Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Yahudi yerleşimlerinden gelen atık sular nedeniyle Filistin “cenneti” can çekişiyor

İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da verimli toprakları ve yeşilliğiyle Filistinlilerin “cennet” dediği El-Matvi Vadisi, çevredeki Yahudi yerleşim birimi Ariel ve ona bağlı sanayi bölgesindeki fabrikalardan gelen atık sularıyla kirletiliyor.

Published

on

Batı Şeria’nın kuzeyindeki Selfit kentine bağlı El-Matvi Vadisi, bir zamanlar verimli topraklarıyla bölgenin hem “gıda deposu” hem de yeşil doğasıyla insanların güzel vakit geçirdikleri bir yer olarak biliniyordu.

Bugün ise El-Matvi Vadisi, Yahudi yerleşim birimleri ve fabrikalardan gelen atık suların altında kalarak kötü kokuların yükseldiği, çiftçilerin birer birer terk ettiği ve hastalıkların kol gezdiği bir izbeliğe dönüşmek üzere.

İsrail’in ilhak etmeyi planladığı, Batı Şeria’daki en büyük Yahudi yerleşim birimlerinden Ariel’den çıkan atık sular, 1990’lı yılların başından bu yana söz konusu vadinin içinden geçiyor ve buradaki temiz su kaynaklarına da zarar veriyor.

El-Matvi Vadisi’nde tarım yapan çiftçiler söz konusu durumu anlattı.

“Yahudi yerleşim birimleri toprak çalıyor”

Filistinli 45 yaşındaki çiftçi İbrahim Selamet, “Eskiden dinlenmek için vadiye gelirdik, günümüzü burada geçirirdik, sularından içerdik. Bugün ise sağlığı tehdit eden bir yere dönüştü.” dedi.

Yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine işaret eden Selamet, “Yahudi yerleşim birimleri toprak çalıyor ve içinde bulunan her güzel şeyi yok ediyor.” diye konuştu.

“Bir zamanlar vadi çiftçilerle doluydu”

Cemal el-Ahmed ise kendisinin vadide kalan birkaç çiftçiden biri olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Bir zamanlar vadi çiftçilerle doluydu. Bugün ise çiftçilerin çoğu atık sulardan kaynaklanan hastalıklar ve son yıllarda artmaya başlayan salgınla mücadele edilememesi nedeniyle vadiyi terk etmek zorunda kaldı.”

Birkaç dönüm araziye sahip olduğunu aktaran Ahmed, “Kimyasal suların karıştığı atık sular vadiye dökülüyor. Bu da zeytin ağaçlarının ölmesine ve toprak ile suyun kirlenmesine neden oldu.” dedi.

Eskiden tarımda kimyasal gübre ile böcek ilacı kullanmaya gerek duymadıklarını belirten Ahmed, atık suyun verdiği zarar nedeniyle hastalıklarla mücadele için böcek ilacı kullanmak zorunda kaldıklarını, bunun da vadide yetiştirdikleri ürünlerinin kalitesini ciddi derecede düşürdüğünü anlattı.

Ahmed, İsrail makamlarını Filistinlileri göçe zorlamak için çevreyi kirletmekle suçlarken, karşılaştığı tüm maddi zarara rağmen toprağını terk etmeyeceğini vurguladı.

Yahudi yerleşim birimlerinden gelen atıklardan topraklarını korumak için bazı çiftçilerin İsrail yargısına başvurduklarını hatırlatan Ahmed, söz konusu girişimlerin olumlu bir sonuca ulaşamadığını kaydetti.

Böcekler çoğaldı

Filistinli 62 yaşındaki çiftçi Hüseyin Nemr ise bölgede salgının giderek artığına dikkati çekerek, atık suların yaydığı kötü kokuların sinek, böcek, yılan ve farelerin çoğalmasına yol açtığını dile getirdi.

El-Matvi Vadisi’ndeki arazisinde fasulye, bamya ve molehiya yetiştiren Nemr, vadideki kaynak suların da kirlendiğini söyledi.

Hava, su ve toprak kirleniyor

​​​​​​​Yahudi yerleşim birimleri uzmanı Dr. Halid Maali’ye göre, Yahudi yerleşim birimleri ve sanayi bölgesindeki fabrikalardan gelen atık sular, Selfit kentinde 3 ayrı kirliliğe yol açıyor.

Hava, su ve topraktaki kirlenmeye dikkati çeken Maali, atıklardan yayılan kötü kokuların öncelikle hava kirliliğine neden olduğunu belirtti.

Maali, bu durumun bölgeyi çiftçiler ve tatilciler için itici bir ortam haline getirdiğini, ayrıca göğüs hastalıklarına yol açtığını vurguladı.

Vadideki dere yatağında bulunan çok sayıda ağacın kirli atık su nedeniyle öldüğünü ifade eden Maali, atık suyun yer altı sularına da karıştığını kaydetti.

İsrail makamlarının “Filistin topraklarını çöplüğüne dönüştürmeye” çalıştığına işaret eden Maali, çevredeki İsrail fabrikalarında plastik malzeme, ilaç, gübre ve benzeri üretimin yapıldığını, “Fabrika atıklarında kanserojen maddelerin varlığına dair endişeler var.” sözleriyle ifade etti.

Selfit kenti çevresinde 25 Yahudi yerleşim birimi ile bunlara bağlı 4 sanayi bölgesi, bir de İsrail üniversitesi olduğunu belirten Filistinli uzman, çevredeki 4 tabiat parkının da Yahudi yerleşim yeri inşa etme gerekçesiyle İsrail tehdidi altında olduğunu söyledi.

Maali, El-Matvi Vadisi’ni İsrail’in Filistin’in çevre yapısını kirlettiğinin canlı şahidi olarak değerlendirerek, “İşgal devleti, çevre kirliliğini akıllıca ve kurnazca kullanmış, vatandaşlar tek kurşun atmadan topraklarından sürülmüştür.” diye konuştu.

Yasa dışı yerleşim birimleri

İşgal altındaki Doğu Kudüs’te 13, Batı Şeria’da 250’den fazla yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor.

Bu yerlerde ikamet eden 650 binden fazla sivil Yahudi işgalci, Filistinliler için hayatı daha da zor hale getiriyor.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam