Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Erhürman’ın mimarı olduğu ‘Talat Yasası’ CTP’nin başına bela oldu!

Erhürman’ın paydaşları çağırmaksızın, ‘doğrudan Talat’ın talimatı’ ile hazırlanan ve kamuoyunda ‘Talat Yasası’ olarak bilinen yasa 7 yıl sonra CTP’nin başına bela oldu.

Published

on

Komite başkanı sıfatıyla mimarı olan Erhürman’ın paydaşları çağırmaksızın hazırladığı, Talat’ın “kendi yaptığı” kayıtların basına sızması ve kamuoyunda büyük ses getirmesi sonrası ‘doğrudan Talat’ın talimatı’ ile hazırlanan ve kamuoyunda ‘Talat Yasası’ olarak bilinen Mart 2014 tarihli Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası, 7 yıl sonra ana muhalefet partisi CTP’nin başına bela oldu… CTP açısından siyasi, basın açısından hukuki çıkmaz sürüyor.

Yaptıkları bir haberin ardından ‘özel hayatın gizliliği’ ile ilgili yasa çerçevesinde 4 gazetecinin gözaltına alınması sonrası 2014’te yürürlüğe giren yasa tartışma konusu.

Komite başkanı sıfatıyla mimarı olan Tufan Erhürman’ın hazırladığı, kamuoyunda büyük ses getiren bazı ses kayıtlarının basına yansıması sonrası ‘Talat Yasası’ olarak bilinen ve Mart 2014’te resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girerek tartışmaları o dönemde de çok yapılan Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası, 7 yıl sonra ana muhalefet partisi CTP’nin başına bela oldu…

2014’te de basın örgütlerinin karşı çıktığı, gazeteciler açısından oto-sansüre yol açacağı ve kamu yararının görmezden gelindiği eleştirileriyle karşılanan Yasa’yla özel hayatın dokunulmazlığının garanti altına alınması hedeflenmiş, dönemin CTP-BG Milletvekili Tufan Erhürman o dönem eleştiriler karşısında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve AİHM’in aldığı bazı kararlara atıfta bulunarak, böyle bir Yasa’nın çıkarılmasının ve özel hayatın gizliliği ile haberleşmenin gizliliğinin koruma altına alınmasının sadece KKTC Anayasası’nın değil, KKTC iç hukukunun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de bir gereği olduğunu savunmuştu.

Bugün geldiğimiz noktada ise CTP, başta Tufan Erhürman olmak üzere yaptığı ve hararetle savunduğu yasanın arkasında durmakta aciz bir görünüm sergilemeye devam ediyor…

İşlenen suçlara bağlı olarak üst limiti bir yıldan 7 yıla uzanan hapis cezaları ile para cezaları öngörülüyor…

ERHÜRMAN KOMİTEYE PAYDAŞ BASIN ÖRGÜTLERİNİ DAHİ ÇAĞIRMADI…

Yasa’da söz konusu suçların basın-yayın yoluyla veya sosyal medya aracılığıyla işlenmesi halinde uygulanacak cezalar ve düzenlemeler de yer almış, basın örgütleri ise dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun onayından geçmeden önce “gecikmeli yoğun eleştirilerde” bulunmuşlardı.

En büyük skandal ise “demokrasi ve paydaşlar” vurgusu yapan Tufan Erhürman başkanlığındaki komiteye Basın örgütlerinin davet edilmemesi olmuş, “Yasa’nın görüşülmesi sırasında ilgili taraflardan yeterince görüş alındı mı?” sorusuna cevaben Erhürman, Yasa’nın Komite’de görüşüldüğü safhada, Savcılık, Barolar Birliği ve ilçe barolarının temsilcilerinin davetli olarak dinlenildiğini söylemiş, Yasa’nın 28 Kasım 2013 tarihinde Cumhuriyet Meclisi’nin internet sitesine yüklendiğini, 3 Aralık 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandığını, Komitenin ilk görüşmesini 22 Ocak 2014’te yaptığını ancak 28 Kasım 2013 tarihinden 22 Ocak 2014 tarihine kadar Komite’ye herhangi bir sivil toplum kuruluşundan herhangi bir yazılı görüş ve Komite’ye katılma talebi iletilmediğini söylemiş ve adeta “artık geç…” demek istemişti.

 

ERHÜRMAN TOPU POLİSE ATTI, ‘İÇERİĞE UYGUN OLMAYAN UYGULAMA’ DEDİ

Tufan Erhürman geçtiğimiz hafta yaptıkları bir haberin ardından ‘özel hayatın gizliliği’ ile ilgili yasa çerçevesinde 4 gazetecinin gözaltına alınması sonrası topu polise attı.

Konunun duyulmasının hemen ardından ilgili taraflarla görüşme yaptığını belirten CTP lideri Tufan Erhürman, şu ana kadar ulaşabildiği bilgiler çerçevesinde soruşturulan fiilin haberleşmenin veya özel hayatın gizliliği ile bağlantısını kuramadığını, bir fiilin bu Yasa çerçevesinde soruşturmaya tabi tutulabilmesi için haberleşmenin veya özel hayatın gizliliğinin yasada belirtilen şekilde ihlal edilmesi gerektiğini söyledi.

Soruşturmayı Polis Genel Müdürlüğü’nün sürdürdüğünü ve soruşturmanın gizliliğinin esas olduğunu belirten Erhürman, buna karşın soruşturma dolayısıyla basın mensuplarının tedirgin olduğunu ve görevlerini yaparken endişe duyduklarını gözlemlediğini bu nedenle Polis Genel Müdürlüğü’nün, soruşturmanın gizliliği ilkesi çerçevesinde, hangi fiilden dolayı, Yasa’nın hangi maddesinin ihlalinden hareketle soruşturma yapıldığına ilişkin bir açıklama yapmasının yerinde olacağını belirtti.

CTP lideri Tufan Erhürman, “Özel Hayatın Gizliliğini İfşa” suçlamasıyla 6 yıla kadar hapsi istenen gazetecilerle ilgili olarak, Polis Genel Müdürlüğü’nün, soruşturmanın gizliliği ilkesi çerçevesinde, hangi fiilden dolayı, Yasa’nın hangi maddesinin ihlalinden hareketle soruşturma yapıldığına ilişkin bir açıklama yapması gerektiğini işaret etti.

 

“Bir Yasa’daki düzenlemenin yerinde olup olmadığı başka, onun uygulamasının yerindeliği başka bir şeydir” diyen Erhürman “basın özgürlüğüyle ilgili bir tartışma yaşanıyor. Hepimizin en son isteyeceği şey basın mensuplarının kendilerini tehdit altında hissedip hukuken yapabilecekleri haberleri yapamaz duruma gelmeleridir. Bu nedenle Polis Genel Müdürlüğü’nün uygun bir açıklamayla neden bu yasaya dayanarak soruşturma başlatıldığını açıklaması yerinde olacaktır ifadelerini kullandı.

ÖZDENEFE SAVUNMASI: “DOĞRU TEMELDE TARTIŞILMIYOR”

CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, özel hayatın gizliliği ile ilgili yasa hakkında ‘gerekiyorsa güncellenmeli’ ifadelerini kullanarak, gözaltına alınan gazetecilerin ardından başlayan tartışmaların ‘doğru temelde olmadığını’ söylüyor…

Özdenefe, her olgunun kendi içinde tartışılması gerektiğini ve bu yasayla ilgili de güncelleme gerekiyorsa güncellenmesi gerektiğini belirtti.

GAZETECİLER GÜNCELLEME İSTİYOR

Basın Sen ise gelinen noktada basın mensuplarının özlük hakları, çalışma koşulları ve saldırılar başta olmak üzere birçok sorunu bulunduğunu dikkati çekerek, özellikle ‘Özel Hayatın Gizliliği’ ile ‘Bilişim Suçları’ yasası bağlamında bir değişiklik çalışması başlatacaklarını, genel anlamda yaşanan sorunlar ve bu iki yasa değişikliği konusunda CTP’den destek talebinde bulunuyor…

 

Gazeteciler, “haber yapma özgürlüğüne darbe vurulduğu’ görüşünde…

TDP ise Özel Hayatın Gizliliği Yasası’nın bir an önce değişmesi ve basın özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini savunuyor ve haklarında dava okunan gazetecilerin yanında olduklarını belirtiyor…

Açıklamada, siyasi iradeye, basın özgürlüğünü yok edeceği ileri sürülen yasanın ilgili maddelerinde değişiklik yapılması gerektiği hatırlatıldı.

TALAT KAMUOYUNU DOĞRUDAN İLGİLENDİREN SES KAYITLARINDAN ‘ÇOK ÇEKTİ’!

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 2013’te yani yasanın hazırlanmasından 1 yıl kadar önce Cumhurbaşkanlığı eski sözcüsü Hasan Erçakıca ve Maliye Bakanlığı eski Müsteşarı, dönemin Maliye Bakanı Zeren Mungan’ın 2009 seçimlerinden önce yaptıkları bir konuşmanın kaydının basına yansıması nedeniyle çok zor günler yaşamıştı.

Söz konusu kayıtın yayımlanmasıyla siyasi tartışmalar alevlenmişti. 

Konu ile ilgili konuşan dönemin İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, mesele hakkında açıklama yapmayacağını ancak konuşmanın içeriğinden çok basına nasıl sızdırıldığının tartışılması ve sorgulanması gerektiğini belirtmişti.

 

Talat’ın “kendi yaptığı kaydın” içeriğinden ziyade “sızıntı” ile ilgilinemesi ise büyük tepkilere neden olmuştu. 

KKTC’de “irade kimde” tartışmalarını alevleyen söz konusu kayıtta “sendikalar nasıl dize getireleceği” konuşmalara yansımış bunun da ötesinde Talat’ın dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la da Annan Planı Referandumu sonrası yaptığı bir telefon kaydı da basına sdüşerek büyük ses getirmişti.

NE OLMUŞTU?

Geçtiğimi hafta Yeni Bakış Gazetesi’nin “Komisyonla 50 bin vatandaşlık için düğmeye basıldı” haberi ve yayınladığı ses kaydının ardından polisin yürüttüğü soruşturmada 5 kişi hakkında yasal işlem başlatılmıştı.

Konuyla ilgili haberde kullanılan ses kayıtlarının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği ifade edilmişti.

Haber: Vatan Mehmet 

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Eski milletvekili Dr. Altan Yavuz için Meclis’te tören düzenlendi

Published

on

By

Dün hayatını kaybeden eski milletvekili Dr. Altan Yavuz için Cumhuriyet Meclisi’nde tören düzenlendi.

Törene, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Meclis Başkanı Ziya Öztürkler, Başbakan Ünal Üstel, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Ana Muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, bakanlar, milletvekilleri, Dr. Altan Yavuz’un ailesi, bazı eski siyasiler ve bürokratlar katıldı.

Saygı duruşuyla başlayan anma töreni, Dr. Altan Yavuz’un özgeçmişinin okunmasıyla devam etti.

Törende, aile adına Dr. Altan Yavuz’un oğlu Türker Yavuz, Cumhuriyet Meclisi Başkan Ziya Öztürkler ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar birer konuşma yaptı.

-Tatar: “Verdiği hizmetlerle halkıyla bütünleşmiş bir isim”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar konuşmasında, önemli bir değeri ebediyete uğurlamak için bir araya geldiklerini kaydetti.

Dr. Altan Yavuz’un vefatıyla derin bir üzüntü yaşadıklarını belirten Tarar, Yavuz’un ülke sevgisi, KKTC’ye olan bağlılığı, duyarlılığı ve doktor olarak verdiği hizmetlerle halkıyla bütünleşmiş bir isim olduğunu ifade etti.

Tatar konuşmasında, Dr. Altan Yavuz’un son günlerinde bile ülke gündemini takip ettiğini, topluma yön vermeye çalıştığını ve görüşlerini cesaretle paylaştığını dile getirerek, “Bizler burada bir mücahidimizi, bir doktorumuzu, meclis çatısı altında güzel hizmetler vermiş bir değerimizi yitirmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz.” ifadelerine yer verdi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni böyle önemli değerlerle bugünlere taşıdıklarını ve bununla gurur duyduklarını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, “Dr. Altan Yavuz aramızdan ayrılmış olabilir. Ama onun ismi, onun bıraktığı hizmetler, onun bu topraklarda verdiği mücadele hiçbir zaman unutulmayacaktır. Çünkü o, yiğit bir insandı, güzel bir insandı, Ulusal Birlik Partisi’nin bir milletvekili aynı zamanda ilçe başkanlığı yapmış, doktor olarak halkının yanında bulunmuş bir isimdi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun ruhu şad olsun.” dedi.

-Öztürkler: “Toplum değerlerini bizlere öğreten, yaşatan örnek bir kişilikti”

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, konuşmasında, “Bugün, değerli abimizi son yolculuğuna uğurlama görevimizi yapmak üzere toplandık.” ifadelerini kullandı.

Yavuz’un topluma önemli hizmetleri olan, Ulusal Birlik Partisi milletvekili olarak mecliste görev yapan, ciddi yasalara imza atmış değerli bir vekil olduğunu kaydeden Öztürkler, “Kendisi Meclis’teki görevi dışında aynı zamanda iyi bir baba, iyi bir doktor ve toplum değerlerini bizlere öğreten, yaşatan örnek bir kişilikti. Mekânı cennet olsun, ruhu şad olsun.” dedi.

– Yavuz: “Babam, halkına, milletine, devletine elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan biriydi”

Törende konuşan Dr. Altan Yavuz’un oğlu Türker Yavuz ise, babalarını kaybettikleri için çok üzgün olduklarını ifade ederek, babası hakkında böylesi bir konuşmayı yapmadan önce çok düşündüğünü söyledi.

“Biz babamızı onun hastaları ile tanıdık. Biz onu futbol kulüplerinde, okullarda, Meclis’te beraber çalıştığı arkadaşlarından tanıdık” diyen Yavuz, babasının halkı, milleti ve devleti için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan biri olduğunu ifade etti.

Konuşmaların ardından eski milletvekili Dr. Altan Yavuz’un naaşı önünde protokol sırasına göre saygı duruşu yapıldı.

Yavuz, bugün İsmail Safa Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından, Lefkoşa Kabristanlığında toprağa verilecek.

-Dr. Altan Yavuz’un özgeçmişi

1939 yılında Limasol kazasının Yalova Köyü’nde doğan Yavuz, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ihtisasını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladı. 1968 yılında devlet hizmetine giren Yavuz, üç yıl görev yaptıktan sonra istifa ederek, özel çalışmaya başladı.

Kızılay Yönetim Kurulu Üyeliği, Jimnastik Federasyonu Asbaşkanlığı ve Ulusal Birlik Partisi’nin Lefkoşa İlçe Başkanlığı görevlerinde bulunan Altan Yavuz, 23 Haziran 1985 tarihinde yapılan genel seçimlerde Ulusal Birlik Partisi’nden milletvekili seçildi, 18 Mayıs 1990 tarihinde milletvekilliği sona erdi.

Evli olan Yavuz, dört çocuk babasıydı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Serakıncı:Salgın paniği yaşamamızı gerektirecek bir durum söz konusu değil

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, grip veya influenza vakalarında paniğe sebep olabilecek bir artışın söz konusu olmadığını belirtti.

Serakıncı, “Şu an mevsim normalleri üzerinde bir artış var algısı olmakla birlikte bu her yıl aynı dönemlerde görülen oranlardan farklı, panik olacağımız, salgın düzeyinde bir artış şeklinde salgın paniği yaşamamızı gerektirecek bir durum söz konusu değil” ifadelerini kullandı.

Salgınlardan korunmak için önerilerde bulunan Serakıncı, hijyene dikkat etmek, semptomlar varsa maske kullanmak, kapalı alanları sık havalandırmak, hapşırıp öksürürken ağız ve burnu mendil/peçete ile kapatmaya özen göstermek gerektiğini kaydetti.

Serakıncı, bağışıklık sistemini güçlü tutmak için uyku düzenine ve sağlıklı beslenmeye özen göstermenin önemine de vurgu yaptı.

Risk gruplarına ilişkin bilgi veren Serakıncı, astım ve alerji hastaları, 65 yaş üzerinde ve yine alerjik astımı, bronşiti olanlar, kanser tedavisi görenler, kalp yetmezliği, kronik akciğer hastalığı ve diyabeti olanların oluşturduğu grubun risk grupları olarak sayılabileceğini belirtti.

Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, influenza ve domuz gribi konusunda Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) değerlendirmede bulundu.

-“20’den fazla virüs türü akut üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olabiliyor”

Serakıncı, kış aylarının solunum yolu enfeksiyonlarının en sık görüldüğü dönem olduğunu, farklı oranlarda gribal enfeksiyonların dört mevsim görüldüğünü belirtti.

Kış döneminde, 20’den fazla virüs türünün akut üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olabildiğine işaret eden Serakıncı, en sık karşılaşılanların; Influenza Virüs tip A ve B (INF A/B), Respiratuar Sinsityal Virüs(RSV), Adenovirus (ADV), Parainfluenza virüs tip 1-3 (PIV 1,2,3,4), Human Rhinovirus A/B (HRV A/B), Enterovirus (EV), Human Coronavirus (HCoV),Human Bocavirus (HBoV), Human Metapneumovirus (HMPV) gibi virüsler olduğunu kaydetti.

Serakıncı, bunların yanı sıra bakteriyel enfeksiyonlarla da karşılaşıldığını ifade etti.

Var olan bu virüslerin, her yıl bu zamanlarda kendilerini, mutasyona uğramış yeni varyantları ile gösterdiğini dile getiren Serakıncı, yine her yıl bunlardan bir veya birkaç tanesinin aynı anda ve daha ağırlıklı olarak görüldüğünü kaydetti.

Serakıncı, bu virüslerin bazılarının bağışıklık sistemini daha fazla yorarak ve zorlayarak vücut için yıkıcı seyir gösterebileceğini söyleyerek, şunları kaydetti:

“Mevsimsel influenza tiplerinden bağışıklığımızı yoran bir başka deyişle zayıflatan virüslere yakalandığımız zaman, halk arasındaki söylemi ile bünyemiz yıprandığı zaman ise ikinci, hatta üçüncü bir virüs veya bakterinin fırsatçı olarak devreye girmesi ile hastalığı daha ağır ve uzun sürede geçirebilmekteyiz.

Klasik mevsim griplerine ek pnömoni (zatüre virüs ve bakterileri) ile Covid-19 varyantları da katkı koyarak influenza ile ortaya çıkan klinik tabloları biraz daha zorlu seyreder şekle sokabilmektedir. Bildiğiniz gibi Covid-19 etkeni de artık mevsimsel virüsler arasında nitelendirilmektedir.”

-“Salgınlar her birkaç yılda bir daha yoğun oranlarda görülüyor”

Serakıncı, havanın ısı ve nem değişkenliklerinin ani yaşandığı Aralık ayının hemen arkasından üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanmasının şaşırtıcı olmadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Her yıl grip olmasak bile farklı dozlarda bu virüslerin en azından birkaçı ile karşılaşıp semptom vermeden bağışıklığımız tazelenmektedir. Bu nedenle de salgınlar her birkaç yılda bir daha yoğun oranlarda görülmektedir. Domuz gribinin ilk yıllarında da benzer durumu görmüştük o günden bugüne farklı oranlarda influenza A’nın bir alt türü olan domuz gribi görülmeye devam etmekte. Fakat her bir kaç yılda bir görülme oranı artabilmekte. O yılı takip eden yıl da bir önceki yıldan kazanılmış bağışıklık nedeniyle neredeyse hiç olmamaktadır. Bu ayda normalde en sık görülen virüs RSV virüsüdür. Bu aylar tam onun ayı desek yanlış olmaz.

Bu virüs nüfus hareketliğinin fazla olduğu dönemlerde, toplu birlikteliklerin yoğun olduğu bayramlar, yılbaşı sonrası gibi dönemlerde bu virüs, enfeksiyonlarda belirgin artışları her zaman görürüz.”

-“Influenza ve domuz gribi belirtileri”

Serakıncı, her bir virüsün semptomlarının biraz farklılık göstermekle birlikte klasik influenzada sıklıkla görülen belirtilerin; ateş (38 – 41°C), baş ağrısı, yorgunluk hissi, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve kas ağrısı olduğunu kaydetti.

Ateşin, genellikle 2-3 bazen 5 gün sürdüğünü dile getiren Serakıncı, halsizlik hatta yorgunluk hissinin daha uzun sürebildiğini belirtti.

Serakıncı, sağlıklı bir bireyde influenza/ grip semptomlarının bir hafta sürdüğüne işaret etti.

Domuz gribinde (H1N1, H3N2 vb) ise ateş, öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, vücut ağrıları, baş ağrısı, titreme ve yorgunluk gibi belirtiler gözlenebildiğini söyleyen Serakıncı, semptomların bir hafta-10 gün sürebileceğini kaydetti.

-“Korunma için hijyen, maske ve kapalı alanları sık havalandırma”

Salgınlardan korunmak için önerilerde bulunan Serakıncı, hijyen, kapalı alanları sık havalandırma, eğer semptomlar varsa maske kullanma, hapşırıp öksürükken ağız ve burnu mendil/peçete ile kapatmaya özen göstermek gerektiğini belirtti.

Hareketliliğin, yılbaşı partileri gibi bir araya gelmenin arttığı dönemlerde salgınların artışının hız kazanabildiğini dile getiren Serakıncı, “Çünkü kalabalık ve kapalı ortamlarda olma oranı artmıştır.” dedi.

Çocukların da virüsleri okullarda birbirlerine kolaylıkla bulaştırabildiklerini söyleyen Serakıncı, “Onlar da gelip evde ebeveynlerine, anneanne, dede gibi aile büyüklerine bulaştırıyor” diye konuştu.

Serakıncı, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının artması üzerine kalabalık ortamlarda maske takma zorunluluğu ve risk grupları için test çağrısı gibi yeni tedbirler açıkladığını da anımsattı.

-“Uyku düzenine ve sağlıklı beslenmeye özen göstermek çok önemli”

Salgınlardan korunmak adına bağışıklık sistemini güçlü tutmak için uyku düzenine ve sağlıklı beslenmeye özen göstermenin önemine vurgu yapan Serakıncı, şöyle devam etti:

“Özellikle uzun süreli bir tıbbi durumunuz yani kronik hastalığınız varsa (örneğin diyabet veya kalp, akciğer veya böbrek rahatsızlığınız), zayıflamış bir bağışıklık sisteminiz var ise – örneğin kanser tedavi sürecindeyseniz veya yeni tamamladınızsa- maske kuralı olmasa bile kullanmanız kendinizi korumada bulaşıcı hastalıkların yayılımı kontrol altına almada koruyucu rol oynayacaktır.

Dolayısı ile mevsimsel grip ve influenzanın yaygın olduğu dönemlerde azami dikkati göstermemiz ve mümkünse influenza aşısı yaptırmamız kışın geri kalanını daha kontrollü geçirmemiz sağlayacaktır”

Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin önerilerini değerlendiren Serakıncı, bu tedbirlerin hasta bireyin etrafındakilerini koruma adına alması gereken normal bir tedbir olduğunu söyleyerek, “Dolayısı ile bu tedbir önerisinin altının çizilmesi, hatırlatılması, hatta kural kılınması da gayet normaldir. Bu önlemlerin zaman zaman gündeme gelmesi, uygulamaya geçilmesi doğaldır.” ifadelerini kullandı.

-“Risk grupları”

Serakıncı, risk gruplarına ilişkin bilgi vererek, astım ve alerji hastaları, 65 yaş üzerinde ve yine alerjik astımı, bronşiti olanlar, kanser tedavisi görenler, kalp yetmezliği, kronik akciğer hastalığı ve diyabeti olanların oluşturduğu grubun risk grupları olarak sayılabileceğini belirtti.

Risk grubunda yer alanların viral enfeksiyonlarla karşılaştıklarında iyileşme süreçlerinin, risk gruplarında olmayanlara göre daha uzun ve hastalığa bağlı gelişen komplikasyonların da daha ağır seyrettiğini ifade eden Serakıncı, bu kişilerin kendilerini korumak yönünden ve çevrelerindeki bireylerin de onları koruma amaçlı daha dikkatli davranmaları gerektiğini vurguladı.

-“Grip veya influenza vakalarında paniğe sebep olabilecek bir artış söz konusu değil”

Nedime Serakıncı, kutlama ve benzeri nedenlerle kalabalık ve kapalı ortamlarda bir araya gelişleri takiben artış olmakla beraber grip veya influenza vakalarında paniğe sebep olabilecek bir artışın söz konusu olmadığını belirtti.

Serakıncı, “Şu an mevsim normalleri üzerinde bir artış var algısı olmakla birlikte bu her yıl aynı dönemlerde görülen oranlardan farklı panik olacağımız, salgın düzeyinde bir artış şekilde salgın paniği yaşamamızı gerektirecek bir durum söz konusu değil” ifadelerini kullandı.

Korunma ve hijyen tedbirleri almak gerektiğini söylen Serakıncı, şunları kaydetti:

“Unutulmamalıdır ki hangi viral enfeksiyon olursa olsun altta yatan herhangi bir hastalığı bulunan kişilerin iyileşme süreçleri ve komplikasyon riskleri daha uzun olur. Ayrıca kapalı alan kutlamalarının vb. arttığı dönemlerde insanlar birden fazla virüsü arka arkaya kapabilir. Bu virüsler, benzer belirti gösterdiği için de hastalığın uzun sürdüğü sanılabilir”

Serakıncı, iyileşme süreçlerinin uzun sürmesinin bir başka nedeninin ise art arda gelen enfeksiyonların, sinüzit ve zatürre gibi komplikasyonların gelişmesi olduğunu ifade etti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hellim üretimi için Damızlık Koyun Projesi’ne son müracaat tarihi 31 Ocak

Published

on

By

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, hellim üretimi için uygun nitelikte süt üreten damızlık koyun ve koçların ülkeye getirilmesi için son müracaat tarihini 31 Ocak olarak açıkladı.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, damızlık değeri yüksek ve ıslah edici Asaf ırkı koyun ve koçların yurt dışından teminini hedefleyen projeden faydalanmak isteyenlerin yerine getirmesi gereken koşulları da bildirdi.

Proje, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Hayvancılık Kooperatifi ve Merkez Bankası arasında imzalanacak protokollerle, hellim üretimi için gerekli olan süt miktarını artırmak ve süt kalitesini iyileştirmek amacıyla hayata geçiriliyor. Projeyle yerel koyun sürülerinin genetik kapasitesi geliştirilerek süt verimi ve kalitesinde süreklilik de hedefleniyor.

Bakanlık’tan yapılan açıklamaya göre, 2024 yılında ülkede küçükbaş hayvan sayısında yüzde 10 oranında bir artış yaşanmasına rağmen, bu artış daha çok et verimi üzerinde gerçekleşmedi ve ithalat ihtiyacı doğdu. Bu çerçevede, hellim üretimi için uygun nitelikte süt üreten damızlık koyunların ülkeye getirilmesiyle hem üretimin sürekliliği sağlanacak hem de yerel sürülerin genetik kapasitesi üzerine olumlu etkiler yaratılacak.

Proje kapsamında ithal edilecek damızlık koyun ve koçlar için üreticilere faiz destekli kredi imkanı sunulacak. Bu krediden yararlanmak isteyen özel ve tüzel kişilerin yerine getirmesi gereken koşullar şu şekilde belirlendi:

“KKTC vatandaşı olmak.

Veteriner Dairesi Hayvan Kayıt Sistemi’ne kayıtlı bir küçükbaş hayvan işletmesi/barınağına sahip olmak.

Barınağın mülkiyet durumunu belgelendirmek.

Belediye veya Kaymakamlık ’tan uygunluk izni alınması.

En az 50 anaç küçükbaş hayvana sahip olmak.

Hayvan Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği’ne kayıtlı olmak.

Sigorta ve vergi borcunun bulunmaması.

Barınağın hayvan refahı ve sağım koşullarına uygun olması.

Süt Endüstrisi Kurumu’na süt veriyor olmak (avantaj sağlayacaktır).

18-40 yaş aralığında olmak (avantaj sağlayacaktır).”

Her başvuru sahibi minimum 20 maksimum 300 baş ithal hayvan alabilecek. Başvuru yapmak isteyen üreticiler, gerekli formları Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın resmî internet sitesinden (http://tarim.gov.ct.tr/), Hayvancılık Dairesi Müdürlüğü resmi internet sitesinden (http://hayvancilik.gov.ct.tr/) ya da Hayvancılık Dairesi merkez ve kaza şubelerinden temin edebilecek.

Başvurular, Hayvancılık Dairesi’ne şahsen yapılacak. Son müracaat 31 Ocak 2025 mesai bitimine kadar yapılabilecek ve Komisyon tarafından değerlendirilip uygun bulunan başvuru sahipleri projeden yararlanabilecek.

Üreticilerin finansman ihtiyacı için gerekli krediler ise faiz destekli olacak ve ilgili bankanın belirlediği belgeler çerçevesinde sağlanacak.

Devamını Oku

Trending

Reklam