Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Önal: Trump yönetimi ile etkileşimi artırmayı hedefliyoruz

Published

on

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Sedat Önal, ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi sırasında iki ülke arasında etkileşimi daha da arttırmayı hedeflediklerini belirtti.

Önal, Atlantik Konseyi tarafından başkentte düzenlenen “Yeni dönemde ABD-Türkiye ilişkileri” konulu konferansta konuştu.

İki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle Soğuk Savaş döneminde NATO müttefikliği üzerinden önemli bir sınav verdiğini kaydeden Önal, ancak 11 Eylül saldırıları sonrası ve Arap Baharı denilen dönemde bazı zorluk ve ayrışmalar yaşandığını anımsattı.

Önal, yeni Trump yönetimi döneminde iki ülke arasında etkileşimi daha fazla artırmayı hedeflediklerini, bu bağlamda şu ana kadar Cumhurbaşkanı ve Dışişleri düzeyinde dostane ve yapıcı temas ve görüşmelerin gerçekleştiğini ifade etti.

Yakın gelecekte iki ülke arasında yeni üst düzey angajmanlar da planladıklarını bildiren Önal, “NATO müttefikleri olarak, savunma ve güvenlik iş birliği her zaman ikili ilişkimizin önemli bir boyutu olmuştur, özellikle mevcut koşullar altında, artırılmış koordinasyon ve dayanışma daha da önemli hale gelmiştir.” diye konuştu.

Önal, Türkiye için Ukrayna ve Gazze’deki savaşların sona erdirilmesi ve Suriye’de bölge için güvenli bir yönetim kurulması çabaları üzerine işbirliklerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ABD’de yeni yönetimin Ukrayna’da diplomatik çözüm bulma arayışından dolayı memnun olduklarını söyledi.

Türkiye’nin Ukrayna’daki krizin sonlandırılmasına katkıda bulunabileceğine değinen Önal, Gazze konusunda da, “Türkiye, Gazze’de trajik insani kayıplara ve yıkıma son vermek için sürdürülebilir bir ateşkes sağlanmasında rol oynayabilir, iki devletli bir çözümün önünü açmak için bölgesel sahiplenme ilkesine uygun olarak sorumluluk almaya hazır.” ifadelerini kullandı.

Önal, “Türkiye, kendi coğrafyasında, Suriye’den Libya’ya, Ukrayna’dan Gazze’ye kadar çok sayıda istikrarsızlık çatışması kaynağıyla çevrili olması nedeniyle bölgesel istikrar söz konusu olduğunda bir mihenk taşı gibidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Türk-Amerikan ilişkilerinde “stratejik işbirliği mekanizması” denilen düzenli istişareler için kurumsal bir çerçeveye sahip olduklarını ifade eden Önal, “2021’den bu yana bu mekanizma, terörizmle mücadele, savunma işbirliği, ticaret ve sanayi dahil olmak üzere çok çeşitli konularda verimli tartışmalar için etkili olmuştur.” dedi.

Önal, konuşmasının sonunda, iki ülkenin birbirlerinin hassasiyetlerini dikkate alarak her düzeyde açık yürekli bir diyalog içinde olmaları halinde ilişkilerinin büyük bir gelecek vaat edeceğinin altını çizdi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Çin’de korkutan varyant

Published

on

By

Bilim insanları, Çin’de keşfedilen tehlikeli yeni koronavirüsün yeni bir pandemiye yol açabileceği konusunda uyarıyor.

Amerikalı araştırmacılar, yeni tip coronavirüsün, insanlarda enfeksiyona ve salgınlara yol açabilecek seviyeye ulaşmasına yalnızca “küçük bir mutasyon” uzaklıkta olduğunu söylüyor.

Endişeleri artıran bir diğer unsur ise, bu patojenin MERS virüsüne genetik olarak oldukça yakın olması.

Bulgular, virüsün sivri proteinine yapılacak küçük bir değişikliğin, virüsün insanların boğazında, ağzında ve burnunda bulunan insan ACE2 hücrelerine bağlanmasını sağlayabileceğini ortaya koyuyor.

Hastalık şimdilik sadece yarasalar arasında yayılıyor; ancak uzmanlar Çin’deki düzenlenmemiş yaban hayatı ticaretinin yayılma riskini artırdığından endişe ediyor.

Devamını Oku

Dünya

Mescid-i Aksa’da on binlerce Müslüman Kurban Bayramı namazını kıldı

Published

on

By

Binlerce Müslümanlar, Kurban bayramı namazını kılmak için Müslümanların ilk kıblesi olan Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa’ya akın etti.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan açıklamaya göre, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’da 80 bin kişi bayram namazı kıldı.

İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün uzak mahalleleri ile İsrail’e bağlı Filistin kentlerinden Mescid-i Aksa’ya gelmek isteyen Filistinliler, Harem-i Şerif’in içinde bulunduğu Eski Şehir bölgesine çıkan yollarda araçlarıyla uzun kuyruklar oluşturdu.

Bayram namazı öncesi Mescid-i Aksa’nın kapılarında bulunan İsrail polisleri, Filistinlilere kimlik kontrolü yaptı, bazılarının girişine izin vermedi.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ve teşrik tekbirleriyle bayram namazına kadar Mescid-i Aksa’da bekleyen on binlerce Müslüman, namazdan sonra okunan bayram hutbesini dinledi.

Mescid-i Aksa İmam Hatibi Şeyh Yusuf Ebu Suneyne tarafından okunan bayram hutbesinde, İsrail’in Gazze Şeridi’nde neden olduğu insanlık felaketine dikkat çekildi.

– Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin egemenliği ihlal ediliyor

Ürdün, 1994’te İsrail ile imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs’teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor.

2013’te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre, Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün’e verildi.

Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa, Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

Daha önce Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin izni dahilinde Mescid-i Aksa’yı ziyaret eden Yahudiler, 2003’ten bu yana Vakıflar İdaresinin egemenliğini ihlal eden İsrail’in tek taraflı kararı çerçevesinde polis eşliğinde Müslümanların kutsal mabedine giriyor.

İsrail makamlarının bu tek taraflı kararını tanımayan Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğini ihlal edici bu tür girişleri baskın olarak tanımlıyor.

Tel Aviv yönetimi, Mescid-i Aksa’da “sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği” tarihi statükonun korunduğunu savunuyor.

Ancak fanatik Yahudilerin, İsrail polisi korumasında Harem-i Şerif’e düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüelleri yerine getirmeleri sıkça kameralara yansıyor.

Mescid-i Aksa’da İsrail polisinin Müslümanlara yönelik kısıtlamaları 7 Ekim 2023’ten beri devam ediyor.

 

Devamını Oku

Dünya

Dünyada plastik atıkların 2060’ta 1 milyar tona ulaşacağı öngörülüyor

Published

on

By

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, 2060’ta yıllık plastik atığın üç kat artarak 1 milyar tona ulaşacağının öngörüldüğünü belirterek, küresel kriz haline gelen bu kirliliğe son vermenin mecburiyet olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Karaosmanoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla AA muhabirine, plastiğin çevre ve sağlık sorunlarına etkisini değerlendirdi.

Bu maddenin günlük yaşamda ve endüstride geniş kullanım alanına sahip olduğunu ancak doğru yönetilmediği takdirde ciddi çevre ve sağlık sorunlarına yol açtığını belirten Karaosmanoğlu, “Plastikler hafiflik, dayanıklılık ve hijyen avantajlarıyla yaşamı kolaylaştırıyor ancak atık haline geldiklerinde, doğada çözünmeden yıllarca kalabiliyor.” dedi.

– “Atık plastiklerin milli ham madde olmasını sağlamalıyız”

Plastiği “gömülü enerji” olarak niteleyen Karaosmanoğlu, “Plastiğin hammaddesi olan petrol ve doğal gaz da bu atıklarda gizli. Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler için atık plastik bir çöp değil, potansiyel bir yerli kaynaktır.” ifadelerini kullandı.

Karaosmanoğlu, şunları kaydetti:

“1950’den bu yana dünya genelinde 9,3 milyar ton plastik üretildi. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün (OECD) verilerine göre, bugüne kadar bunun 7 milyar tonu atık oldu. OECD, mevcut tüketim ve üretim eğilimleri değişmezse, 2060 yılında plastik atıkların yıllık 1 milyar tona çıkacağını bildiriyor. Bugünkünün neredeyse üç katı. Bunun için şimdiden önlem alınması gerekiyor. Bireyler ve iş dünyası olarak seferberlik yapmalıyız. Kesinlikle her yerde tek kullanımlık plastik miktarını azaltmalıyız. Bu bir mecburiyet. Plastikleri kullanmalıyız, yaşamımız için gerekli ama kesinlikle atık plastiklerin milli ham madde olmasını sağlamalıyız. Azaltmak birinci müdahale olacak.”

– “Gelecek nesiller için harekete geçmek zorundayız”

Prof. Dr. Karaosmanoğlu, mikroplastiklerin deniz buzundan Everest Dağı’na, Mariana Çukuru’ndan sofralara kadar ulaştığını, bu kirliliğin ekosisteme ve insan sağlığına ciddi tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Plastik kirliliğini önlemenin yüksek maliyetli bir süreç olmadığını dile getiren Karaosmanoğlu, çözümün döngüsel ekonomi yaklaşımıyla mümkün olduğunun altını çizdi.

UNEP’in plastik yaşam döngüsünün doğru yönetimiyle 2040’a kadar 4,5 trilyon dolarlık sosyal ve çevresel maliyetin önüne geçilebileceği tespitine dikkati çeken Karaosmanoğlu, “Bu nedenle plastik atıkların ayrı toplanması, atıkların iş dünyasına kazandırılması ve geri dönüşüm sürecine girmesi hayati önem taşıyor. Uluslararası iş birliği ve yasal bağlayıcılığı olan küresel anlaşmalar bu sürecin temel taşı olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.

Dünya Çevre Günü’nde “Plastik kirliliğini birlikte yenebiliriz” çağrısını yineleyen Karaosmanoğlu, “Tek kullanımlık plastik tüketimini azaltmak, atıkları ayrıştırarak geri dönüşüme kazandırmak, sadece çevreye değil, ekonomiye de katkıdır. Plastik kirliliği küresel bir kriz ama çözüm de elimizde. Gelecek nesiller için harekete geçmek zorundayız. Birey olarak da sorumluluğumuz büyük.” diye konuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam