Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

ADALI CİNAYETİNİN AYDINLATILMASINI VE GEÇİCİ 10. MADDENİN KALDIRILMASINI İSTEDİ

Published

on

KUTLU ADALI’NIN ÖLÜMÜNDEN ÖNCE YAYIMLANAN “SOPA VE SIPA” BAŞLIKLI SON YAZISI OKUNDU
AHMET SADİ, FAZIL ÖNDER, AHMET YAHYA, AHMET İBRAHİM, AYHAN HİKMET, AHMET MUZAFFER GÜRKAN, DERVİŞ ALİ KAVAZOĞLU VE KUTLU ADALI ANILDI
“CİNAYETİN AYDINLIĞA KAVUŞTURULMASI İÇİN SOMUT ADIM ATARAK GEREKENLERİ YAPACAK MISINIZ? YOKSA SÜRECİ YİNE ZAMANA MI HAVALE EDECEKSİNİZ?”

Bu Memleket Bizim Platformu, Cumhurbaşkanlığı önünde basın açıklaması yaparak, Kutlu Adalı cinayeti dahil karanlıkta kalan her olayın aydınlığa kavuşmasını ve Anayasa’nın Geçici 10. Maddesinin kaldırılmasını istedi.
Bu Memleket Bizim Platformu, bugün saat 10.00’da Cumhurbaşkanlığı önünde yaptığı basın açıklamasında, Kutlu Adalı cinayetinin yanı sıra geçmişte meydana gelen bombalama, kurşunlama ve linç girişimi gibi karanlıkta kalan her olayın aydınlığa kavuşması adına baskı unsuru olmaya devam edeceklerini vurguladı. Açıklamanın ardından Kutlu Adalı’nın ölümünden önce yayımlanan ve KKTC ile TC arasındaki ilişkileri konu alan “Sopa ve Sıpa” başlıklı son yazısı okundu.
Bu Memleket Bizim Platformu adına açıklamayı, Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Lefkoşa İlçe Başkanı Doğa Yalçın, Kutlu Adalı’nın son yazısını ise Toplumcu Kurtuluş Partisi Yeni Güçler (TKP YG) Örgütlenmeden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Ersen Sururi okudu.
“UYDURUK GEREKÇELER VE VATAN HAİNİ SÖYLEMİ İLE CİNAYETLER İŞLENDİ”
Platform açıklamasında; Ahmet Sadi, Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Ahmet İbrahim, Ayhan Hikmet, Ahmet Muzaffer Gürkan, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kutlu Adalı anılarak, “Bu değerlerimizin tümü Kıbrıs’ta barışı, ortak yaşamı, demokrasiyi, insan haklarını ve aydınlık bir geleceği savundukları için katledildiler. Biz bu değerlerimizi kaybettik, her bir değeri kaybedişimizle sarsıldık ama yılmadık ve çoğaldıkça çoğaldık” denildi.
Cinayetleri işletenlerin amacının Kıbrıs’ta kendilerinin yarattığı düşmanlıkların devamını sağlamak ve bunun üzerinden de karanlık işlerini gizlemek olduğunun savunulduğu açıklamada, bu nedenle kin ve nefret duygularının geliştirildiği, uyduruk gerekçeler ve vatan haini söylemi ile cinayetler işlendiği, toplumun korkutularak sindirilmeye ve susturulmaya çalışıldığı belirtildi.
Temiz ve aydınlık bir toplum yaratmak için geçmişteki karanlık olaylarla yüzleşilmesi, gerçeklerin ortaya çıkmasının sağlanması ve öldürülen tüm yurtseverlerin itibarının iade edilmesi gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, yıllardır demokratikleşme ve sivilleşme mücadelesi verildiği hatırlatılarak, “Bunun ilk adımı da Anayasamızdaki Geçici 10. Maddenin kaldırılması olmalıdır” denildi.
“TOPLUM SUÇLULARI BİLİYOR”
Açıklamada, kamuoyuna yansıyan iddia ve itiraflarla birlikte ülkedeki faili meçhullerin de perdesinin aralandığı savunularak, toplumun suçluları bildiği belirtildi.
“Önemli olan Sayın Tatar başta olmak üzere hükümet ile ilgili kurumların ne yapacağıdır. Cinayetin aydınlığa kavuşturulması için somut adım atarak gerekenleri yapacak mısınız? Yoksa süreci yine zamana mı havale edeceksiniz?” diye sorulan açıklamada, Platformun Kıbrıs Türk toplumu adına konunun takipçisi olacağı vurgulandı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yalnız Kutlu Adalı cinayeti değil, geçmişte gazete, siyasi parti ve Cumhurbaşkanlarının ofislerinde meydana gelen bombalamalar, kurşunlamalar ve linç girişimleri gibi karanlıkta kalan her olayın aydınlığa kavuşması adına baskı unsuru olmaya devam edeceğiz.
Bizleri sindirmeye, bastırmaya ve susturmaya çalışanların karşısında dünden daha da dik duracağız.
Susmadık, susmayacağız çünkü biz halkız, haklıyız. Unutmadık, unutturmayacağız. Çünkü bu memleket bizim.”
Açıklamanın ardından Kutlu Adalı’nın ölümünden önce yayımlanan “Sopa ve Sıpa” başlıklı son yazısı, TKP YG Örgütlenmeden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Ersen Sururi tarafından okundu.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Birkibris.com

Published

on

By

Bugün ve yarın yağmur, ayrıca haftanın ilk üç günü kuvvetli rüzgar bekleniyor. Sıcaklık, 18-21 dolaylarında seyredecek.

Meteoroloji Dairesi’nin son tahminlerine göre, 20-26 Aralık tarihleri arasında bölge, periyodun ilk günü yüksek basınç sistemi ile serin ve nemli, diğer günlerde ise alçak basınç sistemi ile üst atmosferdeki soğuk ve nemli hava kütlesinin etkisi altında kalacak.

Hava bugün ve yarın parçalı bulutlu yer yer sağanak yağmurlu, diğer günler parçalı bulutlu olacak.

En yüksek hava sıcaklığı genellikle iç kesimlerde ve sahillerde 18-21 derece dolaylarında seyredecek.

Rüzgar, periyodun ilk günü güney ve batı, diğer günlerde ise kuzey ve doğu yönlerden orta kuvvette bugün, yarın ve çarşamba günleri zaman zaman kuvvetli olarak esecek.

 


Devamını Oku

Kıbrıs

Birkibris.com

Published

on

By

HP Genel Başkanı Kudret Özersay, 21 Aralık 1963 gecesinin Kıbrıslı Türklerin belleğinde en uzun, en zor ve en soğuk gece olarak yer ettiğini ifade etti.

O geceyle birlikte başlayan gettolarda yaşam, zorunlu göçler, güvenlik kaygıları ve kayıpların 11 yıl boyunca sürdüğünü belirten Özersay, bunun toplum üzerinde derin bir iz bıraktığını söyledi.

Bu yaşanmışlıkların yok sayılmasının kabul edilemez olduğunu dile getiren Özersay, empati eksikliğine dikkat çekti ve tarihle yüzleşmenin önemini hatırlattı.

Tüm şehitleri saygı ve rahmetle andığını da sözlerine ekledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Birkibris.com

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, Milli Mücadele ve Şehitler Haftası dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

Başbakan Ünal Üstel’in açıklaması şöyle;

 

‘‘Kıbrıs meselesi bir günde doğmadı.

Bir masada başlamadı.

 

Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi ve devletleşme süreci, tarihe altın harflerle geçmeyi hak eden bir mücadeledir.

 

Kıbrıs’ta Türklerin devletleşme süreci; Genel Komite’den Geçici Türk Yönetimi’ne, ardından Türk Yönetimi’ne; Otonom Türk Yönetimi’nden Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne ve nihayetinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uzanan uzun, zorlu ve ağır bedeller ödenmiş bir tarihsel yürüyüştür.

 

1963 yılında Kıbrıs Türk halkına yaşatılan acıların ardından fiilen dağılan Kıbrıs Cumhuriyeti sonrasında, 1968 yılında Beyrut’ta başlayan ve daha sonra Kıbrıs’ta devam eden görüşmeler, iki taraf arasındaki zihniyet farkını daha ilk günden açıkça ortaya koymuştur.

 

Türk tarafı eşitlik, onur ve güvenliğe dayalı bir ortaklık arayışındayken; Rum tarafı Kıbrıs Türklerini hiçbir zaman eşit bir halk olarak görmemiştir.

 

Onların anlayışına göre Kıbrıs Türkleri bir “azınlık”tı ve azınlıklara eşit hak verilemezdi.

 

Bu zihniyet hiç değişmedi.

 

15 Temmuz 1974’te Yunan cunta yönetimi ve EOKA mensupları tarafından Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbe ile başlatılan adanın Yunanistan’a ilhak süreci, yüzyıllardır zihnin arka planında var olan gerçek niyeti açık biçimde gözler önüne sermiştir.

 

Darbecilerle Makarios arasındaki fark hedefte değil, yöntemdeydi.

 

Hedef aynıydı: Enosis.

Yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması.

 

Bu noktada Türkiye, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan garantörlük haklarını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı Barış Harekatı’nı başlatmıştır.

 

Bu harekat, Kıbrıs Türk halkının yok edilmesini önlemekle kalmamış; adaya barışı, Yunanistan’a ise demokrasiyi getirmiştir.

 

Bugün bazı çevreler Türkiye’yi “işgalci” olarak göstermeye çalışsa da tarihsel gerçekler örtülemeyecek kadar açıktır.

 

Nitekim Makarios dahi, 21 Temmuz 1974’te Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada darbenin ve işgalin kaynağının Yunanistan olduğunu açıkça ifade etmiştir.

 

Barış Harekatı’ndan sonra görüşmeler yeniden başlamış; olası bir federasyon çözümüne iyi niyetle yaklaşılarak 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiştir.

 

Ancak Rum tarafı bu aşamada da uzlaşmayı değil, dayatmayı tercih etmiştir. Onlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti Rum devletine dönüşmüştür ve Türkler bu yapının içine “yama” edilmelidir.

 

Türk tarafı, görüşme masalarında Rum tarafının dayatmalarına mahkum olmamak; kendi varlığını, egemenliğini ve özgürlüğünü korumak amacıyla self determinasyon hakkını kullanmış ve 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.

 

KKTC, Kıbrıs Türk halkının mücadelesinin yalnızca bir sembolü değil; aynı zamanda onun teminatıdır.

 

Sonraki yıllarda görüşmeler farklı adlar ve formatlarla sürmüş; ancak Rum–Yunan ikilisinin değişmeyen uzlaşmaz tutumu nedeniyle hiçbir süreç kalıcı bir sonuca ulaşamamıştır.

 

2004 yılının Nisan ayında Annan Planı referandumunda Türk tarafı “evet” derken, Rum tarafı “hayır” demiştir.

 

Buna rağmen Kıbrıs Türk halkına verilen sözlerin tek bir tanesi bile yerine getirilmemiş; haksız, hukuksuz ve insanlık dışı ambargolar ile baskılar devam etmiştir.

 

Bugün gelinen noktada gerçek açıktır:

Sorun, müzakere eksikliği değil; niyet eksikliğidir.

Sorun, diyalog eksikliği değil; eşitliği reddeden bir zihniyettir.

 

Kıbrıs Türk halkı, geçmişte olduğu gibi bugün de varlığını, iradesini ve devletini koruma kararlılığındadır.

 

Tarih; kimin uzlaşıdan kaçtığını, kimin barış için bedel ödediğini zaten kayda geçirmiştir.

 

Bu nedenle özellikle gençlerimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dört elle sarılmalıdır. Kurduğumuz cumhuriyetin eksikleri var mıdır? Ülkemizde yaşadığımız sıkıntılar var mıdır? Elbette vardır.

 

Ancak her şeyin üzerinde bir gerçek vardır:

Bizim bir devletimiz vardır.

Güven içinde yaşadığımız bir devlet.

 

Eksikleri hep birlikte gidereceğiz, hatalar varsa onları da birlikte düzelteceğiz. Ama devletsiz kalamayız, yaşayamayız, var olamayız. Kimsenin devletinde sığıntı olarak da yaşayamayız.

 

Dünyada devlet kurma onuruna erişmiş tüm saygın halklar gibi; devletimize, egemenliğimize, eşitliğimize ve özden gelen haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.’’

 

Devamını Oku

Trending

Reklam