Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tarihe fotoğraflarıyla imza atan bir isim: Mehmet Şık

Published

on

Bir ülkenin, bir şehrin tarihi 30 metrekarelik fotoğraf stüdyosuna sığar mı? Eğer sözkonusu stüdyo Foto Şık ise sığar…  

70 yıllık fotoğraflar var dükkanında. Kimileri duvarda, kimileri zarfta, kimileri de bir defterin arasında. Hiç eskimeyen fotoğraflar…

Nasıl da hatırlıyor tüm yüzleri, tıkır tıkır hikayelerini anlatıyor. Böyle de hayran kalınacak bir hafıza…94 yaşındaki Mehmet Şık, 70 yıldır orada, İdadi Sokak’taki o dükkanda.

11-12 yaşlarındayken bohçasını toplayıp köydeki kimseye haber vermeden sanat öğrenmek için geldiği Lefkoşa’nın simge isimlerinden biri oldu.

1940’lı yıllarda karın tokluğuna ve yatacak yer karşılığında tüccar yanında, kunduracıda çıraklık yaptı. Hikayesinin özünde çok çalışmak var ama başka bir şey daha söyledi: “Aklımı kullandım”

Bir diğer vurgusu da genç olmaya. “Gençlik şaka değil ki” dedi.

1950’de fotoğrafçı dükkanı açmaya niyet ettiğinde stüdyonun adı için listeye birkaç isim karalamış, “Şık” da onlardan biriymiş. O dönemde şık giyinmek için parası yokmuş ama güzel giyinmeyi hep sevmiş.

Mesleğinde fark yaratacak fikirleri geceleri bulduğunu da söyledi. “Gündüzleri çok iş olurdu, akşam yatıp dinlenirdim, gece yarısı da aklıma geleni kalıp yazar, çizer ve yapardım…” dedi.

Işığı kullanmak da önemliymiş ama iyi bir fotoğrafçı olmanın yolu merak ve insanın gözünün içine bakmaktan geçermiş. Öyle dedi ve ekledi: “Merak olmazsa hiçbir şey olmaz…”

Hayali hala fırsat buldukça zaman geçirdiği Foto Şık’ın müze olması… Bunun için adım atılmış. “Herkes gelip fotoğraflarımı görecek, adım sönmeyecek. En güzeli de bu…”  dedi.

Yakın zamanda eşi Tansel Şık’ı kaybetti Mehmet Şık. “Çocuk yaşta ailemden uzak kaldım. Alışığım yalnızlığa” dedi ve sordu: “İnsan yaşadıklarını unutur mu? Unutmaz, gece hepsi aklıma gelir…”

-Kahveci Yusuf’un ‘Sanat öğren’ nasihati 

Röportaj için gittiğimizde bizi stüdyonun kapısında karşılayan, ayrılırken de otomobilimize kadar uğurlayan Mehmet Şık, 22 Aralık 1928’de Çukurova’da (Kurumanastır) Şerif Hanımla Rifat Beyin 7 çocuğunun en büyüğü olarak doğdu. Köyün imamı olmadığından namaz kıldıran babasına “Rifat Hoca” diye sesleniyorlardı.

“Babam, nenemle dedemin yanına evlatlık verdi beni. Köyün dışında, bahçede kalırlardı. Ne ararsanız vardı o bahçede… Dedemle eşeğe biner, topladığımız meyvelerle sebzeleri civardaki Türk köylerinde satmaya giderdik. Büyük bendim diye okuldan çıktığımda tarla sürerdim, hayvanları otlatırdım. İlkokuldan sonra okuyamadım, okusaydım Cumhurbaşkanı olacaktım.”

1940’ta Lefkoşa’ya gelip sanat öğrenmesine Kahveci Yusuf Efendi’nin vesile olduğunu anlattı.

“Kahvenin önünden öküzlerle her geçtiğimde ‘Lefkoşa’ya git sanat öğren, sanat altın bileziktir’ derdi. Söyledi, söyledi, en sonunda kafama dank etti. Kimseye söylemeden bir bohça yaptım, peşkir, şunu bunu koydum içine, güneş batarken Yeniceköy’de genablama (yenge) gittim. Gece orda kaldım, sabahtan Rum şoförün yanına binip Lefkoşa’ya geldim.”

– Bohçadaki Atatürk fotoğrafı

Lefkoşa’ya ilk defa dedesiyle fotoğraf çektirmek için geldiğini, o zaman 5-6 yaşlarında olduğunu söyledi. Foto Fevzi (Akarsu) çekmiş fotoğraflarını da.  

Lefkoşa’ya ikinci gelişi 1940’ta. “Büyük savaş vardı” diyerek anlattı İkinci Dünya Savaşını. Lefkoşa bombalandığı için buradaki bazı ailelerin İngiliz hükümeti tarafından köylere gönderildiğini de hatırladı.

“Ata Bey diye Lefkoşalı bir efendiyi buldum geldiğimde. Kumaş, masıra, onu-bunu satan bezirgan Reşat Beyin yanına koydu beni. Gündüz dükkanda, gece ustamın evinde kalırdım.

Hizmetçilik yaptırırlardı bana, beğenmedim, ‘Köye döneceğim’ dedim, topladım bohçamı merdiven ayaklarının altına koydum. Karıştırdılar bakayım hırsızlık yaptıysam. Bir Atatürk fotoğrafı vardı bohçada. Ustamın kitabından yırtıp aldıydım, severdim Atatürk’ü…Sordu, ben de ‘kızın verdi’ dedim. Sanki dedem bilirdi döneceğimi. Allah tarafından o gün dükkana geldi, birlikte gittik köye.”

-Sepetteki yiyecekleri için trenden atladı

Bir müddet sonra yine Lefkoşa’ya geldi Mehmet Şık. Bu sefer, haftada birkaç şiline Ermeni ve Türk kunduracıların yanında çıraklık yaptı, geceleri Salih Efendi’nin medresede verdiği eski Türkçe derslerine katıldığını anlattı.

“Pazar günleri trenle (şimendifer) köye, nenemi görmeye giderdim. Haftalık yiyeceğimi de alırdım. Dedemden gizlin bir şeyler de toplardı nenem bahçeden, Lefkoşa’da satardım. Bir defasında tren kalkarken sepetim yola devrildi…Yavaş gider diye atladım. Yumurtaların hepsi kırıldı, diğer erzakları kurtardım ama akşama kadar kaldım yolda, tren bekledim…”

-Kunduracı yanından karanlık odaya

Kunduracıların işler azalınca Mehmet Şık, Foto Diana’nın yanında çıraklık yapmaya başladı. “Bana sanatı öğrettiler” dediği, Türk, Rum ve Ermeni fotoğrafçılarla çalıştı.

“Yeni açıldıydı Foto Diana, müşterisi çoktu. Mustafa Diana sanatkâr adamdı. İşi alıştırdı bana. Karanlık odada tarif ettiklerini yapardım. 5-6 aydan sonra Foto Smart’a gittim. Fago derlerdi sahibine, Rum’du. Yazda Platres’e gider, İsrail’den gelen turistleri fotoğraf çekerdik.

Uzun yolda Ermeni bir fotoğrafçı vardı, Bedros. Onun yanına da çalıştım. Daha fazla maaş verirdi, para da artırırdım. Dükkan açmaya niyet ettim.. Fotoğrafçıya ne lazımsa ufak tefek almaya başladım. Fotoğraf makası, şu bu… Ustam satacaktı makinesini. Ben aldım. Alman malıydı…İlk fotoğraf makinem odur.

Türk filmleri gelmeye başlayınca artistlerin fotoğrafını Bedros’un dükkanda çoğaltıp sinemanın önünde satmaya başladım. ‘Artist fotoğraflarım var, şarkı sözlerim var’ diye bağırırdım. Dükkan açana kadar devam ettim bu işe.”

-Mehmet Rifat, Mehmet Şık oldu

Mehmet Şık, “Foto Şık” adını verdiği stüdyosunu Lefkoşa Türk Lisesi’nin bulunduğu yerde, 1950’de açtı.

“Dükkana ne isim koyacağım diye düşündüm. 5-6 isim buldum. Şık da onların içindeydi. Yakışıklıydım, güzel giyinmeyi severdim ama dükkanı açtığımız zaman fakirlik vardı şık giyinemezdik. Dükkanı açtım, günü gelince soyadımı da Şık olarak aldım.

Güzel işlerdim. Kardeşimi (Foto Rekor – Osman Rekor) de yanıma aldım, yetiştirdim.  Bu dükkan küçüktü. 1952’de şimdiki dükkanı kiraladım. Dr. Yusuf vardı, Mısırlıların. Onundu bina. Törenle açıldıydı…”

Mehmet Şık, örf-i idarenin olduğu döneme de, 1960’a da, 1963’e, de, 1974’e de burada tanıklık etti. Mücahitlik yaptığı Dereboyu’nda birlikte görev yaptığı 7 arkadaşının şehit düştüğünü de söyledi.

-“Aklımı kullandım, sanatımı, şöhretimi yükselttim”

Bir dönem askerler Foto Şık’ın en önemli müşterisi oldu. Kanada, Danimarka, Finlandiya, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye’den gelen askerler… Bu iş için dekor da kurdu stüdyosuna, askerleri Kıbrıs adasının içine yerleştirdi. “Adayı tanıttım, Kıbrıs’ın takdimini yaptım” dedi.

“Gündüzleri çok iş vardı, akşam yatıp dinlenirdim, gece yarısı da aklıma geleni yazar, çizer, yapar veyahut yaptırırdım. Kıbrıs haritası fikrini de (askerlerin Kıbrıs haritasının ortasında poz vermesini) gece buldum. Aklımı kullandım. Sanatımı, şöhretimi yükselttim. Şimdi bilgisayarla yaparlar. Ben bölüm bölüm çekerdim fotoğrafları, öyle yapardım.  Duyan asker gelirdi. Kıyafet diktirdim. Onlarla da çekerdim gelenleri. Manzara çeker ‘Yeni yılınız kutlu olsun’ kartı hazırlardım. Sene başında herkes tebrik için bunlardan alırdı.”

-Dr. Küçük, Denktaş ve Bülent Ecevit’in de fotoğraflarını çekti

Foto Şık, ülkenin siyasi yüzlerini de ölümsüzleştirdi. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın, Toplum Lideri Dr. Fazıl Küçük’ün hafızalarda yer etmiş, hala duvarlarda asılı duran fotoğraflarını o çekti. “İkisi de şakacı insandı” dedi.

1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra Kıbrıs’a gelen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’in fotoğrafını da Saray Otel’de çekti. O fotoğraf hala dükkanındaki duvarda. Ecevit’in fotoğrafını Kıbrıs adasının içine yerleştirip kendisine hediye ettiğini de söyledi.

Türkiye’den ses ve sinema sanatçılarını özel olarak stüdyosuna çağırdığını da anlattı. “Bu da bir çeşit reklamdı” dedi.

Neşe Karaböcek, Eşref Kolçak, Muhterem Nur’un fotoğrafları da hala dükkanında.

-Bebeklerle çocuklar en sevdiği…

Meslek hayatı boyunca en çok da bebeklerle çocukların fotoğrafını çekmeyi sevmiş.  

“Zilim vardı, çalardım, ‘bak bak’ deyip çekerdim. Fotoğrafçı gözünün içine baksın lazım. Büyüklere de öyle yapardım. ‘Hazırlanın’ derdim, biraz sohbet ederim, hoop çekerdim… Güzel ışık vermek de lazımdı tabi.

Eskiden renkli fotoğraf yoktu. Yağlı boyayla renklendirirdik. Stüdyo dışında da fotoğraf çektim. Bayramları köylerden otobüsler gelir, Kırklar Türbesi’ne, Hala Sultan’a giderlerdi. Ben de giderdim. Önemli futbol maçlarını çekerdim. Evlere gidip çocukları çekerdim.

Halk da çok meraklıydı. Evlatları okula gidecek, çantalı elbiseli gelip çekinirlerdi. Yaş günlerinde gelirlerdi. Kimsede yokken çocukları oyuncak ata, bisiklete koyup çekerdim. Bazıları da çektirdi ama gelip almazdı fotoğrafları… İşler çok olduğunda yetiştireyim diye gece dükkanda da kalırdım…”

1950’lerden beri fotoğrafçılık yapan, koleksiyona da ilgi duyan 94 yaşındaki Foto Şık, telefonların çıkmasıyla bu işin de bozulduğunu söyledi. “Şimdi basılan fotoğrafların kağıtları da yaramaz. Gözlersen 20 sene gider, gözlemezsen gitmez” dedi. 

-Uzun yaşamın sırrı kendine bakmak

İyi fotoğrafçılığı sırrı meraklı, özenli olmak da uzun yaşamanın sırrı farklı mı? Değil. 2 çocuk, 4 de torun sahibi olan Foto Şık, röportajı şu sözlerle noktaladı: “Kendine bakacaksın. Ben hiç sigara içmedim, içki içerdim ama az. Yiyeceğime dikkat ettim. Tansiyondan başka sağlık sorunum yoktur. Gideceğimiz yol nedir? O yol varken bu saatten sonra bir şey düşünmezsin”.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Elektrik Müteahhitleri Birliği’nden havuz motor odalarıyla ilgili uyarı: “Yaz aylarında yangın ve çarpılma riski yükseliyor”

Published

on

By

Kıbrıs Türk Elektrik Müteahhitleri Birliği (KTEMB) yaz aylarında havuz motor odalarında elektrikle ilgili risklerin arttığına dikkat çekerek, önlemlerle ilgili hatırlatmada bulundu.

Kıbrıs Türk Elektrik Müteahhitleri Birliği’nin yazılı açıklamasında, havuz motor odalarında elektrikle ilgili risklerin özellikle yaz aylarında yüksek nem, yoğuşma, ısı ve korozyon gibi etkenlerle birleştiğinde ciddi yangın ve elektrik çarpması tehlikesi yarattığına dikkat çekildi.

Açıklamada, motor odasının elektrik odası olduğu hatırlatılırken, nemli ortamda çalışan tüm panoların IP koruma sınıfına uygun olması gerektiği vurgulandı.

Kaçak akım rölelerinin her yıl test edilmesi, pompaların çalışma sürelerinin izlenmesi, aşırı ısınmaya karşı termik korumanın devrede olması gerektiğinin belirtildiği açıklamada,  motor odasına yetkili kişiler dışında kimsenin girmemesi, ıslak elle pano kapağına dokunulmaması uyarısında bulunuldu.

Havuz motor odalarında elektrik kaynaklı risklere de işaret edilen açıklamada, yüksek nem ve yoğuşmanın elektrik panolarında yalıtım zafiyetine ve kısa devreye neden olabileceği, kablolarda ark oluşum riskini artırabileceği belirtildi.

Özellikle ıslak alanlarda topraklamanın kritik önemde olduğunun vurgulandığı açıklamada, koruma sistemleri yetersizse kaçak akımların ölümcül olabileceğine de dikkat çekildi.

Kabloların suya ve buhara dayanıklı olmamasının yangın veya çarpılma riskini artırdığının ifade edildiği Elektrik Müteahhitleri Birliği açıklamasında, aşırı çalışan pompaların motor sargılarında ısınma ve kontaktörlerde yapışmaya yol açabileceği de hatırlatıldı.

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

Çatalköy-Değirmenlik anayolundaki kazaların engellenmesinin ele alındığı “Dağ Yolu İnisiyatifi Toplantısı” düzenlendi

Published

on

By

Çatalköy-Esentepe Belediyesi, yıllardır ölümlü kazalarla gündemden düşmeyen Çatalköy Değirmenlik Anayoluyla ilgili sorunlar ve kazalara karşı çözüm yaratılması konusunda ülkede inisiyatif yaratmak amacıyla, ilgili kurum ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren bir toplantı düzenledi.

Acapulco Resort Otel’de yer alan toplantıya, bazı milletvekilleri, belediye başkanlar, ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.

Çatalköy Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok, amaçlarının kavga ederek bir iş yapmak değil, tam tersi Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Dairesi,  birlikler, oda başkanlarından destek alarak,  ciddi çalışan bir örgütlenme içinde yolun bir an önce sağlıklı bir ulaşım yolu olmasına katkı sağlamak olduğunu vurguladı.

Çatalköy Değirmenlik yolundaki sorunların vatandaşların yaşamlarını tehdit eden bir boyuta ulaştığını dile getiren Kırok,  9 yıldır göreve gelen tüm hükümetlerin, bahis konusu yolla ilgili sözler verdiğini kaydetti.  

Yalnızca son altı ayda, 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arasında bölgede 23 trafik kazası yaşandığını belirten Kırok, “Ama maalesef hâlâ bu konuda bir arpa boyu yol kat edemedik. Hepimiz birbirimize sadece nedenler sunuyoruz” diyerek gelinen noktaya tepki gösterdi.

Geçmişte söz konusu güzergahla ilgili tünel projesi olduğunu, duble yol projesinin üç şeride düştüğünü, daha sonra da yolun mevcut 2 şeridinin genişletilerek iyileştirilmesinin gündeme geldiğini anımsatan Kırok, bugün mevcut yolun bile çökme aşamasına geldiğini anlattı. 

Yolun özellikle Arapköy mevkiinde altyapısının çöktüğünü, bazı bölgelerde yağmur suları nedeniyle zemin boşaldığını, bariyerlerin çökerek dere yataklarına düştüğünü kaydeden Kırok, adım atılmaması halinde daha ciddi kazaların yaşanacağını aktardı.

Toplantıya Ulaştırma Bakanı ve Karayolları Dairesi Müdürü’nü de davet ettiğini belirten Kırok, “Neden bu ihalesi yapılmış yol bir türlü yapılamadı? Engeller neler? İstimlak mı? Parasal sorunlar mı? Yoksa bu işi üstlenecek firma mı yok?” diye sordu.

Yaptığı çağrının ardından birçok kişi ve kurumdan destek mesajları aldığını, bazı firmaların iş araçlarını bile gönüllü olarak vermeye hazır olduklarını söyleyen Kırok, belediyenin sınırlı imkânlarına rağmen yol kenarındaki temizlik çalışmalarını kendilerinin üstlendiğini ifade etti.

Çatalköy Değirmenlik yolunun, yaşamları tehdit eden bir ölüm yoluna dönüştüğünü  ve artık bu soruna ivedilikle çözüm üretilmesi gerektiğini vurgulayan Kırok, buna öncülük etmek için adım attıklarını  ifade etti.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Genel Başkanı Seran Aysal da konuşmasında, vatandaşın trafik güvensizliği nedeniyle canına zarar gelmesinin kabul edilebilir bir konu olmadığını kaydetti. Merkezi yönetimin yollar konusunda adım atması gerektiğine dikkat çeken Aysal, yolun fiziki olarak bittiğini kaydetti.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Girne Değirmenlik yolunun yıllardır yapılmamasının nedeniyle ciddi sorunlar yaşandığını belirterek, sorunun hem sosyal hem ekonomik açıdan bütünlüklü olarak projelendirilerek çözülmesi gerektiğini kaydetti. 

Yol için gerekli kaynağın geleceği yerin belli olduğunu söyleyen Gürcafer, çalışmanın projelendirilmesi aşamasına,  KKTC’deki paydaşların çok boyutlu şekilde müdahil olarak, projenin rant amaçlı değil doğru amaca hizmet edecek bir projeye dönüşmesi sağlanması gerektiğini vurguladı.

Değirmenlik Akıncılar Belediye Başkanı Ali Karavezirler de, Dağyolu olarak bilinen  Girne Değirmenlik anayolunun yıllardır güvenli bir hale getirilemediğini belirterek, en  büyük sorunun istimlakler konusu olduğunu ifade etti.

Yıllardır göreve gelen hükümetlerin, bu konuda hiçbir adım atmadığını dile getiren Karavezirler, bugün toplantıyla oluşturulan inisiyatif ve hazırlanacak sonuç bildirgesinin itici güç yaratmasını diledi.

25 ton sınırlamasına rağmen, her gün yolu 40-45 tonluk araçların kullanmasının, yolda ciddi bir tahribata yol açtığını kaydeden Karavezirler, taş ocaklarının bulunduğu beldeler olan Değirmenlik Akıncılar ve Dikmen Belediyelerinin ilgili bakanlıkla çıktıkları kantar ihalesinin 2 ay içinde sonuçlanacağını anımsattı.

Girne Değirmenlik yolunun yapılmasıyla ilgili merkezi hükümetin artık somut adım atması gerektiğini vurgulayan Karavezirler, belediye olarak projede her türlü sorumluluğu almaya hazır olduklarını belirtti. 

Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul da, Girne Değirmenlik anayolundaki sıkıntının, ülkedeki hızlı gelişime altyapının ayak uyduramamasından kaynaklanan sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak, hayati boyuta ulaşan sorunun yıllar önce çözülmüş olması gerektiğini ifade etti.

Ülkede yapılan her şeyin popülizmle şekillendiğini, bugün yaratılan koşulların sebebinin de siyasal tercihler olduğunu ifade eden Şenkul, bu sebeple konuyu siyasi zeminden uzaklaştırarak çözüm aramanın tatmin edici bir sonuç vermeyeceğini söyledi.

Yolda yaşanan kazalarla ilgili sadece kamyoncular, taş ocakları, betoncuları günah keçisi ilan etmenin doğru bir yaklaşım olmadığını, suçlunun gerek siyasi tercihler gerekse farklı sebeplerle, ülkenin önceliği olan altyapıların planlamasını yapmayan toplumun geneli olduğunu kaydeden Şenkul,  ülkede bu zihniyetin değişmesi gerektiğini belirtti.

Kıbrıs Türk Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner, Girne Değirmenlik Anayolundan kaynaklanan sorunların ticari kaygılar, turizm sektörüne yaratılan sıkıntıları aşarak,  vatandaşlar için hayati tehdit boyutuna ulaştığını kaydederek, bu sorunun çözümünün ülkenin önceliği olması gerektiğini dile getirdi.

2026 yılında bölgede 3 otelin daha hizmete gireceğini, bunun da bölgede trafik yoğunluğu ve kaza ihtimalini daha da arttıracağını söyleyen Çağıner, bunun engellenmesi gerektiğini söyledi.

Toplantıda merkezi yönetimden katılım olmamasını eleştiren Çağıner, “Amacımız  kaliteli  lüks yolarda  gitmek değil,   canımızı koruyarak  seyahat etmek” diyerek bu sorunun çözülebilmesi için merkezi, yerel yönetim ilgili kurum kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin iş birliğinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da konuşmasında, vizyon, kısa, orta ve uzun vadeli planlamaların olmadığı yerlerde atılacak adımların, günü birlik tedbirler olmaktan öteye gidemeyeceğini vurgulayarak, trafik kazaları konusunda ciddi mücadele vererek, ülkede, ölümleri minimuma çeken ülkelerin örnek alınması gerektiğini vurguladı.

Mevcut hükümetin, söz konusu yol için sırasıyla, duble yol, 3 şerit, sonra tünel projelerini ortaya attığını, ardından mevcut 2 şeridinin genişletilerek iyileştirilmesi için ihaleye çıkıldığını ancak bunun da yarım kaldığını dile getiren Özuslu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Trafik Dairesi ve Karayolları dairesi temsilcilerinin toplantıya katılmamasını eleştirdi.

Dağ yolunun katliam gibi kazaların yaşandığı bir ölüm yoluna dönüştüğünü dile getiren Özuslu, hayat bulacak projelerin, ülke  hassasiyetleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ,ülkedeki şehir plancıları , mühendisler ve yetkili merciler tarafından değil, Ankara’dan hazırlandığı sürece amaca hizmet edecek başarılı  altyapı projelerinin hayat bulmasının zor olduğunu söyledi.

Ülkede ciddi bir plansızlık yaşandığını, nüfusun son olarak asker ve öğrenciler hariç 590 bin  olarak kayıtlı araç sayısının da 450 bin olarak açıklandığını anımsatan  Özuslu, küçük yaşlarda ailesini bir trafik kazasında kaybeden ve  bunun acısını yaşayan bir birey olarak bu konuda bir an önce adım atılmasını istedi.

Kıbrıs Türk Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner, son 2 yılda trafikte can kaybının iki buçuk katı arttığını anımsatarak, odanın 5 yılını güvenli trafik ve güvenli ulaşım konusuna konsantre olarak, 2019 ve 2025’yıllarında 2 çalıştay gerçekleştirdiğini kaydetti.

Trafiğin kan gölüne dönmesinin  sadece yollara bağlanamayacağını  dile getirerek, ülkede  yollar araçlar, yasalar, sürücülerin hiç birinin  güvenli trafik için yeterliliği olmadığını vurgulayan Yarkıner, odanın hazırladığı teknik raporla ilgili sunum gerçekleştirdi.

Yarkıner’in konuşmasının ardından, Çatalköy Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok’un çağrısıyla gerçekleşen toplantıda,  oda temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, birlikler, dernekler, bölge halkının katılımıyla gerçekleşen toplantıda, teknik çalışmaya geçildi.

Toplantının ardından hazırlanacak sonuç bildirgesi ise, daha sonraki günlerde Bayındırlık ve Ulaştırma bakanlığı ve kamuoyuyla paylaşılacak.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hemşireler ve Ebeler Sendikası, pazartesi Dr. Burhan Nalbantoğlu ile Girne Akçiçek hastanelerinde bir günlük uyarı grevine gidiyor

Published

on

By

Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası, sağlıktaki talepleri yerine getirilmediği gerekçesiyle, pazartesi günü Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi ile Girne Akçiçek Hastanesi’nde bir günlük uyarı grevi yapacağını duyurdu.

Sendikadan yapılan yazılı açıklamaya göre, her iki hastanede yoğun bakım servisleri haricinde, poliklinik servisleri ile tüm birimlerde 07.00–14.00 saatleri arasında grevde olunacak.

Ek mesaiye kalmama eylemi ise üyelerin kendi kararına bağlı olarak Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın üyelerinin bulunduğu tüm hastanelerde yapılacak.

Taleplerinin sadece sağlık çalışanları için değil nitelikli sağlık hizmetine erişim için elzem olduğunu kaydeden Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası, grev nedenlerini ise şöyle sıraladı:

“Kamu Sağlık Çalışanları Yasası uyarınca kişisel ödenek, özel tahsisat ve görev ödeneği alma haklarına ilişkin kurallar çerçevesinde Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın hazırladığı yasa değişiklik önerisinin yürürlüğe girmesi için gerekli çalışmaların yapılmaması; hemşire lojmanlarının yıkılması ve yerine yenisinin yapılmayacağının açıklanması; Kamu Sağlık Çalışanları Yasası kapsamındaki sınav tüzüğünün Kamu Görevlileri Yasası’ndan ayrılarak yeniden düzenlenmemesi; nöbet devri sırasında kaybedilen zamanın çalışma saatlerine eklenmemesi; ameliyathanede çalışan hemşirelere radyasyon izni verilmemesi; ek mesailerin zamanında ödenmemesi; personel eksikliklerinin giderilmemesi, hemşire ile ebelerin iş yükünün sürekli artırılması; geçici personelin haklarını güvence altına alacak yasanın Meclis’ten geçirilmemesi; yönetim kadrolarının baskı uygulamaları ve geçmiş dönemde anlaşma sağlanan Uzlaşı Kurulu kararlarına uyulmaması..”

 

Devamını Oku

Trending

Reklam