Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Cumhurbaşkanlığı Bütçesi oy çokluğuyla kabul edildi

Published

on

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı’nın 60 milyon 675 bin 600 TL’lik 2022 bütçesi oy çokluğuyla kabul edildi.

Bütçe üzerinde milletvekilleri söz alarak değerlendirmelerde bulundu.

HP Milletvekili Erek Çağatay da Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine söz aldı. Dış politika bakımından önemli bir dönemden geçildiğini söyleyen Çağatay, tüm paydaşlarla derhal bir diplomasi seferberliği ilan edilmesi gerektiğini söyledi.

Dünyaya Kıbrıslı Türklerin adada var olma mücadelesini anlatmak gerektiğini söyleyen Çağatay, dış politikanın birçok unsuru olduğunu bunların kullanılması gerektiğini ifade etti.

Çağatay, yapılması gerekenin tüm gerçeği görerek tüm paydaşlarla gerçekçi, tutarlı, kabul edilebilir, hayata geçirilebilir bir politika ortaya koymak olduğunu anlattı.

Maraş konusunda Kıbrıs Rum liderliğinin asılsız iddialarını ortaya çıkarmanın, fetih zihniyetiyle hareket edilmediğinin gösterilmesi gerektiğini söyleyen Çağatay, akılcı ve açık politikalarla ilerlemek gerektiğini söyledi.

Doğu Akdeniz konusunda ise çatışmacı değil uzlaşmacı şekilde hareket etmek gerektiğini kaydeden Çağatay, “Rum tarafının suları ısındırma girişimleri ortaya çıktı. Çatışmacı değil caydırıcı önlemler alınmalı” dedi.

Mevcut tehlike ve fırsatların iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Çağatay, sadece gelişmeleri izleyen değil yön veren politikalar uygulanması gerektiğini söyledi.

CTP Milletvekili Fikri Toros, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamalarına değindi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’ta Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar tarafından kurulan ortak bir devlet olduğunu söyleyen Toros, öte yandan Cumhurbaşkanı Tatar’ın göreve başladığı günden bu yana Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir Rum devleti olarak tanımladığını söyledi.

Toros “Kıbrıs Cumhuriyeti bir Rum devleti değildir” dedi.

Tatar’ın Kıbrıslı diye bir aidiyet olmadığını söylediğini, “Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar vardır” dediğini kaydeden Toros, bunun çok yanlış olduğunu aslında bir hakaret olduğunu söyledi, “Kıbrıslılık Kıbrıslıların aidiyetidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kapalı Maraş konusundaki açıklamalarına da değinen Toros, bölgenin BM Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda özel bir statüye sahip olduğunu kaydetti.

Toros, bölge açılacaksa bunun nasıl olacağının ilgili kararlarda belirtildiğine işaret ederek, bunların tavsiye niteliğinde olmadığını, bağlayıcılığı bulunduğunu kaydetti.

Bu konuda bir “algı operasyonu” yürütüldüğünü, bölgenin Vakıflara ait olduğunun söylendiğini dile getiren Toros bu iddiaların bir dava halinde AİHM’e götürülmesi gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın, bu politikalarının Türkiye tarafından desteklendiğini “gururla” söylediğini ancak bazı Türkiye yetkililerinin iki devletli çözüme karşı açıklamaları olduğunu söyleyen Toros, Kıbrıslı Türklerin 1960 Anayasası tahtındaki haklarının karasularında da geçerli olduğunu belirterek, enerji kaynaklarında hak sahibi olduğu söyleniyorsa, bunu güvence altına alacak BM zeminine dönmek gerektiğini söyledi.

Toros, Tatar’ın pozisyonunun gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Kıbrıs Türk toplumunun sınırlı da olsa uluslararası ilişkiler kurabildiğini kaydeden Toros, bunun nedeninin federal çözüme dair irade ortaya konması olduğunu söyledi.

Fikri Toros, Avrupa’dan mali yardımın artırılması ve Yeşil Hat Tüzüğü’nün genişletilmesi, Doğrudan Ticaret Tüzüğü için çalışmalar yapılırken, artık Avrupa Birliği nezdinde çözüm vizyonuna sahip bir durumda olmadıklarını belirten, bununla ilgili endişelerini dile getirdi. Kıbrıslı Türklerin yok oluşuyla ilgili endişe belirten Toros, gerçek demokrasinin adanın yeniden birleşmesiyle mümkün olduğunu söyledi. “Bizi göç etmeye zorluyorlar” diyen Fikri Toros, Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de istikrar, huzur için barışın tesis edilmesinin zaruri olduğunu söyledi.

UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu da, konuşmacıların Kıbrıs müzakerelerinden bahsettiğine değinerek, federasyon üzerinde yıllarca görüşmeler yapıldığını anlattı.

77-79’dan 2017’ye müzakere masasında Kıbrıs Türk tarafının samimi olduğunu ve masadan kaçmadığını vurgulayan Hasipoğlu, “Federasyonu neden artık görüşelim?” diyerek, Güney Kıbrıs’ın samimi olmadığını belirtti. Federasyon için trenin kaçtığını dile getiren Hasipoğlu, Güney Kıbrıs’ın egemenliği Kıbrıs Türk halkıyla paylaşmak istemediğini belirtti.

Müzakerelerin başlaması için egemen eşitliği talep etmenin önemine dikkat çeken Hasipoğlu, Maraş açılımı hem UBP’nin hem Tatar’ın KKTC’ye verdiği büyük bir hizmet olduğunu kaydetti. Hasipoğlu, “Artık bu toprakların verilmesi söz konusu değil, Maraş vatan toprağıdır” dedi.

“BM Güvenlik Konseyi kararları alındığı zaman federasyon müzakereleri vardı, artık yok” diyen Hasipoğlu, vakıfların hakkını aramasının doğal olduğunu ifade etti.

Türk tarafının bu kadar zaman ne kazandığını soran Oğuzhan Hasipoğlu, Avrupa’nın verdiği sözlerin hangisini tuttuğu sorusunu sordu.

Ayrılıkçı politika eleştirilerini de doğru bulmadığını dile getiren Hasipoğlu, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden, Türk askerinden vazgeçmeyeceklerini söyledi.

“Maraş KKTC toprağıdır ve yasalar doğrultusunda açılmaya devam edecektir” diyen Hasipoğlu, Cumhurbaşkanlığı’nın siyasi duruşu yanında kurduğu önemli komitelere dikkat çekti. Hasipoğlu, uluslararası camianın, Kıbrıs Türk halkının yeni dış politika anlayışı ve egemen eşitlik talebini anlaması gerektiğini kaydetti.

HP Milletvekili Jale Refik Rogers, uluslararası aşı sertifikası konusuna değinerek, bu konuda Cumhurbaşkanlığı’nın somut bir şey ortaya koyamadığını belirtti.

Belirsizliğin devam ettiğini dile getiren Rogers, mağduriyetler yaşandığını söyledi. Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği olmayanların bu sertifikayı alamadığını ve dünyada aşısız muamelesi gördüğünü anlatan Rogers, Cumhurbaşkanı Tatar’ın bağımsız devletten söz ederken, bunun altının boş olduğunu savundu. Tatar’ın Kıbrıs Türk halkının sesini duyurmakta geri kaldığını ileri süren Rogers, “Üzülerek görüyoruz ki vatan millet sakarya derken bunun altı boş kalıyor” dedi.

Rogers, Cumhurbaşkanı Tatar’ı Kıbrıslı Türklerin sesi olmaya davet etti.

UBP Milletvekili Zorlu Töre, KKTC’nin Kıbrıs Türk halkının devleti olduğunu vurgulayarak, Birleşik Kıbrıs’ı savunmanın, Kıbrıslı diye bir tanımdan bahsetmenin doğru olmadığı görüşünü ifade etti.

Milliyeti birleştirme ve yok etme tavrının doğru olmadığını dile getiren Töre, “Kıbrıslılık diye bir millet yoktur” dedi.

Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerine dikkat çeken Zorlu Töre, Türklüğün sonradan uydurulmuş bir şey gibi söylendiğini kaydederek, bunu eleştirdi.  “Kıbrıs meselesi bizden kaynaklanmış değildir” diyen Töre, Rumların, Helenizm’i hakim kılmak veya Enosis’i gerçekleştirmek için ortaklık devletini Kıbrıslı Türklerden çaldığını söyledi.

KKTC’nin kurulmasıyla Kıbrıs’ta egemen eşitliğin sağlandığını ifade eden Töre, Cumhurbaşkanı Tatar’ın seçilmesiyle bunların dillendirilmesinin önemini vurguladı.

“Rumlar, Annan Planı’na evet deseydi, ‘Mavi Vatan’ söylemi havada kalacaktı” diyen Töre, Cumhurbaşkanı Tatar’ın politikasına destek belirtti.

Zorlu Töre, Annan Planı ve Crans Montana’da Rum tarafının tavrıyla Kıbrıs Türk halkının felaketin felaketini yaşamadığını kaydetti. 70-80 bin kişinin yeniden göç etmesini istemediklerini Zorlu Töre, “Yine mi aynı hataları yapalım?” ifadelerini kullandı. Federasyon politikalarının yanlış politikalar olduğunu ifade eden Zorlu Töre, “Milli devleti kurmaktan daha güzel ne olabilir” sorusunu sordu.

KKTC’nin Kıbrıs Türk halkının en büyük eseri olduğunu vurgulayan Töre, Atatürk’ün sadece “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünün örnek alınmasını eleştirdi.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın belki Anavatan Türkiye’ye çok fazla gittiğini dile getiren Töre, bunun yaratılan boşluktan kaynaklandığını söyledi. Töre, Mustafa Akıncı ve Mehmet Ali Talat’ın söylemlerine işaret etti.

Töre, Kıbrıs Türk halkının 23 Ocak’ta gerekli dersi vereceğine inandığını da belirtti.

TDP Milletvekili Zeki Çeler de, “Anayasa’yı en fazla koruyan solcular olmuştur” diyerek, makamlara geldiklerinde devletin tüm sorumluluklarını, toplumun tüm kesimlerine ayrıştırmadan uygulayanın solcular olduğunu belirtti.

İnsanların, “Rumcu” ilan edilmesini eleştiren Çeler, bugünkü derdin, geçim derdi olduğunu belirtti. Çeler, “Tok açın halinden anlamaz” dedi. ,

Zeki Çeler, Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan insanların ciddi sıkıntıları olduğunu belirterek, bu konuda Cumhurbaşkanlığı’na çağrı yaptı. Cumhurbaşkanı’nın yüzünü kendi toplumuna dönmesini isteyen Çeler, Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik açıdan nasıl gelişebileceğinin anlatılmasını istedi.

CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli de, “hakikatlerden söz edelim” diyerek, ülkede, Covid-19, yoksulluk, işsizliğin kol gezdiğini kaydetti.

Ülkenin çok ciddi bir darboğazın içinde olduğunu dile getiren İncirli, aşılı kişilerin uluslararası geçerliliği olan aşı sertifikası alamadığından Cumhurbaşkanı’nın haberi olup olmadığını sordu.

İnsanların uluslararası aşı sertifikası alamadığı için fazladan aşı olmak zorunda kaldığını ifade eden İncirli, “Sayın Tatar yastığa başına koyduğu zaman uyuyabiliyor mu?” diye sordu.

Ülkenin maceraya ihtiyacı olmadığını kaydeden İncirli, pandemide çok acil sorunların giderilmesine ihtiyaç olduğunu ancak bir şey yapılmadığını söyledi.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanlığı bütçesi oya sunuldu ve oy çokluğuyla kabul edildi.

Meclis Genel Kurulu’nda daha sonra Başbakan Yardımcılığı, Turizm ve Çevre Bakanlığı bütçesi görüşülmeye başlandı.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam