Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“ÜRÜN GEÇEN YILA GÖRE DÖRTTE BİR”

Published

on

Enerji, lif ve mineral içeriği açısından en zengin meyvelerden ve Lefke bölgesi simgelerinden olan hurmanın hasat dönemi, Ekim ayıyla birlikte başladı.

Ülkenin en fazla sayıda hurma ağacı barındıran cittaslow (sakin şehir) Lefke’de, hurma yetiştiricileri meyvelerini topluyor.

Lefke Belediyesi ve Lefke Turizm Derneği iş birliğinde her yıl organize edilen, hasat döneminde toplanan hurmalar, hurma macunu gibi yan ürünler ve diğer bölgeye özel ürünlerin sunulduğu Lefke Hurma Festivali’nin 12’ncisi de bu yıl 7 Kasım’da Lefke Çarşı Merkezi’nde yer alacak.
Ancak bölgedeki hurma yetiştiricilerine göre Lefke’de bu seneki hasat, geçen seneye göre daha zayıf.

“ÜRÜN GEÇEN YILA GÖRE DÖRTTE BİR”

TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Lefkeli hurma yetiştiricisi Soner Yolaç, geçen sene hurmadan iyi verim aldıklarını ancak bu senenin kurak geçmesinden dolayı rekoltenin çok daha az olduğunu, bazı ağaçlarda geçen seneye göre “dörtte bir” oranında hurma bulabildiklerini söyledi.

Yolaç, 10 yıldan beri ülkede bulunan ve her yıl onlarca hurma ağacının yok olmasına neden olan kırmızı palmiye böceklerinin de yine bu yıl hurma ağaçlarının en büyük tehdidi olduğunu belirtti.

Lefke Turizm Derneği Asbaşkanı Hasan Karlıtaş, 12’nci Lefke Hurma Festivali’nin bölge için önemine değinerek, festival amacının Lefke’nin tarih, kültür ve doğa değerlerinin öne çıkarılması ve Lefke’ye hak ettiği değerin verilmesine katkı koymak olduğunu belirtti ve festival kapsamında farklı kitlelere yönelik etkinlikler yaptıklarını ve Lefke turları düzenlediklerini söyledi.

Kırmızı palmiye böceklerinin çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu, bu böceklerden dolayı 300’e yakın hurma ağacının yok olduğunu kaydeden Karlıtaş, “Hurma ağaçsız bir Lefke manzarası düşünülemez. Devletin kırmızı palmiye böceğine karşı bir sürdürülebilir bir planlama yapması gerekiyor. Başlatılan tüm çalışmalar yarım kaldı” dedi.

“VENEDİKLİLER, MADEN OCAKLARDAN ÇIKAN MADENİ ÇIKARTMAK İÇİN HURMADAN ZEMBİL YAPARLARMIŞ”

Karlıtaş, Lefke’de 2 bin civarında hurma ağacı olduğunu ve bu bölgede yoğunlaşma sebebinin Venedikliler dönemine dayandığını belirtti.

8 bin yıllık geçmişi olduğu düşünülen ve özellikle Arap ülkelerinde yetiştirilen hurmanın, Lefke’ye getirilmesi ve yetiştirilmesindeki esas nedenin Venediklilerin bölgedeki maden ocaklarından madenleri çıkartıp taşımak için hurma dallarını kullanması olduğunu kaydeden Karlıtaş, dallardan küfe ve zembil (sepet) yapıldığını anlattı.
Bunun yanında, bölgede ekilen meyve-sebzelerin taşınmasında hurmadan köfün (çanta) yapıldığını ifade eden Karlıtaş, geçmişte ağacının meyvesinin yanında dalından da çokça faydalandığını söyledi.

“HURMACILIK DEDEDEN GELEN MESLEK. DEDEM DE BABAM DA HURMA AĞACI ÜSTÜNDE VEFAT ETTİ”

Lefkeli yetiştirici Yolaç da, 40 yılı aşkın tüm zorluklara rağmen mesleği yürütmeye çalıştığını ifade ederek, “Lefke’de doğdum, büyüdüm. Hurmacılık bize dededen kalan bir meslek. Dedem rahmetlik olduktan sonra görev babama geçti. Babam rahmetlik olduktan sonra ağabeyime, ondan da bana geçti. Tabii çocukluktan itibaren onlarla gidip işi öğrendik. Dedem de, babam da hurmaya çıktıkları sırada vefat etti” şeklinde konuştu.

Ailesinin sonraki nesillerinde bu mesleği devam ettirecek biri olmadığını, hurma yetiştiriciliğinin özellikle son yıllarda çok riskli bir hal aldığını kaydeden Yolaç, “Biz yılda 3-4 kere bu ağaçlara çıkıyoruz ama canımız avcumuzdadır. Halatla bağlanıp, onlarca kilo meyveyi aşağıya indiriyoruz. Ama ağacın gövdesini böcek yemişse anlamanız mümkün değil. Her an ağırlıktan kopabilir” ifadelerini kullandı.

“TECRÜBESİZ KİŞİLER ASLA ÇIKMAMALI”

Yolaç, tecrübesiz kişilerin kesinlikle hurma ağaçlarına çıkmaması konusunda uyarılarda bulunarak, ürünün mutlaka yetkin kişiler tarafından toplanması gerektiğini kaydetti.

KIRMIZI PALMİYE BÖCEĞİ HURMA AĞAÇLARININ EN BÜYÜK TEHDİDİ

Ortadoğu’nun büyük bir bölümüne ve tüm Akdeniz bölgesine yayılmış olan Kırmızı Palmiye Böceği (Rhynchophorus ferrugineus), yaklaşık 10 yıldır ülkedeki hurma ağaçlarının yok olmasındaki en büyük etken.

Karlıdağ, mücadelenin sistematik bir hale getirilerek, sürdürülebilir kılınmadığı sürece bu soruna çözüm bulunamayacağını belirtirken, devletin bir planlama yapması gerektiğini, belediye, bakanlık ve sivil toplum konusunda iş birliğinin şart olduğuna söyledi.

Yolaç da, böceklerin ağaçları yıllar içerisinde yavaşça çürüttüğünü ve ağaca verdiği zararın dışarıdan fark edilmediğini, sağlıklı gözüken ağaçların aniden devrilebileceğini söyleyerek, bunun büyük bir tehlike arz ettiğini aktardı ve bugüne kadar yapılan farklı çalışmaların kısa süreli olmasından dolayı başarısız olduğunu kaydetti.

“MART AYINDAN İTİBAREN 2 AYDA BİR İLAÇLAMA YAPILMASI GEREK”

Yolaç, sağlıklı bir hurma ağacı yetiştirmenin tek yolunun, böceklerin aktif olmaya başladığı Mart ayından itibaren, ağaçta meyvelerin oluşmaya başladığı ağustos ayına kadar, 2 ayda bir düzenli ilaçlama yapılması olduğunun altını çizdi.

Yolaç, yetkililere, belediye ve sivil toplum örgütlerine çağrıda bulunarak, “Belediye ilaçlama işini üstlenecekse tam anlamıyla üstlenmesi gerek.

Yapamıyorsa, görev başka bir kuruma verilsin. Ağaçlar her sene patır patır gidiyor, azalıyor. Bu hurmalara yazıktır. Aralarında 300-400 senelik olanlar var” dedi.

“BUDAMA KESİNLİKLE KIŞ AYLARINDA YAPILMALI”

Hurma yetiştiriciliğinde sık yapılan yanlışlar hakkında da uyarıda bulunan Yolaç, birçok kişinin hurma ağacını yaz aylarında budamaya çalıştığını ancak yaz aylarında budanan ağacın kokusunun kırmızı palmiye böceklerini çektiğini ve bu ağaçların zaman içerisinde koptuğunu söyledi.

Yolaç, her ağaç türünün kendine özgü bir bakım zamanı olduğunun altını çizerek, bahçesinde hurma ağacı olanların dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
“Hurma ağacına yılda en az 3-4 defa çıkılması gerekir. Hurmanın bakımı, budaması kış aylarında (aralık-ocak-şubat) yapılır.

Mart ayında dölleme/aşılama başlar. Aşılarken de böcekler için ilaçlanması yapılır. Bu şekilde daha güzel mahsul alınır. Haziran ve temmuz aylarında ihtiyacı olan bazı ağaçlara meyveyi daha iyi taşıması için destek konur. Ekim, kasım ayları ise hasat dönemidir. 1 ay boyunca meyveler toplanır.”

BÖLGEDEKİ HURMA TÜRLERİ VE OLGUNLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Yolaç, Lefke’de yerel olan sarı hurma, kırmızı hurma, kuru balçık gibi 3-4 farklı türde hurma olduğunu, bir de İran’dan geldiği bilinen bodur ağaçların ürettiği hurmaların yetiştiğini ifade etti.

Dalında olgunlaşan ve kuru balçık olarak adlandırılan yerel türlerin doğrudan toplanıp tüketilebileceğini, ancak diğer türlerin dallarından kesildikten sonra farklı yöntemlerle olgunlaştırılması gerektiğini anlatan Yolaç, hurma olgunlaştırma yöntemlerini şöyle anlattı:

“Çiğ hurmalar naylon torbalarda derin dondurucuya konulur, ihtiyaca göre oradan alınıp bir iki gün dışarıda bekletilerek olgunlaştırılabilir. Ya da üzerine sirke serpilip naylonla örterek olgunlaştırılabilir.”

“7 KASIM’DA LEFKE’YE BEKLİYORUZ”

Yolaç, “Lefke hurması nereden alınır?” sorusuna yanıt olarak, kişilerin doğrudan yetiştiricilerden alabileceğini ya da Hurma Festivali’ne gelebileceğini söyledi.

Hurma Festivali’nin üreticinin desteklenmesi ve ürünün korunması anlamında önemli bir araç olduğunun altını çizen Yolaç, bu yıl 7 Kasım’da yapılacak festivale davet etti ve özellikle hurma macunu tadılmasını önerdi.

“LEFKE CMC ATIKLARIYLA DEĞİL, YEŞİLİ, DOĞASI VE DEĞERLERİYLE BİLİNMELİ”

Lefke Turizm Derneği Asbaşkanı Karlıtaş da, festivale ilişkin yaptığı açıklamada, Lefke’nin CMC atıklarıyla değil, yeşili, doğası ve değerleriyle bilinen bir yer olması gerektiğini belirtti.

Festivalin, Lefke ve çevre köylerinin turizm potansiyeline ulaşmasında katkıda bulunduğunu ancak, tarihi ve doğası göz önüne alındığında batı bölgesinin ülke turizminde hak ettiği payı alamadığını düşündüğünü söyleyen Karlıtaş, yetkililere de çağrıda bulundu ve 2015 yılında ilçe olarak ilan edilen Lefke’ye gereken önemin verilmesini ve gerekli adımlar atılarak “ilçe kararının sadece kağıt üzerinde kalmaması” talebinde bulundu.

“BİLİNEN EN İYİ ANTİOKSİDAN BESİNLERDEN BİRİSİ DE HURMADIR”

Uzman Diyetisyen Davut Öksüzer de, toplumda “birçok derde deva meyve” olduğu söylenen hurmanın besin değeri ve faydalarına ilişkin bilgileri paylaştı.
Öksüzer, hurmanın muzdan 2,5 kat daha fazla potasyum, bunun yanında kalsiyum, magnezyum, demir ve vitaminler (A, B1, B2, niasin, C) içerdiğini, çekirdeğinde 14 çeşit yağ asidi bulunduğunu belirtti.

15 çeşit mineral ve 23 çeşit aminoasit içeren hurmanın, bu özellikleri sayesinde besin değeri açısından en zengin meyvelerden biri olduğunun altını çizen Öksüzer, hurma tüketiminin faydalarını da şu şekilde sıraladı:
“Sindirim sistemini geliştirir, bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır.

Yıkıcı oksidasyondan koruyan ve dolayısıyla yaşlanmayı yavaşlatıcı, kanserden ve birçok hastalıktan koruyucu faydalar sağlayan antioksidan maddesi açısından en iyi besinlerden biridir. Yüksek demir ve mineral içeriği sayesinde gebelikte ve doğum sonrasında yardımcıdır. Kreminin yaşlanmayla oluşan kırışıklıkları azalttığı gözlemlenmiştir.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi’nde iki devleti çözüm kararının çıkmasına değinen Tatar şöyle konuştu:

“İki Devletli Çözüm Siyasetinin adamızda kalıcı bir barış ve istikrar için tek çözüm olduğunun kararını aldı. Çünkü son beş yıldır her yerde savunduğumuz ve arkasında dimdik durduğumuz yeni politika bu olduğu için karar aldı.

Anavatan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetine tam destek verdiği için aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan İki Devletli Çözümün artık Kıbrıs’ta tek çözüm yolu olduğunu dünyaya defalarca ilan ettiği için aldı. CTP ve onun adayı ise Cumhuriyet Meclisi’nden arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Kıbrıs Türk Halkının siyasi iradesinin tecelli ettiği yerden sen nasıl kaçıyorsun? Reddettiklerini kimse görmesin diye oylamaya bile katılmadılar.”

“Kendi siyasi görüşlerinin arkasında bile duramayanlar, Kıbrıs Türk Halkının, Lefkoşalıların iradesinin arkasında durabilir mi” diyen Tatar, Rum tarafının nasıl müzakere masalarından kaçtıysa, Kıbrıs Türk Halkını eşiti olarak kabul etmekten, gasp ettikleri haklarımızı vermekten kaçtıysa CTP ve adayının da kaçtığını vurguladı. Tatar konuşmasının devamında, “Çünkü bunların ruh ikizi, bunların siyaset ikizi Rum milliyetçisi, komünist AKEL’di. Bunlar zoru gördü mü kaçarlar. Bu kadar açık söylüyorum” diye konuştu.

CTP’nin adayı Erhürman’ın seçim öncesi Türkiye ile de görüşeceğini ve seçilirse ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını söylediğine işaret eden Tatar, “Türkiye kabul etmeden bir anlaşma olmaz diyor. Hani bir söz vardır: e günaydın derler. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Neler dediniz bugüne kadar Anavatan Türkiye için biz bilmiyor muyuz? CTP’nin adayı Türkiye’yi vesayetçi olarak suçlamadı mı? Türkiye’nin vesayeti kalkmadan ekonomimiz düzelmez demedi mi? Bunların gazetesinde Türkiye’ye tıpkı Rum’un yaptığı gibi işgalci denmedi mi?

“Bunları duyan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını gasp edenin, Kıbrıs Türkü’ne izolasyon ve ambargoları koyanın Rum kesimi değil Türkiye olduğunu sanır” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nü, devletini KKTC’yi dünyada tek tanıyan, halkın sesini her platformda dünyaya duyuran Anavatanı bile suçlu ilan ettiklerini ve anavatana vefasızlık yaptığını kaydetti.

“Sınır kapısı açılmasını mayınların temizlenmesini bile ret ediyorlar”

1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerinin, Halkın her kesimi üzerinde izolasyon ve ambargoları uygulayanların bırakın ambargoları kaldırılmasını mevcut sınır kapılarından geçişleri bile zorlaştırdığına dikkat çeken Tatar, “Metehan’daki sıkışıklık dinsin diye iki taraf arasında ticaret artsın, geçişler kolaylaşsın diye Haspolat kapısını hemen açalım dedik. Peki ne oldu? Bunu da reddettiler. Ara bölgedeki mayınların temizlemesini bile kabul etmediler. İşte bunların zihniyeti budur kardeşlerim” dedi.

Rum tarafının mevcut statükonun, mevcut durumun değişmesini asla istemediğini belirten Tatar, “Rum’un rahatı yerinde. Rum, Kıbrıs Türkü’nü, Lefkoşalı kardeşlerimizi eşiti olarak görmüyor. Adamızın zenginliğini ve iktidarı sizlerle paylaşmak istemiyor” dedi.

Peki Rum tarafının taviz ve toprakların dörtte birini istediğini dile getiren Tatar, “Yerleşik diye tanımladığı 1974 sonrası adamıza gelmiş, bu toprakları vatan bilmiş kardeşlerimizi adadan göndereceğiz diyor. Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Kıbrıs Türkü’nün huzuru ve güvenliği için burada bulunan Türk Ordusu adayı tamamen terk etsin istiyor. Ve bu zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyet değişmeden Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün olması mümkün mü? Federasyon dedikleri tüketilmiş, son kullanma tarihi çoktan geçmiş model budur kardeşlerim.

“Denktaş yerine gelirsek ambargoları kaldıracağız dediler başaramadılar”

Erhürman’ın destekleyenleri geçmişte göreve geldiğini ancak Kıbrıs sorununu çözemediğini ve ambargoları kaldıramadığını belirten Tatar, “Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş görüşmeci olduğu sürece Kıbrıs meselesi çözülemez dediler. Annan Planında geriye çekildi, Türk tarafı evet Rum tarafı hayır demesine rağmen Kıbrıs Türküne haksızlık yapılma devam edildi. Ambargolar kalkmadı. Talat, çözemeyince kendimi Sarayönünde asayım mı dedi” ifadelerini kullandı.

Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Rum tarafının keyfi ve ırkçı uygulamaları nedeniyle karma evliliklerden dolayı hakları gasp edilen vatandaşları kandırmaya çalışarak oy avcılığı yaptığını belirten Tatar, “Cumhurbaşkanı görevine aday olan kişi Rum pasaportu vermeyi taahhüt ediyor. Bu seçim dönemine yalan şampiyonu olarak geçmiştir. Bu insanlarımız bu ırkçı Rum yönetimini önce Rum mahkemelerine vermiştir. Bu mahkemelerden çıkan olumsuz kararı da Rum yüksek mahkemesine götürmüştür. Rum yüksek mahkemesi bu insan hakları ihlalini görmezden gelerek reddetmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çözülecektir” dedi.

Bu gerçekler ortadayken sen Rum’dan ne alacaksın? Diye soran Tatar, “Senin kendi milletvekillerin dahi bunun propaganda olduğunu söylerken insanlarımızı neden kandırmaya çalışıyorsun. Sen zamanında sayın Talat’ın hukuk ekibinde olan biriydin. Bu konuyu gündeme dahi getirmediniz. Şimdi kalktın tam seçim öncesi manipülasyonla duygu sömürüsüyle insanları kandırıp oy alacağını düşünüyorsun. ” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, cumhurbaşkanlığı seçimine bir  gün kala yaptığı açıklamada, UBP seçmenine ve tüm Kıbrıs Türk halkına seslendi.

Üstel, seçimlerin bir kader oylaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Bu seçimde oy kullanmak, devlete, egemenliğe, cumhuriyete ve geleceğe sahip çıkma sorumluluğudur. Her UBP’linin görevi sandığa gitmek ve devlete sahip çıkmaktır. Biz de bunu yapacağız. Kararımız nettir. Kararımız iki devlettir. Oyumuz Ersin Tatar’dır.”

“BİZ BU TOPRAKLARA OLAN BORCUMUZU DİRENEREK ÖDEDİK”

Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca ağır bedeller ödeyerek özgürlüğünü kazandığını belirten Üstel, şöyle devam etti:

“Sevgili kardeşlerim, değerli büyüklerim, kıymetli evlatlarım; Biz bu topraklarda özgürce yaşamak için çok ağır bedeller ödedik. Gün geldi, şehit düştük, can verdik. Gün geldi, evsiz kaldık, göç ettik ama diz çökmedik. Biz bu topraklara olan borcumuzu direnerek ödedik.”

“BU DEVLETİ BİZ KURDUK”

Üstel, Ulusal Birlik Partisi’nin bu mücadelenin siyasal omurgası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

“Biz Ulusal Birlik Partisiyiz. Bu devleti biz kurduk. Bu devlete sahip çıkmaya yemin ettik. O yemin hâlâ yüreğimizdedir. O yemin hâlâ bu partiye can veren ruhtur.”

“ŞİMDİ BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”

Birlik ve bütünlük çağrısı yapan Üstel, kişisel hesapların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti:

“Bizim kişisel beklentilerimiz, Kıbrıs Türkü’nün kaderi karşısında bir damla bile değildir. O yüzden şimdi kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakma zamanıdır. Şimdi bir olma zamanıdır. Şimdi birlik olma zamanıdır. Şimdi yeminimize sahip çıkma zamanıdır. Şimdi oyumuzu kullanma ve oyunları bozma zamanıdır.”

“BU SEÇİM, BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”

Seçimin sadece bir siyasi yarış değil, devletin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Üstel, şu ifadeleri kullandı:

“Bu seçim, bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, dünle gelecek arasında bir seçimdir. Bu seçim, partimize, davamıza sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, birlikte kurduğumuz devlete, cumhuriyete ve uğruna can verdiğimiz bu vatana sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, egemenliğimize, bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze, bayrağımıza, toprağımıza ve Anavatan Türkiye ile olan bağlarımıza sahip çıkma seçimidir.”

“BİZİM OYUMUZ İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMEDİR”

Üstel, UBP’nin vizyonunun net olduğunu belirterek şöyle dedi:

“Bizim oyumuz iki devletli çözümedir. Bizim oyumuz egemenliğedir. Bizim oyumuz düne değil, geleceğedir. Bizim oyumuz Ersin Tatar’adır. Ve bizim oyumuz, Türkiye ile omuz omuza yürümeyedir.”

“ZAFERİMİZ ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN”

Seçimlerde sandığa gitmenin devlet bilinciyle eşdeğer olduğunu vurgulayan Üstel, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“O yüzden sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız. Vereceğimiz her oy, Ulusal Birlik Partisi’nin onurudur. Seçimler demokrasinin bayramıdır. Ve bu bayram, halkımızın bayramı olacaktır. Zaferimiz şimdiden kutlu olsun.”

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 19 Ekim 2025 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili duyuru yayımladı.

YSK’dan yapılan açıklamada, oy verme süresinin saat 08.00’de başlayıp 18.00’de sona ereceği bildirildi.

5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 104. maddesi uyarınca, 19 Ekim 2025 Pazar günü saat 19.00’a kadar radyo, televizyon ve her türlü yayın organı tarafından seçim ve sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılmasının yasak olduğu hatırlatıldı.

Açıklamada ayrıca, seçim günü sandık alanları içerisinde veya civarında herhangi bir kişi tarafından aday ya da siyasi parti ambleminin veya işaretinin taşınmasının yasak olduğu vurgulandı.

YSK, aday veya siyasi partilerin propagandasını çağrıştıran herhangi bir renk, giysi, emtia veya maske kullanılmasının da yasak olduğunu bildirdi.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde propaganda süresinin yarın saat 18.00’de sona ereceğini hatırlattı.

Kurul, yasağa uymayanlar hakkında toplatma, kapatma ve erişim engelleme dahil her türlü yasal tedbirin uygulanacağı uyarısında bulundu.

YSK’nın 17 numaralı duyurusunda, 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 65(2) ve 68(1) maddeleri uyarınca, siyasal partiler ile bağımsız adayların yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin belirtilen tarih ve saatte biteceği belirtildi.

Duyuruda, yarın saat 18.00’den sonra propaganda ve propaganda niteliğindeki yayınların yapılmasının yasak olduğu vurgulanarak, yasağın sosyal medya ve internet ortamını da kapsadığı, haber sitelerindeki banner ve benzeri içeriklerin bu saatten itibaren kaldırılması gerektiği hatırlatıldı.

YSK açıklamasında ayrıca, Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 187’nci maddesine atıfta bulunularak, oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde genel veya halka açık yerlerde seçim propagandası yapan, bu amaçla yayınlarda bulunan, seçimin düzenini bozabilecek veya oy verme serbestliğini etkileyebilecek nitelikte söz, yazı ya da başka yollarla propaganda yapan veya asılsız söylenti yayan kişilerin, altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ifade edildi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam