Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Türk uçakları gelince Ölmeyeceğimizi anladık”

Published

on

Erenköy Mücahitleri Derneği Başkanı, Erenköy mücahidi Mustafa Arıkan, Erenköy direnişinin Kıbrıs Türk mücadele tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu söyledi.

Arıkan, Erenköy direnişinin Kıbrıslı Türklerin bir hedef belirlemesine olanak sağladığını dile getirerek, Anavatan Türkiye’nin de garantörlük hakkını kullanarak müdahale ettiğini belirtti.

Adaya silahların ilk kez Erenköy direnişiyle geldiğini anlatan Arıkan, bu açıdan da öneminin büyük olduğunu vurguladı. Arıkan, Erenköy direnişinin psikolojik olarak da halkta olumlu bir etki yarattığını, moral verdiğini ifade etti.

Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) Erenköy direnişine ilişkin anılarını anlatan Erenköy mücahidi, dernek başkanı Mustafa Arıkan, çok zorluklar ve sıkıntılar yaşamalarına rağmen hiçbir zaman pişmanlık duymadığını belirtti.
Arıkan, 21 yaşında Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken, Türkiye’nin çeşitli illerinde öğrenim gören diğer Kıbrıslı Türk öğrencilerle birlikte Erenköy’e çıkarak, vatanı savunmak için mücadele ettiklerini anlattı.

“ERENKÖY’E ÇIKMAK İÇİN MİTİNGLER, AÇLIK GREVLERİ YAPILDI”
Erenköy’e çıkış süreçlerini anlatan Arıkan, 1963 yılı Aralık ayında Ankara’da üniversitede okuduğunu, Kıbrıs’ta yaşananları yakından takip ettiklerini söyledi.
Bu süreçte, Türkiye’nin müdahalesine yönelik atılan adımlarla ilgili bilgi veren Arıkan, İstanbul’da bazı kişilerin açlık grevi yaptığını dile getirdi.
Öğrenci gruplarının dönemin Başbakan İsmet İnönü ile görüştüğünü, durumu aktardıklarını kaydeden Arıkan, Ankara’da de 100 bin kişinin miting yaparak, konuya dikkat çekmeye çalıştığını belirtti.
Arıkan, İstanbul’dan Antalya’ya giden bir grup öğrencinin Kıbrıs’a çıkmak için bir gemi işgal edip, silahlandığını ancak otoritenin izin vermemesi üzerine geri döndüklerini kaydetti.
Bu dönemde Ankara’da Atatürk Öğrenci Yurdunda kaldığını söyleyen Arıkan, 1964 yılında Zir Kampında bir gece kalıp eğitim aldıklarını, sonra Anamur’a gittiklerini, kendilerine çıkarma harekatında kılavuz olarak kullanılacaklarının söylendiğini belirtti.
Arıkan daha sonra Toros’lara gittiklerini ve tekrar kampa geri döndüklerini anlattı.

“ERENKÖY’E ÇIKIŞ… DENKTAŞ BEY BİZİ BEKLİYORDU, BİRLİKTE GİTTİK”
Kıbrıs Erenköy’e ilk grubun 31 Mart 1964, ikinci grubun ise 1 Nisan 1964 tarihinde çıktığını belirten Arıkan, kendi gidişini şu sözlerle anlattı:
“Temmuz ayında bizi çağırdılar, Zir Kampı’nda 10-15 gün eğitim aldık. Anamur’a sahile gittik orada Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ve TMT’nin kurucusu Rıza Vuruşkan bizi bekliyordu. Hep birlikte gece askeri hücumbota bindik, Erenköy’e gittik. Hücumbottan sandala geçtik, sandal arıza yapınca sürüklenmeye başladık ve karaya çıkmamız gereken yere değil yanlış yöne gittik. Şehitliğin olduğu yere çıktık, eğer 15-20 metre daha ileriye savrulsaydık Rum tarafına geçecektik. Ben Erenköy’e 1 Ağustos tarihinde çıktım. Bizimle aynı hücumbotta Denktaş ve Vuruşkan da geldi.”
Bölgenin başsız ve komutansız kalması üzerine, Vuruşkan’ın Erenköy’e çıkmayı gönüllü kabul ettiğini dile getiren Arıkan, mevziler kazdıklarını ve savaşa hazırlandıklarını belirtti.
Anılarını anlatırken zaman zaman 57 yıl önceki o günlere giden ve duygulananArıkan, bu dönemde tanık olduğu olaylardan birini gözleri dolarak şöyle anlattı:
“Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri gelerek Rumların bize ağır müdahalede bulunacağını, yaşlı, kadın, ve çocukları bölgeden uzaklaştırmak istediklerini söyledi. Bu anı ve o kadınların verdiği cevabı unutmam asla mümkün değildir. BM yetkililerine ‘biz kocalarımızı ve bu öğrencileri burada yalnız bırakamayız hiçbir yere gitmeyiz’ dediler ve gitmediler.”
Arıkan, 7 Ağustos’u 8 Ağustos’a bağlayan gece bölge köylerinde bulunan herkesin Erenköy’e gelmesi talimatı verildiğini söyleyerek, öncesinde gerçekleşen ve iki kişinin şehit olmasına ilişkin anısı şöyle:
“16-20 Temmuz arasında Bozdağ bölgesinden gelen arkadaşlar bir paket bulurlar, bu paketi açıp açmama konusunda kararsız kalırlar. Daha sonra dinlenme noktasına gelinir ve paket açılır, bubi tuzağı olduğu anlaşılan paketin açılmasıyla iki kişi şehit olur, Hüseyin Celal ve Naci Talat yaralanır. Bu olay üzerine komutan, misilleme yapılmasını ister ve bir kişiye bubi tuzağı yapma görevini verir. Bu kişi o olayı yaşadığını ve düşmanı dahi olsa kimseye böyle bir acı yaşatmak istemediğini söyler. Yani savaşta dahi insanlık ölmez. Ne yazık ki, bu kişi daha sonra bubi tuzağı ile şehit olur, Hüseyin Angolemli de yaralanır.”

“ESİR DÜŞMEK YOK”
Arıkan, 7’sini 8 Ağustos’a bağlayan gece, çevre köylerdeki herkesin; yurt dışından gelen 563 öğrenci, Londra’da gelen 35 kişi ve köylülerden oluşan 200-300 kişinin Erenköy’de toplandığını belirtti.
Denktaş ve Vuruşkan’ın da bulunduğu bir ortamda yaşlı bir kadın ve kızının komutanın yanına giderek, Rumlara esir düşmek istemediklerini söylediklerini, “Lütfen bizi şimdi burada siz şehit edin” dediklerini aktaran Arıkan, Vuruşkan’ın da “Böyle bir şey olmayacak ama olursa sizi şehit edeceğim” diyerek söz verdiğini anlattı.
Komutanlığın, Erenköy’deki herkese esir düşülmemesi gerektiğini bildirdiğini anlatan Arıkan, “El bombası veya son mermiyi kullanmamız söylenmişti, o andaki atmosfer buydu” dedi.
Rumların hücumbotlardan, bomba yağdırdığını şehitler verildiğini söyleyen Arıkan, Yunan uçaklarının da Türkiye’ye sadece geçiş yapacakları sözünü vermelerine rağmen Erenköy’ü bombaladığını anlattı.
Türk uçaklarının 8 Ağustos günü uçakla Erenköy’den geçtiklerini, o anlarda kurtulduklarını düşündüklerini ve moral bulduklarını söyleyen Arıkan, uçaklar gittikten sonra Rumların ağır ateşe başladıklarını, morallerinin yeniden bozulduğunu, öleceklerini düşündüklerini dile getirdi.

“ TÜRK UÇAKLARI BİZE MORAL VE UMUT VERDİLER. YAŞAYACAĞIMIZI, ÖLMEYECEĞİMİZİ ANLADIK”
Erenköy’deki Rum saldırıları üzerine Denktaş’ın telsiz yoluyla Türkiye’de Genelkurmay ile iletişime geçtiğini ve durumu anlattığını söyleyen Arıkan, hava kuvvetleri yetkilisinin de durumu Başbakan İnönü’ye anlattığını belirtti.
Daha sonra Türk uçaklarının 8 Ağustos tarihinde gelerek bombardımana başladığını belirten Arıkan, “Bize moral ve umut verdiler. Yaşayacağımızı, ölmeyeceğimizi anladık” diye konuştu.
Saldırının ardından cepheden silahları ve şehitlerini alamadıklarını anlatan Arıkan, Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs Barış Gücü’nde görev yapan İsveçli Willy Lindh’in devreye girerek, silahları ve şehitleri getirdiğini, Kıbrıslı Türklere çok ciddi yardımlar yaptığını belirtti.
Lindh’in silahları taşırken yakalandığını, ülkesinde ceza aldığını, 8 ay hapis yattığını anlatan Arıkan, hapisten çıktıktan sonra iş bulamadığını bu nedenle önce Türkiye ardından da KKTC’ye geldiğini belirtti.
Arıkan, Lindh’in KKTC vatandaşı olup ülkede yaşadığını söyleyerek, derneğin de onur üyesi olduğunu kaydetti.

“AÇLIK, ZORLUKLAR… BİR EKMEĞİ 30 KİŞİ PAYLAŞTIK”
Erenköy’de bulundukları dönemde, saldırılar ve savaşın dışında, açlık ve birçok imkansızlıkla da mücadele ettiklerini anlatan Arıkan, “Patatesleri deniz suyunda pişirirdik. Su yoktu ancak denizde yıkanabilirdik.” dedi.
Bir küçük ekmeğin bazı günler 30 kişiye bölüştürüldüğünü anlatan Arıkan, “Bu zor şartlarda, açlıkla mücadele ettik ama isyan anlamında bir şey olmadı.” ifadelerini kullandı.
BM’nin ada genelinde görevli komutanının Erenköy’e gelerek durumu gözlemlediğini ve kayıtsız kalamadığını söyleyen Arıkan, “Komutan ‘Bu zamanda böyle bir rezalet olamaz’ dedi ve bize bir helikopter dolusu yiyecek gönderdi” diye konuştu.
O günlerde çektikleri zorlukları anlatan Arıkan, “Ben tarımla uğraşırdım, bu nedenle bana hendek ve mevzi kazma görevi verilirdi. Görevi tamamladığımda o incecik ekmeğin üzerine marmelat sürüp veririlerdi bize, ödül olarak. Çok sıkıntılar çektim ama Erenköy’e çıktığım için hiç pişmanlık duymadım” dedi.

“TAHLİYE… DENİZALTILAR BİZİ KORUDU”
Arıkan, 2 Mart 1966’da Erenköy’den tahliye edildiklerini söyleyerek, öncelikle BM Barış Gücü tarafından Gemikonağı’na götürüldüklerini orada sivil bir gemiye bindiklerini belirtti.
O sivil gemide Zir Kampı’nda kendilerini eğitenlerle karşılaştıklarını, çok duygulandıklarını dile getiren Arıkan, denizde ilerledikleri sırada iki denizaltının kendilerini koruduklarını gördüklerini, duygusal anlar yaşadıklarını kaydetti.
Arıkan, İskenderun’a bu şekilde vardıklarını söyleyerek, Türkiye’de okuyan öğrencilere burs sağlandığını ve nakit para yardımı yapıldığını belirtti.
Arıkan, Erenköy’e giden 563 kişinin hep beraber döndüğünü ifade etti.

“ERENKÖY RUHU… HALKA MORAL VERDİ”
Arıkan, Erenköy’e çıkanlar arasında ideolojik farklılıkların o dönem yerleşmediğini, birlik ve beraberlik içinde olduklarını dile getirdi.
Aralarında farklı siyasi görüşlerden de kişilerin yer aldığını, vatanı kurtarma noktasında bir araya geldiklerini dile getiren Arıkan, derneğin de siyasi partiler üstü bir dernek olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk mücadele tarihinde Erenköy’ün önemli bir yeri olduğunu söyleyen Arıkan, Kıbrıslı Türklerin bir hedef belirlemesine olanak sağladığını, silahların ilk kez yoğun şekilde adaya geldiğini ve Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak müdahale ettiğini belirtti.
Arıkan, Erenköy’ün psikolojik olarak da olumlu bir etki yarattığını, halka moral verdiğini ifade etti.

“ERENKÖY BELGESELİ PROJESİ GERÇEKLEŞEMEDİ”
Erenköy Mücahitler Derneği olarak Erenköy konulu bir belgesel çekimi için 2017 yılında girişim yaptıklarını, dönemin Başbakanı Hüseyin Özgürgün ile görüştüklerini belirten Arıkan, “Bir belgesel yapalım istedik, hayattayken yapalım kalsın diye düşündük, Başbakanla görüştük, olumlu yaklaştı” dedi.
BRT ile ortak çalıştıklarını ve bazı röportajlar yapıldığını anlatan Arıkan, daha sonra belgesel için bütçe ayrılmadığını öğrendiklerini ve projenin gerçekleşmediğini belirtti.
Arıkan, Erenköy Belgeseli’nin, verilen mücadelenin gelecek kuşaklara aktarılması açısından ihmal edilmemesini istedi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul’un açıklamalarına tepki gösterdi, “Biz laf değil, hizmet üretiyoruz!” dedi.

Başbakan Üstel, “Girne Belediye Başkanının hükümetimize yönelik yaptığı mesnetsiz açıklamaları hayretle okumaya devam ediyoruz. Ama kimse meydanı boş zannetmesin. Biz, 50 yıldır laf üretenlere karşı hizmet üretmeyi kendine görev bilmiş bir partiyiz. “Onlar konuşur, UBP yapar” dememizin sebebi de budur” dedi.

Üstel, “Halkımız çok iyi bilmektedir ki; bu ülkede yolları da, hastaneleri de, okulları da, sosyal konut projelerini de, liman projelerini de, en yapılmaz denen reformları da yapan hükümetimizdir. Son 3 yıla, 30 yılın işini sığdırdık. Batı Girne Çevre Yolları’nı yıllar sonra yapan da biziz, Doğu Girne Çevre Yolu Projesi’ni başlatan ve tamamlayacak olan da biziz” ifadelerini kullandı.

“İş üretemeyenlerin laf üretmelerini anlıyoruz”

Başbakan Üstel, “Girne’de büyük proje görmek isteyenler, yarım asırdır yapılmayan Antik Liman projesine de bakabilirler. Bu proje ile Girne’nin çehresini değiştirdik. Yıllardır beklenen Yeni Girne Hastanesi’ne yakında açılıyor. Taş taş üstüne koymamış, ülkede elle tutulur tek büyük projesi dahi olmayan bir anlayışın, rutin işleri “asrın projesi” gibi pazarlamasını anlıyoruz. İş üretemeyenlerin laf üretmelerini de anlıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var”

“Ne var ki; Kendi ifadeleriyle manipülasyon ve popülist açıklamaları son 3 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği bu dev projeleri gölgeleyemez” açıklamasını yapan Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimler reformunu hayata geçiren, batık belediyeleri ayağa kaldıran, belediyeleri güçlendiren ve halka daha çok hizmet edebilecek hale getiren de bizim hükümetimizdir. Kendi partileri, belediyeleri birleştirme yasası görüşülürken Meclis’in kapılarını kırmakla meşguldü, o ama yasayı geçirip belediyeleri birleştiren, güçlendiren ve ayağa kaldıran yine bizdik.

Bu arkadaşların hükümetimizle kavga aramak yerine bize teşekkür etmesi gerekir. Nitekim geçmişte bu teşekkürü de kameralar karşısında yaptılar. Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var. Kimse hükümeti hedef göstererek kendi küçük şovlarına bizi alet etmeye kalkmasın. Biz hamasi nutuk atmak için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız. halkın belediyelerden beklediği tek şey de hizmettir.”

“Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın”

Başbakan Ünal Üstel, “O yüzden Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın. Biz Girne Belediye’sinin de Girne halkının da dün olduğu gibi yarın da yanında olmaya devam ederek, onların gerçek anlamda hayrına dokunan tüm büyük projeleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hükümetimiz devletin her kuruşunu halkın faydasına kullanan bir anlayışla çalışmaya devam edecek, halkın hayatına dokunan büyük projeleri hayata geçirecektir. Ve Kimse boş laflarla halkı kandıramayacak, hükümetin hizmetlerini gölgeleyemeyecektir!” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi Merkezi’nin düzenlediği “Dijital Dönüşümün Gücü; Etkileşim” etkinliğinde partililere hitap etti…

“KIBRIS’TA GELECEK İKİ DEVLETLE KURULACAK, FEDERASYON TARİHE GÖMÜLDÜ”

Konuşmasına teşkilat mensuplarına teşekkür ederek başlayan Tatar, “Sayın Başbakan, değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, ilçe başkanlarımız, büyüklerimiz ve UBP teşkilatlarının neferleri… Bu güzel sabahta sizlerle beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha hissetmenin gururu içindeyim” dedi.

“MÜCADELEMİZİ TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE SÜRDÜRÜYORUZ”

Geçmişi hatırlamanın önemine vurgu yapan Tatar, “Bu ülkede ecdadımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz büyük mücadeleler verdi. Geçmişimizi bilmezsek yok olmaya mahkûmuz. Bizler geçmişimizi bilerek ülkemizin ve devletimizin bekası için yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“FEDERASYON DEFTERİ ARTIK KAPANMIŞTIR”

Kıbrıs konusuna da değinen Tatar, “Annan Planı döneminde partimiz, rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yanında yer aldı. O gün haklıydık, bugün haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Yıllarca iyi niyetimizle federasyon temelli bir anlaşma için çalıştık. Ancak artık federasyon meselesi geride kalmıştır. Beş yıl önce ‘geleceğe yürüyoruz’ dedik, bugün gerçekten geleceğe yürüdük” dedi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TÜM DÜNYAYA DUYURULDU”

Tatar, son BM görüşmelerine işaret ederek, “Cumartesi akşamı BM merkezinde muhataplarıma da ifade ettim. İki devletli çözümün istikrar için tek yol olduğunu söyledim. Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi vardır. Bu istikrar, Gazze’den Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar tüm coğrafyada önemlidir” diye konuştu.

“ERDOĞAN’IN DESTEĞİ EN BÜYÜK GÜVENCEMİZDİR”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamalarına dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan, üçüncü kez KKTC’nin tanınması gerektiğini, federasyon defterinin kapandığını ifade etti. Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardır uygulanan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini tüm dünyaya duyurdu. Bu, bizim en büyük güvencemizdir” şeklinde konuştu.

“UBP BU DAVANIN ÖNCÜSÜDÜR”

Ulusal Birlik Partisi’nin devlet için önemine de vurgu yapan Tatar, “UBP, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın bir devamıdır. 11 Ekim’de 50. yılını kutlayacak olan partimiz, kuruluşundan itibaren bu davanın öncüsü olmuştur. 19 Ekim seçimlerinde kazanarak tüm dünyaya Kıbrıs Türk halkının egemen bir halk olduğunu bir kez daha göstereceğiz” dedi.

“19 EKİM’DEN SONRA DA AYNI KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM”

Seçim sonrasına ilişkin mesaj da veren Tatar, “New York temaslarımda da söyledim. 19 Ekim’den sonra da Kasım ve Aralık’ta yine orada olacağım, yine ‘iki devlet’ diyeceğim. Çünkü bu mesele millet meselesidir, vatan meselesidir, bayrak meselesidir” dedi.

“TÜRKİYE BU COĞRAFYADA SÖZ SAHİBİDİR”

Türkiye’nin büyük gücüne dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması tüm dünyada yankı buldu. Gazze’nin sesi oldu, kimsenin söyleyemediğini söyledi. Bugün Türkiye, milli savunma sanayisiyle, askeri potansiyeliyle Amerika, Rusya ve Çin’in de dikkate aldığı bir güçtür. Böyle bir ülkenin garantörlüğünde yolumuza güvenle devam ediyoruz” dedi.

“PANDEMİDEN DEPREME, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN AYAKTAYIZ”

Tatar, KKTC’nin yakın dönemde yaşadığı sıkıntılara değindi:
“Pandemiyi, 6 Şubat depremini, Gazze ve Ukrayna’daki savaşları yaşadık. Bütün bu belirsizliklere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde yatırımlar devam ediyor. Sağlık ocakları, hastaneler, çevre yolları, dijital dönüşüm projeleri bunun göstergesidir.”

“E-DEVLET PROJESİ TAMAMLANIYOR”

KKTC’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli adımlar attığını vurgulayan Tatar, “Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında yapılan anlaşma sayesinde, Türk Telekom, 100 milyon doları aşan yatırımla ülkenin genelinde fiber optik altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Yakın gelecekte fiberoptik ile ada genelinde ve Türkiye bağlantısı üzerinden tüm dünyaya bağlanacağız. Bütün engellemelere, kısıtlamalara, ambargolara rağmen çağın nimetlerini halkımıza sunacağız” dedi.

“BU DAVA VATAN MESELESİDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu dava vatan meselesidir, bayrak meselesidir. KKTC halkı, egemenliğiyle, bağımsızlığıyla ve onuruyla yoluna devam edecektir. 19 Ekim seçimlerini kazanarak tüm dünyaya güçlü bir mesaj vereceğiz. Sizlere güveniyorum, birlikte başaracağız.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Şehit Doğan Ahmet İlkokulu önünde yaptığı basın açıklamasında, ülkede nüfus ve vatandaşlık politikası olmamasının eğitimde ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.

Maviş, üç yıl önce 300 öğrenci bandında olan okulun bugün 500 öğrenciye ulaştığını belirterek, “Nüfus ve vatandaşlık politikası oluşturulmazsa beş değil, yirmi beş okul yapsak yetmez” dedi. Sorunun yalnız eğitimle sınırlı olmadığını vurgulayan Maviş, sağlık, trafik, su ve elektrik gibi alanlarda da hizmetlerin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Öğretmen eksikliği devam ediyor”
Şehit Doğan Ahmet İlkokulu’nda beş öğretmen eksikliği bulunduğunu söyleyen Maviş, bazı öğrencilerin hâlâ sınıf öğretmenleriyle tanışmadığını kaydetti. Ayrıca müzik, resim, İngilizce ve beden eğitimi derslerinde de öğretmen eksiklikleri nedeniyle öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerinden geri kaldığını belirtti.

“Tiny House çözüm değil”
Maviş, okul bahçesine kurulan üç adet “Tiny House” hakkında da konuşarak, “Konteyner yerine prefabrik denilse de övünülecek bir şey yok. Tiny House da koysanız, villa da yapsanız bu nüfusa bu okullar yetişmiyor” ifadelerini kullandı. Kalabalık sınıfların verimliliği düşürdüğünü vurgulayan Maviş, “Çocukların balık istifi şeklinde sınıflarda oturması kabul edilemez” dedi.

“Yeni okul yapılmalı”
Maviş, bölgedeki öğrenci artışına dikkat çekerek, “Bu okul iki şubeden üçe, üçten dörde çıktı. Şu anda 18 şubeye ve 500 öğrenciye ulaştı. Önümüzü göremiyoruz. Seneye bu okula konteyner istemiyoruz, yeni derslikler ve yeni okul istiyoruz” çağrısında bulundu.

Bakanlığın hayırseverlere mi başvuracağı, yoksa devlet bütçesinden kaynak mı ayıracağı konusunda yorum yapmayan Maviş, “Hamitköy ile bu bölge arasına yeni bir okul istiyoruz. Övünecekse Nazım Bey, seneye buraya bir okul yapıldığı için gelsin övünsün” dedi.

“Bakan bizi anlamıyor”
Maviş, Eğitim Bakanı’nı eleştirerek, “Bakan siyasetin diliyle konuşuyor, biz ise sınıfta çocukların gözlerine bakarak vicdan muhasebesi yapıyoruz. Aynı dili konuşmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Maviş, hükümetin planlama yapmadığını, nüfus artışıyla birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerinin sekteye uğradığını belirterek, “Devlet olmanın gereği yerine getirilmelidir. Seneye bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” dedi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam