Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’taki darbe girişimi sonrası Said ve siyasi muhalifleri arasında uzlaşma beklenmiyor

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağı yönünde görüş bildiriyor.

Published

on

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağı yönünde görüş bildiriyor.

Tunuslu uzmanlar, “Başbakanı azletme ve Meclisin tüm yetkilerini dondurma” kararı alan Cumhurbaşkanı Kays Said ile bu kararlara karşı çıkan siyasilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağını ve ülkedeki siyasi krize uzlaşmacı bir çözüm bulunmasının uzak bir ihtimal olduğunu değerlendiriyor.

Tunus Cumhurbaşkanı Said’in, ülkenin yaşadığı siyasi, ekonomik ve sağlık krizi ile sokaktaki protestoları da gerekçe göstererek 25 Temmuz’da “Meclisin tüm yetkilerini dondurduğunu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldığını, mevcut Başbakan Hişam el-Meşişi’yi azlettiğini ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını” açıklaması, ülkede yeni bir krizin fitilini ateşledi.

Meclisteki siyasi partilerden Nahda Hareketi, Tunus’un Kalbi, Demokratik Akım Partisi, Tunus İşçi Partisi, Tunus Cumhuriyet Partisi ve Onur Koalisyonu Cumhurbaşkanı Said’in bu kararlarına karşı açıklamalarda bulundu.

217 sandalyeli Tunus Meclisinin 53 milletvekiliyle birinci partisi olan Nahda Hareketi, yaptığı yazılı açıklamada olayı “devrime ve Anayasa’ya karşı bir darbe” olarak nitelendirdi.

Krize uzlaşmacı bir çözüm bulunmasını uzak bir ihtimal olarak değerlendiren uzmanlar, kararlarında net görünen Said ve muhalif tarafların bakış açıları arasında bir yakınlaşmanın olmayacağını öngörüyor.

Tunus Üniversitesi Araştırma Görevlisi Sami Berahim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı’na yön veren ekibin, alınan bu kararların Anayasa’nın apaçık bir ihlali olduğunu gözden kaçırdığını söyledi.

Hiçbir hukukçunun bu uygulamaların sağlıklı olduğunu kabul etmesinin mümkün olmadığını belirten Berahim, şunları kaydetti:

“Said, kendisini meşruiyet dairesi dışına koydu. Bu uygulamaların hiçbir hukuki veya anayasal geçerliliği olamaz. Krizin çözümü, devlet kurumlarının, siyasi ve sivil grupların bu uygulamaları ne kadar kabul ettiğine de bağlı. Öte yandan Said’in darbe uygulamalarını ve aldığı saçma kararlarını sürdüreceğini tahmin ediyorum.”

Berahim, bugün diyalog için muhalif taraflar arasında ortak şartların bulunmadığına işaret ederek, “Mesele güç dengeleriyle ilgili. Ülkede kim diyalogdan yana kim demokrasiden yana. Darbeye karşı net bir cephe de yok.” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus Genel İşçi Sendikas (TGİS) gibi sendikal örgütlerin ara buluculuk yapabileceği meselesine ilişkin ise Berahim, Said’in mevcut Anayasa’ya göre diyalog yürütmeyi reddetmesi nedeniyle TGİS’in daha önceki diyalog çabalarında başarısız olduğunu hatırlattı.

Berahim, Cumhurbaşkanı’nın bu süreç için aylar öncesinden hazırlıklara başladığını, askeri ve güvenlik kurumlarında terfiler yapıldığını ve tüm bu hazırlıklar neticesinde bugünkü olayların geliştiğini dile getirdi.

Askeri uzman ve emekli Tuğgeneral Muhtar bin Nasr da ülkenin şu an bir krizin içinde olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirtti.

Bin Nasr, “Ülkede devlet kurumları, parlamento, başbakanlık feshedilmiş durumda. Cumhurbaşkanı’ndan birçok kez yetkilerini kullanarak bu durumu çözmesi istendi.” dedi.

Said’in Anayasa’nın 80. maddesine dayanarak aldığını söylediği bu kararların, istisnai durumlarda hayata geçirilmesi gereken istisnai tedbirler olduğuna dikkati çeken Bin Nasr, bunları siyasi ve toplumsal düzeyde yeni birtakım kararların izleyeceğini ifade etti.

Bin Nasr, söz konusu kararların meşru yönetim tarafından alındığını ve gelişmeler karşısında sağduyulu olunması gerektiğini belirterek, Said’in kararlarına karşı çıkan taraflara, partilere ve vatandaşlara “bu uygulamalara saygı duyulması, şiddetten uzak durulması ve güvenliği sağlamak, kamu ve özel mülkiyeti korumak için çalışan kolluk kuvvetlerine ve güvenlik güçlerine destek olunması” çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı’ndan demokratik bağlamda açıkladığı kararlar çerçevesinde kalmasını, özgürlükleri korumasını, Anayasa’ya saygı duymasını ve ülkeyi siyasi, sosyal, ekonomik ve sağlık düzeylerinde etkileyen bu krizden çıkaracak bir çalışma programı sunmasını umduğunu dile getiren Bin Nasr, “Said, eline silah almayı veya kurşun atmayı düşünen herkese, silahlı kuvvetlerin ateşle karşılık vereceğini söyledi. Kimse şiddet sarmalına girmemeli.” uyarısında bulundu.

Cumhurbaşkanı ve siyasi muhalifleri arasında yakınlaşma veya uzlaşma beklenmediğini söyleyen Bin Nasr, “Cumhurbaşkanı ve bu kararlara karşı çıktığını açıklayan siyasi partilerin bakış açıları arasında bir yakınlaşma olmaz. Çünkü taraflar zıt kutuplarda yer alıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus Genel İşçi Sendikasının bu süreci şekillendirmede bir rolü olduğunu kaydeden Bin Nasr, ancak sendikanın siyasi partileri her diyaloğa çağırdığında kapıların kapandığına işaret etti.

Üniversitede araştırma görevlisi olan Kerim Merzuki de “Parlamentonun yetkilerinin dondurulması, Anayasa’nın Meclisin oturumda kalmasını öngören 80. maddesine aykırıdır.” dedi.

Parlamento ile kurulması beklenen hükümet arasındaki ilişkinin niteliğiyle ilgili soru işaretleri bulunduğunu kaydeden Merzuki, “Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini tamamen üstleneceğini ve bir sonraki başbakanın kendisine karşı sorumlu olacağını açıkladı. Mevcut Anayasa, hükümeti parlamentoya karşı hesap verebilir kılan yarı parlamenter bir sistemi benimsiyor.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı tarafından alınan istisnai tedbirlerin ülkede oluşan şartlar nedeniyle alındığına ve bunların ortadan kalkmasıyla önlemlerin de sonlandırılacağının açıklandığına işaret eden Merzuki, “Bu koşullar ve tedbirler sona erecek mi? Acaba geçici yönetimden 2014 Anayasası’na dönülebilecek mi?” diye konuştu.

Siyasi analist Adil bin Abdullah ise “Said’in yaptığı darbeye çok yakın bir şey ancak kendisi Anayasa’nın 80. maddesini yorumladığını söylüyor. Ne var ki anayasa hukuku profesörlerine göre bu yorum, onun parlamentonun çalışmalarını durdurmasına, hükümeti devralmasına, yürütme, yasama ve yargı yetkilerini birleştirmesine izin vermiyor.” şeklinde konuştu.

Bu yaşananların 2011’den bu yana Anayasa’nın hazırlanması süreci, seçim yasası ve ekonomik uzlaşıda yaşanan kırılgan konsensüs, hesap verilebilirliğin kaldırılması ve yolsuzlukların normalleşmesi gibi bir dizi krizin sonucu olduğuna dikkati çeken Bin Abdullah, şunları kaydetti:

“Said’den ülkedeki ve yurt dışındaki kamuoyunu rahatlatmak amacıyla istisnai kararların kalıcı hale gelmemesi için bir yol haritası bulması ve güvence sağlaması bekleniyor. Böylece darbe şüphesinden uzaklaşılır ve aslında bunun bir devrimi düzeltme veya reform süreci olduğuna inanılır.”

Bin Abdullah, kamuoyunun, Said’den yolsuzluk meselelerini politize olmayan bir şekilde ele almasını beklediğini ve bu meseleyle bazı siyasi muhaliflere indirgemeden yüzleşmek gerektiğini vurguladı.

AA/

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İsviçre’de buzul çökmesi sonucu bir köyün büyük bir kısmı yok oldu

Published

on

By

İsviçre’nin güneyindeki Valais kantonunda yer alan Blatten köyünün büyük bir kısmı buzul çökmesi nedeniyle yok oldu.

Buzulun çökmesiyle Blatten köyünün büyük bölümü devasa bir buz, çamur ve moloz yığınıyla kaplandı.

Yetkililer, herhangi bir can kaybı ve yaralanmanın bildirilmediği felaket sebebiyle köydeki birçok evin yıkıldığını aktardı. Ayakta kalan evlerin ise sular altında kaldığı ifade edildi.

Afet sonucu kaybolan 65 yaşında bir kişiyi arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü kaydedildi.

Buzul çökmesi sonucu 3,1 büyüklüğünde hissedilen bir deprem yaşandığı da belirtildi.

Blatten’te yaşanan heyelan ve su seviyesinin artması nedeniyle bazı komşu köylerde de tahliyeler yaşanıyor.

İsviçre Konfederasyonu Başkanı Karin Keller-Sutter, X’ten konuya ilişkin yaptığı paylaşımda, “Evinizi kaybetmek korkunç bir durum. Şu anda Blatten sakinleri için çok üzgünüm.” ifadelerini kullandı.

Blatten’de yaşanan bu olağanüstü doğa hareketliliği, iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak İsviçre Alplerinde artan buzul erimeleri ve hareketlilik risklerini bir kez daha gündeme getirdi.

– Köy, 19 Mayıs’ta tahliye edilmişti

Valais kantonu yetkilileri, dün buzul hareketliliği nedeniyle Lötschental bölgesinde yer alan Blatten köyünün “özel bir durumda” olduğunu duyurmuş, yerel saatle 15.30’da korkulan afet gerçekleşerek, Birch Buzulu’nun devasa bir kısmının koptuğu bildirilmişti.

Yaklaşık 300 kişinin yaşadığı köy, 19 Mayıs’ta yetkililer eşliğinde neredeyse tamamen tahliye edilmişti.

Devamını Oku

Dünya

Kanada, tarihinin en büyük orman yangınlarından biriyle yüzleşiyor

Published

on

By

Kanada’nın batı ve orta kesimlerinde kontrolden çıkan orman yangınları, on binlerce kişiyi evlerinden etti. Ülkede bu yılın yangın sezonuna ilişkin yapılan kötü tahminler bir bir gerçekleşirken, duman bulutları ABD’nin kuzey şehirlerine ulaşmaya başladı.

Perşembe günü “aşırı” seviyeye yükseldi. Kanada Orman Yangınları Merkezi’ne göre ülkede şu anda 160’tan fazla yangın sürüyor ve bunların yaklaşık yarısı tamamen kontrol dışı.

Ulusal Acil Hazırlık Seviyesi en yüksek olan 5. seviyeye çıkarıldı. Bu seviye geçen yıl ancak 15 Temmuz’da görülmüştü.

17 binden fazla kişi tahliye edildi
Manitoba’da Flin Flon, Pimicikamak Cree Nation, Cross Lake ve Mathias Colomb Cree Nation gibi yerleşimlerden yaklaşık 17 bin kişi tahliye edildi. Eyalet Başbakanı Wab Kinew, bunun “yaşayan hafızalardaki en büyük tahliye” olduğunu söyledi. Saskatchewan’da da benzer şekilde binlerce kişi yerinden oldu.

Yangınlar ABD şehirlerini tehdit ediyor
Bilimsel modellemelere göre, Manitoba’daki yangınlardan yükselen duman Perşembe ve Cuma günleri ABD’nin üst Ortabatı ve Büyük Göller bölgesine ulaşacak. Green Bay, Milwaukee, Chicago ve Detroit gibi şehirler risk altında. Minnesota ve Michigan’da hava kalitesi uyarıları yayımlandı. Minnesota’da, ince parçacık seviyeleri herkes için sağlıksız değerlere ulaşacak.

Alt ve orta atmosferde taşınan duman, hem görüş mesafesini düşürebilir hem de hava kalitesini ciddi biçimde bozabilir. Üst atmosferdeki duman ise doğrudan solunabilir olmasa da güneş ışığını azaltarak parlak gün batımları ve gün doğumlarına neden olabilir.

İklim değişikliği ve rekor sezona doğru
2023, Kanada tarihindeki en kötü orman yangını sezonuydu. Aşırı sıcaklar ve kuraklık, 45 milyon dönümden fazla alanın yanmasına yol açtı. Bu yıl şimdiden 1.58 milyon dönüm arazi yandı—bu rakam, son 10 yılın aynı dönemine göre yüzde 40 fazla. Manitoba’da şu ana kadar yanan alan, ortalamanın dört katı.

Yetkililer, iklim değişikliği nedeniyle yangın sezonlarının uzadığını, yangınların daha sık ve daha şiddetli hale geldiğini belirtiyor. Tahminler, yaz boyunca milyonlarca insan için daha fazla dumanlı günlerin kapıda olduğunu gösteriyor.

Devamını Oku

Dünya

Yapay zeka şirketi CEO’su uyardı: Yapay zeka, kitlesel işsizliğe yol açabilir

Published

on

By

Dünyanın önde gelen yapay zeka şirketlerinden Anthropic’in CEO’su Dario Amodei, yapay zekanın birkaç yıl içinde iş gücü piyasasını dramatik biçimde sarsabileceği konusunda uyarıda bulundu. Amodei’ye göre, hükümetler ve şirketler bu dönüşüme hazır değil.

Amodei, “Yapay zeka neredeyse tüm zihinsel işlerde insanlardan daha iyi hale geliyor” dedi. Bu gelişmelerin, sıradan beyaz yaka işler de dahil olmak üzere birçok meslek grubunu tehdit ettiğini belirtti.

Yüzde 20 işsizlik riski
Amodei’nin Axios’a verdiği demeçte, yapay zekanın önümüzdeki 1 ila 5 yıl içinde tüm giriş seviyesi beyaz yaka işlerin yarısını ortadan kaldırabileceğini ve ABD’de işsizliği yüzde 20’ye kadar çıkarabileceğini öne sürdü. Bu oran, pandemi dönemindeki zirveye yaklaşan seviyelere işaret ediyor.

Bu öngörü, daha önce akademisyenlerin ve ekonomistlerin yaptığı uyarıları teyit eder nitelikte. Ancak farkı, bu kez uyarının doğrudan sektörün içinden, güçlü bir yapay zeka şirketinin başından geliyor olması.

Yüksek vasıflı işler de risk altında
Geçmişte teknolojik değişimler genellikle düşük vasıflı işleri otomatikleştirirken, insanların daha iyi maaşlı işlere yönlendirilebileceği düşünülüyordu. Ancak Amodei’ye göre bu kez durum farklı: “Yapay zeka, yıllarca eğitim gerektiren uzmanlık işlerini de ortadan kaldırabilir.” Bu da eğitimli iş gücünün kolayca yeniden konumlandırılamayabileceği anlamına geliyor.

Halihazırda otomasyon kullanımı artıyor
Anthropic, kullanıcılarının yüzde 60’ının yapay zekayı iş gücünü desteklemek için, yüzde 40’ının ise tamamen insan emeğinin yerine koymak için kullandığını belirtiyor. Ancak bu oran hızla otomasyon lehine değişiyor.

Geçen hafta Anthropic, tek başına 7 saat boyunca çalışabilen yeni bir model tanıttı. Amodei, sıradan vatandaşlara şunu tavsiye etti: “Yapay zekayı kullanmayı öğrenin.”

“AI vergisi” önerisi
Amodei, yapay zekanın ürettiği büyük ekonomik değerin yalnızca teknoloji şirketlerinde toplanmaması için AI şirketlerine özel vergi konulmasının değerlendirilmesini önerdi:

“Bu benim ekonomik çıkarıma uygun değil, ama yine de konuşmamız gereken bir şey.”

Yeni bir dönem: Hızlı, yaygın, zor adapte olunan
Amodei, bu teknolojik değişimin öncekilere kıyasla çok daha hızlı, yaygın ve uyum sağlaması zor olduğunu vurguladı. Microsoft ve Meta gibi dev şirketlerin de personelinin büyük bölümünü kod yazmada AI’dan faydalandığına dikkat çekti.

Her iş değil, bazı görevler otomatikleşebilir
Bazı uzmanlar, AI’nin tüm işleri değil ama belirli görevleri otomatikleştireceğini düşünüyor. Bu da insanlara daha yaratıcı, karmaşık görevlerde zaman kazandırabilir. Ancak Virginia Üniversitesi’nden Prof. Anton Korinek, uyarıyor:

“Geçmişte yeni işler ortaya çıkardı, ama bu kez o işleri de makineler bizden hızlı öğrenebilir.”

Devamını Oku

Trending

Reklam