Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar: Barış Harekatı sayesinde, Kıbrıslı Türkler kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşam sürüyor

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk mücadele tarihinde dönüm noktalarından biri olarak nitelendirilen 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın “varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarih” olduğunu söyledi.

Tatar, Barış Harekatı sayesinde bugün Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığının devam ettirebildiğini ve bağımsız bir devlet altında özgürce, birinci sınıf vatandaş olarak kendi ülkesinde yaşayabildiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin Barış Harekatı’nı Kıbrıs Türk toplumunun adadaki varlığını korumak, can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla uluslararası antlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak gerçekleştirdiğine vurgu yaparak, Barış Harekatı sonrası yaşanan süreç neticesinde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC), “Doğu Akdeniz’de barış, huzur ve güvenliğin anahtarı ve teminatı” olduğunu söyledi.

Barış Harekatı’nın sadece Kıbrıs Türk halkı için değil, Kıbrıs’ın jeostratejik konumu nedeniyle Doğu Akdeniz’de Türkiye için önemine işaret eden Tatar, “Barış Harekatı sayesinde, bugün, Kıbrıslı Türkler adanın kuzeyinde kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşamı sürüyor. Adada iki devletin olması, Türkiye’nin bölgedeki hak ve hukukuna da büyük katkı koyuyor” dedi.

En güneydeki Türk devleti olarak KKTC’nin tüm Türk devletlerinin “Akdeniz’e çıkış kapısı” olduğuna da dikkat çeken Tatar, “Kıbrıs Türkü’nün, Türkiye ile savunma, deniz yetki alanı ile hava sahalarında iş birliği anlaşmaları yaparak Mavi Vatan ve Gök Vatan’da haklarını ve ulusal çıkarlarını koruması en doğal hakkıdır.” şeklinde konuştu.

1974 Barış Harekatı sonrasında oluşan ortamdan geri dönüşün mümkün olmadığını, Kıbrıs Türkü’nün mevcut durumdan “memnun” olduğunu söyleyen Tatar, “Ambargo ve izolasyonlardan dolayı birtakım sıkıntılar olabilir, ama bütün bunlar geçicidir. Önemli olan devlettir, devletin bekasıdır.” ifadelerini kullandı.

Federal devlet temelinde olası bir çözümde, Kıbrıslı Türklerin azınlık haklarına sahip olacağını belirten Tatar, “Tek dedikleri: ‘uluslararası hukuka gireceğiz’. Uluslararası hukuka girdiğimizde, belki sporda, ekonomik ilişkilerde Kıbrıs Türkü hak hukuk bulabilir, şimdiki ambargolar üzerimizde olmayabilir ama devletin gidecek ve devletin gittiği için birtakım oyunlarla zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri yok edeceklerinden uluslararası hukuk da hiçbir şeye yaramayacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 50’inci yıl dönümü dolayısıyla Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuştu; harekata giden süreci, harekatın Kıbrıs Türk mücadele tarihi ve Türkiye için önemini anlattı, 1974’te 14 yaşında bir genç olarak 20 Temmuz sabahı başlayan Barış Harekatı’na dair anılarını paylaştı.

-Kıbrıs Barış Harekatı’na giden süreç

Tatar, 1974 Barış Harekatı’na giden süreçten bahsederek, Kıbrıs’ın 307 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kaldığını, 1878’de İngiltere’ye kiralandığını, anlaşmada İngiltere’nin adadan çıkarken adanın yeniden Osmanlı Devleti’ne verilmesinin yer aldığını ancak 1. Dünya Savaşı’ndaki şartlardan dolayı İngiltere’nin adayı ilhak ettiğini anlattı.

İngiliz sömürge idaresinde Rum-Yunan ikilisinin Enosis, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama çabalarının yoğunlaştığını, Kıbrıslı Türklere yönelik eylemlerin başladığını aktaran Tatar, dönemin Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun devreye girmesi ve Kıbrıs Türk toplum lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın girişimleriyle 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu anımsattı.

– “Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağıydı”

Tatar, Zürih ve Londra antlaşmaları ile Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının eşit kurucu ortaklığına ve Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantisine dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu anımsatarak, 1960 anlaşmalarının önemine işaret etti:

“Belki de dünyada ilk kez böyle bir uluslararası antlaşma ortaya çıkmıştır, çünkü bu uluslararası antlaşmanın altında Kıbrıslı Türkler adına Dr. Fazıl Küçük’ün ve Kıbrıslı Rumlar adına Makarios’un imzası vardır. İşte, Kıbrıs Cumhuriyeti bu kadar önemli bir devletti, çünkü Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağıydı. Bu ‘eşit kurucu ortak’ statüsü çok önemlidir, ama bundan daha da önemlisi; Türkiye’nin garantörlüğü idi. Garanti ve İttifak Anlaşmaları uyarınca Türkiye Cumhuriyeti’ne tek taraflı müdahale hakkı verildi.”

– Türkiye’den beklenti…

“1963 yılında, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırıları ve yaşanan hadiseler sonrasında, Kıbrıslı Türkler arasında Türkiye’nin adaya gelmesi yönündeki beklenti doruğa çıktı” diyen Tatar, “Türkiye Cumhuriyeti’nin garantör devlet olarak, hem buradaki kendi soydaşlarının can ve mal güvenliği hem de kendi güvenlik meseleleri için bir noktada mutlaka müdahale etmesi gerekiyordu, çünkü 1960’lı yıllarında yapılanların hepsinin temelinde hedef; Kıbrıslı Türkleri bu adadan göç ettirmek, yok etmek ve burayı Yunanistan’a bağlamaktı.” dedi.

Erenköy ve çevresindeki köylere yönelik Rum saldırıları üzerine Türkiye’nin hava harekatı düzenlediğini anımsatan Tatar, “8 Ağustos 1964’te Erenköy direnişinde Cengiz Topel’in de yer aldığı Türk jetleri havadan müdahalede bulundu. Çok başarılı bir operasyondu. Cengiz Topel şehit düştü ama bu operasyonla Rumlar püskürtülmüş ve Kıbrıs Türk halkı direnebilmişti.” şeklinde konuştu.

– “Barış Harekatı: Kıbrıs Türkler için dönüm noktası”

“1960’lardan 1974’e kadar giden süreçte, Kıbrıslı Türklerin mezalime karşı direnebilmesi çok önemliydi” diyen Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz 1974’te Yunan cuntasının Kıbrıs’ta yaptığı darbeyi takip eden 20 Temmuz günü başlatılan Barış Harekatı’nın Kıbrıslı Türkler için “dönüm noktalarından biri” olduğunu söyledi.

Tatar, “Yunan cuntasının desteğiyle Kıbrıs’taki iş birlikçilerinin adayı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı darbe yaptığını, bunun üzerine Türkiye’nin sessiz kalmayarak ve uluslararası antlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini sağlamak amacıyla 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a karadan, denizden ve havadan olmak üzere üçlü bir harekat başlattığını” anlattı.

Tatar, Barış Harekatı sonrasında Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu ve 1983’te ise KKTC’nin ilan edildiğine işaret ederek, “KKTC’nin kuruluşunun 41’inci ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümünü kutladığımız bu günlerde, artık Doğu Akdeniz’deki dengeler tekrar bizim de istediğimiz bir şekilde şekillenebilmiştir.” dedi.

– Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi

Tatar, Kıbrıs adasının Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye açısından stratejik önemine de işaret etti:

“1960 yılında, İngiltere iki egemen üs alarak adadan ayrıldı. Biri Ağrotur’da, diğeri Dikelya’da. Bu iki egemen üs bölgesinde, mahkemesi var, polisi var, istediği gibi uçak getirebilir ve uçaklarını buradan kaldırıp Orta Doğu’da dilediğini yapabilir. Bu egemenlik hakkı büyük bir hakkıdır. Güney Kıbrıs da tanınmış bir devlet, onların da Yunanistan ve farklı devletlerle ilişkisi var. Kıbrıs Türkü’nün de, Türkiye Cumhuriyeti ile savunma, deniz yetki alanı ile hava sahalarında iş birliği anlaşmaları yaparak Mavi Vatan ve Gök Vatan’da haklarını ve ulusal çıkarlarını koruması en doğal hakkıdır.”

Cumhurbaşkanı Tatar, devamla şunları kaydetti:

“Bu coğrafyada, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengelerin ve istikrarın korunması çok önemlidir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’tan ve bu coğrafyadan dışlamaları asla kabul görmeyecektir çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’de barış, huzur ve güvenliğin anahtarı ve teminatıdır. Bu açıdan baktığınızda, Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs Türklerin can ve mal güvenliği için çok anlamıydı ama aynı zamanda Türk-Yunan dengesinin korunmasında ve bu coğrafyaya istikrarın getirilmesi bakımından da çok önemliydi.”

-“‘Bu çağda savaş olmaz’ diyen insanlarımız şimdi suskun”

“Bugün, 50’inci yılında 1974 Barış Harekatı’nın faydalarını görüyoruz,” diyen Tatar, Ukrayna ve Gazze’de olduğu gibi dünyanın farklı bölgelerinde devam eden çatışmalara işaret ederek, “Bundan 20 yıl önce, Annan Planı döneminde, duygusal ve siyasete farklı bakan insanlarımız, ‘bu çağda savaş olmaz’ diyenler, şimdi onlar da bu konularla ilgili suskun.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı, “74’te başarıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı sonucunda, bugün, Kıbrıslı Türkler adanın kuzeyinde kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşamı sürüyor. Adada iki devletin olması Türkiye’nin bölgedeki hak ve hukukuna da büyük katkı yapmaktadır” diyerek, Barış Harekatı’nda şehit düşenlere Allah’tan rahmet, gazilere şükranlarını sundu, halkın 20 Temmuz Bayramını kutladı.

– Cumhurbaşkanı’nın 20 Temmuz anıları… “Asım Bey, ‘asker Kıbrıs’a çıkarma yaptı’ dedi…”

Barış Harekatı’na ilişkin anılarını da paylaşan Cumhurbaşkanı Tatar, 1974’te 14 yaşında bir genç olarak harekatın başladığı 20 Temmuz sabahını şöyle anımsıyor:

“İngiltere’deydim. 1974 Barış Harekatı’ndan bir ay kadar önce, kardeşim Erhan ile birlikte iki amcamın, Sermet Tatar ve Hasan Tatar’ın yanına İngiltere’ye tatile gitmiştim. 20 Temmuz sabahını hiç unutmuyorum: Sofada yatıyorum. Sabah saat 03.00 gibi (İngiltere saati) telefon çaldı. Telefonda, amcalarımın tanıdığı Asım Bey, ‘asker Kıbrıs’a çıkarma yaptı’ dedi. Yerimden zıpladım, evdeki herkesi kaldırdım. ‘Asker Kıbrıs’a çıktı, gazamız mübarek olsun’ şeklinde bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum… O şekilde amcalarımla bunu paylaştım, hepimiz çok mutlu olduk çünkü 15 Temmuz’dan sonra bir şeyin olabileceğini biliyorduk, bekliyorduk. Hatta, dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı James Callaghan ile görüşmek üzere İngiltere’ye gelmişti. Biz de amcalarım ve diğer bazı ileri gelenler, Callaghan’ın kapısına gidip orada bu görüşmeleri izlemiştik. Ecevit, Callaghan ile görüşmesinde İngiltere’ye ortak müdahale teklifinde bulunmuştu. Ecevit ve Yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere’nin olumsuz cevap vermesi üzerine Türkiye garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatmıştı.”

İsmet İnönü ve Süleyman Demirel hükümetleri zamanında TBMM’den Kıbrıs’a müdahale yetkisi aldığını fakat ABD’nin girişimleriyle bunun engellendiğini anımsatan Tatar, Ecevit ve Erbakan’ın kararlılık göstererek Türk askerinin adaya çıkması talimatını verdiğini söyledi ve bunun önemine işaret etti: “Bir kez daha ertelenseydi o zaman bir sonraki çıkarmada burada herhangi bir Türk bulamayacaklardı, çünkü hepimizi katledeceklerdi. Harekat 1965 ve 1967’de birkaç kez ertelendi ama iyi ki 1974 Barış Harekatı gerçekleştirildi çünkü bir sonraki adım Türkleri katletmekti. Bu da açık ve net idi: daha sonra belgeler ortaya çıktı, Akritas planında hep bunlar yazıyordu.”

– “O zaman duygularımız doruktaydı…”

Kıbrıs’ta harekatın başladığı haberinin ardından amcasının evinde “büyük bir coşku ve heyecanın” yanı sıra “endişenin” de hakim olduğunu anımsayan Tatar, şunları söyledi:

“O zaman duygularımız doruktaydı. Keşke, biz de Kıbrıs’ta olabilseydik ve o coşkuyu, Türk askerlerinin Kıbrıslı Türklerle kucaklaşmasını yaşayabilseydik ama maalesef biz orada kısıldık. Babam, nenem ve dedem Kıbrıs’taydılar. Haberleşmeye çalıştık, ama o yıllarda telefon edebilmek için postayı arardınız, sizi postaya çağırırlardı ve oradan görüşme yapardınız. Büyük bir endişe ve özlem içerisindeydik.”

Tatar, 20 Temmuz gecesi “büyük heyecan” yaşadıklarını da anlatarak, şunları söyledi:

“20 Temmuz gecesi çok heyecan yaşadık. Acaba, Güney’deki Türklere ne oluyor, ne bitiyor, hep bunun gailesini yaşadık. 14 Ağustos’ta Muratağa, Sandallar ve Atlılar katliamları oldu. Güney’deki köylerde de çok hadiseler oldu. Limasol’da kamplarda esir alınan Kıbrıslı Türkler tutuldu. Tüm bunları Londra’dan duyduk ve büyük heyecan yaşadık. ‘Asker yetişebilecek mi?’ diye endişe içinde bekledik. 2-3 gece hiç uyumadık çünkü harekat ta ki zemin bulsun 2-3 gün geçti” dedi.

– İngiliz basınında büyük yankı uyandırdı: “Turkish troops on the island”

Barış Harekatı’nın İngiliz basınına nasıl yansıdığına ilişkin olarak Tatar, harekatın başlamasının büyük yankı uyandırdığını, “Turkish troops on the island” (“Türk askeri Ada’da”) başlıklı haberlerle duyurulduğunu söyledi.

Harekatın, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türkler arasında nasıl karşılandığına ilişkin Tatar, “Londra’da Kıbrıslı Türkler arasında büyük heyecan vardı. Kıbrıs Türk halkı, İngiltere’de, Londra’da çeşitli kulüplerde, derneklerde buluşup, Kıbrıs’ta ne oluyor ne bitiyor, köylerinde neler olup bittiğini öğrenmeye, haber almaya çalışıyorlardı. Büyük bir dayanışma da vardı. Türk askerinin başarılı bir şekilde bu harekatı gerçekleştirmesi için dua edenler; evladından akrabasından haber alamayan ve bunun gailesini çekenler; sevinç gözyaşı dökenler vardı.”

– “Varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarihtir”

Cumhurbaşkanı Tatar, Barış Harekatı’nın Kıbrıslı Türkler için önemine ilişkin olarak “Varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarihtir. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı olamasaydı tamamıyla Yunan adası olacaktık. Türk askerinin çıkarması çok tarihi, çok önemli bir olaydı. Bugün Dünya tarihinde buna benzer çok ender olay vardır.” ifadelerini kullandı. Tatar, “Harekat kararını almak büyük bir sorumluluktu.” diyerek, Türkiye’nin uluslararası baskılara rağmen “kararlılıkla” harekatı başlatma kararı aldığını yineledi.

-“Bağımsız bir devlet sahibi olduk”

Tatar, Barış Harekatı sonucunda Kıbrıs Türk halkının “en önemli” kazanımına ilişkin olarak, “Kıbrıs Türk halkı bağımsız bir devlet sahibi oldu” dedi. Tatar, “20 Temmuz Barış Harekatı ve 14 Ağustos’taki harekatın ikinci aşaması sonucunda, KKTC’nin sınırlarının çizildiğini, Kıbrıs Türk halkının adada kendi bağımsız devletinin sahibi olduğunu ve Türkiye’nin de burada varlığını sürdürebildiğini” vurguladı.

“Kıbrıs Barış Harekatı, bizler için ve tüm Türk milleti, hem Türkiye’nin kendi onuru ve güvenliği için hem de Türk dünyası için önemli bir tarihtir” diyen Tatar, “En güneydeki Türk devleti olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, tüm Türk devletlerinin Akdeniz’e çıkış kapısıdır.” şeklinde konuştu.

-Barış Harekatı sonrası oluşan ortamdan geri dönüş olasılığı

Cumhurbaşkanı Tatar, Barış Harekatı’nın yarattığı ortamdan geri dönmenin mümkün olup olmadığına ilişkin olarak, “Biz, Kıbrıs Türkü, şu anki şartlardan memnunuz. Hem bağımsız devlet sahibiyiz hem de birinci sınıf vatandaş olarak kendi ülkemizde yaşamaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin hem ana vatan hem garantör ülke hem de bölgenin en güçlü ülkesi olarak Kıbrıslı Türklerin arkasında durmaya, sahip çıkmaya devam etmesi önemlidir” diyen Tatar, Annan Planı döneminde yaşananlara işaret ederek, “Annan Planı bizim arzu ettiğimiz bir plan değildi. Annan Planı onaylansaydı bugün Kıbrıs’ta farklı durumlar olacaktı. Hem Rumlar da kuzeye gelip yerleşebileceklerdi hem de Avrupa Birliği içerisindeki farklı birtakım oyunlarla Türkiye, bir süre sonra buradan gidecekti” dedi.

Tatar, Annan Planı’ndan 20 yıl sonra, şu an Türkiye’nin KKTC’nin iki devletli politikasını güçlü bir şekilde desteklemekte olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

– 1974 Barış Harekatı sonrasında oluşan ortam…

Tatar, Barış Harekatı sonrasındaki ortamdan Kıbrıs Türk halkının “memnun” olduğunu yineleyerek, “Ambargo ve izolasyonlardan dolayı birtakım sıkıntılar olabilir, ama bütün bunlar geçicidir. Önemli olan devlettir, devletin bekasıdır, bağımsızlığımızdır, bağımsızlığın bize kazandırdığı onurdur.” dedi.

Tatar, “Bu konularda taviz söz konusu değildir, çünkü bu milli bir meseledir ve bu meselede Türkiye Cumhuriyeti’nin duruşu çok önemlidir ve bu siyasetin devamı şarttır çünkü AB içerisinde yer alacak federal bir devlet temelinde olası bir çözümde, çoğunluğun azınlığı yöneteceği, Kıbrıslı Türklerin azınlık haklarına sahip olacağı, ‘sıfır asker, sıfır garanti’nin gündeme geleceği bir yapı oluşturulacak. Tek bir gerçekçi çözüm yolu vardır: Kıbrıs’ta bir çözüm olacaksa egemen eşit iki devletin iş birliği ile olması gerekir” şeklinde devam etti.

Tatar, “Federal devlete dayalı bir çözümde, Kıbrıs Türk halkının hiçbir söz hakkı yoktur, çoğunluk azınlığı yönetecektir. Bir tek dedikleri ‘uluslararası hukuka gireceğiz’. Uluslararası hukuka girdiğimizde, belki sporda, ekonomik ilişkilerde Kıbrıs Türkü hak hukuk bulabilir, şimdiki ambargolar üzerimizde olmayabilir ama devletin gidecek ve devletin gittiği için birtakım oyunlarla zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri yok edeceklerinden uluslararası hukuk da hiçbir şeye yaramayacaktır” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam