Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Tıp Töreni’nde bu yıl da sağlıktaki sorunlara dikkat çekildi

Published

on

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB), 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle birlik binasında “Tıp Töreni” düzenledi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da törende yapılan konuşmalarda sağlık alanında sorunlar dile getirildi.

KKTC Sağlık Bakanlığı ve TC Sağlık Bakanlığı arasında 20 Aralık’ta imzalanan protokolün de gündem olduğu konuşmalarda, protokolün bazı maddelerinin KTTB yasasına aykırı olduğu savunularak, “Birliğin sürecin dışında bırakılması” eleştirildi.

Tören, Türkiye’de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenler için saygı duruşu ile başladı.

Törende sırasıyla, Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Remzi Gardiyanoğlu, Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası Başkanı Şükrü Onbaşı, Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası Başkanı Halil Bakkaloğlu, Kıbrıs Türk Tabipleri Odası Başkanı Ömer Taşargöl, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ahmet Özant, Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan Yardımcısı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Cumhurbaşkanı Vekili Zorlu Töre birer konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından meslekte 50’nci ve 25’inci hizmet yılını dolduran hekimlere plaket ve onur belgesi takdim edildi.

Törende ayrıca depreme gönüllü olarak giden hekimlere ve KTTB Psikolojik Destek Programı’nı yürüten Dr. Ayşe Zeki’ye plaket ve teşekkür belgeleri sunuldu. Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı, Lefkoşa Türk Belediyesi, Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Birliği ile Kıbrıs Türk Paramedikler Derneği’ne ise kurumsal ödüller takdim edildi.

-Gardiyanoğlu

Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Remzi Gardiyanoğlu, konuşmasına, Anavatan Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketinde yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır dileyerek başladı. Gardiyanoğlu, “Tabi ki Melekler Takımı sizler bizimle hep yaşayacak hep kalbimizde olacaksınız ve umarım tüm topluma hep doğru yolu göstereceksiniz” dedi.

14 Mart Tıp Bayramı törenlerinin aslında bayram olarak kutlanmaması gerektiğini, bu törenlerde yıllardan beridir en çok konuşma yapma fırsatı bulan bir sivil toplum örgütü temsilcisi olarak hep dile getirdiğini hatırlatan Gardiyanoğlu, “Neyin bayramını kutlayacaktık ki. Benden sonra kürsüye gelecek tüm sivil toplum örgütleri aynen benim yaptığım gibi sağlıkta yarım asırdan beridir çözüm bekleyen sorunları anlatacak, siyasi irade bunları dinleyip not alacak ve tabi ki bundan önceki yıllarda olduğu gibi konuşmasında sağlıktaki tüm sorunları bildiğini ve çözeceğini sonu cekli caklı biten konuşmalar ile ifade edecektir” dedi.

-“Tıp Bayramında 2. kez konuşma yapma fırsatı bulan sağlık bakanı görmedim”

9 yıldır Tıp Bayramı etkinliklerinde konuşma yapma fırsatı olduğunu ve hiçbirinde 2. kez konuşma yapma fırsatı bulan sağlık bakanı görmediğini vurgulayan Gardiyanoğlu şöyle devam etti;

“Niye bizi yönetenler ülkedeki sorunları çözmek adına hiçbir çaba sarf etmiyor? Her şeyi hazır bekliyor ki? Çok mu zordu hastanelerimizi otomasyona geçirmek, yeni hastaneler yapmak, sağlıkta yeni bir sistem yaratmak ve insanlara anayasal hakları olan sağlık hizmetini sunmak. Biz bu kadar beceriksiz bir toplum muyuz? Yoksa biz bu sistemsizlikten nemalanıyoruz diye mi bunları yapmıyoruz. Bu soruların cevabını burada olan herkes aslında çok iyi biliyor. Bu yıl konuşma daveti aldığımda hemen büyük bir heyecanla kabul ettim, telefonu kapattıktan sonra defalarca düşündüm ben yine bu yıl farklı ne konuşacaktım ki?”

Gardiyanoğlu, konuşmasını yazarken kendi kendine yıllardan beridir sağlıktaki sorunları dile getirip çözüm bekleyen bir sivil toplum örgütü temsilcisi olarak acaba siyasi irade niye bu eleştirileri göz ardı ediyor diye mırıldandığını aktararak, Sonra cevabını bulmakta gecikmedim. Bizde makamlar ahbablara, akrabalara ve partililere çıkar sağlama yeridir. Bunu tüm toplum çok iyi bilmektedir. Bizde sağlık bakanı tanıdığına hastaneden erken tarihe MRI randevusu alan, arabasını doktor park yerine park edemeyen partinin ileri gelenlerinin park sorununu çözen bir makamdan ibarettir dedi.

Gardiyanoğlu, geçmişe bir yolculuk yaparak, geçmişte vaat edilenlere örnekler olarak “1984’ten beri tüm tüm hükümet programlarında yer alan Genel Sağlık Sigortasına geçilecek ifadesini, 1990 yılında ilk kez dile getirilen sağlıkta otomasyon sistemini, 2017’de temeli atılan Güzelyurt Hastanesini, yeni Lefkoşa Hastanesi ve farklı ortamlarda müjdesi verilen Girne Hastanesi”ni gösterdi.

Gardiyanoğlu, bugüne kadar Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturmuş siyasetçiler sağlıkta tek bir icraat yapmış olsalar seçim dönemi bakanlığı bırakıp kapı kapı gezerek oy istemek zorunda kalmayacaklarını ileri sürerek, “Bir an önce yapılması gereken milletvekili seçileceklere yaş ve dönem sınırı getirmektir” dedi.

İki dönemden fazla kimsenin milletvekili olmasına yasal olarak izin verilmemesi gerektiğini söyleyen Gardiyanoğlu, “Bunu yapabilecek kadar yürekli miyiz? Zannetmem, çünkü bizdeki memlekete hizmet aşkı mezarda bitecek kadar büyük hatta son dönemlerde babadan anadan evlada geçecek kadar uçsuz bucaksız” dedi.

Gardiyanoğlu, hiç vakit kaybetmeden sağlıktaki tüm paydaşların bir araya gelmesi ve ulusal sağlık politikaları oluşturulması gerektiğini ifade ederek, “Sağlığı siyasetçilerin oyuncağı olmaktan kurtarmalıyız. Kim sağlık bakanı olursa olsun yol haritasından sapmasına asla izin vermemeliyiz. Gün sağlıkçıların birlik olma günüdür bunu yaptığımız takdirde 14 Martları bayram havasında kutlayabiliriz” dedi.

-Onbaşı

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası Başkanı Şükrü Onbaşı da, 14 Martların, ülkede uygulanan sağlık politikaları nedeniyle bayram havasından uzak ve buruk bir şekilde kutlandığını belirterek, hekimliğin en temel ilkesinin insan sağlığını korumak olduğunu vurguladı.

Hekimlerin, insan haklarının bütünsel olduğu bilinciyle ve insanın doğuştan gelen yaşama hakkının kutsallığından ödün vermeden mesleki uygulamalarını yapması gerektiğini söyleyen Onbaşı, Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası kurulduğu günden beridir ülkede yaşayan herkesin din, dil, ırk, cinsiyet, mezhep, cinsel yönelim, politik düşünce ve sosyoekonomik durum ayrımı gözetmeksizin güvenli, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlık hizmeti alması için çalıştığını belirtti.

Kamu hekimleri olarak, yıllardır hastalıklar dışında ülkedeki sağlık sisteminin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yaparken aynı zamanda yasal düzenlemelerdeki eksiklikler, alt yapı eksiklikleri, hekim, hemşire ve yardımcı personel eksiklikleriyle de mücadele ettiklerini kaydeden Onbaşı, kamu sağlık merkezlerinde hekim eksikliklerinin dayanılmaz boyutlara ulaştığına işaret etti.

Onbaşı, bazı branşlarda hizmetlerin eksiklikler nedeni ile aksayarak yürütülemediğini, hatta bazı branşların son istifalardan sonra kapandığını ifade ederek, ülkede, üçüncü basamak sağlık hizmeti veren tek merkez olan Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi bünyesinde endokrinoloji ve gastroenteroloji uzmanı olmadığını, romatoloji, hematoloji ve nefroloji servislerinde de sadece birer uzman bulunduğunu belirtti.

-“Özellikli ilaçlar değil basit ağrı kesici ve antibiyotiklerin de eksikliği hekimlerle hastaları karşı karşıya getirmektedir”

“Hemen her branştan pediatrik yan dal uzmanlarımızın ülkeye dönüşleri sevindirici olmakla birlikte, Sağlık Bakanlığımızın dahiliye yan dal uzmanı yetiştirmeye yönelik bir çalışması var mıdır?” diye soran Onbaşı şöyle devam etti:

“Global bir kriz olan ilaç eksikliği her yönü ile her alanda hissedilirken en çok da onkolojik hasta gruplarını etkilemektedir. Özellikle hormonoterapi ve immunoterapide kullanılan ilaçların kesintisiz tedariki hayati öneme sahiptir. Sadece özellikli ilaçlar değil basit ağrı kesici ve antibiyotiklerin de eksikliği hekimlerle hastaları karşı karşıya getirmektedir. Bu sorunun bir an önce çözülmesi temennimizdir.

Ameliyathanelerin ve servislerin kapasitelerinin yetersizliği ve doluluğu nedeni ile genel cerrahi, ortopedi, plastik cerrahi ve göğüs cerrahisi gibi branşlar aylar sonraya ameliyat randevusu verebilmektedir. Ameliyathanelerin artan cerrahi branş uzmanlarına cevap verecek şekilde, her yönü ile geliştirilip artırılmasını talep ediyoruz.”

Onbaşı, kamu hastanelerindeki yoğun bakım kapasitelerinin artan nüfus karşısında artık yetersiz olduğunu, toplumun ihtiyaçları hesaplanarak yeni ve çağdaş yoğun bakım üniteleri kurulması, hekim, hemşire, yardımcı personel ve teknolojik olarak tam teşekküllü hazırlanması gerektiğini belirtti.

Yoğun bakım yatağı yetersizliği nedeni ile sevklere harcanan paraların kamu maliyesine ciddi zarar verdiğini savunan Onbaşı, “Sendikamıza son zamanlarda meslektaşlarımızdan hastane yöneticileri ile ilgili çok yoğun şikayetler gelmektedir. Üzülerek söylemek zorundayız bu pozisyondaki bazı meslektaşlarımız koltuk ve güç zehirlenmesi yaşamakta, yetkilerini doğru kullanamamakta, meslektaşlarına baskı ve mobbing uygulayarak hastaneleri yönetmeye çalışmaktadır” dedi.

-Bakanlığı hastaneleri denetlemeye davet etti

Çağın yönetici hastalığı olan mobbingin tedavisinin denetim olduğunu vurgulayan Onbaşı, Sağlık Bakanlığı’nı hastane başhekimlerinin icraatlarını denetlemeye ve hastanelerde iş barışını yeniden tesis etmeye davet etti.

6 Şubat’ta yaşanan depremde hem Türkiye’nin hem de ülkenin telafisi olmayan kayıplar verdiğini vurgulayan Onbaşı, buradan çıkarılması gereken dersler olduğunu söyledi.

Onbaşı, “Doğal afetlerde kesilmemesi gereken sağlık hizmetlerini nasıl sürdüreceğimizin çalışması yapıldı mı? Ülkemizdeki kamu binalarının durumu ortada iken, olası bir depremde hastanelerimiz zarar görürse nasıl bir yol izleneceğinin planı yapıldı mı? Hasarlı okulları boşaltıp çocuklarımızı çadırlarda ders yapmaya mahkûm eden hükümetimizin hastaneler için planını merak ediyoruz. En hızlı şekilde Yeşilırmak’tan Dipkarpaz’a kadar bütün kamu sağlık merkezlerinin depreme dayanıklılık analizlerinin yapılmasını, sonuçlarının tüm şeffaflığıyla kamuoyu ve bizlerle paylaşılmasını talep ediyoruz” dedi.

-Sağlıkta iş birliği protokolü

20 Aralık 2022 tarihinde Sağlık Bakanının Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı ile “sağlıkta iş birliği” protokolü imzaladığını hatırlatan Onbaşı, “Protokolün hazırlık evresinde hiçbir paydaş kuruluş ile istişare edilmedi, sonrasında da içeriğine tarafımızca ulaşılamadı. Ne yazıktır ki protokolün içeriğine yasalaşma aşamasında Meclis alt komitesinde ulaşabildik. Söz konusu protokolü incelediğimiz zaman KTTB Yasası ve ülkemizde yürürlükte olan başka yasalarla da çeliştiğini tespit ettik” dedi.

Onbaşı, üç yıl önceki hastane yangınında hastaları ve hastaneyi tahliye edenlerin kamu hekimleri olduğunu anımsatarak, “Covid-19 pandemisinde, dönemin hükümetinin bütün organizasyon hatalarını da, sağlık sistemindeki eksikleri de kompanse eden yine biz kamu hekimleriydi. Bizleri yok sayamazsınız” dedi.

Onbaşı konuşmasını, “Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası, her zaman olduğu gibi bugün de ülke hekimlerinin meslek örgütü Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin ve yasasının yanında, onu hedef alanların ise karşısında duracaktır” diyerek, tamamladı.

-Bakkaloğlu

Kıbrıs Türk Diş Tabipleri Odası Başkanı Halil Bakkaloğlu ise, diş ve diş eti hastalıklarının bugün dünyada olduğu gibi ülkede de en sık rastlanan bir sağlık sorunu olduğunu belirterek, koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerini geliştirmek, sürdürmek hedefine yönelik stratejilerle bilimsel ve teknik desteğin Sağlık Bakanlığı ile Diş Tabipleri Odası’nın ortak çalışmasında olması gerektiğini söyledi.

Kamu hastanelerinde verilen diş tedavilerindeki hizmetin yükseltilebilmesi için modern teknolojilerin kullanılması ve çeşitliliğinin artırılması gerektiğini ifade eden Bakkaloğlu, “Devlet hastanelerinde verilen hizmetlerin çeşitliliği son 30 yıldır değişmemiştir” dedi.

-“Kamuda da tam donanımlı diş merkezleri kurulmalı”

Verilen hizmetlerin sınırlı olmasından dolayı halkın özele gittiğini kaydeden Bakkaloğlu, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi haricindeki devlet hastanelerindeki diş hekimliği hizmetlerinin küçük bir oda içerisinde verildiğini belirtti. Bakkaloğlu, “Kamuda da tam donanımlı diş merkezleri kurulmalıdır” dedi.

Bakkaloğlu ayrıca, devlet hastanelerindeki hizmetlerin artırılabilmesi, mevcut hekimlerin yükünü azaltabilmek için uzman ve uzman diş hekimi/doktoralı diş hekimi kadrolarının artırılması gerektiğini söyledi.

Halil Bakkaloğlu üniversiteler konusunda ise, önemli olanın diploma sayısını artırmak değil, yetişecek hekimin bol vaka görerek yetişip, o diplomayı alması olduğunu vurguladı ve şu anda var olan 8 diş hekimliği fakültesi sayısının daha da artırılmaması gerektiğini kaydetti. Bakkaloğlu, “Hekim haklarının savunulmak zorunda kalmadığımız nice 14 Mart Tıp Haftası’nı kutlamamızı dilerim” dedi.

-Taşargöl: “Her koşulda sağlık hizmetlerinin verilebilmesi tüm sağlıkçıların en önemli konusu”

Kıbrıs Türk Tabipleri Odası Başkanı Ömer Taşargöl, sağlık mensuplarının 14 Mart Tıp Bayramını kutlayarak, üniversite yıllarında zorlu bir eğitim süreciyle başlayan doktorluğun, sürekli yenilenmeyi, gelişmeleri izlemeyi, bilimsel araştırmaların merkezinde olmayı gerektiren bir meslek olduğunu vurguladı.

Modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilen 14 Mart’ın, Tıp Bayramı olarak kutlandığını, ilk Tıp Bayramı’nın 1919 yılında yurt savunma hareketi olarak başladığını ve tıbbiyeli öğrencilerin İstanbul’da işgâl kuvvetlerine karşı protestolarına dayandığını hatırlatan Taşargöl, “Bu tarihten itibaren; geçmişten günümüze 14 Mart haftası, Tıp Haftası ve Tıp Bayramı olarak kutlanır olmuştur” dedi.

Bu yıl yaşanılan deprem felaketi nedeniyle buruk bir bayram yaşadıklarını ifade eden Taşargöl, her koşulda olduğu gibi doğal afetler ve olağan üstü hallerde de etkin ve ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin verilebilmesinin tüm sağlıkçıların en önemli konusu olduğunu belirtti.

Taşargöl, sağlık hizmetlerinin etkin ve ulaşılabilir kılınması, hastane koşullarının iyileştirilmesi, koruyucu hekimlik uygulamalarının yaygınlaştırılması ve nitelikli personel gereksiniminin karşılanması yönündeki çabalara hız verilmesini temenni etti.

Bu amaca yönelik; bir yandan sağlık hizmetinin aksayan yönlerini düzeltmek amacıyla gerekli adımlar atılırken diğer yandan da sağlık hizmetlerine daha çok kaynak ayrılması ve yatırımların sürdürülmesinin zorunlu olduğunu dile getiren Taşargöl, “Meslektaşlarımızın yoğun ve stresli çalışma koşullarında, herkesin yardımına, güvenine ve desteğine gereksinim duydukları göz ardı edilmemelidir” dedi.

Taşargöl, sağlık alanındaki tüm sorunların kısa sürede çözülmesini temenni ederek, insanı yaşatmayı, insanlığa daha nitelikli bir yaşam sunmayı amaç edinen, bu kutsal, saygın ve onurlu mesleği büyük özveriyle yerine getiren tıp doktorlarının Tıp Bayramı’nı kutladı.

-Özant

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Ahmet Özant konuşmasında, sağlığa erişimin her bireyin anayasal hakkı olduğunu vurgulayarak, “Bu hakkın tüm yurttaşlarca eksiksiz kullanılabilmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve sağlık alanında ulaşılan düzey, günümüzde çağdaşlık göstergelerinden kabul edilmektedir” dedi.

Devletin, bireylere sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilecekleri sosyo-ekonomik ve kültürel ortamı sağlamasının temel koşul olduğunu kaydeden Özant, “Hayallerin ulaşılmaz, umutların tükendiği, gerçeklerin ise can yakıcı ve acımasız olduğu bir ülke yarattık” şeklinde konuştu.

Özant, hastanede alt yapı ve personel eksiklikleri nedeniyle ülkede etkin ve yeterli bir sağlık hizmeti verilemediğini belirterek, taleplerini şöyle sıraladı:

“-Tam donanımlı alt yapıya sahip, tüm ekipmanları ve en yeni teknolojik cihazları bulunduran yeni bir devlet hastanesi inşası hemen başlamalı

-Sağlık sisteminde koruyucu sağlık hizmetleri esas olmalı

-Basamak hekimliği sistemi hemen kurulmalı

-Tam donanımlı alt yapıya sahip, tüm ekipmanları ve en yeni teknolojik cihazları bulunduran yeni bir devlet hastanesi inşası hemen başlamalı

-Sağlıkta sözlü ve fiziksel şiddet için ivedi katı yasal düzenlemeler yapılmalı

-Sağlıkta tüm sorunların çözümü için acil reform yapılmalı

-Devreye girecek etkin bir genel sağlık sigortası ile hastaların hekim seçme hakkı sağlanmalı

-“Bahaneler bulmaktan vazgeçip, çareler bulmak için irademizi ortaya koymamız gerekiyor”

Etkin, modern, kapsayıcı ve ülke gerçeklerine uygun adalı bir sağlık sistemi kurmak gerektiğini kaydeden Özant, “Hedefimiz, medeni ve çağdaş bir toplum olma yolunda ilerlemekse, yıllardır dile getirdiğimiz var olan sorunları çözmek için bahaneler bulmaktan vazgeçip, çareler bulmak için irademizi ortaya koymamız gerekmektedir” diye konuştu.

Tüm sağlık personeline hak ettikleri yaşam olanaklarının sağlanması ve hasta yoğunluğunun azaltılmasına yönelik düzenlemelerin yapılmasının, sağlık hizmetlerinde kaliteyi artıracak önemli etkenlerden olduğunu dile getiren Özant, neden hükümetin sorunları ve çözümleri bildiği halde bunları gerçekleştiremediğini sorguladı.

Özant, halkın daha kaliteli bir sağlık hizmetini ülkenin her köşesinde kolay ulaşılabilir şekilde almasının, sağlık çalışanlarının ise haklarının verilmesi, huzur ve güven içinde çalışmalarının sağlanması gerektiğini belirtti.

“Yarım kalmış bitirilememiş hastaneler şeffaf ihaleler ile bir an önce bitirilmelidir” diyen Özant, “Sağlık merkezleri ve sağlık ocaklarının amaçları doğrultusunda hizmet verebilmeleri için kadroları ve koşulları iyileştirilmelidir” şeklinde konuştu.

Yılan hikayesine döndüğünü savunduğu Lefkoşa’ya yeni bir hastane yapılmasının gerekliliğini dile getiren Özant, “Biz kısa vadede çok işler yapan değil, uzun vadede bile hiçbir şey yapamayan yönetimler olma konusunda rekorlara koşuyoruz” iddiasında bulundu.

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin depreme dayanıklı olmadığı yönündeki raporlara işaret eden Özant, deprem raporlarının açıklanmasını istedi. “Doktor, hemşire, ebe, diğer sağlık emekçileri, hastalar, hasta yakınlarının hayatlarını riske atmayın” diyen Özant, yaşanması muhtemel kayıplar durumunda hiçbir vicdanın bunun altından kalkamayacağını söyledi.

Özant, “Nasıl ki Adıyaman’da yaşanan felaketin sorumlularını cezalandırmak için çaba harcıyoruz, bilin ki yaşanacak felaketi bile bile önlemler almayan yöneticiler olarak bizler de STÖ ve meslek örgütleri olarak sizin peşinizi bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.

Direkt veya dolaylı olarak toplum sağlığını ilgilendiren tüm sorunların ve çözümlerin konuşulduğu her platformda KTTB’nin olması gerektiğini kaydeden Özant, şöyle devam etti:

“Bizleri dışlama lüksünüz yoktur. Bizleri görmezden gelerek oldubittilerle, dayatmalarla iş yapmaksa niyetiniz, vazgeçiniz. Sahip olduğumuz yasalarımıza müdahale ederek yetkisiz ve etkisiz kılmaksa niyetiniz, vazgeçiniz. Çünkü asla izin vermeyeceğiz.”

-“Protokolün bazı maddelerinin KTTB Yasasına aykırı olduğunu tespit ettik”

KKTC Sağlık Bakanlığı ve TC Sağlık Bakanlığı arasında 20 Aralık’ta imzalanan protokolün hazırlanması, görüşülmesi sürecinde dışarıda tutulduklarını savunan Özant, şunları kaydetti:

“Geri dönüşü mümkün olmayan hale gelene kadar bilgi dahi edinemedik. Gelinen son noktada protokolün bazı maddelerinin KTTB Yasasına aykırı olduğunu tespit ettik. Bildiğiniz gibi KTTB Yasası gereğince, meslek örgütümüze üye olmayan hekimler KKTC sınırları içerisinde hekimlik mesleğini icra edemezler. Söz konusu protokolle KTTB Yasasına dahil olmadan ülkemizde hekim çalıştırmanın yolu açılmaya çalışılmaktadır. Buna izin veremeyiz.”

Siyaseti, kişisel veya partisel çıkarlar doğrultusunda değil, toplum yararına ve çıkarına olacak şekilde ve öncelik vererek yapmak gerektiğini dile getiren Özant, hükümetlerin kısa ömürlü olması, istikrarın bozulması nedeniyle başlatılan çalışmaların yarım kaldığını kaydetti.

KTTB Başkanı Özant, ülkede etkin, kapsayıcı, modern ve nitelikli adalı bir sağlık sisteminin kurulması için çağrı yaparak, daha sağlıklı, daha düzenli, daha modern bir sağlık sistemi ile gelecek 14 Mart törenini kutlamayı diledi.

TAK

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin yıl sonu gösterisi yapıldı

Published

on

By

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin (SAM) yıl sonu gösterisi dün yapıldı.

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nden verilen bilgiye göre, Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’ndeki etkinliğe Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler ve bazı milletvekilleri de katıldı.

Etkinlikte Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler ile Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa İlçe Başkanı, Milletvekili Devrim Barçın konuşma yaptı.

Etkinlikte resim, seramik ve ahşap atölyelerinde üretilen çalışmalardan oluşan sergiler de açıldı.

SAM öğrencileri, dans, bale, jimnastik, halk dansları gösterileri sundu.

-Barçın

Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa İlçe Başkanı, Milletvekili Devrim Barçın, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nin üretim ve eğitim alanında ortaya koyduğu çalışmaların önemini dile getirdi.

Sosyal Aktivite Merkezi’nin sadece aktivite yapılan bir yer olmadığını gördüğünü ifade eden Barçın, sevgi, emek ve umudun da var olduğu merkezde, nice çocukların yetiştirilmesini temenni etti.

-Karavezirler

Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Başkanı Ali Karavezirler, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi’nin gurur verici işler başardığını belirterek hem eğitmenlere hem de öğrencilere teşekkür etti.

“Hizmet etmek sevmekle başlar diyorum. Çünkü biz, beldemize severek hizmet ediyoruz, hizmet aşkıyla çalışıyoruz” diyen Karavezirler, bugün de bunun onur ve gururunu yaşadığını söyledi.

SAM’da yer alan seramik ile teknoloji atölyelerinin her geçen gün büyüdüğünü belirten Karavezirler, bilim ve teknoloji merkezinin kurulması için adım atıldığını belirtti.

Karavezirler, Değirmenlik Akıncılar Belediyesi’nin eğitime, kültüre, sanata verdiği öneme işaret ederek, belediyenin öz kaynaklarıyla yapılan okul binası, oyun grubu gibi eserler hakkında bilgi verdi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Ertuğruloğlu, İİT Dışişleri Bakanları toplantısına katıldı

Published

on

By

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 21-22 Haziran tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 51. Dışişleri Bakanları Konseyi (DBK) Toplantısına katıldı.

Tahsin Ertuğruloğlu, “Değişen Dünyada İİT” konu başlığıyla gerçekleşen ve İsrail’in Filistin ve İran’a saldırılarının ağırlıklı olarak gündemi oluşturduğu toplantıda bir de konuşma yaptı.

Ertuğruloğlu konuşmasında, 20 ayı aşkın bir süredir devam eden ve 55 binden fazla Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden olan katliamın son bulması için üye ülkelerin ve uluslararası toplumun bir an önce İsrail’i durduracak adımlar atması gerektiğini, geçmişte benzer saldırıları ve acıyı yaşamış Kıbrıs Türk halkının Filistinli kardeşlerinin acısını derinden hissettiğini, uzun yıllardır devam eden Filistin sorununa çözümün, bağımsız ve egemen Filistin devletinin kabülü ve iki devlet esasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, dün gece Amerika’nın İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların, bir süredir İsrail’in Ortadoğu’daki saldırılarıyla istikrarsızlaşan güvenlik ortamını küresel boyuta taşıyabilecek düzeye getirdiğini, güvensizlik ve istikrarsızlığın ne yazık ki günümüzün düzeni haline geldiğini belirtti.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu Kıbrıs konusunda bir uzlaşıya varılamamasının nedeninin bazı kesimlerce iddia edildiği gibi müzakere eksikliğinden değil, uluslararası toplumun Kıbrıs Türk tarafını eşit ortak olarak görmeyi ve egemen eşit ve eşit uluslararası statüye haiz devlet olarak tanımayı reddetmeyi ısrarla sürdürmesi olduğunu belirtti.

Ertuğruloğlu, Ada’da kalıcı ve sürdürülebilir bir uzlaşının mevcut iki devlet gerçeği temelinde sağlanabileceğini vurgulayarak, tarafların egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün yeniden teyidiyle iki devlet arasında iş birliği yollarının aranabileceğini ifade etti. Bakan Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 77.BM Genel Kurulu’nda uluslararası topluma yaptığı ve takip eden yıllardaki genel kurullarda yinelediği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaları ve diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaları yönündeki çağrısını hatırlatarak, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin bu çağrı doğrultusunda somut adım atmalarını beklediklerini belirtti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, toplantı çerçevesinde, bazı üye ülke Dışişleri Bakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Ayrıca, İslam İşbirliği Gençlik Formu tarafından Haliç Üniversitesi’nde düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a İİGF Büyük Gençlik Ödülü’nün takdim edildiği ödül törenine katıldı.
Bakan Ertuğruloğlu’na toplantı ve temaslarında Müdür/Temsilci Mustafa Davulcu, KKTC İstanbul Başkonsolosu Erek Çağatay ve Üçüncü Sekreterler Begüm Tuncalı ve İsmail Bayramoğlu eşlik etti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hasipoğlu: “İsrail-İran çatışmasına ABD’nin müdahil olmasıyla gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz”

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, İsrail-İran çatışmasına Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) müdahil olmasıyla gelişmeleri “endişeyle takip ettiklerini” söyledi

Hasipoğlu, bölgesel gelişmeler ve güncel konularla ilgili yazılı açıklama yaptı.

İran’ın Birleşmiş Milletlerden ABD’nin İran’a saldırısının incelenmesi ve kınanması talebiyle BM Güvenlik Konseyinden (BMGK) “acil oturum” talep ettiğini belirten Hasipoğlu, “Savaştaki füzelerin hedefinin nükleer tesis boyutuna gelmesi, içinde bulunduğumuz coğrafya için daha da endişe verici bir boyuta dönüştürmüştür” dedi.

-BM Güvenlik Konseyi “barış gücü değil izleme konseyi”

BM’nin barış gücü olmaktan artık çıkarak bir izleme konseyine dönüştüğünü söyleyen Hasipoğlu, “ ABD, Rusya gibi büyük devletlerin daimi üye olup veto haklarının olmasından dolayı Güvenlik Konseyinden mazlum halkları koruyacak, yaptırım içeren, önleyici kararlar çıkamamaktadır. Güçlünün haklı olduğu, hiçbir Batılı ya da Müslüman ülkenin kınamanın ötesine geçmediği BM ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantılarına şahitlik ediyoruz. Bunu daha önce Bosna’da, en son en acı şekilde Gazze’de Filistinlilerin yaşadıklarıyla ve bu yapıların karar alamadığını görüyoruz” dedi

BM’nin bugün ABD – İsrail müttefikliğinin yaptığı saldırıları izlemekle yetindiğini ve asli görevini yapamadığını ifade eden Hasipoğu , İsrail ile İran arasındaki çatışmaların da 10’uncu gününe girdiği şu günlerde izleyici koltuğunda oturmaya devam ettiğini belirtti.

– “Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık”

Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Aynı tecrübeyi Kıbrıslı Türkler olarak bizler de hem sahada hem masada yaşadık . 1974 öncesi Rum saldırıları karşısında BM’nin izleyici rolü ve alınan güvenlik konseyi kararları ortadadır. Keza, 1979 yılından itibaren başlayan federasyon müzakerelerinde, Rum tarafının uzlaşmaz tutumuna ek olarak , BM’in yapısal bozukluğundan dolayı çözüm de sağlanamamıştır . 1974 öncesinde Rum mezalimliğine tanıklık eden BM, sonraki federasyon görüşme süreçlerinde ise çözüm anlamında masaya getirdiği tüm plan ve önerilerine ‘Evet’ diyen Kıbrıs Türk halkına hak ettiği değeri ve statüyü vermek yerine , ‘Hayır’ diyen tarafın ödüllendirmeye devam etmiştir. Diğer bir ifadeyle BM müzakere süreci ile ilgili bir nihai tespit yapmaktan kaçınmış, hep Rum tarafının istediği şekilde bir çözüm arayışı içerisinde olmaya çalışıp, Rum tarafının içerisinde bulunduğu konfor alnının muhafaza etmesine çanak tutmuştur. Halbuki görüşme süreçlerini hamisi konumunda olan BM, Rum tarafının retçi tavırları sonrasında gerekli kararları alıp, Rum tarafını rahatsız edebilseydi, belki de bizlerin arzu ettiği çözüm modeli bugün hayat bulmuş olacaktı”

-Hakan Fidan’ın son açıklaması

Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (IIT) mesajını değerlendiren Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya, özellikle de bölgemiz, iyice ateş çemberine dönerken, Kıbrıs Türk halkının yegane güvencesinin ve en büyük destekçisinin Anavatan Türkiye olduğuna, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamalarıyla bir kez daha tanıklık ettik. Hakan Fidan’ın KKTC’nin gözlemci üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkına yer vermesi son derece önemli ve anlamlıdır. Kıbrıs Türk halkının yaşamakta olduğu izolasyon çemberinin aşılması gerektiğine vurgu yapan Hakan Fidan, doğrudan temas çağrısıyla da Anavatan Türkiye’nin milli dava Kıbrıs konusundaki politikasını da dünya kamuoyuna hatırlatmıştır.

Bu vesileyle, haklı davamızın her platformda yankı bulması için sözünü sakınmaktan çekinmeyen Anavatan Türkiye’mize ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yürekten teşekkür ediyor, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın, KKTC ve Kıbrıs Türk halkı ile ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerini daha da artıracağına inanıyoruz”

-“Rum tarafı tüm adanın güvenliğini riske sokuyor “

Hasipoğlu, Kıbrıs Rum liderliği ve Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristodulidis’in son dönemde bazı ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar, silahlanma faaliyetleri ve tek taraflı eylemlerinin, Kıbrıs adasının tamamını ciddi bir tehlike altına soktuğunu söyledi.

Hasipoğlu, “Şimdilerde ise Amerika – İsrail yuvalanmasına sahasını açarak tüm adayı riske sokmaktadır. Kıbrıs Türk halkı olarak, Rum tarafının bizleri ortak düşman olarak gören İsrail’den farklı bir zihniyette olmadığını çok iyi biliyoruz. Bundan sonra sıra size gelecek zihniyetinin bir tezahürü olarak, bizi bu adada azınlık olarak gören, eşit kabul etmeyen ve ilk fırsatta, tıpkı Gazze’deki Filistinliler gibi, kendi ana yurdumuzda yok etmeye çalışan acımasız bir zihniyetle karşı karşıyayız” dedi

Hasipoğlu , GKRY’nin limanlarını başta ABD, İsrail ve Fransa olmak üzere birçok ülkeye açtığına dikkati çekerek, “Kıbrıs adası, tam bir barut fıçısı ama bizim halkımızın güvencesi güçlü Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diye konuştu.

Gazimağusa’dan görülen füzelere şahitlik eden biri olarak, savaşı yakın hissetmenin kaygı verici olduğunu söyleyen Hasipoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle Crans Montana başta olmak üzere geçmiş federasyon görüşme süreçlerinde Rum tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin ve askerinin olmayacağı bir sistemde ısrar ederek masayı devirmesinin sebebini o dönemlerde idrak edemeyenler, şimdi garanti sisteminin önemini daha da iyi anlamalıdırlar. Rum – İsrail zihniyeti, bizleri azınlık gören, bundan sonra da sıra size gelecek zihniyetidir . Bu yüzden geçmişte olduğu gibi bu süreçleri tekrar başlatmak isteyenler, son yıllarda yaşanan savaşları ve soykırımları iyi analiz edip içselleştirmeleri gerekmektedir . Son yıllarda yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamlılığı UBP’nin kırmızı çizgisi olduğunu bir kez daha belirtir, söz sahibi olduğumuz müddetçe, halkımızın varlığı ve güvenliği için savunmaya devam edeceğimizi vurgularız”

Devamını Oku

Trending

Reklam