Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ: “Yargı bağımsızlığı, yargının temelidir. Adaletin sağlanması görevimizdir. Halk bize güvenmeye devam etsin”

Published

on

22 yaşında Hukuk Fakültesi’nden mezun olan, Kaza Mahkemesi Yargıçlığı, Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıçlığı, Kaza Mahkemesi Başkanlığı, Yüksek Mahkeme Yargıçlığı görevlerinde bulunan Bertan Özerdağ, “en genç” Yüksek Mahkeme Başkanı olarak göreve başladı.

“Her zaman için en önemli şey adalettir, adaletin sağlanmasıdır.” diyen 50 yaşındaki Özerdağ, hedefinin mahkemelerin daha süratli, daha iyi hizmet verecek şekilde, teknoloji ve dijitalleşmeyi de kullanarak geleceğe yönelik hizmet vermesinin sağlanması olduğunu vurguladı.

“Yüksek Mahkeme Başkanı olarak teknolojiye büyük yatırım yapmak istiyorum. Hedefim, mahkemelerin dijitalleşmesi.” diye konuşan Özerdağ, yargının elektronikleşme noktasında birçok ülkeden ilerici bir noktaya gelmesini hedeflediğini dile getirdi.

Yargı bağımsızlığının “yargının temeli” olduğunu söyleyen Özerdağ, süratli bir yargılamanın sağlanabilmesi ve yargıçların önlerinde bulunan dava sayılarının daha sağlıklı rakamlara indirilebilmesi için yargıç sayılarının arttırılmasının önemli olduğuna dikkat çekti.

Mesleki hayatında hiçbir zaman bir telkin, tavsiye ya da baskıyla karşılaşmadığını vurgulayan Özerdağ, ilk günkü heyecanla mesleğini sürdürdüğünü kaydetti.

Mahkemelerin gündeminde en çok ceza davalarının bulunduğunu vurgulayan Özerdağ, “Son dönemde Ağır Ceza Mahkemesi kapsamına giren suçlarda artışlar yaşanıyor. ‘Adam öldürme’ ile ‘uyuşturucu ithal ve tasarruf’ suçlarında artışlar var.” dedi.

“Sahte reçete ve diploma soruşturmaları”na da değinen Bertan Özerdağ, mahkeme huzuruna getirilen davaların görüşülme noktasında olduğunu söyledi.

16 Mayıs’ta yemin ederek göreve resmen başlayan Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, ilk röportajını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) verdi, yargının sorunlarını dile getirdi, hedeflerini anlattı.

Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, topluma mesaj vererek “yargıya güvenmeye” devam etmelerini istedi.

– “Yargı bağımsızlığı, yargının temelidir”

Yargı bağımsızlığının “yargının temeli” olduğunu söyleyen Bertan Özerdağ, “Yargı bağımsızlığı, yargının herhangi bir makamdan veya herhangi bir kişiden, herhangi bir şekilde tavsiye, telkin, baskı veya müdahale olmaksızın kendi kararını verme ve bu kararını verirken de tamamen hukuka, yasalara ve mevzuata bağlı kalmasını sağlayan ilkedir.” dedi. Özerdağ, her yargıcın kendi huzurundaki davayı, yasal mevzuat, kendi bilgi ve tecrübesi ve hukuk kuralları tahtında karar vermeye yetkili olduğunu belirtti. Bu noktada yargıya müdahale olamayacağını kaydetti.

-“Her zaman için en önemli şey adalettir, adaletin sağlanmasıdır”

Özerdağ hedefinin; mahkemelerin daha süratli, daha iyi hizmet verecek şekilde, teknoloji ve dijitalleşme de kullanılarak geleceğe yönelik hizmet vermesinin sağlanması olduğunu vurguladı.

“Her zaman için en önemli şey adalettir, adaletin sağlanmasıdır.” şeklinde konuşan Özerdağ, teknolojinin de yargıya sağlayacağı katkının önemli olduğuna dikkat çekti.

8 Yüksek Mahkeme Yargıcı’nın ülke için yeterli olmadığını ifade eden Özerdağ, en uygun bir zeminde Anayasa değişikliği referandumuyla yargıç sayısının arttırılması konusunu sağlamayı hedeflediklerini söyledi.

– Özerdağ’dan topluma mesaj… “Yargıya güvenmeye devam etsinler”

Bertan Özerdağ, topluma mesaj vererek yargıya güvenmeye devam etmelerini istedi ve mahkemeler olarak bu güveni korumak için ellerinden geleni yaptıklarını dile getirdi. Yargıçların, topumda saygın kişiler olduğunu kaydeden Özerdağ, yargıya alınanların da ciddi bir süzgeçten geçtiğine dikkat çekti. Özerdağ, yargıya alınma süreci ve ilerlemede liyakata önem verilmesinin, yargıya duyulan güvenin en önemli unsurlarından biri olduğunu vurguladı.

– “Görüşülmekte olan bir dava hakkında görüş bildirilmesi doğru değil”

Mesleki hayatında hiçbir zaman telkin, tavsiye ya da baskıyla karşılaşmadığını ifade eden Özerdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemizde bazı zamanlarda, mahkemelerde görüşülen davalarla ilgili basında haberler yer alıyor. ‘Mahkemeler Yasası’nın 52’nci maddesi’ altında bir kural vardır. Görüşülmekte olan bir dava hakkında kimse görüş bildiremez, haber yapamaz, açıklamada bulunamaz. Sosyal medya da buna dahildir. Ancak son dönemlerde bunun ciddi şekilde ihlal edildiğini tespit ediyoruz. Bu konudan dolayı rahatsızız. Bazı durumlarda müdahale etmeyi de gerekli görüyoruz. Bu dikkat edilmesi gereken bir konudur. Mahkemenin kararları elbette hukuki kapsamda eleştirilebilir. Ancak mahkeme bir karar verene kadar yapılan eleştiriler veya yayınlar, Anayasa’daki yargı bağımsızlığının bir nevi ihlalidir. Bu kural, Mahkemeler Yasası’nda da belirtilmiştir.

– “Yasalara ve kurallara uymamak, alışkanlık haline geldi”

Özerdağ, “Bu ülkenin düzelmesini, daha iyi bir ekonomik, sosyal, kültürel noktaya gelmesini istiyorsak her vatandaşın yasalara ve kurallara uyması gerekir. Birey düzeldikçe aileler düzelir, aileler düzeldikçe toplum, devlet ve ülke düzelir.” dedi. Özerdağ, yasalara ve kurallara uymamanın zaman zaman bir alışkanlık haline geldiğini gördüklerini de belirtti.

– “Ben yaparım, yanıma kar kalır zihniyeti, geçmişte hüküm sürerdi. Şimdi herkes yasalara daha çok dikkat etmeye başladı”

“Sahte reçete ve diploma soruşturmalarına, kamuoyunda tanınan isimlerin de adı karıştı. Sizce bu, yaptırım eksikliğinden mi kaynaklanıyor?” sorusuna Özerdağ, geçmişte söz konusu konuların gündeme gelmediğini, son dönemlerde özellikle bu konuların her şekilde ortaya çıkacağı ve bir şekilde yaptırıma tabi olacağının herkes tarafından anlaşıldığını söyledi.

Özerdağ, ‘Ben yaparım, yanıma kâr kalır, ortaya çıkmaz’ zihniyetinin geçmişte hüküm sürmesinden dolayı herkes çok rahat davrandı. Örneğin, üst makamın verdiği bir talimatı herkes sorgusuz yerine getirirdi. Ancak şu an altta olan bir görevli yasaya ya da kurala aykırı olduğunu gördüğü anda ‘ben bunu yapmayacağım’ diye üst makama bildirdiğine şahit oluyoruz” şeklinde konuştu.

– “Sahte reçete ve diploma soruşturması…”

“Sahte reçete ve diploma soruşturmaları” ile ilgili bir soru üzerine Özerdağ, “Sahte reçete soruşturmalarında şu anda mahkeme huzuruna getirilen davalar, görüşülme noktasındadır. Ceza davalarında usul, polisin tahkikat yapmasıyla başlayıp Savcılığın mahkemede dava dosyalamasıyla devam etmektedir. Mahkemenin, herhangi bir suçla ilgili polis ve savcılık tarafından huzuruna bir dava getirilmedikçe, (re’sen) hareket edip işlem yapması görevi ve yetkisinde değildir. Toplumda ‘mahkeme bu konuda niçin bir şey yapmıyor?’ gibi söylemler yapıldığını duymaktayız. Aslında bu mahkemenin, Anayasa ve yetkisi kapsamında olan işlev değildir. Mahkeme tarafsız kalıp, sadece önüne getirilen davalarla ilgili karar verme yetkisindedir.” şeklinde konuştu.

Sahte reçetelerle ilgili şu anda önlerinde teminata bağlanmış kişiler olduğunu kaydeden Özerdağ, davaların yavaş yavaş getirilmeye başlandığını söyledi.

Diploma soruşturmasında da benzer durumun olduğunu ifade eden Özerdağ, mahkemelerin huzurundaki davalarda şahadeti değerlendirip olguları tespit edip adaleti sağlama için karar verme görevinde ve yetkisinde olduğunu belirtti.

– “Mahkemelerin gündeminde en çok ceza davaları var”

Mahkemelerin gündeminde en çok ceza davalarının bulunduğunu vurgulayan Bertan Özerdağ, şöyle devam etti:

“Trafik suçlarıyla ilgili davalar vardır. Son dönemde Ağır Ceza Mahkemesi kapsamına giren suçlarda artışlar var: ‘Adam öldürme’ ile ‘uyuşturucu ithal ve tasarruf’ suçlarında artışlar yaşanıyor. Bunlar, mahkeme gündeminin çok ciddi şekilde zamanını alıyor. Mahkemelerin çok yoğun gündemle çalışması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Hukuk davalarında ise alacak-verecek meseleleri ön plandadır. Bazı bölgelerde ‘kira tahliye’ davaları ön plana çıkıyor. Banka davalarının da sayısı fazladır.”

Yüksek Mahkeme’de 8 yargıcın olduğunu ve Anayasa’da belirlendiği için bu sayının herhangi bir şekilde bir yasal tadilatla arttırılmasının söz konusu olmadığına dikkat çeken Özerdağ, bu konuda iki kez Anayasa değişikliği referandumuna gidildiğini ancak bir sonuç alınamadığını ifade etti.

Yüksek Mahkeme olarak son referandumun olumlu sonuçlandırılmasını çok istediklerini kaydeden Özerdağ, “Yüksek Mahkeme’nin de sıkıntılarını aşabilecek bir referandumdu ancak halkın takdiri bu şekilde oldu.” dedi.

– “Referandum, yeteri kadar anlatılamadı”

“Anayasa değişikliği referandumunun içeriği halka yeteri kadar anlatılamadı mı?” sorusu üzerine Özerdağ, “Biz aynı zamanda Yüksek Seçim Kurulu olduğumuz için referandumda konuyu çok anlatmak istemedik. Yüksek Seçim Kurulu, seçimin adil ve tarafsız olarak sonuçlanmasını sağlamaya yetkili bir kurumdur. Kendimizi ilgilendiren bir referandumda, bu konuda çok konuşup taraf olmayı tercih etmedik. Cumhurbaşkanlığı seçimi de çok çekişmeli bir seçimdi. O çekişmeli seçimin içerisinde referandum, siyasiler tarafından çok anlatılamadı.” ifadesini kullandı.

– “Yeni bir Yüksek Mahkeme binası yapma konusunda çalışmamız var”

Mahkeme binalarındaki eksikliklere dikkat çeken Özerdağ, Yüksek Mahkeme olarak günün koşullarına uygun ve yargıç sayısının da artma ihtimalini de dikkate alarak yeni bir Yüksek Mahkeme binası yapılması konusunda çalışmaları olduğunu kaydetti.

Çalışmalara hız verdiklerini ifade eden Özerdağ, ileriki dönemde bazı gelişmelerin olabileceğini söyledi.

Kaza mahkemelerinde de ciddi sorunların olduğunu ve binaların eski olduğuna dikkat çeken Özerdağ, “Mahkeme binaları bugünkü kullanıma uygun değil. Tamiratı da çok uzun sürüyor. Örneğin Lefke Kaza Mahkemesi binasının tamiratı çok zaman aldı.” diye konuştu.

Mahkeme binalarının yetersiz kaldığını ifade eden Özerdağ, birçok Kaza Mahkemesi’nde ihtiyaç duyulan yargıç sayısını da bu nedenle arttıramadıklarına vurgu yaptı.

Özerdağ, “Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde yargıç sayısını arttırabiliriz ancak salon ve oda sayısı azdır. Girne ve Gazimağusa Mahkemesi’nde de benzer sorunlar var.” dedi.

Hukuk ve ceza davalarında sürekli bir artışın olduğunu vurgulayan Özerdağ, süratli bir yargılamanın sağlanabilmesi ve yargıçların önlerinde bulunan dava sayılarının daha sağlıklı rakamlara indirilebilmesi için yargıç sayılarının artırılmasının önemli olduğuna dikkat çekti.

“1983’te 3 yargıç İstinaf Mahkemesi’ne bakıyordu, 2024’te de halen 3 yargıç İstinaf Mahkemesi’ne bakıyor. Ciddi bir tıkanıklık söz konusu.” ifadelerine yer veren Özerdağ, geçmişte Yargıtay’ın huzurunda görüşülen dava sayısının 200-300’lerdeyken şimdilerde ise 800-900’lere ulaştığının altını çizdi.

– “Raportörlük Yasası…”

Yargıtay’ın söz konusu davaları sonuçlandırmasının yıllara yayılma ihtimalinin de çok yüksek olduğunu belirten Bertan Özerdağ, şöyle devam etti:

“Bütün dünyada Yüksek Mahkemelerde Raportörler vardır. Yüksek Mahkeme Yargıçlarına yapacağı araştırmalarda bilgi toplamada, dosya içerisindeki özetleri hazırlamada yardımcı olur. Bu artık Yüksek Mahkeme Yargıçları için gereklidir. Bu konuda bir yasa çalışması yapıldı ve şu anda Raportörlük Yasası Meclis Komitesi’ndedir. Yasalaşması halinde yeni dönemde Raportör alabileceğiz ve Yüksek Mahkeme Yargıçları’na ciddi anlamda katkı sağlayacaktır.”

– “’İlk tahkikat’duruşmalarının kaldırılması hedefleniyor”

İlk tahkikat (PI) duruşmalarının kaldırılmasıyla ilgili iki yıl önce başlatılan bir çalışma olduğunu, mahkemeleri temsilen o çalışmalarda yer aldığını ifade eden Özerdağ, çalışmanın içinde Başsavcılık ve Barolar Birliği’nin de bulunduğunu aktardı.

Yasal çalışma yapıldığını kaydeden Özerdağ, “Bir iki noktada sorun var. Ancak çözülemeyecek bir sorun değildir.” dedi.

İlk tahkikat duruşmalarının Güney Kıbrıs’ta da kaldırıldığını belirten Özerdağ, amaçlarının bütün dünyada uygulamalardan kaldırılmış olan ve prosedürü uzatan bu uygulamanın kaldırılması konusundaki çalışmaları, yıl içinde tamamlamayı hedeflediklerini ifade etti.

Özerdağ, “İlk tahkikat duruşmalarının kaldırılmasıyla birlikte dosyalar daha hızlı Ağır Ceza Mahkemesi’ne intikal edecek. Süreç hızlanacak” şeklinde konuştu.

– “Avukat sayısında ciddi bir artış var”

“Ülkemizde avukat sayısında ciddi bir artış var.” ifadesine yer veren Özerdağ, “Avukatların iyi eğitim alması ve kendilerini geliştirmesi çok önemlidir. Bunu yapmadıkları durumlarda mesleki erozyonlar yaşanır.” diye konuştu.

“Meslek hayatınızda iz bırakan bir dönem var mı” sorusuna ise Özerdağ, “Yüksek Mahkeme’de özellikle Yargıtay’da görev yaptığım dönemdi. Meslek hayatımda en fazla mesleki tatmin ve zevk aldığım dönemdi.” ifadesini kullandı.

– “Teknolojinin en verimli şekilde mahkemelerde kullanılması benim için en önemli misyonlardan biridir”

“Teknolojinin, en verimli şekilde mahkemelerde kullanılması benim için en önemli misyonlardan biridir.” diyen Özerdağ, şöyle devam etti:

“Geçmişte de benim Yüksek Mahkeme’deki çalışmalarımda, kendi mesleki eğitimlerim konusunda da teknolojinin kullanılması noktasında ciddi hedeflerim vardır. Artık bütün dünyada elektronikleşme, yargının bir parçası olmuştur. Ülkemizde de yıllar önce elektronik dava dosyalama, birçok ülkeden önce sisteme dahil edilmiş bir husustu. Biz bunun devamını getirmek niyetindeyiz. Bazı işlemler, yıllar içerisinde elektronik sisteme dahil edilmiştir. Avukatların da kullandığı elektronik dosyalama sistemi (EDS) diye bir sistem vardır. Ve bu sistemde zaman zaman iyileştirmeler yapılmaktadır. Yakın zamanda mahkemelerin kağıt dosya olmaksızın elektronik tablet üzerinden dava yapmasını, bu sene içerisinde alt yapı imkanları sağlanıp yasal mevzuatımızı da tamamlayabilirsek yapmayı planlıyoruz.”

Özerdağ, söz konusu teknolojinin kullanılmasının birçok prosedürün hızlanmasına, avukatların ve vatandaşların daha hızlı hizmet almasına, mahkemenin önündeki gereksiz zaman kayıplarının önüne geçilmesine çok büyük katkısı olacağına vurgu yaptı.

“Yüksek Mahkeme Başkanı olarak teknolojiye büyük yatırım yapmayı istiyorum.” diyen Özerdağ, yargının da dijitalleşme noktasında birçok ülkeden ilerici bir noktaya gelmesini hedeflediğini dile getirdi.

– “KKTC’de dijitalleşme tek şemsiye altında değil”

Türkiye’de e-devlet sisteminde çok başarılı işler yapıldığını, bütün devlet kurumlarının bir sistem içerisine bağlanmasının sağladığını belirten Özerdağ, KKTC’de ise çeşitli devlet kurumlarında dijitalleşmeye parça parça geçildiğini ancak tek şemsiye altında olmadığını kaydetti.

“Bize belirtilen 2025’te entegrasyonun tamamlanmasının hedeflendiğidir.” diye konuşan Özerdağ, dijitalleşmeyle birlikte yargı sürecinin daha da hızlanacağını söyledi.

– “Ülkedeki en büyük sorunlardan biri ‘tebliğ ve icra’ konusu”

Ülkedeki en büyük sorunlardan birinin “Tebliğ ve İcra” konusu olduğuna dikkat çeken Özerdağ, bir yargısal işlem başlatıldığında tebliğle ilgili ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını ve sürecin uzadığını dile getirdi.

Yeterli personel ve araç bulunmadığından tebliğ ve icra işlemleri zamanında yapılamıyor. Personel ve araç sayısının artırılması kaçınılmazdır. Tebliğ işlemlerinde dijitalleşmenin de kullanılabileceğini ancak elektronik tebligat için gerekli alt yapı olmaması durumunda mevzuatın yetersiz kalacağına dikkat çeken Özerdağ, “Türkiye’de her vatandaşın devletten aldığı .eşitli alanlardaki hizmetten dolayı e devlette bir kaydı vardır. Mahkemeler de bu sisteme dijital anlamda bağı olduğundan dolayı dava açıldığında o kayda e-mail atılmak suretiyle de tebligat yapılır. Bu da çok büyük kolaylık sağlar.” dedi.

– “İlk günkü gibi heyecanla mesleğimi yapıyorum”

“Bu mesleği nasıl seçtiniz ve hangi süreçlerden geçtiniz?” sorusu üzerine Özerdağ, “Hayatta adil olmak çok önemlidir. Hukuk ve yargı sürecine dahil olursanız, sadece kendiniz, aileniz, yakın çevreniz için değil, tüm toplum, tüm ülke için de adaleti sağlama şansınız doğar. Ben bundan daha büyük bir hizmet düşünemiyorum ve bu nedenle bu mesleği seçtim. Avukat olduktan sonra emekli olan ve değer verdiğim yargıçların tavsiyeleriyle yargıç olma düşüncesi gelişti. Yargıçlık, çok onurlu ve güzel bir meslek olmasından dolayı bu mesleğe yöneldim.” ifadesini kullandı.

Mesleğini çok sevdiğini, birlikte çalıştığı önceki dönemde görev yapan deneyimli yargıçlardan çok şey öğrendiğini vurgulayan Özerdağ, halen ilk günkü gibi heyecanla mesleğini yapmaya çalıştığını söyledi.

2015’te Yüksek Mahkeme Yargıçlığı’na atandığında da ‘en genç’ Yüksek Mahkeme Yargıcı olduğunu dile getiren Özerdağ, 9 yıllık sürede önemli bir tecrübeye sahip olduğunu dile getirdi.

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Başkanı, 48 yaşında Başkan oldu ve 12 yıl görev yaptı. ABD’de halen görevde olan Yüksek Mahkeme Başkanı, 50 yaşında göreve başladı. 19 yıldır bu görevi yapıyor.” diyen Özerdağ, genç olmasının verdiği dinamikliğin yanında Yüksek Mahkeme Yargıcı olarak görev yaptığı sürede edindiği tecrübesi ve bilgisini de görevini en iyi şekilde yerine getirmek için kullanacağını belirtti.

-Bertan Özerdağ kimdir?

24 Mayıs 1974’te Lefkoşa’da dünyaya gelen Özerdağ, 1992’de Lefkoşa Türk Maarif Koleji’nden ve 1996’da ise Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

1998-1999 yıllarında İngiltere’de Essex Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği ve Uluslararası Ticaret Hukuku” üzerine yüksek lisans yapan Özerdağ, 2000 yılından 2006 yılına kadar avukatlık mesleğini icra etti.

2003’te Annan Planı görüşmelerinde, “Alt Komite C”de, hukukçu olarak komite heyetinin başkanlığını gönüllü olarak yürüten Özerdağ, ‘Annan Planı Eki’nde bulunan ve ‘Karasuları Kıta Sahanlığı’ ile ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ başlıklı federal yasalarını da içeren 131 yasadan 55’inin hazırlanmasını sağladı.

Özerdağ, 1 Haziran 2006’da Kaza Mahkemesi Yargıçlığı’na, 1 Ekim 2010’da Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıçlığı’na, 16 Eylül 2014’te Kaza Mahkemesi Başkanlığı’na, 16 Kasım 2015’te Yüksek Mahkeme Yargıçlığı’na ve 16 Mayıs 2024’te ise Yüksek Mahkeme Başkanlığı’na atandı.

Yüksek Mahkeme Yargıcı olduğu dönemde Yargıtay Üyeliği, Heyet Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Üyeliği, Yüksek Seçim Kurulu Üyeliği, Yüksek Adliye Kurulu üyeliği ve Hukuk Meclisi Üyeliği görevlerinde bulundu.

Özerdağ, halen Yüksek Mahkeme Başkanlığı’nın yanı sıra, Yüksek Seçim Kurulu, Yüksek Adliye Kurulu ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nı da yürütüyor.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Çavuşoğlu, Azerbaycan’da KKTC üniversiteleri mezunlarıyla buluştu

Published

on

By

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Azerbaycan’da çeşitli görevlerde bulunan KKTC üniversiteleri mezunlarıyla bir araya geldi.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre Çavuşoğlu, Azerbaycan temasları kapsamında, hukuk, mimarlık, işletme ve ekonomi gibi bölümlerden mezun olup Azerbaycan’da çeşitli görevlerde bulunan Azerbaycanlı mezunlarla buluştu. Çavuşoğlu, iki ülke arasındaki iş birliğinin önemine dikkat çekti.

Çavuşoğlu, KKTC ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiğini ve bu bağlamda özellikle eğitim alanındaki temasların artırılacağını söyledi.

Türk dili ve edebiyatı mezunu olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, geçmişte Kiril alfabesini öğrenerek Azerbaycan edebiyatına ait bazı eserleri okuduğunu belirtti.

Çavuşoğlu, KKTC’den mezun olan öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, “Azerbaycan’da kendimi evimde gibi hissediyorum. Azerbaycanlı soydaşlarımızı kendimizden ayrı görmüyoruz. KKTC’de dostluklar, arkadaşlıklar edindiniz. Sizler de KKTC’ye geldiğiniz zaman kendinizi evinizde gibi hissedeceksiniz. Bu bağları güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Azerbaycan Bilim ve Eğitim Bakanlığı ile yapılan görüşmeler kapsamında, Azerbaycanlı öğrencilerin KKTC’de eğitim almasının önünü açmak adına “önemli adımlar” atıldığını açıklayan Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz Üniversitesi 25, Lefke Avrupa Üniversitesi 25, KKTC Milli Eğitim Bakanlığı olarak 20 Azerbaycanlı öğrenciye burs vereceğiz” dedi.

Çavuşoğlu, Azerbaycan Bilim ve Eğitim Bakanlığı’nın da kendi değerlendirmesinin ardından burs katkısında bulunmasıyla, toplamda yaklaşık 100 Azerbaycanlı öğrencinin burslu olarak KKTC’de eğitim görmesinin planlandığını belirtti.

KKTC üniversitelerinin Azerbaycan’da daha görünür hale gelmesi için tanıtım ofisleri açıldığını açıklayan Çavuşoğlu, yapılan bu çalışmalarla iki ülke gençliği arasında yakınlaşmayı artırmayı hedeflediklerini söyledi.

Azerbaycan’da görev yapan başarılı mezunlarla gurur duyduğunu belirten Çavuşoğlu, “Buraya gelişimizin sebebi birlikteliğimizi yeniden hatırlamak ve Türk yurdunu, Türk milletini birlikte yüceltmek için burada olduğumuzu söylemektir” ifadelerini kullandı.

“Geleceği birlikte şekillendirmek için yola devam ediyoruz” diyen Çavuşoğlu, KKTC ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik köprülerinin eğitim alanında daha da pekiştirileceğini kaydetti.

Bakan Çavuşoğlu’na temaslarında KKTC Bakü Temsilcisi Büyükelçi Ufuk Turganer, Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğrenim ve Dış İlişkiler Dairesi Müdürü Behçet Çelebi, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç ve  Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yükselen eşlik etti.

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Bayar’dan TMT’ye yönelik sosyal medya paylaşımlarına tepki

Published

on

By

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Türk Mukavemet Teşkilatı’na (TMT) yönelik bazı sosyal medya paylaşımlarına tepki göstererek, “TMT kurulmasaydı ve TMT’ciler olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türk kakmayacaktı ve ada Yunanistan’a bağlanmış olacaktı” ifadesini kullandı.

Bayar ayrıca, “Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kuruldu” dedi.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı ile Harper Orhon tarafından yapılan sosyal medya paylaşımlarında Türk Mukavemet Teşkilatı’na ilişkin bazı ifadelere tepki gösterdi.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Bayar, Orhon’un paylaşımıyla ilgili, “TMT saflarında görev yapmış, 55. Bölük Komutanı, eski Mukavemetçi, omuz omuza birlikte savaştığımız Şehit Ecvet Yusuf’un oğlu, Harper Orhon’un Facebook’taki paylaşımını görünce, orada ima ettikleri yalan yanlış, kin dolu, TMT’cilere saldırılarından ve suçlamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz. Bu vesile ile Şehidimiz Ecvet Yusuf’u rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.” dedi.

Bayar, “Harper Orhon’a TMT kurulmasaydı ve TMT’ciler olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türk kakmayacaktı ve ada Yunanistan’a bağlanmış olacaktı. Önce bunu hatırlatırız! Harper Orhon da bugün bu paylaşımları yapıyorsa TMT sayesinde paylaşıyor ve TMT sayesinde kendisi de hayattadır. TMT camiasını bu tür suçlamalarından dolayı tekrar tekrar şiddetle kınıyoruz.” ifadelerini kullandı.

– Bayar’dan Harmancı’ya: “TMT Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kuruldu”

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Lefkoşa Türk Belediye (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı’nın sosyal medya paylaşımına da tepki göstererek, “LTB Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’yı Facebook’taki ‘Güneyde EOKA, kuzeyde TMT birer yeraltı örgütüdür ve kanun dışıdır.’ açıklamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz” dedi.

Bayar, açıklamasında, “TMT saflarında görev yapmış Mukavemetçi Mücahit Hüseyin Harmancı’nın oğlu, Lefkoşa Türk Belediye Başkanı Mehmet Harmancı’yı Facebook’taki ‘Güneyde EOKA, kuzeyde TMT birer yeraltı örgütüdür ve kanun dışıdır’ açıklamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz ve kendisine TMT’nin Kıbrıs’taki Türkleri yok etmek için Rumların kurduğu EOKA’ya karşı Türkleri savunmak için kurulduğunu bir kez daha hatırlatırız.” ifadelerini kullandı.

Bayar açıklamasında devamla, şunları kaydetti:

“EOKA, adadaki Türkleri yok etmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak için kurulan ve bunu icra ederken, Kıbrıs Türklerine her türlü zulmü, vahşeti ve katliamı yapmaktan çekinmeyen bir örgüttü. TMT ise bir gurup Türkün direniş amaçlı kurduğu, sonradan kadınlarıyla, çocuklarıyla, yaşlılarıyla, öğrencileriyle, çiftçileriyle, öğretmenleriyle elbirliğiyle fedakarca canlarını tehlikeye atarak Kıbrıs Türklerini EOKA terör örgütünden korumak için kurulan bir örgüttü. Sayın Harmancı’nın EOKA ile TMT’yi aynı kefeye koymasından dolayı şiddetle kınarken, kendisine TMT olmasaydı bugün Kıbrıs’ta bir tek Türkün kalmayacağını ve adanın çoktan Yunanistan’a bağlanmış olacağını bir kez daha hatırlatırız.”

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’a yönelik iddialar içeren kitaba örgütlerden tepki

Published

on

By

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı hedef aldığı gerekçesiyle kamuoyuna yansıyan kitap ve yazarına ilişkin çeşitli örgütler kınama mesajı yayımladı.

– KKTC Karadeniz Kültür Derneği

KKTC Karadeniz Kültür Derneği’nden yapılan açıklamada, söz konusu kitabın Denktaş’a yönelik “aşağılayıcı ifadeler” içerdiğini öğrenmekten derin üzüntü ve öfke duydukları belirtilerek, “Sayın Denktaş, sadece Kıbrıs Türklerinin değil, tüm Türk dünyasının tarihinde müstesna bir yere sahip, ömrünü halkının bağımsızlığına adamış, ilkeli, onurlu ve kararlı bir liderdir.” denildi.

Açıklamada, Denktaş’a hakaret etmenin sadece onun aziz hatırasına değil, Kıbrıs Türk halkının mücadelesine, şehitlerine ve bağımsızlık iradesine yapılmış “alçakça” bir saldırı olduğu kaydedilerek, “Karadeniz Kültür Derneği olarak bu tür sorumsuz, provokatif, toplumun değerlerini aşağılayan yaklaşımları en sert şekilde kınıyoruz” ifadesine yer verildi.

“Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti elbette demokrasimizin temel taşlarındandır. Ancak bu özgürlük, tarihi gerçekleri çarpıtmak, milletin ortak değerlerine hakaret etmek ve toplumu ayrıştırmak için bir araç olarak kullanılamaz.” denilen açıklamada, yayın hakkında yasal sürecin bir an önce başlatılması ve yetkili makamların gereğini yapması çağrısında bulunuldu.

– Kıbrıs Türk Emekli Subaylar Derneği

Kıbrıs Türk Emekli Subaylar Derneği Başkanı Kazım And tarafından yapılan açıklamada, hayatını Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığına, onun özgürlük ve bağımsızlığına adayan Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ve TMT’ye yönelik saldırıların kınandığı kaydedildi.

Açıklamada “Sözde yazar yalan ve iftiralarını tedavüle sürerek; halkımız, Kurucu Cumhurbaşkanımız ve Kıbrıs Türk mücadele tarihini karalayarak kendi ahlak anlayışını gün yüzüne çıkartmıştır.” denildi, Denktaş’ın  “Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri bir geri adım atmayacaksın, her dönemin adamı değil her dönem adam olacaksın.” sözleri hatırlatıldı.

– Doğal Afet Arama ve Kurtarma Derneği

KKTC Doğal Afet Arama ve Kurtarma Derneği’nden (DAAK) yayımlanan açıklamada, Rauf Raif Denktaş’ın yalnızca KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı değil; aynı zamanda bir halkın bağımsızlık ve varoluş mücadelesinin simgesi, ömrünü Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne ve onuruna adamış büyük bir lider olduğu vurgulandı.

Açıklamada, Denktaş’ın şahsına ve mirasına yönelik yapılan her türlü küçümsemenin, aslında bu halkın tarihine, mücadelesine ve bağımsızlığına yapılmış açık bir saygısızlık olduğu kaydedildi.

“Bu çirkin ve maksatlı ifadeleri şiddetle kınıyor, tarihimize ve milli değerlerimize yapılan bu tür saldırıların karşısında dimdik duracağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.” ifadeleri kullanılan açıklamada, tarihi şahsiyetlerin arkasından edilen hakaretlerin fikir özgürlüğü kisvesi altında meşrulaştırılamayacağı belirtildi.

– Emekli Astsubaylar Derneği

KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Esen Ömürlü tarafından yapılan açıklamada, söz konusu kitapta yer alan ifadeleri ve “seviyesiz” söylemleri derin bir üzüntü ve öfkeyle karşıladıkları kaydedildi.

Açıklamada, “Büyük Kıbrıs Türk mücadelesinin mihenk taşı olan Rauf Raif Denktaş’a yönelik çirkin ve aşağılayıcı ifadelerin yalnızca bireysel ahlaki zaaf değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine yapılmış aleni bir saldırı olduğu belirtildi.

“Denktaş, sadece bir devlet adamı değil; aynı zamanda yüz yılı aşkın bir mücadelenin sembolü, halkımızın bağımsızlık ve özgürlük inancının vücut bulmuş halidir. Ona yönelik saldırılar, biz emekli askerlerin, mücahitlerin, halkımızın ve genç nesillerimizin maneviyatına, tarih bilincine ve milli şuuruna yapılmış bir hakarettir.” denilen açıklamada, kitapta kullanılan dilin ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği savunuldu.

Denktaş’ı karalamaya yönelik  girişimlerin şiddetle kınandığı açıklamada, ilgili mercilerden söz konusu şahsın iftiralarına karşı hukuki sürecin ivedilikle başlatılması, kamuoyunun ise bu türde karalama kampanyalarına duyarlı olması talep edildi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam