Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Uğur Şahin ve Özlem Türeci’ye bir ödül daha

Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci, İspanya’nın Asturias Prensesi Ödülleri’nde teknik ve bilimsel dalda ödüle layık görüldü.

Published

on

Asturias Prensesi Ödülleri Teknik ve Bilimsel Araştırmalar Jürisi, bu yıl bu daldaki ödüle Uğur Şahin ve Özlem Türeci ile birlikte COVID-19 aşılarının bulunmasına katkılarından dolayı Katalin Kariko (biyokimyacı), Drex Weissman (immünolog), Philip Felgner (immünolog), Derrick Rossi (biyolog) ve Sarah Gilbert’i de (aşı uzmanı) layık gördü.

İspanya’da 1981’den bu yana verilen ödüller, şimdiki Kral 6. Felipe’nin babasının yerine 2014’te tahta geçmesiyle veliaht olan büyük kızı Prenses Leonor’a atfen “Asturias Prensesi” adını almıştı.

Toplamda 8 kategoride verilen ödüllere layık görülenlere Joan Miro heykelciği, diploma, rozet ve 50 bin euro veriliyor.

Ödül töreni İspanya’nın kuzeyindeki Asturias bölgesinin Oviedo kentindeki Campoamor Tiyatrosu’nda bu akşam düzenlenecek.

“Olağanüstü bir takım çalışmasıyla imkansızın imkansızını gerçekleştirdik”

Uğur Şahin ve Özlem Türeci, törenin yapılacağı Oviedo kentinde basın toplantısı düzenledi.

“Olağanüstü bir takım çalışmasıyla imkansızın imkansızını gerçekleştirdik” diyen Şahin, “2020’de başladığımız çalışmaları en kısa zamanda bitirmemiz gerekiyordu. Vardiyalı 24 saat çalıştık. Herkes işine konsantre oldu. Dışarıda olup bitenden kimsenin haberi yoktu. Bu bize büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda büyük bir fırsat verdi” dedi.

Ürettikleri COVID-19 aşısının aşamalarının engelsiz bir süreçle ilerlediğini kaydeden Şahin, faz 1’de 4 bin , faz 2’de 60 bin ve faz 3’te 5 milyon kişide uygulanan aşının onayının çok büyük bir veri tabanına dayandığını vurguladı.

“Turkovac salgının aşılmasında insanlığa yardımcı olacak” 

Özlem Türeci de COVID-19 aşısını bulmalarından dolayı çok mutlu olduklarını dile getirerek, “Bilimin, küresel bir krize karşılık verebileceğini gösterdik” dedi.

Türeci, COVID-19’a karşı Türkiye’de geliştirilen yerli Turkovac aşısı için ise “Onay alan tüm aşılar gibi salgının aşılmasında insanlığa yardımcı olacaktır” dedi.

Mevcut durumda piyasada olan COVID-19 aşılarının virüsün mutasyona uğrayan türlerine karşı da etkili olduğunu anlatan Türeci, buna rağmen yeni bir virüsle karşı karşıya olmalarından dolayı tedbiri ve araştırmaları elden bırakmamak gerektiğini ifade etti.

“140 ülkede toplam 3 milyar doz aşı ulaşmış olacak”

Dünya nüfusunun mevcut durumda sadece yüzde 37’sine aşı ulaştırılmasıyla ilgili bir soruya ise Şahin, “Hedefimiz her zaman bu aşının dünyadaki herkese ulaştırılması oldu. 2021 yılı sonunda 140 ülkede toplam 3 milyar doz aşı ulaşmış olacak. Gelecek yıl da bu devam edecek. Hep birlikte başarabiliriz.” cevabını verdi.

Özlem Türeci de aşı patentlerinin serbest bırakılmasının “çözüm değil sorun olabileceğini” vurgulayarak, “Önemli olan aşının eşit dağıtımı. Bununla ilgili bazı çalışmalar yapılıyor. Örneğin, Afrika ülkelerinin kendi içlerinde aşı üretimi zaten yapılıyor ama bu yeterli değil.” dedi.

BioNTech olarak 2012 yılından bu yana kansere karşı aşı denemeleri yürüttüklerini ve önemli bir yol kat ettiklerini söyleyen Türeci, şöyle devam etti:

“MRNA aşılarında hastaya bağlı özel çalışmalar yapıldı. 100’den fazla kişiye deneme yaptık. Güvenli olduğunu görüyoruz. Tümörün kontrol altına alınıp küçültülmesini sağlamada ilerleme kaydettik. 4-5 yıl içinde sağlık sisteminin içinde, alımı kolay ve normal şekilde piyasada olacağını düşünüyoruz.”

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İsrail, bir kez daha Sana Havalimanını bombaladı

Published

on

By

İsrail ordusuna ait savaş uçaklarının bir kez daha Yemen’in başkenti Sana’da yer alan havalimanını bombaladığı bildirildi.

Savunma Bakanı Yisrael Katz yaptığı yazılı açıklamada, İsrail uçaklarının Sana Havalimanına hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Katz, saldırıda Sana Havalimanında “İran destekli Husilerin kullandığı son uçağın da imha edildiğini” iddia etti.

Açıklamada Katz, Yemen’de limanların da hedef alınmaya devam edileceği tehdidinde bulundu.

İsrail ordusuna ait savaş uçakları, 7 Mayıs’ta Sana Havalimanı dahil olmak üzere Yemen’de birçok noktaya hava saldırısı düzenlemişti.

Yolcu uçaklarının da hedef alındığı saldırılar sonrası ağır hasar oluşan Sana Havalimanında uçuşlara 17 Mayıs’a kadar ara verilmişti.

TAK/BRT

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan’ın bağımsızlığının 107. yılı

Published

on

By

“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez…” Azerbaycan’da 28 Mayıs 1918’de ilan edilen bağımsızlığın 107. yılı kutlanıyor.

Azerbaycan’ın bağımsızlığı, 28 Mayıs 1918’de Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te, Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından ilan edildi.

Milli Şura’nın kabul ettiği “İstiklal Bildirisi”nde, ülkenin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu belirtildi.

Tarih sahnesinde var olduğu 23 aylık kısa sürede ekonomi, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü alanında reformlar yapılan, tüm yurttaşlara eşit haklar, kadınlara seçme hakkı tanıyan Azerbaycan, “Müslüman doğunun ilk demokratik cumhuriyeti” olarak kabul ediliyor.

Azerbaycanlılar, bağımsızlığın hemen ardından geçici hükümet oluşturdu. Hükümet, Bakü Ermeni ve Bolşevik çetelerinin işgali altında olduğu için bir süre ülkenin ikinci büyük kenti Gence’de faaliyet gösterdi.

Bakü’nün Fatihi: Nuri Paşa
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan Osmanlı devleti oldu. İki devlet arasında 4 Haziran 1918’de anlaşma imzalandı. Bu kapsamda dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa, kardeşi Nuri Paşa (Killigil) komutasında bir ordu kurarak Azerbaycan’a yardım gönderdi.

“Kafkas İslam Ordusu” ismi verilen ordu, 15 Eylül 1918’de Bakü’yü kurtardı ve hükümet buraya taşındı. Kafkas İslam Ordusu, Bakü’nün kurtuluşu için yaptığı savaşlarda 1130 şehit verdi.

Azerbaycan’da kısa sürede ekonomi, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü alanında reformlar yapılarak ülke tarihinde ilklere imza atıldı. Irk, din, mezhep ve cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm yurttaşlara eşit haklar tanındı.

Türk dili, devlet dili olarak ilan edildi
Azerbaycan, Müslüman doğuda kadınlara seçme hakkı tanıyan ilk ülke oldu. Ülkenin kendi para birimi ve posta pulları tedavüle girdi, Devlet Bankası ve Bakü Devlet Üniversitesi kuruldu.

Dış tehditlere karşı 26 Haziran’da Azerbaycan kendi ordusunu kurdu ve bu ordunun oluşumunda Osmanlı subayları önemli rol oynadı.

Hükümetin 27 Haziran 1918’de aldığı kararla, Türk dili, devlet dili olarak ilan edildi. Daha önce çoğunda Rusça eğitim yapılan ortaokullarda, Türkçe eğitim yapılması zorunlu kılındı.

7 Aralık 1918’de 120 sandalyelik parlamento faaliyete başladı. Ülkedeki tüm siyasi parti ve etnik grupların temsil edildiği parlamento, faaliyet gösterdiği 17 ay süresince 230 yasa tasarısını kabul etti.

Azerbaycan’ın kurucusu kabul edilen “Mehmet Emin Resulzade”
Azerbaycan Cumhuriyeti, 28 Nisan 1920’de Sovyet ordusunun ülkeyi işgaliyle son buldu.

Hükümet yöneticileri ve aydınların çoğu ülkeyi terk etti fakat hepsi Azerbaycan davasını hayatlarının sonuna kadar yaşattı.

Azerbaycan’ın kurucusu olarak kabul edilen Mehmet Emin Resulzade, yaşamının son dönemlerini Türkiye’de geçirdi. 1949’da Ankara’da Azerbaycan Kültür Derneğini kurdu, kitaplar yazıp, konferanslar düzenleyerek ülkesinin durumunu anlatmayı sürdürdü.

Resulzade’nin, “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” sözleri, yıllar sonra tüm Azerbaycanlılar için slogan haline geldi.

Azerbaycan, Sovyetlerin dağılmasının ardından tekrar bağımsızlığını ilan etti.

Bağımsızlık bildirgesinde, ülkenin, 1918-20 döneminde faaliyet gösteren Azerbaycan Cumhuriyeti’nin varisi kabul edildiği belirtildi.

Devamını Oku

Dünya

Fanatik Yahudiler, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi

Published

on

By

Fanatik Yahudiler, İsrail polisi korumasında işgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.

Filsitin resmi ajansı WAFA’nın haberine göre, Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde, özellikle Mescid-i Aksa’nın kapılarında yüzlerce İsrail polis konuşlandırıldı. Eski Şehir’in ve Mescid-i Aksa’nın girişlerinde askeri önlemler artırıldı ve ibadet etmek isteyen Filistinlilerin girişine kısıtlamalar getirildi.

Daha sonra onlarca fanatik Yahudi, gruplar halinde Mescid-i Aksa’ya girerek, avlularında provokatif turlar düzenledi ve İsrail güçlerinin koruması altında ayinler gerçekleştirdi.

– Mescid-i Aksa baskınları

Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.

İsrailliler, 2003’ten bu yana idarenin izni olmadan İsrail’in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabet Mescid-i Aksa’ya giriyor. Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini vurguluyor.

İsrailliler, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu’s Sahra’nın yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun yer aldığı Mescid-i Aksa Külliyesi altında, “Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu” iddiasıyla kazı çalışmaları yapıyor.

İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa’da “sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği” tarihi statükonun korunduğunu savunuyor.

Ancak fanatik Yahudilerin, İsrail polisi korumasında Aksa’ya düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüeller icra etmeleri sıkça kameralara yansıyor

Devamını Oku

Trending

Reklam