes yangını 4 bin hektardan fazla alana yayıldı

Published

on

By

ABD’nin California eyaletinin Los Angeles kentinde yangınlarla mücadele devam ederken Castaic Gölü çevresinde gece saatlerinde çıkan yeni yangın, 4 bin hektardan daha fazla bir alanı kapladı.

California Orman ve Yangından Koruma Departmanının (CAL FIRE) internet sitesindeki bilgilere göre, Castaic Gölü çevresinde çıkan Hughes yangını, kısa sürede geniş bir alana yayıldı.

4 bin hektardan fazla alanı kaplayan yangında, bölgedeki 30 binden fazla kişi için tahliye emri çıkarılırken, 20 binden fazla kişi için ise tahliye uyarısı yapıldı.

Uyarılarda yangının hayati tehlike yarattığı belirtilirken, bazı alanların halkın erişimine kapatıldığı duyuruldu.

Los Angeles’ta iki haftadan uzun süre önce 6 ayrı bölgede başlayan yangınlardan Palisades bölgesindekinin, bugün itibarıyla yüzde 70’inin, Eaton’dakinin ise yüzde 95’inin kontrol altına alındığı kaydedildi.

Yangına ilişkin açıklama yapan itfaiye yetkilisi Anthony Marrone, rüzgarların yangının ilk çıktığındaki kadar kuvvetli olmadığının altını çizerek, “Şu anda bulunduğumuz durum, çok daha farklı.” ifadesini kullandı.

– Yangının yüzde 14’ü kontrol altına alınabildi

NBC Los Angeles’a göre itfaiye yetkilileri, hızla yayılan ve 4 bin hektardan fazla alanı kaplayan Hughes yangınıyla mücadelede “üstünlüğü ele geçirdiklerini” söyledi.

Yetkililer, şiddetli rüzgarlar etkili olmadan yangın müdahale uçaklarının bölgeye su bıraktığını aktardı.

Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı açıklamada, yangınla mücadele için bölgeye takviye yapıldığını bildirdi.

CAL FIRE’a göre, yangının henüz yüzde 14’ü kontrol altına alınabildi.

ABD Başkanı Donald Trump, 19 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Beyaz Saray’a döndükten sonra yapacağı ilk ziyaretin 24 Ocak’ta yangınların etkilediği Güney California’yı kapsayacağını belirtmişti.

– Los Angeles yangınları

Los Angeles’ta 7 Ocak’ta sabah saatlerinde Pacific Palisades bölgesinde başlayan, Eaton, Hurst, Sunset, Woodley bölgeleri başta olmak üzere hızla çevreye yayılan orman yangınlarında bugüne kadar en az 28 kişi yaşamını yitirdi.

Binlerce dönüm alanın kül olmasına yol açan yangınların neden olduğu toplam hasar ve ekonomik kaybın 250 ila 275 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Devamını Oku

Dünya

Çin’in “Yapay Güneşi” füzyon rekoru kırdı: 17 dakikadan fazla plazma süresi

Published

on

By

Çin’in Deneysel Gelişmiş Süperiletken Tokamak (EAST) reaktörü, 1.066 saniye boyunca yüksek hapsolmuş plazma durumunu koruyarak yeni bir dünya rekoru kırdı. 20 Ocak’ta elde edilen bu başarı, temiz ve sınırsız enerji kaynağı olarak füzyon gücünü geliştirme yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

EAST projesinin nihai hedefi, Güneş’in nükleer füzyon sürecini taklit ederek insanlığa tükenmez ve temiz bir enerji kaynağı sunmak. Aynı zamanda bu teknoloji, Güneş Sistemi’nin ötesine yapılacak keşifler için de kritik bir rol oynayabilir.

Dünya genelinde bilim insanları, bu iddialı hedefe ulaşmak için 70 yılı aşkın süredir çalışmalar yürütüyor. Ancak bir nükleer füzyon cihazından elektrik üretmek, bazı büyük zorlukların aşılmasını gerektiriyor. Bunlar arasında 100 milyon santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıklara ulaşmak, kararlı ve uzun süreli çalışmayı sağlamak ve füzyon sürecini hassas şekilde kontrol edebilmek bulunuyor.

Rekor Getiren Teknolojik Gelişmeler
Hefei Fizik Bilimleri Enstitüsü (HFIPS) Plazma Fiziği Enstitüsü (ASIPP) tarafından yönetilen EAST projesi, daha önce 2023’te 403 saniyelik füzyon rekorunu kırmıştı. Ancak yeni rekor, bu süreyi üç kattan fazla aşarak füzyon araştırmalarında büyük bir sıçrama gerçekleştirdi.

ASIPP Direktörü ve HFIPS Başkan Yardımcısı Song Yuntao, “Bir füzyon cihazının, sürekli enerji üretimi için binlerce saniye boyunca kararlı ve verimli çalışması gerekiyor. Bu yeni rekor, işlevsel bir füzyon reaktörü inşa etme hedefimize doğru büyük bir adımdır” dedi.

EAST’in Fizik ve Deneysel Operasyonlar Bölümü Başkanı Gong Xianzu, önceki deneylerden bu yana cihazın birçok sisteminde iyileştirmeler yapıldığını belirtti. Özellikle, yaklaşık 70.000 ev tipi mikrodalga fırına eşdeğer güçte çalışan ısıtma sistemi, yeni güncellemelerle güç çıkışını iki katına çıkarırken kararlılığını ve sürekliliğini korudu.

Uluslararası Füzyon Araştırmalarına Destek
2006 yılında kurulan EAST, Çinli ve uluslararası bilim insanlarının füzyonla ilgili deneyler yapabileceği açık bir test platformu olarak hizmet veriyor.

Çin, 2006 yılında Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) programına yedinci üye olarak katıldı. Anlaşma kapsamında Çin, ITER’in inşası ve işletiminde yaklaşık %9’luk bir paya sahip ve ASIPP, bu projedeki ana Çin kurumu olarak görev yapıyor.

Güney Fransa’da inşa edilen ITER, tamamlandığında dünyanın en büyük manyetik hapsolmuş plazma fiziği deneyi ve en büyük deneysel tokamak füzyon reaktörü olacak.

Son yıllarda EAST, ITER ve gelecekteki Çin Füzyon Mühendisliği Test Reaktörü (CFETR) gibi projeler için kritik öneme sahip olan yüksek hapsetme modunda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu başarılar, küresel füzyon reaktörlerinin geliştirilmesine değerli bilimsel veriler sunuyor.

EAST’in bulunduğu Hefei, Anhui Eyaleti’nde, füzyon enerjisinin geliştirilmesi ve uygulanmasını hızlandırmak amacıyla yeni nesil deneysel füzyon araştırma tesisleri inşa ediliyor.

ASIPP Direktörü Song Yuntao, “EAST aracılığıyla uluslararası iş birliğini genişletmeyi ve füzyon enerjisini insanlık için pratik bir güç kaynağına dönüştürmeyi umuyoruz” dedi.

Devamını Oku

Dünya

Kallas’dan Türkiye ziyareti öncesi açıklama: “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Published

on

By

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bölgesel konular başta olmak üzere işbirliğinde önemli bir aktör olarak gördüğü Türkiye’nin AB’ye aday, ortak çıkarlara sahip stratejik ortak olduğunun altını çizerek; “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu gerçekten görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kallas, 24 Ocak’ta bölgesel gelişmeleri ve Türkiye-AB ilişkilerini ele almak üzere Türkiye’ye yapacağı ziyaretin yanı sıra, AB’nin dış politika ve savunma ajandasını, Suriye’deki yeni yönetimle yürütülecek ilişkileri, Gazze’deki ateşkesin kalıcı olması için çabaları ve yeni ABD yönetimi ile masaya yatıracakları ana başlıkları AA muhabirine değerlendirdi.

– “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Soru: Türkiye’yi ziyaretinizden önce; Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumunu ve ilişkilerin geleceğini değerlendirebilir misiniz? Mesajınız nedir?

Kallas: Türkiye, stratejik öneme sahip ortağımızdır. Dolayısıyla Türkiye ile kapsamlı ortaklıklar kurmak istediğimiz açık. Son ziyaret 2022’deydi, bu yüzden Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu tam olarak görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz. Bu nedenle daha fazla işbirliğine kesinlikle yer var.

-“İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz”

Soru: Türkiye’yi sadece bölgesel işbirliği için bir aktör olarak mı görüyorsunuz, yoksa Türkiye’nin AB’ye aday ülke olduğu gerçeğini de dikkate alıyor musunuz? Ziyaretinizi Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog ve Türkiye-AB Ortaklık Konseyinin yeniden canlandırılmasına imkan verecek bir ön adım olarak yorumlayabilir miyiz?

Kallas: İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz. Bu, Suriye’ye ilişkin ortak çıkarımız. Ayrıca, bu ülkenin doğru yönde gelişmesine, toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan ilgimiz de ortak. Diğer yandan Gazze’de ateşkes devam ediyor ve barış, halk için önemli. Dolayısıyla bunlar eş zamanlı çalışabileceğimiz konular. Elbette, aday ülke statüsüne sahibiz. Türkiye, aday ülke statüsünde olmaya devam ediyor. Ancak bu süreç duraklamış vaziyette. 27 üye ülkeyle aynı doğrultuda çözülmesi gereken konular var. Elbette Kıbrıs hakkındaki mesele var, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel haklar konuları tartışmamız gereken konular. Dolayısıyla bunlar bizim temas noktalarımız.

Soru: Sizce NATO’dan ayrı bir Avrupa savunma sistemi kurulmalı mı; yoksa bunun, NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürme riski var mı?

Kallas: NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürmemeliyiz. AB’de 27 ordumuz var ve hepsi birlikte işbirliği yaptığımız bu kolektif savunmaya katkıda bulunmalı. Her ülkenin bir savunma planlaması ve bir savunma bütçesi var. Yani “Avrupa ordusuna ihtiyacımız var.” diyemeyiz ancak bu 27 üyenin NATO ve AB söz konusu olduğunda çok iyi bir şekilde birlikte çalışmasına ihtiyacımız var. NATO içinde 23 üyemiz var, bu da bizi (AB ve NATO) doğal ortaklar yapıyor. Ancak elbette NATO’da birlikte çalışmamız gereken daha fazla müttefik var ve Türkiye de bunlardan biri.

– “(Suriye’ye yönelik) Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız”

Soru: İlk günden beri Suriye’deki yeni yönetime destek konusunda temkinli açıklamalar yapıyorsunuz. Peki şimdi sizin gözleminiz nedir? Ülke doğru yolda ilerliyor mu?

Kallas: Bir şey söylemek için henüz çok erken. Yani, doğru şeyleri söyledikleri açık. Ancak doğru yönde ilerleyip ilerlemedikleri konusunda da doğru adımları atıyorlar mı? Bu yüzden uluslararası aktörlerin yanı sıra Arap ülkeleri gibi bölgesel aktörlerin ve Türkiye’nin de ortak bir anlayışa sahip olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki hükümetin kapsayıcı olduğunu görmek istiyoruz. Hiçbir radikalleşme görmek istemiyoruz. Ülkenin istikrarlı olması herkesin çıkarına. Bu yüzden ihtiyatlı bir şekilde iyimseriz. Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız ancak bunu “adım adım” yaklaşımıyla yapacağız. Yani, doğru şeyleri yaparlarsa, biz üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Yanlış yöne giden adımlar atarlarsa, o zaman bir adım geri atmaya ve bazı yaptırımları geri koymaya da hazırız.

– “Suriye’yi inşa edebilmeleri için üzerimize düşeni yapmaya hazırız”

Soru: Normalleşmenin yolu, ülkenin yeniden imarından geçiyor. Peki AB, Suriye’nin yeni yönetimine yönelik sektörel yaptırımlarını kaldıracak mı?

Kallas: Bunu 27 Ocak Pazartesi günü tartışacağız. Dışişleri Bakanları toplantımız var, ele alacağımız konulardan biri de bu. Ama biz, ülkelerini inşa edebilmeleri için üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Elbette, biliyorsunuz, bankacılık hizmetlerine erişim, ilk aşamada gerçekten ihtiyaç duydukları şeyler. Ama çok gerçekçi olmak gerekirse, bir sonraki adımımız onların (Suriye yönetiminin) yaptıklarına göre şekillenmeli. Herkes doğru yönde adım atıldığını görmek istiyor.

– “(Suriye’deki DEAŞ üyesi Avrupa vatandaşlarının geri alınması) Karar üye devletlere ait”

Soru: AB, üye ülkelerini, Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG tarafından tutulan AB vatandaşı DEAŞ üyelerini geri almaya ve bu teröristleri adalete teslim etmeye teşvik eder mi?

Kallas: DEAŞ’a geri dönülmemesinin ve terörizmin azalmasının herkesin çıkarına olduğu açıktır. Çünkü herkes, AB ve Türkiye, bölgemizde gelişen terör örgütleriyle ilgili risklerle karşı karşıya. Yani, iş vatandaşları geri almaya gelince, bunun (terörün) geri dönmemesi için her şeyi yaptığımızdan emin olmalıyız. Sonra tabii bu, bu çeşit tutuklu ve savaşçısı olan üye devletlerin kendilerinin vereceği bir karardır. Dolayısıyla karar üye devletlere aittir.

– “(Gazze’deki ateşkes) AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması”

Soru: AB, Gazze’deki ateşkesi memnuniyetle karşıladı ve insani yardımını artırdı. Peki AB Gazze’de sadece insani bir rol oynamayı mı tercih ediyor? Yakında AB İsrail Ortaklık Konseyi’ni toplayacağınızı duyurdunuz. Bu toplantıda İsrailli meslektaşlarınıza mesajınız ne olacak?

Kallas: AB-İsrail Ortaklık Konseyi’miz olacak ve ardından Filistin Yönetimi ile üst düzey bir siyasi diyalog kuracağız. İki devletli çözümü aklımızda tutmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İki devletli bir çözüme sahip olmak için dengeli bir yaklaşım olması gerekiyor. Ortaklık Konseyi’nin gündemi ise bölgesel durum ve aynı zamanda çok somut olarak, şu anda Gazze’deki durum. Şimdi ateşkes var. Ama AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması. Bunu elde edebilmek için hem İsrail’in güvenlik kaygılarının hem de Filistinlilerin var olma hakkının dikkate alınması gerekiyor.

Soru: Ukrayna konusuna geldiğimizde; ABD Başkanı Donald Trump, savaşı durdurmak istediğini açıkça belirtti. Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerine nasıl yaklaşıyorsunuz?

Kallas: Hepimizin yapması gereken şey Rusya’ya büyük baskı yapmak. Çünkü şu anda Rusya barış istemiyor. Rusya Ukrayna’yı, oradaki insanları, sivil altyapıyı bombalamayı bırakırsa ve askerlerini çekerse, o zaman bu savaş sona erer. Ayrıca Türkiye’nin Rusya’ya baskı yaparak sahada barışı sağlamada çok çok önemli bir rolü olduğunu görüyorum.

– “Yeni ABD yönetimiyle işbirliği yapmaya istekliyiz”

Soru: Trump’ın ikinci dönemi resmen başladı. Brüksel’de bu süreçte endişeli bir bekleyiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Yeni ABD yönetimiyle ele alacağınız ilk konu ne olacak?

Kallas: Elbette, seçimler her zaman çok çalkantılı zamanlardır. Tabii ki, yönetim değişirse, sonuç politikada da değişiklikleri beraberinde getirir. Bu yüzden yeni yönetimle de işbirliği yapmaya istekliyiz ve sabırsızlanıyoruz. Ayrıca, yeni yönetimle ele almamız ve işbirliği yapmamız gereken ana konular elbette güvenlik ve savunmanın yanı sıra ekonomik konular. ABD ve AB büyük ticaret ortaklarıdır. Ekonomilerimiz çok iç içe geçmiş durumda. Elbette, dış politika konularına gelince; eğer ABD Çin konusunda endişeliyse, o zaman önce Rusya konusunda endişelenmeli. Dolayısıyla Ukrayna’nın bu savaşı kazanması için desteklenmesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

– “Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum”

Soru: Eklemek istediğiniz bir şey, Türkiye ziyaretinizle ilgi paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kallas: Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum. Yani bu, AB ve Türkiye’nin ortak olduğunu ve masaya yatırıp işbirliği yapacağımız birçok konu olduğunu gösterecek. Çok teşekkür ederim.

Devamını Oku

Trending

Reklam