Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Türki̇ye’ni̇n garantörlüğü ile Türk askeri̇nden vazgeçilemez”

  Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İzmir’deki temasları çerçevesinde , 47 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan Kıbrıs gazileriyle bir araya geldi. Bu anlamlı etkinlikte Kıbrıs gazileriyle  bir araya gelmenin mutluluğu ve onuru içerisinde olduğunu beli

Published

on


“Türki̇ye’ni̇n garantörlüğü ile Türk askeri̇nden vazgeçilemez”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İzmir’deki temasları çerçevesinde , 47 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan Kıbrıs gazileriyle bir araya geldi.

Bu anlamlı etkinlikte Kıbrıs gazileriyle  bir araya gelmenin mutluluğu ve onuru içerisinde olduğunu belirten  Cumhurbaşkanı Tatar sözlerine şöyle devam etti;

“47 yıl önce 20 Temmuz sabahında, sizin de göstermiş olduğunuz kahramanlıkla Kıbrıs’ta yeni bir dönemin başlarken,  Kıbrıs Türk halkının barışa, egemenliğe ve özgürlüğe kavuştuğu o günden sonra Kıbrıs’ta dengeler değişmiştir. Artık Kıbrıs’ta iki devlet vardır. Kıbrıs Türk halkı, kendi geleceğini tayin etme hakkı ile devletine sahip çıkmış ve bu devlet o günden bugüne kökleşmiştir. Bundan sonra daha da güçlenmeye devam edecektir. 47 yıl öncesinden bugünlere gelene kadar çok önemli gelişmeler olmuştur. Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan’da Türkiye Cumhuriyeti ile iş birliği içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de söz hakkını kullanarak ulusal meselelere katkı koymaktadır.”

 

Mavi Vatan’da, Doğu Akdeniz’de kendi egemenlik haklarımız ile  kıta sahanlığındaki haklarımızın ve diğer kazanılmış haklarımızın önemine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar,  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Kıbrıs hakkında söylediği, “Kıbrıs’a dikkat ediniz. Kıbrıs düşman elinde olursa  Türkiye’nin ikmal yolları kapanır” sözünü hatırlattı.

 

Rum-Yunan ikilisinin oynadığı oyunların asla kabul edilemez olduğunu; oynanan oyunlardan birinin Türk gemilerinin  Çanakkale’den ve diğer önemli bölgelerden Doğu Akdeniz’in sularına çıkışını engellemek adına yapıldığını, hala daha bunun için çabaladıklarını ve bu oyuna gelmeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar şöyle devam etti;

 “1974’te biz büyük bir zafer kazandık. 1960’lardan beri verilen mücadelede Kıbrıs Türk halkı büyük bir destan yazmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle ve sizlerin Kıbrıs’ta büyük bir kahramanlık sergileyerek Kıbrıslı Türklerin geleceği için savaştınız ve Doğu Akdeniz’de Türk-Yunan dengesi tekrar kuruldu. Kıbrıs ,Yunan adası olsaydı, Doğu Akdeniz de elimizden giderdi.  Yıllardan beridir federasyon temeline dayalı görüşmelerde oynana oyun, adanın tek egemenlik adı altında Rumların hakimiyetine geçmesine yönelik bir tezgahtır.  Kıbrıs Türk halkı Türkiye’nin garantörlüğüne ve Türkiye’nin askeri varlığına önem vermektedir. Biz Kıbrıslı Türkler olarak hiçbir zaman Türkiye’nin garantörlüğünden ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadaki varlığından vazgeçmeyeceğiz.

Bu duygularla sizlere seslenirken, minnet ve şükranlarımı sunuyorum. 20 Temmuz 1974 çok önemli bir tarihtir.  20 Temmuz Barış Harekatı  ve sonrasında  oluşan iki devlet vardır. Kıbrıs’ta iki ayrı halk vardır; Kıbrıs Türk halkı kuzeyde, Kıbrıs Rum halkı güneyde yaşamaktadır. Ortaklık cumhuriyeti denilen, Avrupa içinde Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Kıbrıs’ın tamamının Avrupa Birliği’ne alınması meselesi vardır. Sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ne; ‘Sen Avrupa Birliği’nde değilsin, yavaş yavaş Kıbrıs Adası’ndan da çekileceksin’ diyen bir zihniyet vardır. Bütün bunlar çeşitli müzakerelerde, tutanaklarda ve belgelerde vardır. Onun için ben Başbakanlık yaptığım dönemde de belirttim; kesinlikle bu oyunun tehlikeleri ortaya çıkmıştır. Bu büyük bir oyundur.”

Türkiye’nin üye olmadığı bir Avrupa Birliği’ne  Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üye olarak alınmasının  yanlış bir tavır olduğunu ve Annan Planı referandumunda  Kıbrıslı Türklerin evet; Rumların hayır demesine rağmen Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliği’ne alınmasının büyük bir hukuksuzluk olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıslı Türklerin kendi varlıklarıyla kendi güvenlikleri için her zaman Türkiye ile birlikte hareket etmesi gerektiğini ve uluslararası anlaşmaların ve Kıbrıs Kuruluş Anlaşması, Lozan, Garanti ve İttifak anlaşmalarının bunu emrettiğini dile getirdi.

Rum-Yunan ikilisinin bütün  bu anlaşmalara rağmen, Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzaklaştırıp,  Kıbrıs Türk halkının  yok edilmesiyle  bütün adaya sahip olabilmek için  geçmişten bu yana  ENOSİS için yaptıkları oyunları sürdürmeye devam ettiklerini belirtti.

 

Güçlü bir Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin asla bu oyuna gelmediğini ve gelmeyeceğini; Kıbrıslı Türkler olarak geçmişte yaşadığımız acıların, çektiğimiz zorlukların bilincinde ve kahraman bir milletin evlatları olduğumuzu, kahraman bir milletin de uzantısı olarak milli duyguları ve milli çıkarları, Türkiye Cumhuriyeti ile olan iş birliğimizi son derece önemsediğimizden dolayı artık adada yeni siyasetin yeni bir anlayışın geliştiğini ve  eşit egemen  yana yana yaşayan iki ayrı  devletten ibaret olduğunu  söyleyen Cumhurbaşkanı  Tatar şunları ifade etti;  

“Hiçbir güç, Kıbrıs Türk halkını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Türkiye Cumhuriyeti’nden kopartamaz, kopartamayacaktır. Çünkü biz çok bedeller ödedik, çok şehit verdik. Hiçbir zaman tarihimizi unutmamalıyız. 1571’de atalarımız seksen bin şehit vererek Kıbrıs’ı fethetti. O zamanlarda da Kıbrıs’ta yaşayan Rum da yoktu. Biz Kıbrıs’ı Venediklilerden aldık. Bizim atalarımız 1878’e kadar, İngiltere’nin bize hazırladığı oyuna kadar 300 yıldan fazla Kıbrıs’ı yönetti. İngiliz döneminde Rumların da adada çoğaldığını gördük. Türklerin mülklerini bedavaya ellerinden aldılar. Tarih sayfaları bunu yazıyor. Merhum Başbakan Adnan Menderes,  Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve liderlerimiz muazzam bir gayretiyle, Türk ve Rumların eşit ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Garantör ülkeden biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Yunanistan ve İngiltere’dir.  Garanti Anlaşmaları ile Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan dengesi de sağlanmıştır. Sonraki süreçte bu anlaşmalara itibar etmeyen, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için çabalayan Makarios ve Grivas’ın daha sonra Kıbrıslı Türklere yaptıkları katliamlar vardır. Kıbrıs Türk halkı bunlara direnmiş, geçit vermemiş ve 1974’te siz kahraman gazilerimizin adaya ayak basmasıyla Kıbrıslı Türkler bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşmuştur.”

 

“KIBRIS BİZİM MÜŞTEREK DAVAMIZDIR”

 

Gazilerin büyük bir kahramanlık örneği göstererek Kıbrıs’ta destan yazdığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, 1974’ten bu yana Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin giderek kökleşmekte ve güçlenmekte olduğunu; Doğu Akdeniz’in mavi sularında çıkarları açısından önemli olduğunu ve bundan sonra farklı bir siyaset izlemenin söz konusu olamayacağını dile getirdi. Siyasetimizi ve yeni anlayışımızı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kurguladığımızı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde ve talimatlarıyla dışişleri bakanı ve diğer ilgili bakanların, Türkiye’nin çeşitli kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerinin de bu politikayı benimsediğini, bu konuda güçlü bir destek verdiklerini söyledi.

 

 

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İzmir’den şu mesajı verdi:

“Biz kahraman milletin kahraman evlatları olarak şu anda ulusal siyaseti devam ettirmeye çalışıyoruz. Bu yeni siyaset güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti, Ege adalarında ulusal haklarımızın sonuna kadar korunması ve Doğu Akdeniz’de de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni güçlendirmek suretiyle Libya’ya kadar giden büyük bölgede Türkiye’nin söz hakkının olabilmesi, Kıbrıs Türk halkı adına, güçlü Türkiye’nin daha da güçlenmesi noktasındaki mücadelesine bizim de bu şekilde katkı koymamız, bizim için vatan borcu ve size olan bir vefa örneğidir. Kıbrıs Türkü hiçbir zaman yalnız bırakılmadı. Türkiye Cumhuriyeti kendi evlatlarını adaya göndererek şehit etmek pahasına Kıbrıs Türk halkını, canı pahasına korumuş ve her türlü fedakarlığı yapmıştır. Kıbrıs bizim müşterek davamızdır. Türkiye’yi her ziyaret ettiğimde bu desteği hissediyorum. Aramızdaki gönül bağı sonsuza dek sürecektir. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor ve gazilerimize saygılarımı sunuyorum.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Öztürkler:İnsani değerlere ve vicdanlara da yöneltilmiş bir saldırıdır

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan ve içinde 12 insan hakları savunucusunun bulunduğu Madleen gemisine İsrail ordusu tarafından düzenlenen saldırıyı kınadı.

Öztürkler, Uluslararası hukuka ve temel insan haklarına açıkça aykırı olan bu saldırıyı, yalnızca yardımsever insanlara değil, aynı zamanda insani değerlere ve vicdanlara da yöneltilmiş bir saldırı olarak gördüklerini belirtti.

Kıbrıs Türk halkı olarak Filistin halkının yanında olmaya devam edeceklerini dile getiren Öztürkler: “Temennimiz, İsrail hükümetinin, uluslararası hukuk normlarına uyarak, sivillere ve sivil girişimlere yönelik saldırılarını bir an önce durdurmasıdır.” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar, Gazze’ye yardım taşıyan gemiye İsrail’in el koymasını kınadı

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Gazzeye’de yardım taşıyan ‘Madleen’ adlı gemiye uluslararası sularda seyrettiği müdahale eden İsrail’i kınadı.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, gemiye yapılan saldırıya yönelik yayımladığı mesajda şu ifadelere yer verdi:

“Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan ‘Madleen’ adlı gemiye uluslararası sularda seyrettiği esnada İsrail güçlerince müdahalede bulunulması ve yardım almak için toplanan halka ateş açılması kabul edilemez bir insan hakları ihlalidir. İsrail’in yapmış olduğu bu terör içerikli eylemi ve soykırım girişimlerini kınıyor, tutuklanan aktivistler ve mürettebatın en erken zamanda serbest bırakılmasını temenni ediyorum.”

Gemide Özgürlük Filosu Koalisyonu’ndan Avrupa Parlamentosu (AP) Fransız üyesi Rima Hassan ve Almanya vatandaşı Yasemin Acar’ın yanı sıra Türkiye’den Hüseyin Şuayb Ordu, Brezilya’dan Thiago Avila, İspanya’dan Sergio Toribio, Hollanda’dan Marco van Rennes, Fransa’dan Baptiste Andre, Reva Viard, Pascal Maurieras ve Yanis Mhamdi, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve gazeteci Omar Faiad bulunuyor.

Devamını Oku

Kıbrıs

Bienal Lefkoşa sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor: Sanatçılara açık çağrı

Published

on

By

Bienal Lefkoşa, Lefkoşa Türk Belediyesi’nin himayesinde, Arkhe tarafından düzenlenen ve Vedat Kaner Vakfı’nın ana sponsoru olarak desteklediği ilk edisyonunu ile sonbaharda sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

7 Kasım-6 Aralık tarihleri arasında başkentte yapılacak bienalin teması “Compassion/Merhamet” olarak belirlendi.

Bineali İran kökenli Fransız grafik tasarımcısı Hervé Matine başkanlığındaki bir küratoryal ve seçici komite yürütecek.

Bienal, başkentin farklı mekanlarında sanat aracılığıyla, bireysel ve toplumsal düzeyde yüzleşmelere ve yeniden düşünmeye alan açmayı hedefliyor.

“Merhamet” temasına odaklanılarak, katılım çağrısı yapılan Bienal Lefkoşa’ya başvurular başladı.

Yerel ve uluslararası sanatçılara açık olan bu çağrı, tüm disiplinlerden sanatçıları projelerini bienal için sunmaya davet ediyor.

Şu ana kadar Kıbrıs, Türkiye, İtalya, Fransa, Brezilya ve Lübnan’dan birçok başvuru yapıldı.

Başvurularının 1 Ağustos 2025 tarihine kadar www.bienallefkosa.com üzerinden yapılması gerekiyor.

Katılım koşulları ve detaylı bilgi, Arkhe ve Bienal Lefkoşa’nın web sitesinden takip edilebiliyor.

Arkhe Direktörü Halil Duranay ve Arkhe Koordinatörü İlkem Tunar, yerel ve uluslararası sanatçılar arasında bir buluşma noktası haline gelmesi beklenen Lefkoşa bienalinin ilk edisyonu hakkında Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuştu.

– “İlk kez ‘Lefkoşa bienali’ adıyla bir sanat organizasyonu yapılacak”

Arhke Direktörü Halil Duranay, Kuzey Kıbrıs’ta, daha önce, büyük ölçekte çok önemli sanat etkinliklerinin yapıldığını ama ilk kez “bienal” adını kullanarak bu çatı altında uluslararası bir kent sanat organizasyonu yapılacağını söyledi.

“Bienal” adını kullanmanın iddialı olabileceğini ancak geçen yıl Arkhe’nin kuruluşundan bu yana gündemde olan bienal projesinin zamanı geldiğine inandıklarını ifade eden Duranay, “Bu kent, çok önemli bir kültürel mirasa sahip. Biz de, bu mirasın; doğru mekan, doğru zaman ve doğru dönemle alakalı bir sürece geldiğini düşünüyoruz. Bienal projesini hayata geçirmeyi istiyoruz… Bienal fikri bundan dolayı baskın.” dedi.

Geçen yıl, Lefkoşa bienaline giriş projesi olan Eklektik Manifest’i yaptıkların ve bunun bienalin bir laboratuvar deneyi olduğunu anlatan Duranay, bu proje ile hem çalıştıkları kurumların hem de kendi kapasitelerini etüt etme fırsatı bulduklarını belirtti.

Duranay, “Eklektik Manifest ile farklı şeyleri, farklı yerlere nasıl uygulayabiliriz, kurgulayabiliriz diye kendimizi sınadık. Eklektik Manifest’te sorunlar oldu mu? Tabii ki oldu. Belediyenin de bu konuda ilk girişimi. Hepimiz bazı şeyleri yolda öğreniyoruz” şeklinde konuştu.

Eklektik Manifest’te açık çağrı yapılmaması konusunda bazı eleştiriler aldıklarını aktaran Duranay, “Eklektik Manifest’te, açık çağrı olmadan sanatçılara kendimiz teklifle gittik. Aslında bu, bir yöntemdi. Bununla ilgili eleştiriler yapıldı, haklılık payları da var, yok değil” diyerek, Lefkoşa bienalinin çok daha katılımcı ve demokratik bir şekilde yapılacağını vurguladı.

Yedi hafta süren ve üç ana sergi mekanında gerçekleşen Eklektik Manifest’e iyi bir katılım olduğunu da belirten Duranay, Elektik Manifest’e katılım oranını, şu an dünyadaki en önemli bienallerden biri olarak nitelendirilen İstanbul Bienali’nin başlangıç süreciyle kıyasladıklarını belirterek şu bilgileri paylaştı:

“25 Eylül-15 Kasım 1987 tarihleri arasında düzenlenen Birinci İstanbul Bienali, toplam beş mekânda yapıldı ve 70 sanatçı ağırladı. Bienal yapıldığında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) resmi verilerine göre kentin nüfusu 6.303.200 kişiydi. Bienal’in kayıt edilmiş resmi ziyaretçi sayısı ise 4.500 kişiydi. 17 Eylül–20 Kasım 2022 arasında düzenlenen 17. İstanbul Bienali ise toplam 12 mekân ve 50’den fazla kafe, lokanta, kitabevi, sinema vb. alan kullandı. 2022’deki resmi olmayan verilere göre kentin nüfusu 15.655.924 kişi, Bienal’e katılan resmi ziyaretçi sayısı ise 160.000 kişi olarak kaydedildi. Eklektik Manifest’te ise 20 sanatçının eserleri sergilendi, performans ve paneller yer aldı ve 1.500’den fazla kişi ziyaret etti. Tüm bunlara baktığımızda ve kendi nüfus oranımıza göre değerlendirdiğimizde Etkinlik Manifest’e katılım gayet başarılı. Bu açıdan insanlarla ilişki kurabilen bir sanat organizasyonu oldu diyebiliriz.”

– Tema: Compassion/Merhamet

Duranay, Bienal Lefkoşa’nın ilk edisyonunun temasının rahat algılanan ve herkesi ilgilendiren bir kavram olması düşüncesinden hareketle “Compassion/Merhamet” olarak belirlediklerini söyledi.

Merhametin, hem kişisel hem de kolektif anlamlar taşıyan bir kavram olduğunu belirten Duranay, temanın ortaya çıkış sürecini şöyle anlattı: “Hervé Matine ile Lefkoşa turu yaptığımız esnada, bienal surecini ve ayrıca dünyada ve ülkelerimizdeki sorunları uzun uzun tartıştık. Bu tartışmaların sonunda, galiba bizim en çok ‘merhamete’ ihtiyacımız var dedik. Aslında aradığımız o tek kelime merhametti.”

Susan Sontag’ın ‘Başkalarının Acılarına Bakmak’ kitabına atıfta bulunarak bienalin temasının şekillendiğini anlatan Duranay, şunları söyledi:

“Biz, ötekilere bakarken merhameti içimizde ‘pasif’ bir şey olarak mı yaşıyoruz? Yoksa güçlü bir merhamet kavgasının ‘aktif’ bir eyleme mi dayanması gerekiyor? Sontag’ın kitap boyunca tartıştığı mesele bu aslında. Dolayısıyla, biz de bizim merhamet algımızı oraya atıfta bulunarak çıktık. Yani, bizim kendi problemlerimiz dışında ‘ötekilerin problemleri’ de var. Şu an, bilimsel istatistikler şunu gösteriyor: ‘Çok kısa bir zaman içinde, dünya nüfusu şu ankinden çok daha yüksek bir seviyeye çıkacak ama bununla beraber dünyanın kaynakları süratle tükeniyor’. Bu aciliyet durumunda daha fazla yozlaşmanın, totaliterleşmenin, bencilliğin ve adaletsizliğin ortaya çıktığını görüyoruz ve bu noktada ‘merhameti’ kaybetmeye başladık. Yani oradaki merhamet aslında bizim dışımızda ‘ötekini’ de anlamanın önemli araçlarından biri. Bizim vurgu yaptığımız ‘merhamet’ bu. Bu sadece seni, beni değil, dünya genelindeki herkesi ilgilendiriyor. Bu, çok da Kıbrıs’a da ait bir problem değil, küresel bir sıkıntıdan bahsediyoruz…”

– Bienal ekibi… Küratoryal ve seçici komite

Arkhe’nin düzenlediği Bienal Lefkoşa’nın Vedat Kaner Vakfı’nın ana sponsorluğunda ve Design House Stockholm ve Poster for Tomorrow’un destekleriyle gerçekleşecek.

Bienal ekibi, bienal koordinatörü Halil Durunay, uluslararası operasyon sorumlusu İlkem Tunar, ulusal operasyon sorumlusu Bilgen Anayasa, iletişim sorumlusu Atıf Müezzinler ve tasarım sorumlusu Murat Zengi ile bienal sahne ve performans koordiantoru Handan Ergiydiren’den oluşuyor.

Küratoryal ve seçici komitede ise, Hervé Matine’ye; Kanada kökenli İtalya’da yaşayan tasarımcı Ginette Caron, Kıbrıs’tan tasarımcı ve akademisyen Senih Çavuşoğlu ile İspanya’da yaşayan sanatçı ve Arkhe Yönetim Kurulu üyesi Aslı Bolayır eşlik edecek.

Bu dört kişilik komite, bienale başvuruları değerlendirecek ve sanatsal projelerin seçiminde rol oynayacak. Ayrıca, eserlerin secimi sonrasında eserleri uygulayan küratoryal kurul olarak görev yapacak.

– Mekanlar ve süreç

Bienalin ana merkezinin surlariçi olacağını belirten Duranay, şu ana kadar, Kültür Dairesi ve Vakıflar’la yapılan görüşmelerle, Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi (AKM), İsmet Vehit Güney Sergi Salonu ve Bedesten’in bienalde kullanılacak mekanlardan bazıları olarak belirlendiğini söyledi. Arasta, Bandabulya gibi ikonik alanları ise kamusal operasyonlar için düşündüklerini ekledi.

Ağustos sonunda seçilen sanatçıların açıklanacağını belirten Duranay, eylülde kuratöryel ekibin seçilen eserlerin hangi alanda sergileneceğine karar verileceğini ve ekimde tüm hazırlıkların tamamlanmasının hedeflendiğini aktardı.

– Bienal, bir şehri dahil edecek bir proje

Duranay, mart ayında, sanatçılara, sanat derneklerine, kültür endüstrisinde çalışanlara yönelik düzenledikleri açık formumda katılımcıların Eklektik Manifest ile ilgili görüş ve eleştirilerini dinlediklerini, Bienal Lefkoşa fikrini sunduklarını anlatarak, katılımcı bir şekilde yürüttükleri bienal sürecinde yeni forumlar düzenlemeyi planladıklarını da söyledi.

Koordinatör İlkem Tunar ise, “Bienal, bir şehri dahil edecek bir proje. Şehirdeki insanlar dahil olsunlar istiyoruz. ‘Bunlar bir şeyler yapıyor, nedir acaba yaptıkları?’ demek yerine dil, herkesin dahil olacağı bir etkinlik olsun istiyoruz… Bienal projesi herkesi etkileyecek bir proje. Bienalde surlariçinde olacağız, yani bu bienal sayesinde surlariçinde bir hareketlilik olacak ve biz bu bienali insanların sahiplenmesini istiyoruz” dedi.

– Bienalin kentin üzerinde etkileri

Duranay da, bienalin sadece büyük ölçekli bir sanat etkinliği olmadığını, kentin ekonomik gelişimi ve uluslararası tanınırlığın artırılması üzerinde önemli etkileri olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:

”Bienalin gerçekleştiği dönem, kent ekonomisi ve turizmi için hareketlilik demek. Özellikle kasım ayında sokak tansiyonunun yavaş yavaş düşeceği, insanların kapalı alanlara girmeye başlayacağı bir ay içerisinde bienal ile yeni bir ilgi alanı oluşturacaksınız. Eğer bu süreç başarılı olursa ve 2027’de bienalin ikinci edisyonu hayata geçirebilirsek bu şu anlama gelecek: Her iki yılda bir kasım ayında kentte bienal yapılacak ve insanlar yurt dışından bienal için Lefkoşa’ya gelecek. Bu bir ajanda haline gelecek.”

Bienallerin kent esnafı için de fırsatlar yaratacağını belirten Duranay, yerel üreticilerin bienale özel üretimler yaparak sürece katılmalarını önemsediklerini söyledi ve “Mesela bir yerel kahve firması, sınırlı sayıda bienale özel tasarımla üretilmiş kahve paketleri hazırlayabilir ya da özel fincanlar üretebilir. Biz, bu süreci sadece sanatçılarla değil, kentin tüm bileşenleriyle birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

– “Sanatla çok fazla teması olmayan kişilere de hitap edecek bir bienal”

Bienalin daha geniş ölçekte bir sanat etkinliği olacağını, sanatla çok fazla mesaisi olmayan insanların da ilgisini çekmek ve onları da bienal sürecine dahil etmek için bazı stratejiler üzerinde çalıştıklarını da anlatan Duranay, ilk ve orta öğrenim ile üniversite öğrencilerini hem izleyici hem de katılımcı olarak bienale katmayı hedeflediklerini; birçok bienalde uygulanan “bienal gönüllülüğü” ile “rehberli tur programı”nı da uygulamayı planladıklarını anlattı.

Kamusal alanlarda bienale özel bazı uygulamalar düşündüklerinden de bahseden Duranay, bienalde hatıralık ve hediyelik olarak bazı ürünler üzerinde çalıştıklarını, bununla bienali insanların gündelik hayatlarına katmayı hedeflediklerini kaydetti. Duranay, “Bienal Lefkoşa’nın, sanatla çok fazla teması olmayan insanların da ilgisini çekeceğini düşünüyoruz” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam