Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

İşte Meclis Güncel Konuşmaları

Published

on

Toplantıda, CTP Milletvekili Teberrüken Uluçay, “Pandemi ve ekonomi” konulu konuşma yaptı.
Uluçay, konuşmasının başında, Kutlu Adalı cinayetinin aydınlatılması konusunda KKTC’nin “sınıfta kaldığını” savundu.
KKTC ve TC’nin kendi hukuk düzenlerinde bu cinayetin yeni ortaya çıkan iddialar ve gelişmeler üzerinden aydınlatılması için üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade eden Uluçay, KKTC makamlarına eleştirilerde bulundu.
Uluçay, pandeminin ortaya çıkardığı sorunların çözülmesi ve ekonominin yönetilmesi için sürekli öneriler ve uyarıları yaptıklarını, kapıların açılmasının olumlu olduğunu ancak geç kalındığını söyledi.

KKTC’nin kapıların açılması ile ilgili alması gereken kararları almakta geç kaldığını ileri süren Uluçay, Güney ve Türkiye’ye sınır kapılarının açılmasının ekonomiye olumlu yansıyacağına, o yüzden ülke ekonomisinin gelişebilmesi kalkınabilmesi için adımların zamanında atılmasının önemine işaret etti.

Hayvancıların eyleminin de ekonominin çarkların dönmediğini gösterdiğini, ülkede işlerin yolunda gitmediğini savunan Uluçay, erken seçimin tarihinin en erken zamanda belirlenmesinin ülke için olumlu olacağına inanç belirtti.

Uluçay, turizmde de atılması gereken adımların geç kalınmadan atılması ve Temmuz ile Ağustos aylarının kaybedilmemesi gerektiğini söyledi.

Yüz yüze eğitimin başlamasının aşılanma programının koordinasyonundan geçtiğini ifade eden Uluçay, bu konuda da bunun yapılamadığını iddia etti ve bu konuda geriye değil ileriye bakılarak, özellikle yüksek eğitimde yeni akademik yıl için şimdiden bu aşılama programlarının yapılmasının önemine dikkat çekti.

Maliyenin yaptığı borçlanmaya da değinen Uluçay, Türkiye ile yapılan protokole rağmen yapılan borçlanmayı eleştirdi.

Geçitkale Havalimanının ülkeye ve ekonomiye kazandırılması için hükümetin ne düşündüğünü soran Uluçay, kargo taşımacılığı için burada adım atılmasının hem bölge hem de ülke için önemli bir adım olacağını söyledi.

UBP Milletvekili Zorlu Töre ise, “Filistin ve Kudüs” konulu konuşmasında, Filistin davasının tüm Müslümanlar için önemli olduğunu ifade ederek, İsrail’in o bölgede yaptığı faaliyetleri, İslam dünyasına karşı yapılan saldırıları anlattı.

Töre, dünyanın orada yaşananlara seyirci kaldığını ifade ederek, bunların iyi okunup Kıbrıs’ta da Türkiye’nin öneminin iyi anlaşılması gerektiğini söyledi.

Kıbrıs Türk halkının güvenliği, refahı ve gelişiminin tüm partilerin görevi olduğunu, herkesin KKTC’ye sahip çıkması gerektiğini ifade eden Töre, Kıbrıs’ta iki egemen devlet olduğunu söyledi ve herkesin devletine ciddiyetle sahip çıkması gerektiğini vurguladı.

TDP Milletvekili Hüseyin Angolemli ise, konuşmasında, tarım ve hayvancılıktaki sorunlara değindi. Angolemli, hayvancıların çok iyi bir mücadele örneği ortaya koyduğunu ve 4 gündür haklarını aradığını ifade etti.

Hayvancıların haklarını alana kadar eylemine devam etmesi gerektiğini ifade eden Angolemli, Türkiye’den ithalatın döviz ile yapıldığını, bunun düzeltilmesi gerektiğini söyledi. Angolemli, taksicilerin “vergi” şikayetini de dile getirdi.

Gerçek tarımcı tanımının yapılması gerektiğini de ifade eden Angolemli, doğrudan gelir desteğinin de zengin tüccarlara gittiğini savundu, eleştirilerde bulundu.

Üreticinin, hayvancının korunması gerektiğini belirtip, gençlerin bu sektörden koparılmamasını isteyen Angolemli, hükümetin hayvancılarla birlikte oturup sektörün geliştirilmesi için çalışma yapması gerekliliğine değindi.

CTP Milletvekili Salahi Şahiner, KIB-TEK akaryakıt ihalesi hakkında konuşma yaptı. “Bu iş rayından çıkmıştır” diyen Şahiner, ihale konusunda yaşanan süreci özetledi.

Hükümetin içinde “Organize çete gibi davranan bir yapı olduğunu” öne süren Şahiner, ihale geciktiği için akaryakıt fiyatlarının 100 dolar kadar yükseldiğini söyledi. Şahiner, bunun görevi ihmal olduğunu, KIB-TEK’in maddi zarara uğratıldığını kaydetti.

“Turkish Petroleum International Company’den (TPİC) yapılan alımda, KIB-TEK’e 40 ton su kakalandı” diyen Şahiner, böylece hem yakıt fiyatının arttığını, hem de yakıtın zararlı element içerdiğini söyledi.

Tahlil sonuçları çıkmadan akaryakıtı getiren geminin gönderildiğini dile getiren Şahiner, normalde tahliller çıkmadan geminin ayrılmasına izin verilmediğini belirtti.

Şahiner, eğer geminin hemen gönderilecek olması idari ve teknik şartnameye konsa dışarıdan çok daha ucuza akaryakıt bulunabileceğini de kaydetti.

36 bin ton için yine TPİC’le anlaşıldığının Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan Arıklı tarafından dün bir televizyon yayınında açıklandığını söyleyen Şahiner, bu anlaşmanın ne zaman yapıldığını sordu.

Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın gizli kapaklı işler dönen bir bakanlık haline geldiğini öne süren Şahiner, Türkiye’de 29 Nisan’da imzalanan sözleşmenin hâlâ Meclis’in bilgisine getirilmediğini dile getirdi.

Daha sonra CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli kürsüye çıktı. Ülkede derinleşen siyasi ve ekonomik kriz hakkında konuşan İncirli, şu anda iktidarda halkın iradesini temsil etmeyen bir hükümet olduğunu söyledi.

Buna rağmen bir erken seçim tarihi belirleme konusunda bile isteksiz ve kaçak bir duruşta olduklarını belirten İncirli, esnafın, çiftçinin, emekçinin sokakta olduğunu kaydetti.

Öte yandan hükümetin sanki ülkede hiç sorun yokmuş gibi bir tavır içinde olduğunu ifade eden İncirli, sorunların üstesinden gelebilmek için yürek gerektiğini dile getirdi.

İncirli, bu işi daha iyi yapacaklar iktidara gelene kadar çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

TÜFE’nin ekonomi açısından önemli bir ölçüt olduğunu kaydeden İncirli, TÜFE rakamlarına işaret ederek Nisan 2021’de önceki aya göre 1,94 değişim yaşandığını; 4 aylık dönemde 3,84 artış yaşandığını; geçen Nisan’a göre yüzde 16,5’lik bir yükselme olduğunu kaydetti.

Hükümetin, insanların alım gücünde bu azalma varken hayat pahalılığını dondurmak için yasal ve yasal olmayan her türlü yola başvurduğunu kaydeden İncirli, Mayıs ayında TÜFE artışının, dövizdeki artışın da etkisiyle yüzde 2’den fazla olacağını, Haziran’da ise yüzde 8’i aşabileceğini söyledi.

Gerçek yaşamın daha da pahalandığını dile getiren İncirli, DPÖ’nün niye hâlâ 2020 büyüme rakamlarını açıklamadığını sordu.

İncirli, işsizliğin açıklanan rakamdan daha yüksek olduğunu, gizli işsizliğin de ciddi şekilde arttığını söyledi.

Devletin alınan borçlarla ilgili ödeme planını yapmak ve açıklamak durumunda olduğunu kaydeden İncirli, hükümetin göreve Türkiye’den kaynak aktarımı yapacakları vaadiyle geleceklerini ancak gelinen noktada durumun bu olmadığını ifade etti.

Vatandaşlık almanın bir insan hakkı olduğunu, adada doğanlara vatandaşlık verilmesiyle ilgili bir sorunları olmadığını kaydeden İncirli, öte yandan bazı rakamların göz önüne alınması gerektiğini anlattı.

“Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ifadelerini utanç içinde dinledim” diyen İncirli, Türkiye’de soruşturma açıldığında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ne hissettiğini merak ettiğini söyledi.

“Biz bu işin neresindeyiz” diye soran Sıla Usar İncirli, bu konudaki hakikati öğrenmeye ülkenin ihtiyacı olduğunu ifade etti, Türkiye ve KKTC ekiplerinin bu konuda yakın iş birliği halinde çalışması gerektiğini anlattı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıslı Türk İş İnsanı Halil Falyalı’nın 8 Şubat 2022 tarihinde suikaste kurban gitmesinin ardından yaklaşık 4 yıl geçti. “Falyalı Suikast” davası olarak İstanbul ve KKTC’de eş zamanlı sürdürülen davalar sonuçlandı. Uzun namlulu silahlarla aracı taranarak öldürülen Kıbrıslı Türk İş İnsanı Halil Falyalı’nın katil zanlılarından biri olan Musa Çiçek ise yeniden Girne Kaza Mahkemesine çıkarıldı.

Türkiye İstanbul Çağlayan Adliyesinde 2022 yılından 2024 yılına kadar devam eden dava sürecinde sunulan ses dosyaları ve watsap yazışmasının bulunduğu video kaydı KKTC’ye ulaştı.

Katil zanlısı, Musa Çiçek Girne Kaza Mahkemesine cezaevinden getirilerek çıkarıldı. ,

Savcılığın açtığı davada zanlı Musa Çiçek alt mahkemede itham edildi.

Alt Mahkemede davaya bakan yargıç Mine Gündüz “sunulan emareler tahkikat yapılmaksızın Girne Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmesi için yeterlidir” ifadelerini kullandı.

Zanlı Musa Çiçek, bu kapsamda , suç işlemek için gizli ittifakta bulunmak, 2021 yılı Eylül ayı içinde Girne’de Mustafa Söylemez Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte merhum Halil Falyalı’ya karşı ağır bir suç işlemek için gizli ittifakta bulunmak, Mustafa Söylemez, Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte yasadışı yollardan ve tespit edilemeyen bir deniz sahilinden KKTC’ye giriş yapmak, adam öldürmek için gizli ittifak kurmak suçlamalarından itham edildi.

Öte yandan,zanlı Musa Çiçek, 2021 yılı Ekim ayı içinde Girne’de Mustafa Söylemez, Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte Hüsnü Falyalı’yı ava gittiği zaman öldürmek için gizli ittifakta bulunmak suçlamaları ile da itham edildi.

Mahkemede Musa Çiçek’in gönüllü ifadesi, tanıkların ifadeleri, ses dosyalarının ve bir adet video Whatsapp yazışmasının bulunduğu CD emare olarak sunuldu.

Mahkeme, tahkikat yapılmaksızın, emarelerin duruşmanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmesi için yeterli buldu.Dava Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi.Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma 11 Aralık 2025 tarihinde gerçekleşecek.

Ne olmuştu?

8 Şubat 2022’de Kıbrıslı Türk iş insanı Halil Falyalı’nın sokak ortasında uzun namlulu silahlarla taranarak hayattan koparılmasına neden olan suikastın KKTC’de tutuklu bulunan sanıkları Ömer Tunç, Veysel Sare ve Musa Çiçek, Girne Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Suikast zanlıları, 7 Ağustos 2024 tarihinde hapis cezasına çarptırılarak hüküm almışlardı. Hatırlanacağı üzere suikast davasında zanlı Ömer Tunç ömür boyu hapis cezası, Veysel Sare 35 yıl, Musa Çiçek ise 20 yıl hapis cezası alarak mahkeme tarafından suçlu bulunmuştu. Zanlılar aleyhlerine getirilen 17 dava ile ilgili detayları da aktararak suçları Türkye’de hüküm alan ele başı Mustafa Söylemez ile birlikte işlediklerine karar verildiğini duyurdu.

Öte Yandan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Mustafa Söylemez’i Halil Falyalı ve Murat Demirtaş cinayetinde “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan 2 kez müebbet hapis cezasına çarptırarak tutukluluğunun devamına hükmetti. Mustafa Söylemez “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” suçundan ise beraat etmişti.

Sanık Abdurrahim Çelik, Cengiz Şener ve Ender Yıldız hakkında da Halil Falyalı ve Murat Demirtaş’a yönelik öldürme suçlarından dolayı “Tasarlayarak adam öldürmeye yardım” suçundan ayrı ayrı 12 yıl 6’şar ay hapis cezası olmak üzere toplam 25’er yıl hapis cezası verilerek tutukluluk hallerinin devamına hükmedilmişti.

Kaynak: Gündem Kıbrıs

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum basınında son günlerde öne çıkan, Lübnan-Güney Kıbrıs anlaşması ve Erhürman’ın “gerçek niyetinin çözüm olmadığı” yönündeki eleştiriler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Erhürman, ilk olarak Lübnan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan anlaşmaya dikkat çekerek, “adanın iki eşit sahibinden ve adada egemenlik haklarına sahip iki eşit kurucu ortaktan biri olan Kıbrıslı Türklerin iradesinin dahil olmadığı bir anlaşma” yapıldığını vurguladı.

Açıklamasında, Rum basınında yer alan bir diğer tartışma başlığının ise, bir süredir dile getirdiği uluslararası temaslara ilişkin görüşleri olduğunu belirten Erhürman, Avrupa Birliği, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi platformlarda Kıbrıslı Türklerin görüşlerinin duyurulmasına yönelik temaslarda bulunacağını daha önce açıkladığını hatırlattı.

Erhürman, bu açıklamalarının bazı Rum basını tarafından eleştirildiğini belirterek, kendisi hakkında “gerçek niyetinin ‘görüşme/müzakere/çözüm olmadığı’” yönünde iddialar ortaya atıldığını ifade etti.

İki tarafın kamuoylarının sürece etkisine dikkat çeken Erhürman, Rum Liderliği’nin, “adada iki eşit ortaktan biri olan Kıbrıslı Türklerin iradesi olmaksızın tüm ada adına anlaşmalar imzalamaya devam etmesinin” ve buna karşılık Kıbrıs Türk tarafının “dünyaya kapanmasının” ne adil ne de çözüm yanlısı bir tutum olduğunu belirtti.

Bu yaklaşımın, “statüko bozulmasın, Kıbrıslı Rumlar adanın tek sahibiymiş ve Kıbrıslı Türkler yokmuş gibi davranmaya devam etsin, Kıbrıslı Türkler de otursun beklesin” anlayışı olduğunu söyleyen Erhürman, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Erhürman, “yeni dönem” olarak ifade ettiği yaklaşımı dört başlık altında topladı:

a) Kıbrıslı Türklerin çözüm istediği,

b) Çözüme kadar olan süreçte “yok sayılmayı” ve “Kıbrıs Rum tarafının iradesiyle tüm ada adına, geleceği bağlayacak işlemler yapılmasını” kabul etmediği,

c) Kıbrıslı Türklerin, Rum tarafının “tek yanlı girişimlerinin çözüme, istikrara ve barışa katkıda bulunmadığını” dile getirdiği,

d) Kıbrıslı Türklerin bir yandan görüşme masasında günlük yaşamı kolaylaştıracak ve çözüm yolunu açacak öneriler sunarken, diğer yandan da dünyayla buluşma çabalarını tüm olanakları kullanarak sürdürdüğü.

Cumhurbaşkanı Erhürman, açıklamasını, her platformda bu görüşleri “sabırla, soğukkanlılıkla ve kararlılıkla anlatmaya devam edeceklerini” belirterek tamamladı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Dışişleri Bakanlığı, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının bütünüyle hükümsüz olduğunu açıkladı.

Yapılan yazılı açıklamada, “Kıbrıs Adası’nda egemen eşit haklara sahip Kıbrıs Türk halkını hiçe sayarak imzalanmış olan bu anlaşma bundan öncekiler gibi bütünüyle hükümsüzdür” denildi. Anlaşmanın, yalnızca Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını ihlal etmekle kalmadığı, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de hâlihazırda kırılgan olan dengeleri temelden sarsma tehlikesi taşıdığı vurgulandı.

Dışişleri Bakanlığı, Kuzey Kıbrıs’ın doğal kaynaklardaki eşit haklarına yönelik her türlü saldırıya karşı gerekli siyasi, diplomatik ve teknik tedbirleri almaktan imtina etmeyeceğinin de altını çizdi.

Yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Lübnan hükümeti 23 Ekim 2025 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile 2007 yılında varılmış olan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının yaklaşık 18 yıl askıda kaldıktan sonra onaylandığını duyurmuştu.

Bu kez, GKRY lideri Nikos Hristodulidis’in Beyrut’a gerçekleştirdiği ziyaret marjında 26 Kasım tarihinde düzenlenen bir törenle iki taraf arasında yine 2017 yılında varılmış olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmasının imzalandığı açıklanmıştır.

Söz konusu anlaşma, Rum tarafının 2003 yılından itibaren Kıbrıs Türk Halkı’nın Ada ve Doğu Akdeniz’deki eşit hak ve çıkarlarını gasp etmeye yönelik olarak yürüttüğü tek yanlı girişimlerin yeni bir unsuru niteliğindedir. Kıbrıs Adası’nda egemen eşit haklara sahip Kıbrıs Türk halkını hiçe sayarak imzalanmış olan bu anlaşma bundan öncekiler gibi bütünüyle hükümsüzdür.

Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk tarafının tüm uyarılarına ve bölgedeki gerçeklere rağmen, uluslararası toplumdan aldığı cesaretle Ada’nın tamamını temsil ettiği sanrısıyla hareket ederek uluslararası hukuka aykırı adımlar atmaya devam etmektedir. Bu siyasi oldu bittiler, yalnızca Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını ihlal etmekle kalmamakta, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de hâlihazırda kırılgan olan dengeleri temelden sarsma tehlikesi taşımaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak geçmişte defalarca dile getirdiğimiz üzere, Kıbrıs Türk tarafının Ada ve etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki egemen eşit haklarını korumaktaki kararlı tutumumuz devam edecektir. Bölgede hakkaniyete dayalı, karşılıklı saygı ve iş birliğini önceleyen bir düzenin ancak iki tarafın karşılıklı rızasıyla ve eşit statüde yapılacak anlaşmalarla mümkün olabileceği açıktır.

Bu çerçevede, GKRY’nin Lübnan dâhil üçüncü taraflarla yaptığı veya yapmayı sürdürdüğü tüm tek yanlı deniz yetki alanı düzenlemeleri KKTC açısından, daha önce yapılan benzer düzenlemeler gibi, yok hükmündedir. KKTC, hem kendi kıyı yetki alanlarında hem de Kıbrıs Türk halkının Ada genelindeki ortak haklarını ilgilendiren tüm konularda gerekli adımları atma iradesine sahip olup, doğal kaynaklardaki eşit haklarına yönelik her türlü saldırıya karşı gerekli siyasi, diplomatik ve teknik tedbirleri almaktan imtina etmeyecektir.

Uluslararası toplumu, Rum tarafının bölgedeki gerginliği tırmandıran tek yanlı adımlarına destek vermemeye; ilgili devletleri ise Kıbrıs meselesinin hassasiyetlerini gözeterek iki tarafın rızası olmadan yapılan düzenlemelere taraf olmamaya davet ediyoruz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile hak ve çıkarlarını korumaya devam ederken, Doğu Akdeniz’de işbirliği ve istikrarın ancak müktesep haklara saygı ve diyalogla mümkün olabileceği inancıyla hareket etmeyi sürdürecektir.”

Devamını Oku

Trending

Reklam