Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Zorbalık ve siber zorbalık….

Published

on

Çocuk yetiştirirken yaşa uygun açık, net öngörülebilir kurallar ve sınırlar koymak çok önemli; bunları cezaya dönüştürmemek gerekir.

Çocuğun bakımını üstlenen kişilerin sevgi ve aktif ilgi göstermesi, izin verilen ve verilmeyen davranışlara yönelik açık, net ve kesin sınırların ifade edilmesi ve cezanın dışında yöntemlerin kullanılması çocuğun uyumlu, kendine güvenen, empati becerisi gelişmiş, öz farkındalığı güçlü bir kişilik geliştirmesini destekliyor.

Çocuğun yaşamın ilk yıllarında yetersiz ilgi ve duygusal-fiziksel şiddet, ihmal gibi olumsuz durumlar ileriki yıllarda çocuğun diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde saldırgan, acımasız ve zorba olmasına yol açabilir.

Uzman Klinik Psikolog İpek Akbirgün, Türka Ajansı Kıbrıs (TAK) Muhabirinin zorbalık ve siber zorbalıkla ilgili sorularına yanıt verdi.

Şiddet davranışının olumlu geri bildirim verildiğinde, sınır konulmadığında ve desteklendiğinde bir başa çıkma mekanizması olarak kişinin üzerine problem çözme yaklaşımı olarak yerleşebildiğini anlatan Akbirgün, “Aile içi şiddete maruz kalan çocuklar kendilerini ve çıkarlarını korumak için ya agresif bir şekilde tepki vermeyi ya da boyun eğmeyi öğrenir, hatta saldırganlığın normal kabul edilebilir olduğuna bile inanabilir. Aşırı katı, otoriter ve cezalandırıcı ebeveynlerin çocuklarının da zorba olma olasılığı yüksektir” dedi.

Akran zorbalığının bireysel nedenler, içinde bulunduğu ailenin özelliklerine bağlı nedenler ve okula ait nedenlerle ortaya çıkmış olabileceğini belirten Akbirgün, zorbalık gösteren çocuk ve ergenlerde benlik saygısının zayıf, duygusal izolasyon, empati kurma yeteneğinin yetersiz olduğunu kaydetti. Akbirgün, bu kişilerin sosyal becerilerde ve ilişki kurma biçimlerinde yetersiz olduklarını, öfke kontrol sorunları yaşadıklarını, saldırgan ve dürtüsel mizaca sahip olduklarını ifade etti.

-“Zorbalığa uğrayan çocuklar daha hassas ve kırılgan mizaca sahip olanlar”

Zorbalığa uğrayan çocukların ise içinde bulundukları ortam ve yaş düzeyine göre daha hassas ve kırılgan mizaca sahip olduklarını, sessiz, sözel olarak kendini ifade becerilerinde (duygu, istek ve ihtiyaç) zorlanma yaşadıklarını, sosyal çevrelerinde gruba göre daha çekingen, içe kapanık özellikler gösterdiklerini anlatan Akbirgün, “Akranları tarafından tekrarlayıcı bir şekilde zorbalığa uğramak, kaygı ve güvensizliklerini arttırmakta ve kendisiyle ilgili düşüncelerinin olumsuz yönde gelişmesine neden olmaktadır” dedi.

– “Kaotik ev ortamı, aile içinde şiddete maruz kalan veya duyarsız ebeveynleri bulunan çocuklar…”

Akbirgün’e göre, “Aşırı korumacı ebeveynlere sahip olmak, kaotik ev ortamı, aile içinde şiddete maruz kalan veya duyarsız ebeveynleri bulunan çocuklar kendilerini yeterli koruma becerisini kazanamaz, güçsüz olduklarına inanabilirler. Bu çocuklar boyun eğici bir duruş sergileyip, kolay yönlendirilebilir ve çeşitli zorbalık davranışının kurbanı olabilir”.

– “Akran zorbalığı normal akran çatışmasından farklıdır”

Bir bireyin veya grubun, bir bireye yönelik uyguladığı tekrarlayıcı ve sürekliliği olan, gücün kötüye kullanıldığı, zarar verici ve incitici saldırgan davranış olarak tanımlanan akran zorbalığı, normal akran çatışmasından farklı olarak değerlendiriliyor.

“Fiziksel, sözel, ilişkisel, cinsel ve eşyalara zarar verme temelli olabilen akran zorbalığında güçte dengesizlik vardır, arkadaşlık ilişkisi yoktur, ciddidir, fiziksel, ruhsal zarara yol açar, pişmanlık ve sorumluluk alma yoktur, problemi çözmek için çaba sarf edilmez ve tekrarlayıcı olumsuz hareketleri içerir” diyen Akbirgün, akran çatışmasındaysa arkadaşlık ilişkisi bulunduğunu ve çatışmanın ciddi olmadığını ifade etti.

Akgirgün, “En önemlisi de pişmanlık olur ve problemi çözmek için çaba sarf edilir ve eşit duygusal tepki yaşadıkları gözlemlenir” dedi.

– “Zorbalık sözel ya da fiziksel olabilir”

Akbirgün, doğrudan veya dolaylı, sözel ya da fiziksel olarak görülen akran zorbalığının sözel, psikolojik, duygusal ve siber zorbalık olarak dört farklı şekilde olduğunu kaydetti.

– “Siber zorbalık…Akran zorbalığından daha kötü sonuçlar doğurabilir”

Bir zorbalık çeşidi olan siber zorbalığın bir grup veya birey tarafından, e-posta gönderme, sosyal medya hesapları, çevrimiçi oyunlar gibi dijital teknolojiler aracılığıyla bir kişiye ya da kişilere kasıtlı ve tekrarlayan şekilde kötü muamelede bulunmak olarak tanımlandığını söyleyen Akbirgün, daha geniş bir kitleye isimsiz olarak ulaşabildiği ve herhangi bir zamanda ortaya çıktığı için siber zorbalığın, akran zorbalığından daha kötü sonuçlara neden olabildiğini vurguladı.

Akbirgün, “Siber zorbalıkta özellikle sosyal medyada paylaşılan saldırı materyalinin sayısız kişi tarafından erişilebilir olması ve geri alınamamasından dolayı akran zorbalığına göre çok daha büyük olumsuz psikolojik etki yaratmaktadır” dedi.

Akbirgün sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siber zorbalık, çevrimiçi kavga veya kışkırtma, taciz, iftira, yalan yanlış bilgiler paylaşma, itibarsızlaştırma, kimliğe bürünme, hedef alınan kişiymiş gibi davranma, kişinin hesabını çalarak o paylaşıyormuş gibi uygunsuz ve kişisel bilgiler paylaşma, çevrimiçi arkadaş grubundan çıkarma, aşağılama ve korkutma, cinsel içerikli mesajlaşma şeklinde saldırı olabilir”.

– “ Arkadaşlar ve aileden uzaklaşma, akademik performansta ve genel başarıda düşüş…”

Genellikle çocuk ve ergenlerin zorbalığa uğradıklarını anlatmaktan kaçındıklarını, bu nedenle belirtilerin okul, aile ve sağlık çalışanları tarafından bilinmesinde fayda olduğunu kaydeden Akbirgün, siber zorbalığa maruz kalan çocuk ve ergenlerin bir takım psikolojik sorunlar yaşadığını, arkadaşlar ve aileden uzaklaşma görülebildiğini anlattı. Akbirgün siber zorbalığa maruz kalan çocuk ve ergenlerde dikkat sorunları, akademik performansta ve genel başarısında düşme, korku, üzüntü, yoğun kaygı, yalnızlık duygusu, uyku bozuklukları, depresyon, özkıyım eğilimlerinin yüksek olduğunu da anlattı.

Akbirgün, “Siber kurbanların belirtileri arasında aniden bilgisayar veya akıllı telefon kullanımını bırakma, e-posta, sosyal medya hesaplarından bildirim veya mesaj geldiğinde kaygılanma, okula gitmekten, dışarı çıkmaktan kaygılanma veya rahatsız hissetme, bilgisayarda yaptıkları ile ilgili konuşmaktan kaçınma, arkadaşlar ve aileden uzaklaşma görülebiliyor” dedi.

– “Geleneksel zorbalık ve siber zorbalık sıklıkla birlikte karşılaşılır”

Geleneksel zorbalık ve siber zorbalığın sıklıkla birlikte karşılaşıldığını ve ikisinin de psikolojik şiddet olduğunu söyleyen Akbirgün, “Fiziksel şiddet doğrudan vurma, yumruklama, itme, tokat atma, ısırma, yakma, silahla yaralama, kesme şeklinde olabilir ve fiziksel şiddet de psikolojik şiddet içerir” şeklinde konuştu.

– “Uğrayan da uygulayan da psikolojik destek almalı”

Akbirgün, özellikle okul içerisinde hem akran zorbalığına uğrayan hem de bu zorbalığı uygulayan çocuk ve ergen, hatta içinde bulundukları akran grubunun psikolojik destek alması gerektiği açıklamasında bulundu.

-Siber Zorbalıktan korunmak için…

Çocuk ve ergenlerde zorbalığı önlemek için daha çok okul tabanlı ve ruh sağlığı uzmanlarının katıldığı müdahalelere ihtiyaç olduğunu vurgulayan Akbirgün, siber zorbalıktan korunmak için ise dijital teknoloji okuryazarlığı ve siber bilişim teknolojisi güvenlik bilgisi ve farkındalığın önemine işaret etti.

Okullarda çocuk ve ergenlerin siber zorbalıkla nasıl baş edebilecekleri konusunda bilgilendirilip desteklenmesi gerektiğini kaydeden Akbirgün, şu bilgiler verdi:

– “Kalabalık sınıf ortamları büyük risk oluşturur”

“Günümüzde siber zorbalık, ergenler arasında sık görülen, ruh sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabilen bir sorundur ve çok yönlü bir müdahale gerektirir. Bu müdahalede, okul ortamından çocukla ilişkisi bulunan öğretmenler, ebeveynler, öğrenciler ve siber zorbalık söz konusu olduğunda her ne kadar ülkemizde gerekli yasal düzenlemelerin boşluğu olsa da polisin işin içinde olması gerekir. Akran zorbalığı ve siber zorbalıkla ilgili bilgilendirici, çocuk ve ergenleri güçlendirici okul içi eğitim programların bulunması çok önemlidir. Okul temelli programlar önleme, belirleme ve müdahale açısından büyük öneme sahiptir. Sınıf içi öğrenci sayılarının kabul edilebilir düzeyde olması çok önemlidir. Kalabalık sınıf ortamları da büyük risk oluşturmaktadır. Okul ve öğretmenlerin her öğrenciyi yakından tanıyor olması çok önemlidir. Eğitim öğretim yılı başında bir akran istismarı önleme protokolü metni hazırlamak her sınıfta bilgilendirici toplantılar ve okul içinde etkinlikler yapmak çok önemlidir”.

– “Ceza olumlu bir yaklaşım değil, sınırlar koymak en önemli yaklaşım”

Cezanın olumlu bir yaklaşım olmadığını da dile getiren Akbirgün, aile içi ilişkide ve ev ortamında adil, duruma uygun, öngörülebilir kural ve sınırların olmasının çocuk ruh sağlığı için en değerli yaklaşım olacağını kaydetti.

Akbirgün, aynı şekilde okul ortamında adil disiplin yaklaşımlarının zorbalık davranışlarını büyük oranda azalttığına dair çalışmalar bulunduğunu da söyledi; “Aile içinde empatik, sağlıklı ebeveyn çocuk iletişimi ve okul ortamında empatik, sağlıklı ilişkilere önem verilmelidir” diye konuştu.

– “KKTC’de yasal boşluk var”

Özellikle siber zorbalığın önlenebilmesinde yasal düzenlemenin çok önemli olduğuna ancak KKTC’de bu konuda yasal boşluk bulunduğuna dikkat çeken Akbirgün, zorbalığa maruz kalan çocuğa nasıl yaklaşmak gerektiği konusundaysa şunları söyledi:

-“ Zorbalığa maruz kalan çocuğu dikkatli dinlemek, anlatmasını cesaretlendirici yaklaşım sergilemek faydalı”

“Zorbalığa maruz kalan çocuk ve ergenle konuşurken her şeyden önce sakin olmak gerekmektedir. Durumu tam anlamıyla anlamak ve yardımcı olmak için anlatmasını cesaretlendirici bir yaklaşımla dikkatle dinlemekte fayda vardır. Çok hızla gelişen dijital teknolojilerle birlikte artan siber zorbalıkla ilgili dijital teknoloji okuryazarlığın ve güvenlik kurallarının çocuk ve ergenlerle belirli aralıklarla konuşulması, üzerine düşünülmesi önemlidir. Özellikle çocuklar rahatsızlık duydukları durumları anne babaları veya okulda öğretmenleri ile mümkün olan en kısa sürede anlatmaları ve yardım istemeleri için cesaretlendirilmelidir. Böyle bir durumu çocuğun anlatması üzerine anne ve babaların dehşete kapılmadan sakin bir şekilde ele alması çocuğun suçluluk duygusu yaşamaması için önemlidir”

Çocuk ve ergenin yaşadığı zorbalık sonrasında neler hissettiği konusunda çalışılmasının önemine işaret eden Akbirgün, zaman kaybetmeden çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanına danışılması gerektiğini belirtti.

– “Anne babanın en önemli sorumluklarından biri çocuk ve ergenin dijital yaşamdaki güvenliğini sağlamaktır”

Akbirgün, “Anne babalar çocuklarının yaşına uygun ise akıllı telefon vermeli ve daha da önemlisi erişebilecekleri dijital platformların, oyunların ve sosyal medya hesaplarının mutlaka yaşlarına uygun olmasına dikkat etmelidirler. Günümüzde bir anne babanın en önemli sorumluklarından biri çocuk ve ergenin dijital yaşamdaki güvenliğini sağlamaktır. Bu noktada dijital yaşamın kuralları, sınırları da çocukla yakından çalışılmalıdır. Siber zorbalarla başa çıkabilmeleri için yakın ilgi ve şefkatle yol gösterici olmak gerekir” diye konuştu.

– “Sibel zorbalık durumunda hiç bir çevrimiçi gönderiye veya mesaja yanıt verilmemeli”

Siber zorbalık hedefi olma durumlarında çocuk ve ergenlerin, hiç bir çevrimiçi gönderiye veya mesaja yanıt vermemeleri gerektiğini, zorbanın temel amacının dikkat çekmek olduğunu kaydeden Akbirgün, siber zorbaların mağdur yanıt verdiğinde tatmin olduklarını ve daha kötü davrandıklarını kaydetti.

Mağdur durumunda olan çocuk ve ergenlerin genellikle zorbayı bildirmekten yoğun endişe duyduklarını anlatan Akbirgün, öncelikle yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

– “Tüm ekran görüntüleri ve taciz edici mesajlar kaydedilmeli”

“Siber zorbalıkla başa çıkmak için öncelikle tüm ekran görüntülerini ve taciz edici mesajları kaydetmesini ve en güvenilir yetişkine bildirmesi için cesaretlendirmelisiniz. Böylece gerekli engellenmeler veya polise bildirimlerle bu durumun üstesinden gelinebilir. Ancak ilk adım olarak özellikle çocukların bir süreliğine dijital teknoloji araçlarını kullanmasına ara vermek ve yaşına, eğitim düzeyine uygun sağlıklı akran grubu ile ilişkilerine dönmesini sağlamak gelişmesi olası ruhsal zorluğa karşı destekleyici bir yaklaşımdır”.

– “Zorbalığa uğrayan çocuk suçluluk hisseder”

Çocuk ve ergenlerin çoğunlukla zorbalığa uğradıklarından dolayı suçluluk hissettiklerini söyleyen Akbirgün, suçlu olmadıklarını ve yaşadıkları durumun üstesinden geleceklerini sevgi dolu bir yaklaşımla söylemek ve güven verici olmak gerektiğini ifade etti.

Siber zorbalığa maruz kalan kişilerde en sık görülen belirtilerinin depresif belirtiler, kaygı, sosyal izolasyon, motivasyon ve dikkat sorunları, akademik başarı düzeyinde bozulma ve psikosomatik belirtiler olduğunu dile getiren Uçkan, özkıyım düşüncelerini içeren depresyon tanısı veya ağır kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik durumun varlığı belirlendiğinde çocuk ve ergen psikiyatri uzmanıyla iş birliğine gidilmesi gerektiğini belirtti.

– Tedavi süreci

Akbirgün, tedavi sürecinde ilk adımın başvuru nedeni ile birlikte belirlenen ruhsal zorlantı sorununu belirlemek ve müdahale etmek olduğunu kaydetti. Akbirgün, “Bu noktada okul ile iş birliği önemlidir. Süreç içerisinde anne, baba, okul, çocuk ve ergen yer almaktadır. Zorbalık ve siber zorbalığa karşı mutlaka farkındalık kazandırma ve baş etme becerileri çalışılmalıdır. Bunun yanında çocuk ve ergenlerle mutlaka empati becerisi, sosyal iletişim ve etkileşim becerilerinin çalışılması, problem çözme ve muhakeme becerisinin desteklenmesine yönelik düşünceyi harekete geçiren çalışmalara yer verilmelidir” ifadelerini kullandı.

Zorbalığa karşın okullarda kendi disiplin kuralları çerçevesinde gerekli yaptırımlar uygulandığını anlatan Akbirgün, zorbalığın özel hayatın gizliliğine saldırı varsa, tehdit veya hakaret içeriyorsa suç olarak ele alındığını belirtti.

KKTC’ de Ceza Yasası ve Kişisel Verilerin Korunması veya Özel Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasaları kapsamında böyle suçlar işleyen kişilerin ceza alabileceğini söyleyen Akbirgün, bu nedenle mağduriyet yaşayan kişilerin polise başvurmaktan kaçınmamalarını önerdi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

DAÜ’de “2. Kulvar Diplomasisi – Doğu Akdeniz’de çıkış yolu mu?” başlıklı seminer düzenlendi

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Politikalar Merkezi (DAÜ-KPM) ile DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü iş birliğinde “2.Kulvar Diplomasisi – Doğu Akdeniz’de Çıkış Yolu mu?” başlıklı seminer düzenlendi.

DAÜ’den yapılan açıklamaya göre, seminerin açılış konuşmasını, DAÜ-KPM Araştırma Görevlisi Hatice Savoğlu yaptı.

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile DAÜ-KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen de sunumunda, 1. ve 2. Kulvar Diplomasisi kavramlarını ayrıntılı bir şekilde ele aldı.

Birinci Kulvar Diplomasisinin, devlet temsilcileri tarafından yürütülen resmi diplomatik faaliyetleri kapsadığını belirten Sözen, 2. Kulvar Diplomasisinin ise akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler aracılığıyla gerçekleştirilen gayri resmi temaslara dayandığını ifade etti. Sözen, 2. Kulvar Diplomasisinin amacının, resmi süreçleri tamamlayıcı nitelikte katkı sunmak olduğunu vurguladı.

Sözen konuşmasının devamında, Türk-Yunan Forumu, Eastern Mediterranean Initiative (Doğu Akdeniz İnisiyatifi) ve DIPLOMEDS gibi 2. Kulvar Diplomasi girişimlerinde edindiği deneyimleri paylaşarak bu tür girişimlerin Doğu Akdeniz’deki çatışmaların çözümüne nasıl katkı sağladığını örneklerle aktardı.

Katılımcı sorularının yanıtlanması ile son bulan seminerde, 2. Kulvar Diplomasisinin farklı coğrafyalardaki çatışma ortamlarında nasıl uygulanabileceğine dair örnekler de sunuldu.

Devamını Oku

Kıbrıs

Arkeolog Müge Şevketoğlu’ndan uyarı: “Su altı buluntularını ellemeyin, bildirin”

Published

on

By

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Öğretim Üyesi, Arkeolog Doçent Doktor Müge Şevketoğlu, gemi enkazı, antik çapa veya çanak çömlek gibi su altı buluntularının ellenmemesini ve süratle eski eserler dairesi, polis veya sahil güvenliğe bildirilmesi uyarısı yaptı.

Bu tür buluntulara özen ve saygıyla yaklaşmanın önemine dikkat çeken Şevketoğlu, “Eserleri çıkarmayın, dokunmayın veya yerinden hareket ettirmeyin” dedi.

Şevketoğlu, TAK’a yaptığı açıklamada, deniz sezonunun başlamasıyla birlikte su altı buluntu ihbarlarının arttığına işaret etti.

Doç. Dr. Şevketoğlu, “Hareket ettirmek eserlere zarar verebilir. Çok değerli tarihi bağlamı bozabilir. Eserleri olduğu gibi bırakmak, uzmanlar tarafından yerinde haritalanıp kayıt edilmesi ve arkeologların oradaki hikayeyi canlandırabilmesi için çok önemlidir” dedi.

Tatlısu Kazı ve Araştırma Projesi başkanlığını da yürüten Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, Kıbrıs tarihinin oldukça zengin olduğuna ve denizlerde tarihi kalıntılar bulunduğuna işaret ederek, böyle bir durumla karşılaşılması halinde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“GPS koordinatlarını not edin veya konumu bir haritada işaretleyin. GPS yoksa, konumu görünür işaretler ve derinlik kullanarak tanımlayın. Nesneyi ve çevresindeki alanı hiçbir şeyi bozmadan fotoğraflayın. Fotoğraflar uzmanların buluntuyu hızlı birşekilde eğerlendirmesine yardımcı olur. Uzmanlar gelene kadar buluntu eseri koruyun. Başkalarının zarar verici hareketlerde bulunmamaları için onları uyarın. Korumaları için teşvik edin.”

Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, su altı buluntu bilgilerinin hiçbir platformda ve hiçbir şekilde paylaşılmamasının önemine de dikkat çekti.

Şevketoğlu, buluntunun eve götürülmesinin suç olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Eserleri yerinden kaldırmak onlara zarar verebilir ve yasadışıdır. Kayaya yapışıksa zaten kırmadan çıkaramazsınız. Çıkardınız diyelim, tuzdan arındırılmadığı için un ufak olacaktır.

Sosyal medyada reklamını yapmayınız. Yerini ifşa edip yayınlamayın. Bu yağmaya yol açabildiği gibi gereksiz yere hem sizin hem başkasının başını derde koyar. Bilgisiz ve düşüncesizce davranan kişileri teşvik edeceği gibi suç işlemelerine neden olursunuz.” Doç. Dr. Şevketoğlu, denizde bir buluntuya rastlanılması durumunda, uygun eğitimi ve izni olmayanların daha derine dalmamasını veya daha fazla araştırma yapmamasını da istedi.

Kültürel mirası korumanın sadece bir tercih değil, önemli bir vatandaşlık görevi olduğunu vurgulayan Şevketoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

“Su altı arkeolojik alanlar, ortak tarihimize ışık tutan eşsiz bilgi kaynaklarıdır. Uygun koruma ve bakım yapılmadan bu alanlara müdahale edilmesi, geri dönüşü olmayan bilgi ve değer kayıplarına yol açar. Buluntuları yetkililere sorumlu bir şekilde bildirmek, geçmişi geleceğe taşımak adına atılacak en doğru adımdır.

Bulduğunuz yer, halihazırda bilinen veya araştırılmayı bekleyen bir alan olabilir. Gelişi güzel yapılacak her müdahale, yıllarca süren bilimsel çalışmaların emeğini bir dakikada yok edebilir. Unutmayın; arkeologlar, geniş bilgi birikimleriyle çalışır.”

UKÜ Öğretim Üyesi ve Tatlısu Kazı ve Araştırma Projesi Başkanı Doç. Dr. Müge Şevketoğlu, 2018’den beridir KKTC sularında deniz araştırmaları ve belgeleme çalışmalarına başkanlık ediyor. Su altında çalışabilen arkeologlar yetiştirdi. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi ile de birçok su altı ortak tespit ve belgeleme çalışması yürütüyor. Arkeolog Şevketoğlu akademik çalışmalarının yanında aktif dalgıç ve su altı fotoğrafçısıdır.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu yarın saat 10.00’da toplanacak

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu yarın saat 10.00’da toplanacak. Yasama ve denetim görevinin birleştirildiği yarınki oturumun ardından Meclis, tatile girecek.

Meclis İç Tüzüğü’ne göre, Cumhuriyet Meclisi, Temmuz ayının ilk günü başlayan tatilin ardından Ekim ayının ilk iş günü açılır.
Genel Kurul’un yarınki gündeminde “Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında KKTC’de yapılacak Lefkoşa Yeni Devlet Hastanesi ve Dr. Burhan Nalbantoğlu Sağlık Kampüsü İçerisinde Bulunan Sağlık Yapılarının Renovasyonuna İlişkin Protokolün (Onay) Yasa Tasarısı” bulunuyor.

Kurulda ayrıca Lefkoşa Bağımsız Milletvekili Hasan Tosunoğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması İstemini İncelemek Üzere Oluşturulan Özel Komite’nin raporu da ele alınacak.

– Gündemde 10 tasarı ve öneri var

Meclis’ten yapılan açıklamaya göre, bu öneri ve tasarılar da görüşülecek:

“Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, “Tapu ve Kadastro Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Yasa Tasarısı”, “Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”; “İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal (Değişiklik No:2) Yasa Önerisi”, “Dijital Dönüşüm ve Elektronik Devlet Kurumu (Değişiklik) Yasa Önerisi”, “Belediyeler (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, “Kooperatif Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, “Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, “Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) (Değişiklik) Yasa Tasarısı”, “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol (Değişiklik) Yasa Tasarısı”.

Güncel konuşmalar ve sorular da yarınki gündemde yer alacak.

Devamını Oku

Trending

Reklam