Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiliz hakimiyetinden sonra 16 Ağustos 1960’ta adanın iki halkı arasında ortaklık temeline dayandırılan uluslararası antlaşmalar uyarınca kuruldu.
Ancak, Kıbrıs Rum tarafının 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türk toplumuna karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara geçmesi, devlet yapısındaki ortaklık temellerini ortadan kaldırma teşebbüsleri ve anayasayı feshetmesinden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti, bir ortaklık devleti olmaktan çıkarak bir Rum yönetimine dönüştü.
Kıbrıs Cumhuriyeti fiilen Rum/Yunan kontrolü altına girerken adanın kuzeyindeki Türk bölgelerinde herhangi bir egemenliği söz konusu olmadı.
15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan cuntasının desteğiyle EOKA terör örgütü lideri Nikos Sampson, adayı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirerek, iktidarı kısa süreyle ele geçirdi.
Kıbrıs’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kasteden bu hareket karşısında Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde, önce İngiltere’ye ortak müdahale teklifinde bulundu. İngiltere’nin olumsuz cevap vermesi üzerine, adadaki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak, Türkiye 20 Temmuz 1974 günü Barış Harekatı’nı başlattı.
Böylece Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı önlendi ve Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alındı. Türk Barış Harekatı aynı zamanda Yunanistan’da cunta idaresinin de sonu oldu.
Kıbrıslı Türkler, harekatın ardından önce federe devlet kurdular, ardından 1983’te bağımsızlık ilan ettiler.
Türkiye ve KKTC de adanın güneyini ‘Rum Kesimi’, orada bulunan otoriteyi de Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) olarak adlandırıyor. Fakat Türkiye Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni resmi olarak tanımadı.
Nüfus mübadelesi
2 Ağustos 1975 tarihinde Viyana’da BM gözetiminde Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides arasında bir nüfus mübadele anlaşmasına varılmıştı. BM Barış Gücü aracılığıyla uygulanan bu anlaşmayla Kuzey’den Güney’e yaklaşık 120 bin Rum, Güney’den Kuzey’e de 65 bin Türk geçti, böylece nüfus bakımından homojen iki kesim meydana geldi.
Bu iki kesim, 180 kilometre boyunca uzanan ve genişliği 5 metre ile 7 kilometre arasında değişen bir ‘ara bölge’ ile birbirinden ayrıldı.
Yunanistan ile GKRY arasında ortak savunma doktrini
Yunanistan ve GKRY arasında Kasım 1993’te “Ortak Savunma Doktrini” yürürlüğe girdi.
“Ortak Savunma Doktrini”, iki ülke arasında ortak askeri strateji ve operasyonlar planlanmasını, ortak tatbikatlar yapılmasını, Girit, Oniki Adalar ve “Kıbrıs”ın savunma alt yapılarının yeniden düzenlenmesini, Yunanistan’ın Orta Akdeniz’de somut bir rol oynamasına imkân verecek şekilde Güney Kıbrıs’ta hava ve deniz üsleri kurmasını ve askeri harcamaların artırılmasını öngörüyor.
Bu yeni stratejik kavram ile tanımlanan “tek savunma alanı” ile Yunanistan’dan adada Magosa’ya kadar uzanan bölge doğal savunma sahası olarak kabul ediliyor ve bu bölgenin her köşesinde etkinlik sağlanması amaçlanıyor.
Kıbrıs sorunu ve müzakereler
On yıllardır devam eden müzakereler, BM İyi Niyet Misyonu çerçevesinde süreç içerisinde ortaya çıkan yerleşik BM parametreleri olan siyasi eşitlik ve iki kesimlilik temelinde, eşit statüde iki kurucu devleti haiz yeni bir ortaklık kurulması amacıyla yürütüldü.
Müzakere sürecinde BM tarafının çözüm önerilerine evet diyen taraf hep Kıbrıs Türk tarafı olmuş, ancak Rum tarafı anlaşmaya yanaşmamış, Kıbrıslı Türkler ile ortak bir geleceği paylaşmayı reddetmişti.
Uzun bir aradan sonra müzakereler 2002 yılında yeniden başlatıldı.
Annan Planı’na hayır
2002’de “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” adı altında taraflara sunulan belge daha sonra Annan Planı olarak anılmaya başlandı.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 26 Şubat 2003 tarihinde Annan Planı’nın üçüncü versiyonunu taraflara sundü. Plan 31 Mart 2004 tarihinde nihai şeklini aldı.
Kıbrıs için tarihi bir dönemeç olarak kayda geçen Annan Planı, iki toplumlu ve 2 eşit kurucu devletten oluşan federal bir devleti öngörüyordü.
Plan 24 Nisan 2004’te hem KKTC hem de GKRY’de eş zamanlı olarak halkın oylamasına sunuldu. Kıbrıs Türklerinin yüzde 65’i çözümden yana oy kullanırken, Rumlar yüzde 75 ile ‘hayır’ dedi.
GKRY lideri Papadopulos’un 7 Nisan 2004 tarihindeki halka seslenişinde Rum halkını “güçlü bir hayır” demeye çağırması ve Rum liderliğinin devlet eliyle sürdürdüğü “hayır kampanyası” da önemli bir etki yapmıştır.
Sonuçta, Rum toplumunun reddi karşısında, BM ve AB dahil tüm uluslararası camianın desteklediği bu kapsamlı çözüm planı geçersiz hale geldi.
AB’ye üyelik
GKRY AB tarafından desteklenen çözüm planına hayır demesine rağmen, 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye oldu.
Yasal olarak AB üyeliği, Kıbrıs’ın tümü için geçerli ve Kıbrıslı Türkler de aynı haklara sahip. Ancak Kuzey ile Güney arasında anlaşma sağlanmadığı için uygulamada sadece Rum Kesimi, AB müktesebatına tabi.
GKRY, AB’ye dahil olduktan sonra KKTC üzerindeki ambargo ve izolasyonların sürdürülmesi ve Türkiye’nin AB adaylık müzakerelerinin çıkmaza girmesi yönündeki girişimlerine ağırlık verdi.
2004 yılında Rum Kesimi’nin Annan Planı’nı reddetmesinden sonra AB Genel İşleri ve Dış İlişkiler Konseyi, Komisyon’u KKTC’ye uygulanan ekonomik ambargoların ve izolasyonun kalkması için gerekli tedbirleri almaya davet etti ve 259 milyon euro yardım yapılmasını öngördü.
Bu amaçla bir mali tüzük kabul edilmekle birlikte, 2004 yılında AB’nin uluslararası ticaretine ilişkin kararlarda oy birliği gerektiğinden GKRY’nin itirazı sonucunda engellendi.
Anastasiadis dönemi ve yeniden müzakereler
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, 1960 Anayasası’na bağlı olarak başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Halkoyuyla seçilen Cumhurbaşkanı koltuğunda 2013’ten bu yana Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) lideri Nicos Anastasiadis bulunuyor.
28 Şubat 2013’te yapılan seçimleri Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) lideri, muhafazakar Nicos Anastasiadis kazandı.
Komünist rakibine galip gelen Anastasiadis, ülkedeki ekonomik krizi sonlandırmak için gereken adımları atma sözünü AB ve İMF ile kurtarma paketleri imzalayarak gerçekleştirmeye çalıştı.
2004’teki referandumda Annan Planı’na destek veren Anastasiadis, seçimden sonra yaptığı konuşmasında, Türk tarafının da kabul edeceği bir çözümle ‘tam bir Avrupa devleti’ oluşturmak istediklerini açıklamıştı.
Anastasiadis ile dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 11 Şubat 2014’te adanın ara bölgesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim’ın da katılımıyla Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmak amacıyla müzakereleri yeniden başlattı.
İki liderin yaptığı ortak açıklama metninde, yerleşmiş BM parametreleri ile temel hak ve özgürlüklere saygı yanında, kurulacak yeni ortaklığın iki kesimli ve iki toplumlu olacağı vurgulandı.
2015 yılında KKTC cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Mustafa Akıncı ile Anastasiadis arasında çözüm arayışları kaldığı yerden devam etti.
Ancak tüm çabalara reğmen, Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumu, iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon çerçevesindeki çözüme odaklanan süerç 2017 yılında çöktü.
‘Güvenlik’ ve ‘garantiler’ başlığındaki ihtilaflar müzakerlerin çöküüşündeki ana sebepler olarak gösterildi.
Rum kesimi, garantör ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin adadan askerlerini çekmesi konusunda ısrarcılığı, KKTC ve Türkiye tarafından reddedilmişti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamalarda, “Bu sonuç BM iyi niyet misyonu parametreleri içerisinde bir çözümün imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bunda ısrar etmenin anlamı yoktur” ifadesini kullanmıştı.
2021’in nisan ayında Cenevre’de düzenlenen gayri resmi Kıbrıs görüşmesinde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, tarafların yeterli bir ortak zeminde buluşamadıklarını açıklamıştı.
GKRY lideri Anastasiades ise 2 devletli çözümü asla kabul etmeyeceklerini açıklamıştı.
Ekonomi
Güney Kıbrıs ekonomisi, turizme ve mali sektör üzerine oturuyor. Ülke 2008’de euroya geçti. Aynı yıl ABD’den yayılan küresel mali kriz ve daha sonra Avrupa’ya yansımaları, Güney Kıbrıs ekonomisini de etkiledi.
GKRY, 2010’lu yılların ilk yarısında ülkeyi büyük bir açmaza sürükleyen ekonomik kriz, AB ve IMF tarafından planlanan kurtarma paketleri ile kısmen aştı. Ekonominin yeniden rayına sokmayy çalışan GKRY bu yöndeki politikaları uygulanmaya devam ediyor.
Böylece 2012-14 arasında eksi yönde seyreden büyüme rakamları, 2015-18 yılları arasında %1-2 gibi düşük yüzdeyle pozitif bir seyir yakalamayı başarmıştır. 2019 yılında büyüme rakamları yeniden eksileri gördü.
2019’da GKRY Gayri Safi Yurt İçi Hasılası 25 milyar dolar seviyesinde. Kişi başına düşen milli gelir ise 27 bin dolar civarında.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye Cumhuriyeti GKRY’yi resmi olarak tanımadığından, ülkemizle GKRY arasında resmî anlamda siyasi, ticari, bürokratik bir ilişki söz konusu değildir.
Kıbrıs Sorunu Türkiye’nin komşusu Yunanistan’la ve Avrupa Birliği ile ilişkilerinin ana gündem maddelerinden birini oluşturuyor.
GKRY, Türkiye ile Yunanistan arasındaki en önemli sorun alanlarından birini teşkil ediyor.
Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbon kaynakları ve EASTMED projesi
GKRY’nin Doğu Akdeniz’de tek taraflı olarak ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde sondaj denemeleri KKTC ile GKRY aradındaki ihtilafı daha da derinleştirdi.
Sözkonusu gelişme üzerine KKTC Ada’nın eşit ortağı olarak meşru hak ve çıkarlarını korumak amacıyla 2014 yılında kendi araştırma faaliyetini başlatacağını duyurmuştu.
GKRY, 2 ocak 2020’de Doğu Akdeniz’deki gazı Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşınmasını ön gören EastMed boru projesinin anlaşmasını Atina’da Yunanistan ve İsrail ile beraber imzaladı.
GKRY’nin tek taraflı bu adımı Doğu Akdeniz’de gerginliği tırmandırırken Türkiye, Kıbrıs Türklerinin haklarının korunması amacıyla bölgeye sismik araştırma ve sondaj gemilerini göndermişti.
TRT